Header Ads Widget

test banner

Kriz ve Fırsat

15 Temmuz 2016’dan sonra neredeyse 4 sene geçti ve Türkiye o melun günden beri sorunlu zamanlar yaşıyor. İktidar “FETÖ ile mücadele” adı altında akıl almaz yanlışlıklar yaptı. Ekonominin ne kadar kötü olduğunu ve yönetildiğini gerçeğe inanmak istemeyenler haricinde herkes görüyor. Bu durumu Daron Acemoğlu, Refet Gürkaynak gibi çok kaliteli insanlar da ifade etti/ediyor. Eğitim, iç politika, dış politika; her şey yerlerde sürünüyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi şimdi başımızda, tüm dünyada olduğu gibi, KOVİD-19 derdi var. Bu çok büyük bir dert. Gelişmiş ve zengin ülkeler bile %10-20 işsizlik bekliyorlar, bu durumda halka finansal olarak yardım edebilmek için milyar dolarlar ayırıyorlar. Türkiye’nin böyle bir lüksü yok. Türkiye sosyal, politik, ekonomik olarak zaten çok zor durumdayken yakalandı bu krize. 

Tabii ki bu krizde en önemli ve en başta yapılması gereken hastalığın yayılma hızını azaltmak. İktidar bu konuda elinden geleni yapıyor gibi görüyor, ama halk ne kadar dikkat ediyor, orası soru işareti. Allah korusun bir İtalya olabiliriz. Umarım olmayız. Ama bu kriz sadece bir sağlık krizi değil. İtalya olmasak ve bu krizi sağlık olarak olabildiğince iyi atlatabilsek bile sorunlar bitmeyecek. Bu hızlı yayılan hastalıkla başa çıkma eforları çok uzun sürecek ve bu sırada üretim azalacak, ekonomiler küçülecek, borsalar çalkantılı olacak, küçük işletmeler batacak, işsizlik artacak. Kıyamet geliyor diye canınızı sıkmak değil niyetim. Bunları görmek için müneccim olmaya gerek yok, bütün uzmanlar aynı şeyleri söylüyorlar. Bunları durumun ciddiyetini bilelim ve kendimizi hazırlayalım niyetiyle yazıyorum.

Krizden bahsettik, gelelim ikinci meseleye. Çok yazdığım ve söylediğim bir şey vardır: her kriz aynı zamanda bir fırsattır. Bu krizi isterse iktidar yanlışlarından dönmek için kullanabilir. Mesela Elif Çakır’ın Karar’daki son yazısında yazdığı gibi (link) KHK ile ihraç olmuş doktorları işe alarak başlayabilir buna. İhraç olmuş ve beraat etmiş diğer iş gruplarından insanları da kriz sırasında veya sonrasında eğer alabiliyorsa işlerine iade edebilir. Bu sadece o insanlar için değil, aynı zamanda ülkemiz için orta ve uzun vadede büyük bir kazanım olacaktır (aşağıda açacağım bunu.) Onun dışında, zaten kapasitesinin çok üstünde dolu olan hapishanelerdeki insanları (içlerine kesinlikle bir bakıma “siyasi suçlu” diyebileceğimiz “FETÖ ile iltisak” suçundan hapiste olanları da dahil ederek) tutuksuz yargılanmak için salabilir, kısmi veya genel af ilan edebilir.(*) Çünkü Allah korusun KOVİD-19 hapishanelere girerse çok ama çok hızlı yayılabilir, çok sayıda ölüm olabilir. Ve çünkü iktidar milletten topladığı vergilerle o kadar sayıda insana hapishanede yüklü miktarda para harcıyor, bu harcamadan azaltma yapmak bu zorlu ekonomik maratonda çok yararlı olabilir. İktidar bu şekilde bir dönüş ve yumuşama yaptığı takdirde kriz sonrasında bu uygulamalara devam edebilir ve “FETÖ ile mücadele” diye yüzüne gözüne bulaştırdığı yanlışlardan geç de olsa dönebilir. Bu ülkemiz için faydalı olacaktır.

