Header Ads Widget

test banner

Görünmez El: Kanaat



Ve (yeryüzünde) yürüyen nice hayvanlar vardır ki, rızkını yüklenmiş olmaz. Onları da sizleri de Allah Teâlâ merzûk eder. — Ankebût, 60

1. Rızkın İzinde

"İnsanın rızkı yüklenmediği" vurgusu, tevekkülü esas almakla birlikte, insana rızkı arama sorumluluğu da yüklemiştir. Yürüyen her canlı gibi, insan da yönelmekle mesuldür; sadece edinmekle değil. Bu yönelişin özü ise kanaattir.

Rızık, insanın değil; insan içindir. 

Fakat insanın takındığı tutuma göre ikiye ayrılabilir:

  • Hakiki rızık: Yaşam için zaruri olan ve ilahi taahhüt altında bulunan rızıktır; kimse ondan mahrum kalmaz.
  • Mecazî rızık: Zaruri olmayan, zamanla zorunluymuş gibi algılanan ihtiyaçlardır. Bu ise say (çaba) ve kesb (edinme) ile mümkündür. Taahhüt altında değildir.

Rızka konu nimetler kendi diliyle şükür ister.

Şükrün zıddı israf olduğu gibi, israfın zıddı da iktisattır.

Elindekileriı küçümseyen israf anlayışıyla, kıtlığı merkeze alan tüketim tanımının aksine; iktisat:

  • manevi bir teşekkür ve hürmettir,
  • kolaylık ve bereket vesilesidir,
  • rızka minnet etmeyen izzetli bir duruştur.

İnsan, rızkı veren ile birlikte bir dünya kuramadığında, kendi dünyasını kurma zorunluluğu hisseder.

Hırs, insanın bu dünyayı aceleyle ve önünü göremeyen bir açlıkla kurmaya yeltenmesidir.

---

2. Sadakat: Fıtratın Çekim Yasası

Eğer Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, O; sabah aç (kursakları boş) çıkıp akşam tok dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı.” — Nebi (s.a.v)

Hakiki rızkı anlamak için gözümüzü doğaya çevirmek yeterlidir. Doğanın diliyle konuşan her varlık, bize tesir eden esas gücün kanaat olduğunu fısıldar.

Çaba ve kesbine güvenenlerin aksine:

  • Ağacın rızkı ayağına gelir.
  • Kum ve sudan ibaret denizlerde balıklar gıdasını bulur.
  • Hırsla koşturan tilki ve maymun ise zahmetine kıyasla zayıf kalır.
  • Kuvvet ve irade sahibi oldukça insan yavrusunun rızkı ondan uzaklaşır.

Görüyoruz ki, kanaat nimeti çekerken; hırs, kişiyi maksadına rağmen rızıktan uzaklaştırır.

Fıtrat sadakat ister. Çünkü fıtrat, doğal işleyişine sadık kalınması gereken bir düzendir. Kanaat, bu bağlılığın dilidir.

Demek ki kazanç, güç ve irade ile değil; görünüşteki bir fakirlik ve zayıflıkla gelir.

Buğday taşıyan mübarek karınca, yılda birkaç tane yetecekken, belki ayaklar altında ezilir; arı ise tevekkülle kanatlanarak bu tehlikeden uzaklaşır.

Gündelik hayatta da hırsın olumsuz tesiri sezilir:

  • Dilenmeyi alışkanlık haline getiren kişiye karşı soğukluk hissetmek
  • Uyumaya ısrar ettikçe uyuyamamak
  • Sabırsızca beklediğimiz kişinin tam vazgeçmek üzereyken çıkagelmesi...

Çünkü kanaat sadece az ile yetinmek değil; sabredebilmeyi de öğrenmektir.

---

3. Bereketin Sırrı: Hz. Mevlana’dan Bir Kıssa

Hz. Mevlana, seher vaktini “bereketin vakti” olarak tanımlar. Bir gün ona şöyle sorulur:

Efendim, koyunlar hem kurbanlık hem kasaplık olarak kesiliyor ama nesilleri tükenmiyor. Köpekler ise çok yavruluyor, korunuyor ama bir türlü sürü olamıyorlar. Neden?

Mevlana şöyle cevap verir:

 “Çünkü koyunlar seher vakti uyanıktır. Allah’ın kapısında dururlar. Köpekler ise o vakit uyurlar. Bu yüzden koyun nesli bereket bulur.

Sadakat ve vefasıyla bilinen köpek, belki aşırı hırsının ve sebeplere fazla sarılmasının karşılığını alamazken; minnet izhar etmeyen inek, kedi ve tavuk gibi hayvanlara mübarek bir nam kalmıştır.

Bu kıssa bize şunu hatırlatır:

Kazanç istiyorsak bunun en kısa yolu, menfaatlerimiz için hırsla hareket etmek değildir. Verimlilik, kanaatin doğasından gelir.

O kanaat ile:

  • İncir gibi meyvedar ağaçlar, hal diliyle rahmet hazinesinden süt gibi en güzel gıdayı alıp, meyvelerine yedirirken, kendisi çamur yer.
  • Nar ağacı ise bulanık bir suya kanaat ederken, saf bir içeceği meyvesine yedirir.

