Header Ads Widget

test banner

Cemaat ve Demokrasi


Cemaat Türkiyedeki muhafazakar guruplar içinde (hatta tüm siyasi-ideolojik-dini) guruplar içerisinde eğitim seviyesi ve uluslararası tecrübesi en yüksek gurup diyebiliriz. Bugün cemaatin üst kadrolarının yaşadığı Almanya, İngiltere, Amerika gibi ülkeler dünyanın « demokrasi » merkezi olarak kabul edilmekte. Dolayısıyla cemaatin de bu demokrasi kültüründen fazlasıyla nasibini almış olacağına beklemek çok da yanlış olmaz. Peki durum gerçekten de öyle mi? Gelin inceleyelim.   

Günümüzün değerli düşünürlerinden Emre Uslu 27 Temmuz 2025 tarihindeki bir tweet’inde “Ben Cemaatin var olmasını yaşamaya devam etmesini istiyorum. Bunun Müslümanlar ve Demokrasi için değerli olduğuna inanıyorum” diyor. Yine bu "değerli düşünür" açtığı odalarda « cemaatin Türkiye’ye demokrasi getireceğini ve bu nedenle varlığını desteklediğini » defaatle söylüyor. Demokrasi denen kavram da tartışmalı. Dolayısıyla ben demokrasiden ne anladığımı kendi hayatımdan örnek vererek anlatmak istiyorum. 

9 yıldır Fransa’da yaşıyorum. Dolayısıyla hemen hemen karşılaştığım her olayda Türkiye ile Fransa’yı karşılaştırıyor-kıyaslıyorum. Fransa’nın kendine özgü sorunları olsa da Türkiye ile kıyasladığımda hiç alışkın olmadığım kadar insan hakları konusunda hassas bir ülke. Müslüman ve Türk kimliğimle kendi ülkemde hissetmediğim kadar Fransa’da kendimi mutlu ve huzurlu hissediyorum (KHK’lı değilim, Türkiye’de hukuki bir kısıtlamam vs yok!) Şayet bu huzurun temelinde demokrasi varsa bende bu demokrasiyi ülkemde görmeyi çok isterim. (Son cümlem size tanıdık geldi mi ? Malumunuz bize hep anlatılırdı! « Türkler-Müslümanlar anadoluyu kılıçla değil gönülle fethettiler diye! » O kadar dürüst-güvenilir ve iyi kalpliymiş ki atalarımız, onları görenler « madem sizin inançlarınız size bunları emrediyor o zaman bizde sizin inancınıza geçelim » demişler! Umarım atalarım beni linçlemez. Çünkü geçmişte onlara ve değerlerine gıpta ile bakılırken bugün roller değişmiş! Ben başka ırk ve dinden olan insanların değerlerine gıpta ile bakıyor, ülkemde görmek istiyorum!)

Bilge insan Emre Uslu’nun dediği gibi « cemaat gerçekten ülkeye demokrasiyi getirebilir mi ? » Bunun için cemaat ile demokrasi kavramının ne kadar uyumlu olduğuna bakmamız gerekmekte. Örneğin cemaat demokratik bir yapı mı? Demokratik yapıdan kasıt sadece yöneticilerin seçimle belirlenmesi değil. Örneğin “cemaatin içinde eşcinsellere-ateistlere-non muslim lere vs ne kadar yer var?” Sadece bu soru bile cemaatin ülkeye demokrasi getirip getiremeyeceğinin cevabını vermekte. 

Cemaatin yönetim biçimi cemaatin demokrasi ile uyumu hakkında bir diğer referans noktası. Örneğin Hocaefendinin de içinde olduğu Pakraduni tartışmaları, büyü muhabbetleri, 50 yaşındaki insanlara dayak atılmasını vs demokraside nereye koyacaksınız? Örneğin bir Fransıza Almana bu muhabbetleri anlatsanız konunun muhatapları için ne düşünürler? 