Yukarıda yazdıklarıma dair iki mesele var. Birincisi, bunları iktidar yapar mı zannediyorum? Elbette ki hayır. Peki neden yazıyorum: (i) benim tek yapabildiğim yazmak, söylemek; elimden başka bir şey gelmiyor, (ii) milyonda bir ihtimal de olsa muktedirlere etki edebilecek birilerinin kulağına bu fikirler gelirse belki bir faydası olabilir. İkincisi, bu yukarıdaki yaklaşım aslında baya pragmatik bir yaklaşım. Yani dikkat ettiyseniz “haksızlık, zulüm” gibi şeylere çok refere etmeden daha çok ülke menfaatini öne çıkararak yazdım. Bu haksızlık ve zulümün olduğunu düşünmediğim manasına gelmiyor. Bu durumu zaten önceki yazılarımda, tweet’lerimde, söyleşilerde neredeyse dilimde tüy bitirecek seviyede söyledim.

İktidarın yaptığı yanlışlıkların sadece bu yanlışlıklar yapılan kişilere zarar vermediği, aslında tüm ülkeye zarar verdiği meselesini Cenk Yiğiter MFP söyleşisinde gayet güzel bir şekilde anlattı (link.) Cenk hoca orada dedi ki: ben insanların vicdanına güvenmiyorum, onları bu yapılan haksızlık şeklinde argümanlarla değiştiremezsiniz, onlara bu yapılanların kendisine ve tüm ülkeye zararlı olduğunu anlatmanız lazım. Durum aynen öyle.

Cenk hoca çok güzel bir örnek verdi. Bu ülkenin vatandaşlarının verdiği vergileri kullanarak eğitimini tamamlamış, sonra profesör olmuş bir tıp doktoru (veya başka bir akademisyen, veya başka bir meslek) düşünün. Bu kişiyi eften püften sebeplerle işinden atarak bu ülkenin artık ondan faydalanamamasına sebep oluyorsunuz. Bu kişinin emekleri ve bu kişiye bu ülkenin verdiği emekler hepten boşa gidiyor. Böyle insanları yeniden yetiştirmek için ne kadar çok emek, para ve zaman harcamak gerekecek? Dolayısıyla direk suça bulaşmamış, sadece “iltisak” suçuyla veya başka saçma suçlarla işlerinden edilmiş insanları geri işlerine döndürmek sadece onlara değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir vatandaşına faydalı olacaktır.

İşte kriz, işte fırsat. Umarım aklıselim galip gelir, ya (küçük ihtimal) mevcut iktidar öfkesi ve bencilliğiyle değil, halkı için politika üretmeye başlar, ya da (daha büyük bir ihtimal) halk mevcut iktidardan desteğini çeker ve aklıselim politikaları uygulayacak bir iktidar tarafından yönetilmeye başlarız. Bu sadece bir umut, en iyi senaryoda bile bizi çok çalkantılı bir yolculuk bekliyor. Kemerlerimizi sıkı bağlayalım.

İsa Hafalır
Twitter: @isaemin

(*) Hala imzalamayan kaldıysa Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bu konuda başlattığı petition için link burada.
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

12 Yorumlar

  1. Çok zekisiniz, çok. Suret-i haktan görünmeye çalışmanız da, yüce gönüllü ve yurtsever görünme çabanız da sırıtıyor.
    Sızıntı niyeti. Fetö'nün pek becerikli olduğu sızma girişimi.
    15 Temmuz'da yaralanan insana "Sizi sokağa çağıran gelsin de tedavinizi yapsın." diyen doktorlara ihtiyaç yok. Yılan bir kere soktu, tanıyoruz engereği.
    Devlet de, millet de üstünü çizdi Fetö'nün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkel bu virüs halkın %60-70 ine ulaşacak dedi. O zaman geldiği zaman konuşalım. Sen veya bir yakının bir nefes için çırpındığında yine bunları söyleyecek kadar omurgalı olursun inşallah.

      Hiç bir yargılama yapmadan onun bunun lafıyla insanları aç bırakıp sonra da sanki fetöcülüğü mahkemede ispatlanmış gibi bu lafları etmenizden dolayı sizlerle öbür dünyada da hesaplaşacağız. Bu sefer değilse bir sefer nasıl olsa gideceksin oraya sen de. Allah benim şeriatımda yargılamadan ceza vermek yoktu kimin şeriatına göre verdiniz sorgusuz sualsiz insanları çoluk çocuk aç bırakma cezasını dediğinde "acısaydık acınacak hale gelirdik" senin kitabında yazmıyor muydu önce öldür sonra sorgula ilkesi diye sorarsın kendisine.