---

4. Hırs: Beklenmeyen Sonuçlar

Dünya, tuzlu su gibidir; içtikçe susuzluk artar.” — Beydaba

Kanaat, insanın varlığa karşı edindiği saygılı bir duruştur.

Hırs ise, bu dengenin bozulduğu noktada başlar.

Dışarıdan bakıldığında hırs, kararlılık veya azim gibi görünebilir. Ancak içinde bitmeyen bir yarış, tatminsizlik ve huzursuzluk saklıdır.

Kanaatin zıddı olan bu tutum, bireysel ve toplumsal düzeyde çok sayıda probleme zemin hazırlar:

  • Sürekli tatminsizlik, şükür yerine şikâyet dili
  • Meşru yollara karşı ilgisizlik, kolay kazanca eğilim
  • Sürece sabır gösterememek, tembellik ve yılgınlık
  • Tüketim bağımlılığı, israf ve nimeti hor görme
  • Adalet duygusunun zedelenmesi, toplumsal bencillik
  • Kibir, kıskançlık, sağlıksız rekabet
  • Aile ve toplum ilişkilerinde çözülmeler
  • Yalnızlık, güvensizlik ve kişilik aşınması
  • Doymak bilmeyen “başarma” arzusu, ama kalıcı tatmin yoksunluğu
  • Tevekkül ve şükürden uzaklaşma
  • Değersizlikle sonuçlanan itibar arayışı
  • Başarısızlık ve kayıplar — çünkü hırs, hedefi yaklaştırmaz; çoğu zaman kaçırır.

Elbette burada işaret edilen sorunlar yalnızca bireysel niyet ya da kişisel ahlak meselesi değildir.

Modern dünya bu alanda geniş bir literatür oluşturmuştur: Tüketim çılgınlığı, tükenmişlik sendromu, anlam krizi, çevresel yıkım, küresel adaletsizlik, ekonomik sistemlerin ideolojik çatışmaları gibi başlıklar bu meselelerin çeşitli açılardan tartışıldığı sahalardır.

Ancak bu yazı, o tartışmaların nedensel yapısını kurmak yerine, daha sade bir yerden; fail olan bireye, onun yönelişlerine ve tercihlerine odaklanmayı tercih etmiştir.

Zira büyük sistemler, ancak bireylerin niyetleriyle yön kazanır.

Bu nedenle, çözüm önerisi olarak sunulan şey bir reçete değil; bir duruş, bir şuur, bir kanaat biçimidir.

---

5. Günümüz Dünyasının Eleştirisi

 “Meselâ çift sürmek fiilî bir duadır. Belki toprak, hazîne-i rahmetin bir kapısıdır ki insan rahmetin kapısını sabanla çalar.” — Bediüzzaman

Eskiden az olan zorunlu ihtiyaçlar, bugün gösteriş, alışkanlık, bağımlılık, reklam ve rekabetle çoğalmış; insana neredeyse onlarsız yaşanamaz gibi gösterilmiştir.

Modern dünyada:

  • Gerçek ihtiyaçlar yoksulluk sayılmakta,
  • Say ve kesb yalnızca lüksü çoğaltmanın aracı hâline getirilmekte,
  • Tüketim artışı, refahın göstergesi kabul edilmektedir.

Oysa ihtiyaç, ilerlemenin değil; hikmetle sınırlanmış bir ihtiyacın madenidir.

Bugün insanlar, çalışarak doyamaz; elindekini korumak için daha da yorulurlar.

Modern yorgunluk, psikolojik; fakirlik ise daha çok ruhsal bir doymamışlık biçimindedir.

İşte tam bu noktada, görünmez bir el gibi kanaat devreye girer.

---

6. Kanaatin Gölgesinde Yaşamak

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” — Şef Seattle

Kanaat, sadece azla yetinmek değil; belki de yaşamı yönetme sanatıdır.

Pandemi günlerinde bütün insanlık istemeden de olsa bir süre durdu. Gökyüzü berraklaştı, denizler kendine geldi, sokaklar sustu.

O sade yaşam hâli pek çok kişiye iyi geldi, hatta herkes bu sadeliğin fotoğrafını paylaştı.

Tabiat bir kez daha, insanın bulaşık elinin olmadığı yerde fıtratın sadeliğini gözler önüne serdi.

Ama bizler, o açık tecrübeye rağmen, aynı hızla, kaldığımız yerden devam ettik.

Demek ki çözüm, insan olmanın zayıflığını inkâr etmeden; fakat bu zayıflığı hırsa dönüştürmeden yaşamakta gizlidir.

Az tüketmek, sade yaşamak, israf etmemek, herkes gibi davranmamak...

Bir sabah erken kalkmak, bir lokmayı şükürle yemek, bir ihtiyacı bastırmak — artık bunlar görünmek isteyen bir elin bilinçli tercihleri olmalıdır.

Ve belki de böylece, tabiatla uyum içinde yaşamak ve şehirleri kalbimizde terk etmek mümkün olur.

---

Rabbin bal arısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü" diye öğretti.” — Nahl, 68–69

— Katre

Not: Bu yazı, dijital bir zihnin yardımı ile yazılmıştır.

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

0 Yorumlar