Bir diğer husus eşitlik, şeffaflık, özgürlük. Mesela cemaat üyeleri ne kadar eşit? İnsanları « maraba » diye eleştirenler maraba kültüründen ne kadar farkları var? Monarşilerde olan prens ve prenses kültürü cemaatte yok mu? Cemaatin içerisinde ayrıcalıklı bir gurup yok mu? Herkes düşüncesini özgürce dile getirebiliyor mu? Sorular uzar gider.

Cemaat eksenli eleştiriler sanki yeniymiş gibi konuşulmakta. Fakat dünya tarihine baktığımızda bu tartışmaların yeni olmadığını görüyoruz. Örneğin Fransız ihtilali bunun bir yansıması. İhtilalden önce toplum üç parça idi. Ruhban sınıfı(din) – Soylular(ağalar!-zenginler-yöneticiler) ve Halk. Tanıdık geldi mi?  Bir avrupa ve demokrasi güzellemesi yapmıyorum. Sadece batı medeniyetini-demokrasiyi getireceklerini iddia edenlere neyi vaad ettiklerini ve ne olduklarını göstermeye çalışıyorum. Yani millete umut tacirliği yapan ve bu tacirlik üzerinden kendilerine güç devşirenlerden bahsediyorum. 

Cemaat dini (islami) bir oluşum ve dinin kendisi zaten demokrasiye karşı! Türkiye’deki her muhafazakarların yaptığı gibi Cemaatte kendini Osmanlının yükselme devri ile özleştirip islamın farklılıklara karşı olmadığını savunacaktır! Ama unutmamak gerekir ki Osmanlı da demokrasi yoktu! Monarşi vardı! Dolayısıyla cemaat demokrasi muhabbetleri ile önce kendine sonrada herkese yalan söylüyor. Yıllardır kendi monarşisini inşa ediyor ve buna karşı çıkanlarla savaşıyor! Demokrasi yalanları ile elde edebileceğiniz şey günün sonunda anca cemaatin bugün ki hali olur! Hikaye tanıdık geldi mi? AKP de demokrasiyi getirecekti!

Cemaatin demokrasi getireceği iddiası ünlü analizci Emre Uslu’nun kendi argümanları için oluşturduğu bir söylem. Muhtemelen bir çok cemaat üyesi bu bizim söylemimiz değil diyecektir. Üzücü olan bugün bir çok insan değerli düşünür Emre Uslu’nun bu iddiasını kabullenmekte.Türkiye’ye bir bahar gelecekse bunun cemaat eliyle geleceğine inanmakta. Bırakın baharı getirmeyi, insanlara kabusu yaşatan cemaati eleştirenler linç edilmekte. Her ne kadar kendilerini Türkiye’nin en eğitimli gurubu gibi görseler de, “Batı medeniyeti”nin izlerini taşıdıklarının şovuna girseler de karşımızda duran resim, klasik bi Türkiye resmi! Bugün eleştirdikleri her şeyi bünyelerinde barındırıyorlar! İçlerinde tabi ki çok kıymetli insanlar vardır! Tıpkı eleştirdikleri AKP lilerin içinde olduğu gibi! Veya Türkiyede olan binlerce güzel insan gibi! Ama nasıl ki Türkiye’de iyi insanlar baştacı edilmiyor, bir avuç muhteris köşeleri kaptı ve kimseyle paylaşmak istemiyorsa aynı tablo cemaatte de mevcut!

Kendilerini özleştirdikleri o “Anadolu İrfanı”nın eşsiz tanımlamalarından biriyle yazımı sonlandırıyorum. 

İlim ilim bilmektir,  İlim kendini bilmektir! Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır? (tabi adamlar irfan sahibi nasıl “Okumuşsun ama adam olamamışsın” desinler)

-Fitneci

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

3 Yorumlar

  1. "Malumdur ki, âlâ bir şey bozulsa, edna bir şeyin bozulmasından daha ziyade bozuk olur. Mesela, nasıl ki süt ve yoğurt bozulsalar yine yenilebilir. Yağ bozulsa yenilmez, bazen zehir gibi olur."