      Sil
    2. Allah CC razı olsun kardeşim, duygularıma tercüman olmuşsun. Münafıklar hiç ders almaya niyetli değil.

      Sil
  2. Feto ve darbe oncesinde ve sonrasinda fetonun gudumunde olan baglilarinin bu tür kriz zamanlarini firsat gorup devlete tekrar girip hainliklerine devam etmelerini beklemek naifliktir.
    Zamanında bir şekilde yolu kesiştiği halde fikren ve fiilen yolunu ayiranlari ayrı tutuyorum.
    Açıkça ifade etmek gerekirse, ilkesiz, iki yüzlü, kumpasçı ve abd gudumunde hareket eden, etmeye devam edenlerin devlete yerleşmesine iktidar izin verse bile vatandaş ilk secimde gereğini yapar.
    Sosyal medyada ortaya konan tavra bakarsak %10/15 kadar yolunu ayıran var. Samimiyetleri bir şekilde olculebilse sahsen bu insanların (darbeye katilmadilarsa) haklarına kavuşmalarına itirazım olmaz. Ama her krizi fırsat görüp (artık tavır akp muhalifligini çok aştı) ülke aleyhine propaganda yapan kitlenin devlete tekrar yerleşip yanındaki arkadaşını fişlemeyeceğine, insanlara kumpas kurulmasının taşeronu olmayacağına, mit tırlarının durdurulmasından soru çalınmasına kadar bir çok ihanetin tekrarlanmasına devam etmeyeceğini kime ikna edebilirsiniz. Bu ıhtimal ortada dururken nasıl bir mantıkla böyle bir yazı yazılır anlamak mümkün değil. Fetonun en büyük ihaneti çocukken ailesinden(fikren) koparip mensubu yaptığı yaptığı anadolu çocuklarını zombiye dönüştürmesi ve onları her tür serefsizlikte kullanabilmesidir. Zombilesen bu insanların her şey ortada iken hala uyanmamalarinin ve ihanetin parçası olmaya devam etmelerinin bedelini kendileri çekecekler. Aynı delikten ikinci defa ısıramayacaklar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her zaman olduğu gibi yuvarlak yuvarlak laflar. Ne adalet ne hukuk böyle yuvarlak lafları kaldırmaz. Dünyada zulümün olduğu her yerde böyle yuvarlak laflar vardır. Myanmar'da Rohingiyalara etnik temizlik uygulandı ve halen uygulanıyor. Ne diyor Myanmar devleti bunlar İngilizlerle işbirliği yapan hainlerdir. Gerçekten de zamanında İngiliz sömürge yönetimi kendileriyle işbirliği yapmayan Myanmar halkını ezebilmek için getirip yerleştirmiştir o Müslümanları oraya. Peki durum bu diye 200 yıl sonra oradaki Müslümanların karısına kızına tecavüz etmek evini barkını yakmak serbest olabilir mi? İsrail'de terör saldırısı yapan Filistinlilerin ailesinin evini yıkıyor İsrail hükümeti. Adam İsrail'in ortasında otobüste kendini patlatıp sivilleri öldürmüş mü? Öldürmüş. Peki o halde annesinin babasının kardeşinin yaşadığı evi yıkmak onlara zulmetmek serbest olabilir mi?

      Geçelim bunları. Abisi ablası fetöcü diye şüpheli bulunup işinden atılan bir sürü insan var. Ne farkı var bunun bu yapılanlardan? Fetöcüyse koyarsın ispatını ortaya yargı yoluyla gereken cezayı verirsin. Eğer bu adamlar söylediğin gibi terör örgütü üyesiyse kim verdi hükümete terör örgütü üyesi olan bir insanı affedip sadece işten atarak olayı kapatma hakkını? Yok eğer terör örgütü üyesi olduğuna dair delil yok sadece şüphe varsa, sadece şüphe üzerine çoluk çocuk insanları aç bırakma hakkını kim verdi? En fazla senden emin değilim git kendine özel sektörde bir yol çiz dersin. Hükümet bunu mu diyor? Hayır bunu demiyor. Bunların hepsi teröristtir cezasını çekecek diyor. Çoluk çocuk ağaç kökü yesinler diyor. 36 koduyla paralel sabıka kaydı oluşturup hiç bir yerde çalışamaz hale getiriyor.

