Header Ads Widget

test banner

Kalbin Aklı: İman, Bilgi ve Tarafsızlık Üzerine Bir Düşünce

 


 “Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi?”  (Fâtır, 37)

Giriş: Arayışın Doğası

İnsanın gerçeği arama serüveni, yalnızca dış dünyayı gözlemlemekten ibaret değildir. Kimi zaman insan, dış âleme yönelmiş aklını geri çeker, kalbinin içine doğru eğilir. Çünkü bilir ki, hakikatin bazı yüzleri yalnızca sezgiyle, içtenlikle ve yönelerek görünür. Bilgi sadece beş duyumuzun ulaşabildiği, gözlemleyebildiği yerlerde ve şekilde aranmaz. Bilgi, aynı zamanda kendimize yönelttiğimiz soruların niteliğindedir. Peki insan bir gerçeği aramalı mıdır ve aradığını söylerken, gerçekten aramaktadır? Yoksa sadece ikna ya da benimsemiş olduğu kadarına mı hazırdır?

---

Bilginin Ötesinde: Epistemolojik Ahlak

İman epistemolojisinin temel sorusu da budur: Arayış, nesnel verilerle sınırlı bir faaliyet midir, yoksa kişinin içsel dürüstlüğü, sadakati ve yönelişiyle doğrudan ilişkili midir? Bu yazıda, iman ile bilgi arasındaki bu ilişkinin doğasına yaklaşmaya çalışacağım.

Vahyin bir seslenişi —bir teklifi— var bize. Buna karşı insanın tavrı ne olmalı? Ve bu tavrın bir ahlakı olmalı mı? Şüphe bir yöntem midir, yoksa yanıltıcı bir yön mü? Ve bir parça sadakat, bilginin niteliği ve değeri için bir pusula olabilir mi?

---

Aklın Aşırılığı ve Sahte Tarafsızlık

Bu bağlamda akıl ve sezgi arasında şöyle bir çatışma belirir görünmektedir. Salt insan aklı, kendine olan fazla özgüvenle, bilgiyi ancak şüphe süzgecinden geçirdikten sonra kabul etmeye eğilimli gibidir.

Bu tavır ilk bakışta tarafsız ve eleştirel görünse de, kimi zaman aldatıcı bir eşik oluşturur. Çünkü hakikati "önce reddet, bir ispatı var ise sonra bul" ilkesiyle hareket etmek, aslında insanı yanlış ve yıkıcı bir tarafsızlık zeminine çekebilir. Burada aklın aşırılığı devreye girmekte gibidir. Bilgiyi kabule değil, sürekli ertelemeye yönelen bir zihinsel eğilim gelişir.

---

Modern Bilgi Anlayışının Eleştirisi

Modern dünyada bilgi denilince ilk akla gelen kavram "nesnellik"tir. Bilginin ispat edilebilir, tekrar edilebilir, herkes için aynı sonucu vermesi beklenir. Bu anlamda, iman ise "subjektif" bulunur; sanki sadece duygusal bir tercih gibi algılanır. Ancak bu yargının kendisi, bilgiye dair sınırlı bir ön kabulün ürünü gibi görünmektedir.

---

Bediüzzaman’ın Müdafaası

Bediüzzaman Said Nursi'nin Şeytan ile yaptığı temsili tartışma, bu sınırı sorgulayan değerli bir epistemolojik karşı duruş sunmaktadır. Bu Risale-i Nur metninde Şeytan ona Kur'an'ın Allah kelamı olmayabileceği ihtimalinden bakmasını söyler.

"Tarafsız ol" der. Bu teklif, ilk bakışta adil, düşünsel bir çağrı gibi görünür. Ancak Bediüzzaman'ın cevabı sarsıcıdır:

"Beşer kelamı farz etmek, tarafsızlık değildir. Bâtıla tarafgirliktir."

Tarafsızlık, iki tarafın eşit mesafede ele alınmasıdır; fakat bir ihtimali varsayıp diğerini askıya almak, adalet değil, aklın şüphesini otorite olarak tanımaktır.

"Tarafsız muhakeme altında, bâtıl olan bir şıkkı esas tutmak, bâtılı kabul etmek değil; belki muhakemeyi bâtıl yapmaktır."

---

Pascal’ın Bahsi ve Kalbin Müdafaası

Bu yaklaşım, sanki Pascal'ın bahis argümanını hatırlatır. Pascal'a göre insan, sonsuz bir muammayla karşı karşıyadır ve kalbiyle bir tercihte bulunur. Bu bir kumar değil, kalbin dilinden bir savunmadır. "Sizin şüpheniz beni bir yere götürmedi, ve götüremez" dercesine, akla kendi silahıyla cevap verir.

"Kalbin kendine has bir aklı vardır, akıl onu bilemez."

---

Boşlukların Tanrısı mı, Kalbin Sessizliği mi?

Modern dünyada "boşlukların Tanrısı" diye küçümseyici bir kavram dolaşır. Tanrı'nın bilgi açıklarından sızan bir varlık gibi görülmesi... Bu aslında, insanın kalbini yok sayan aklın kibri ya da ukalalığıdır.

Kalbin aklı vardır, aklın anlamadığı.

Bir sepet içinde nehre bırakılan Musa’nın, Firavun’un sarayında büyümesi gibi… Kalpten gelen o ince sesi dünya sarayları bastırmaktadır. Taşta çiçek isteyen bir zihinle, çiçeğin toprağını inkâr etmek ne kadar makuldür?

---

Son Söz: Teslimiyet ve Bilginin Ahlakı

Bediüzzaman şöyle özetliyor:

“Hakikat, sadakat ister. Sadakatin mayası ise teslimdir. Teslim olmayan giremez, anlayamaz.”

Bilgi, sadece nesnellikten ibaret değildir. İman, hem aklın kabul edebileceği hem de kalbin onaylayacağı bir hakikattir. Şüphe, arayışın önemsiz olmayan bir koşulu olabilir ama sonsuzluğun kapısı açılacaksa o sadakatle açılır.

Hak, Rabbinden gelen haktır; sakın şüphe edenlerden olma.” (Bakara, 147)

-Katre

(Bu metin yazıya dökülürken ChatGPT (Ali) ile birlikte oluşturulmuştur.)

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

0 Yorumlar