    Belki de cemaati, akpsi ve çoğunluğuyla, bir bütün olarak anadolu bozulmuştur..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazının sahibiyim. Bir matematikçi olarak diyebilirim ki; bir şeyin toptan bozulduğunu iddia edebilmek için ortada bir tane bile bozulmamış donenin olmaması lazım! "Anadolu Bozulmuştur" tezinizi çürütecek bir çok somut örnek gösterebilirim! Dolayısıyla bu teziniz sadece yanlış değil! Aynı zamanda yurdumun her köşesinde olan güzel insanların haysiyetlerine-onurlarına bir SOYKIRIMDIR! Anadoluda inancı-siyasi kültürü-etnik kökeni bir birinden farklı o kadar çok insanın iyiliğini gördüm ki tüm hayatımı insanlığa adasam yine de onların hakkını ödeyemem. Malesef ülkemizde kötülükler sürekli göz önüne getirilerek insanlara karamsarlık umutsuzluk pompalanıyor. İyi olmanın enayilik-zayıflık olduğu pompalanıyor! Ahlaksızlık-Hırsızlık-Arsızlık normalleştiriliyor. Oysa iyilerin kaybettiğine, kötülerin kazandığına hiç şahit olmadım! İster tarihe bakın isterse de kendi çevrenize! Etrafınızda Ahlaksızlık-hırsızlık-zulüm yapan insanların başına neler geldiğine bakmanız yeterli! Mutlaka ailenizde vardır öyle tipler! Hepsinin sonu ibretlik olmuştur! Veya Cemaat örneğine bakın! 2010 da ne halde idi bugün ne halde! Derseniz ki masumların suçu neydi! Hocaefendinin Kader kitabında cevaplar gayet açık yazıyor! Ben söylesem linç edilirim! Ama Allah cemaatteki insanlara her zaman bu bataklıktan çıkma şansını da veriyor! Osman Şimşekler, İsmail Sezginler bu süreçten tertemiz çıkacaklarına inanıyorum! Çünkü hatalarını kabul edip doğru için mücadele ediyorlar ve bunun için bedel ödediler ödemeye devam ediyorlar! Samimilerse(ki bana göre öyle) Allah emeklerini zayi etmicektir. Bize düşen Emr-i bi'l Ma'rûf ve Nehy-i Anil Münker

      Sil
    2. Duygusallığı yüksek-abartı olan bu uzun cevabında, mantıksal olarak önemli bir hata yapıyorsun. Belki matematiği de alet ederek..

      Çünkü, "toptan bozulmak" ifadesi halk arasında genellikle, büyük ölçüde ya da genel eğilim anlamında kullanılır.

      Sen bu yorumla, iddia ettiğin mutlaklaştırmaňın kendisini, yorumu saptırmak pahasına yapıyorsun. Varsayılan bir kesinlik ve istisnasizlik yok o cümlelerde.

      İlginç tarafı da şu:
      Soykırım diyerek çizgiyi aşan bir suçlamada bulunmakta kalmiyor, bir de bunu sahibi olduğunu iddia ettiğin yazıdaki şu satırlara rağmen yapıyorsun:

      "Malumunuz bize hep anlatılırdı! « Türkler-Müslümanlar anadoluyu kılıçla değil gönülle fethettiler diye! » O kadar dürüst-güvenilir ve iyi kalpliymiş ki atalarımız, onları görenler « madem sizin inançlarınız size bunları emrediyor o zaman bizde sizin inancınıza geçelim » demişler! Umarım atalarım beni linçlemez. Çünkü geçmişte onlara ve değerlerine gıpta ile bakılırken bugün roller değişmiş! Ben başka ırk ve dinden olan insanların değerlerine gıpta ile bakıyor, ülkemde görmek istiyorum!)"

      Bu ya çelişiklik, ya yanlış anlama ya da samimiyetsizliktir.









      Sil