      Bunların diğer zulüm yapan ülkelerde yapılanlardan hukuki olarak hiç bir farkı yok. Devletin de milletin de fetöye ve fetöcülere nefret duyması için fazlasıyla nedeni var. Fakat bu öfke ve nefret savunma bile almadan, adamı çağırıp nedir olay diye sormadan, yargısız, sorgusuz insanları terörist ilan edip aç bırakmanın gerekçesi olamaz. Oluyorsa seni atalım içeri fetöcü diye. Alakan varsa da yoksa da nasıl olsa amaç sadece birilerinden olup bitenin acısını çıkarmak. Senden çıkaralım fark etmiyorsa. Fark ediyorsa devlet devletse adam gibi ortaya koyacak delilini ispatını. Yargılamasını yapacak cezayı hak edene ceza verecek cezayı hak etmeyene de zulmetmeyecek. Nedir böyle aslında biraz terörist gibi ama tam terörist de değil gibi tarzında söylemler. Bunlar üzerinden insanların hayatı karartılır mı? Adam OHAL komisyonundan veya yargıdan aklanıyor geliyor yine devlete almıyorlar yargı aklamış olabilir ama bizim içimize sinmedi gibi laflarla. Diğer yandan sıradan memur kardeşi nedeniyle terörist ilan edilip çoluk çocuk aç bırakılırken kardeşi darbenin en tepesindeki generallerden olan Şaban Dişli sürekli yükseliyor. Hukuk, şeriat böyle yuvarlak suçlamaları kaldırmaz. Türkiye'nin modern tarihinde hiç bir zaman yaşanmadı bunlar. 28 Şubatçılar bile yaptıkları zulüm de olsa kanuna kitaba uyduruyorlardı yaptıklarını. Allah da tarih de bunların hepsinin hesabını soracak.

      Sil
  3. Konunun Myammar yada İsrail ile benzerliği yok. Oralarda insanlar dini görünümlü ama gerçekte istihbarat örgütü olarak örgütlenip, darbe yapmadılar, kendi halklarına ihanet etmediler, iş arkadaşlarının fişleyip kuyusunu kazmadılar, polis-savcı-medya işbirliği ile insanların malına, mülküne, parasına, namusuna göz dikmediler. Hükümetin/devletin yaptıklarını bende eleştiriyorum. Vatandaş olarak bununda hesabının sorulması gerektiğini düşünüyorum. Adaletsizliği neden savunayım. Prensiplerde sizinle
    aynı düşünüyorum. Adam yokmu ki onun kardeşini bakan, bununkini b.elçi yapıyorsun!!
    Sizde empati yapın lütfen. Yıllardır yapmadığı halt kalmamış bir fetö ve onun suçu bizzat işlemiş mahrem kısmı var. Ve ortaya dökülen onca kanıta rağmen kendilerince hocalarına/hizmetlerine toz kondurmayan taban kısmı var. Bu kitle bırakın yukarının suçlarının açığa çıkması için yardımcı olmayı, hala sahip çıkar ve savunurken sokaktaki vatandaş ne yapsın, ne desin. Yargı içinde hala yer alan 800-1000 civarı hakim savcının "at izi it izine karışsın, gerçek suçlular ortaya çıkmasın" türü karalar verirken sadece bunu sadece tedbir için yaptıklarına kimse beni ikna edemez. E.Uslunun ve diğer benzer tiplerin "ihanet eden tavan" ile "ibadet eden tabanı" ayrıştıracak konularda ortalığı nasıl karıştırdığını (yani ayrışma ihtimalini nasıl bombardıman ettiğini) canlı canlı görüyoruz. Bi zahmet "masum taban" da görüversin ve sorunun asıl kaynağını anlasın. Her şeyi devletten beklememek lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fethullah’a sempati duyanlar diyorsun. Fethullah Gülen'e sempati duyanlar atılıyor diye bir kural var mı? Hangi dönemde sempati duyanlar? Sadece 25 Aralık'tan sonra Fethullah Gülen'e sempati duyduğu ispat edilenler atılmaktadır gibi bir durum mu var ortada? Benim şahsen tanıdığım insanlar var sadece 10 yıl önce dershanesine gitti diye memuriyetten atıldı. Niye çünkü kritik bir kurumda çalışıyordu. Kritik kurumlarda böyle yapıldı. Başka bir kurumda üst yönetici olan bir yakınım 15 Temmuz'dan hemen sonra acil aksiyon almamız istendi. Birilerini atmamız gerekiyordu hakkında bu adam fetöcüdür diye isimsiz telefon geleni attık, zamanla biraz daha ciddi sorgulanmaya başlandı dedi. Başka bir kurumda amiriyle takıştığı için fetöyle uzaktan yakından alakası olmayan bir adamı fetöcü diye attılar ancak çok üst düzey kişilerin devreye girmesiyle sonunda iade edildi görevine. Laikçilerin ağırlıkta oldığı başka bir üniversitede yine fetöyle hiç alakası olmayan dindar bir tanıdığım üniversite yönetiminden liste istendiğinde listeye sokularak atıldı.

      Niye oldu bunlar? Çünkü devlet böyle olmasını istedi. Adama istediğini listeye sokabilirsin hiç soru sorulmayacak dersen o da istediğini sokar. Bunu diyenler nasıl oluyor da sorumlu olmuyor bu sonuçtan? Deniyor ki kripto fetöcüler yapıyor. Diyelim öyle. Bu kripto fetöcülere bu yetkiyi, bu imkanı kim veriyor?

      Şimdi insanlar da bu kişilere bakıyor ama o da dershanesine gitti diyor, ama o da 20 yıl önce üniversitedeyken bunların yurdunda kalmıştı diyor vs. Yani delilden sonuca gidilmiyor sonuçta yapılana delil aranıyor. Eğer suç dershanesine gitmekse bunu kriter olarak koyalım. Dershanesine giden herkes atılacak diyelim. Hukuk kuralla olur demiştik. Kuralımız bu olsun sorun yok. Bir ara 14 kriter deniyordu mesela 14 kriterin 3 tanesini taşıyan diyelim, 5ini diyelim. Ama bunlar kural olsun. 5 kriteri taşıyan herkese aynı şey uygulansın işten atmaysa işten atma hapisse hapis.

      Ok mi? Tabi ki değil. Kimsenin işine gelmez bunlar. En başta en baştakilerin, kimisi ne istedilerse verdim diyor, kimisi parsel parsel verdik bunlara diyor, kimisinin Fethullah'la fotoları çıkıyor. Çocuğunu okuluna dershanesine yollamayansa neredeyse yok gibi. Bankasını birlikte açtılar vs.

      O halde ne istiyorlar. Kural olmasın. Ben kime fetöcü diyorsam o fetöcü olsun, kime de fetöcü değil dersem o fetöcü olmasın. Mevcut kural budur. Kaç kişi hangi suçtan atılmış devletten vs. Var mı bunların bir istatistiği? Acaba bir yerlerde kaydı var mı ondan bile emin değilim.

      Bir kere fetöcü ilan edildiğindeyse hiç bir hakkın kalmıyor. Amirinle takıştın diye torbaya atılmış olabilirsin ama artık sana herkes istediğini yapabilir. Kimisi karılarına çökelim diyor. Sigorta şirketi poliçe sattığı adama kaza yapınca parasını ödemiyor. Karısını öldüren fetöcüydü diyor. Seçimde yenilen KHK'lılara oy kullandırmayalım diyor. İstihbarat daire başkanı fetö davalarıyla zengin oluyor vs.

      Fetöcü değil dediğine de Hüseyin Gülerce gibi 25 Aralık'tan sonra bile fetönün sözcülüğünü yapmış olsa veya devlet kaynaklarını topuyla bu yapıya vermiş olsa bile yargı soru bile soramıyor.

      Geçelim yani ortada hukuk filan yok alabildiğine keyfilik var. Alabildiğine hukuksuzluk var. Fetöyle tabi ki mücadele edilecek. Bu sorunlar mücadele edildiği için yaşanmıyor zamanında mücadele edilmediği için yaşanıyor. Devlet zamanında üzerine düşeni yapmamış, bu yapıyı yasaklamayı, takip etmeyi geçtim, bu yapıyla ilişki kurmaya teşvik etmiş insanları. Şimdi de ben ayırt edemiyorum o yüzden keyfi yürüteceğim bu mücadeleyi istediğime fetöcü deyip istediğimi yapacağım istemediğime değil deyip koruyacağım diyor.

      Çünkü böylesi işlerine geliyor, kural koyarlarsa, kendi damatlarını, yeğenlerini, zengin iş adamlarını hatta kendilerini nasıl sıyıracaklar oradan? Ama kural olmayınca yerine göre Hikmet Çetinkaya gibi fetöyü ilk açığa çıkaran muhaliflerini bile fetöden yargılıyorlar.

      Sil
  4. Bu arada ben masum taban, suçlu tavan filan gibi bir şeylerden bahsetmiyorum. Hukuktan bahsediyorum. Hukukta kural kriter usül olur diyorum. Her hukukta olur bunlar İslam hukukunda da Avrupa hukukunda da Roma hukukunda da. Kural olmadan kriter olmadan kime neye göre masum veya suçlu diyeceğiz. Taban niye otomatik olarak masum veya suçlu olsun? Taban kimdir en başta? Fethullah'la fotoları olan bakanlar taban mıdır? Sempatizan mıdır? Çıkar için gitmiş politikacı mıdır? Kandırılmışlar mıdır? Tanım yapalım. Yukarıda da dediğim gibi dershanesine gitmiş olan tabandır ve suçludur diyelim. Veya 14 kriterin üçünü yerine getirne herkes tabandır ve suçludur diyelim. Yoksa ortada insanları çoluk çocuk aç bırakma kriteri olarak kapalı kapılar ardında söylenen tanırım iyi çocuktur, bizim falanca abi bunlara takılmış olabilir ama kalbine giremediklerine ben kefilim veya hiç bir alakası yok gibi durduğuna bakma sen bunun en kriptolarındandır nefes alması bile sakıncalı gibi laflardan başka bir şey kalmaz. Buna da hukuk ve adalet denemeyeceği açık olsa gerek.

    YanıtlaSil
  5. Bu yorumlara katılmamak mümkün değil. İlke ve kural temelli hareket edilmesi gerektiği görüşüne, hakkaniyetli ve vicdan sahibi herkes destek verir. Devlet ve devlet adına hareket edenlerin bazen adaletin ve hakkaniyetin dışına çıktıklarına itiraz edemeyiz. Ortadaki onlarca somut kanıta rağmen, başta adil öksüz ve akıncıdaki siviller ile ilişkisi açıklamayan kafa yapısının (ve bunu sorgulamayan mensuplarının) "darbeyi uluslarası komisyon araştırsın" önerisine benzer bir yöntem önerisi kimseyi tatmin etmez. Kimse kurua bakmasın fetönün içinde bulunup örgüt yapısının ve hiyerarşisinin, dolayısıyla gerçek sorumluların ortaya çıkması için uğraşmayan kimse başkasından çözüm beklemesin. Kimsenin elinde objektif çalışan "fetö ölçer" aleti yok. Ağırlıklandırılmış objektif kriterlere dayanan ölçme seti hazırlamaya çalışan Cihat Yaycıyı itibarsızlaştırmak için gayret eden kitlenin gerçeğin ortaya çıkarılmasının arayışında olduğunu düşünmüyorum. Gerçekten masum olduğunu düşünen, aldatıldığını düşünen kişiler devletten önce tepkilerini ve tavırlarını önce kendilerini aldatan organizasyona ve onun yöneticilerine göstermeli. Devletin istisnai yanlışlarını, hukuksuzluklarını, kuralsızlıklarını vs görmeyelim demiyorum. Bunlar tabiki sorun ve düzeltilmesi gerekir. Ama şurası da bir gerçektir ki bu ülkenin yargı sisteminin ve kamu işleyişinin yalama yapmasının (akpliler de dahil her kesimin şikayet ettiği duruma gelmesinin) baş sorumlusu fetödür ve fetö çökertilmeden yargı ve bürokrasi işleyişinin çağdaş normlara gelmesi mümkün değildir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yine aynı noktaya geliyoruz. Birilerinden bahsediyorsun, herşeye rağmen Fethullah'a sempati duyan birileri mesela. Var mı böyle insanlar? Var tabi ki ama orada kalmıyorsun, bu kişilerle terörist diye işten atılanların aynı kişiler olduğunu söylüyorsun. Olabilir mi? Olabilir. Ama olmaya da bilir. Yine diyorsun ki devletin "istisnai" hataları. Bu söylediklerim istisna mıdır? Belki, belki değil.

      Bir arkadaşımla tartışıyorduk bunları. Dedi ki %95 doğru. Dedim neye göre söylüyorsun bunu? Bana gösterebilir misin %95'i nasıl hesapladın? Tabi ki bir cevabı yoktu.

      Başka birisi %90 doğru diyordu. Neye göre söylüyor bunları? Kafasında bir algı var buna göre söylüyor. Peki bu algıyı somutlaştırsak şu şu kriterleri sağlayanlar atılmalıdır desek, sonra baksak atılanlar arasında bu kriterleri sağlayanlar %95 midir acaba ne kadar doğru çıkar. Ama bu da yetmez, sonra dönüp bir de atılmayanlara uygulasak bunları acaba aynı kriterlere göre atılması gerekip atılmayanlar ne kadar bunları da belirlesek oradan ne çıkar acaba? Suçluya suçunun cezasını vermemek adaletsizlik olduğu gibi suçlular arasında keyfi ayrım yaparak şu benim adamım buna dokunmayalım, diyeri benim adamım değil ona dokunalım demek de adaletsizliktir. Yani attığının %95 kriterlere uyması da da yetmiyor koyduğun kriterlere göre atılması gerekenlerin en az %95'ini atman lazım aynı zamanda.

      Ama dediğim gibi böyle kriterler yok ve hiç bir zaman da olmadı. Herkes kendi kafasındaki algıları konuşuyor. İstisna kelimesini kullanmak için de %95 doğru veya yanlış demek için de tanımlara ihtiyacımız var. Buradaki zulmün ve adaletsizliğin nedeni yanlış kişilerin atılması değildir. Yanlışın, doğrunun somut tanımlarının olmadığı bir çerçevenin olmamasıdır. Ne yapmaya çalışıyor devlet? Kendini korumaya mı çalışıyor? O halde niçin devlet için kritik olmayan kurumlardan bile insanları atıyor? Hadi attı diyelim niçin özel sektörde bile çalışmasını engelliyor SGK kaydına 36 kodu koyuyor vs. Suçluları cezalandırmaya mı çalışıyor? Öyleyse niçin adamı atmakla bırakıyor? Darbeciliğin cezası işten atılmak mıdır?

      Hukukta usül esastan önce gelir. Yani adamın fetöcü olup olmadığından önce usulümüzü belirlememiz gerekiyor. Mesela desek ki tümüyle rast gele kura çekelim kime çıkarsa onu terörist ilan edelim, fetöcü diye atalım ve aç bırakalım. Böyle bir şey adil olur mu? Tabi ki olmaz. Peki kura gerçekten fetönün önde gelen bir üyesine çıksa adil olur mu? Yine olmaz. Başkasına zulmettiğin gibi ona da zulmetmiş olursun. Adil yargılama modern dünyada temel insan hakkı olarak görülüyor. Sonuçta %95 doğruya ulaştığını kabul etsek bile usülden dolayı zulüm var demektir. Ama sonucun %95 doğru olduğuna veya hatalatın istisna olduğuna dair de elimizde hiç bir somut veri bulunmuyor zira ortada %95'i hesaplayacak sayıları geçtim doğru kişi kimdir, yanlış kişi kimdirin somut bir tanımı dahi yok. Keyfilik üzerine kurulmuş bir yöntemle insanlar terörist ilan edilip aç bırakılıyor.

      Tekrar söylüyorum zulmün nedeni esasa dair hatalardan önce usule dair hatalardır. Fetöcü denilen kişilerin dahi somut verilerle, tanımlı süreçlerle yargılanması cezalandırılması gerekir. Eğer amaç cezalandırma değil de sadece devletin kendini korumasıysa ve devlet elinde somut delil olmadan sadece şüphe üzerine bazı kişilerle çalışmak istemiyorsa bunları kritik olmayan yerlere çekebilir, illa işten çıkarması gerekiyorsa da temel haklarına zarar vermeden, özel sektöre çalışmasına, toplum içerisinde yaşamasına mani olmadan yollarını ayırabilir durumun olağan üstülüğü dikkate alınarak.

      Bunlar olmadan kaç kişinin doğru kişi olduğu, kimlerin gönlünde hala Fethullah sevgisi olduğu vs. herkesin kendi kafasındaki algılardır. Bunlarla insanları aç bırakmak zulümdür sonuçta attığın kişi gerçekten Fethullah'a aşkla bağlı bile olsa.

      Sil
  6. Bu arada burada şu nokta da önemli. Dindarlar bugün bunları önemsemiyor ama aynı fetöcülerin zamanında yediği hurmaların bugün çıkıyor olması gibi bunlar da gün gelir Türkiye'deki dindarların ama aslında tüm toplumun bir yerlerini tırmalar. Zamanında 28 Şubatçıların hukuksuzlukları fetöcülerin Balyoz'da Ergenekon'da orduyu ele geçirmesinin, genel kurmay başkanlarını terörist diye içeri atmasının meşruiyetini oluşturdu. Bugün de fetöcülerin yaptıkları zulümler bu hukuksuzlukların meşruiyetini oluşturuyor ama nasıl ki fetöcüler kendilerinden önceki hukuksuzlukları bir adım öteye götürüp yargının içerisine ettilerse, bugün yapılanlarda onlardan devraldıkları sistemi bir adım daha aşağı çekiyor. Ama nasıl ki balyozcuların gün gelip hukuka ihtiyaçları olduysa, fetöcülerin bugün hukuka ihtiyaçları varsa, bu toplumun her kesiminin gün gelip hukuka ihtiyacı olacak. O yüzden devlete bu kadar açık çek vermek kime terörist diyorsan onun terörist olduğunu kabul ediyoruz, ispata, usule ihtiyaç yok, kimi aç bırakmak istersen onu aç bırakabilirsin demek insanların kendileri için ne kadar rasyonel bir tercihtir bunları da düşünmesi gerekir herkesin.

    YanıtlaSil
  7. Yazıda bazı kavramlar hatalı kullanılmıştır. Cezaevlerinde FETÖ ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle tutuklu ve hükümlü bulunmamaktadır. Cezaevlerinde tutulanlar örgüt üyesi veya üyelik suçlaması altında olanlardır. Örgüt üyesi; örgütün amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Bu nedenle FETÖ üyesi ile FETÖ iltisak'lısını berbirine karıştırmamak gerekir.FETÖ iltisakı; örgüt üyeliği, örgüt adına suç işleme ve örgüte yardım eden sıfatı olmaksızın, örgüte yakınlık duyma, örgüt ile aynı yöne bakma, davranışlarını sosyal medya veya başka iletişim araçları ile örgütün talimatlarına göre belirleme, kendini örgüte ait olarak hissetme gibi daha çok sempatizanlık boyutunda kalan eylemleri ele almaktadır. Yapılan yargılamalarda örgüt üyeleri ve örgüte yardım edenler hapis ile cezalandırılsa da FETÖ iltisaklılarına ceza verilmemektedir. Şayet iltisaklı, kamu personeliyse devlet memurluğundan ihraç edilmektedir. Gördüğüm kadarıyla FETÖ iltisakına yönelik idare mahkemelerinin kriterleri netleşmeye başlamıştır.
    FETÖ iltisakı
    1) Gizli haberleşme programı kullanmak
    2) Bankasya'da talimat döneminde rutin bankacılık hareketi dışında artış
    3) Örgüte ait şirketlerde SGK kaydı
    4) Çocuğunu 17/25 aralık sürecinden sonra örgüt okullarına göndermeye devam etmek
    5) Yapılan aramada 1 $ bulunmak
    6) Cihan Medya'ya ödeme bilgisi bulunmak
    7) Kimseyokmu derneğine bağış
    8) Örgütün derneklerine üye olmak
    9) KHK ile kapatılan sendikaya üyelik
    10) Örgütün yayınlarını bulundurmak
    11) Örgütün internet sitelerini takip etmek
    12) Sosyal medyada örgütü öven paylaşım yapıp, örgüte müzahir kişileri takip etmek
    13) Kurum kanaati
    Ben de KHK ile ihraç olmuş biriyim, umut ediyorum ki devlet görevlilerimiz daha aklı selim kararlar alıp suçluyu suçsuzu birbirinden ayırt eder ve en kısa zamanda haksız yere ihraç olanların derdine derman olup, yaraları saracak çareler üretirler. Ben herkesin düşüncesine saygı duymakla birlikte, yaşadıklarımdan dolayı doğrudan örgütü sorumlu tutuyorum ve F.Gülen'in adını işittiğim güne nahlet ediyorum.

    YanıtlaSil