Header Ads Widget

test banner

Hayatın Anlamı


İnsanlar hayatın anlamını arıyorlar. Hayatın anlamı, daha güçlü, daha akıllı, daha merhametli, daha birlikçi ve daha zengin olmaktır. Bu sıfatlar vasıtasıyla hayatı adaletle, özgürlükte, bilimle ve merhametle doldurmaktır.

Güçlü olmak için ağırlıkla çalışmak, akıllı olmak için okumak, merhametli olmak için yazmak, birlikçi olmak için buluşmak, zengin olmak için vaktini değil, malı satmak lazım. Güçlü olmanın minimum standardı en az bir elle "age minus three" yani "yaş eksi üç" kilo kaldırabilmektir. Akıllı olmanın minimum standardı en az iki haftada bir kitap okumaktır. Merhametli olmanın minimum standardı en az bir günde on sayfa yazmaktır. Birlikçi olmanın minimum standardı haftada en az bir defa arkadaşlarla görüşmektir. Zengin olmanın minimum standardı en az beş farklı ülkede taşınmaz sahibi olmaktır. Her insan bu minimum standartlara yükselmeye çalışacak. Bu standartlara yükselirken çocuklar ve yakınları için role model olacak.

Anlamsız, sayılarla ifade edilmeyen, duygu sömürüsüne dayalı idealler ve amaçlar insanı iflas ve felç eder. Bu yüzden insan hayatını minimum standartlara bina edilecek, amorf düşlere değil.

Tanrı insanı daha güçlü, akıllı, merhametli, birikimli, ve zengin olması için yarattı. Biyolojik ve tarihsel patternler bunu gösteriyor. Biyolojik perspektif ile bakınca çocuk daha güçlü, akıllı, merhametli, birlikçi ve zengin olacak. Bu gidişat olgunlaşma diye adlandırılıyor. Tarihsel perspektif ile bakınca aileler, gruplar ve toplumlar daha güçlü, akıllı, merhametli, birlikçi ve zengin olacak. Bu gidişat gelişme diye adlandırılıyor. Olgunlaşma ve gelişme bu beş boyutta olacak.

İnsanın yaşı otuz üç ise, otuz kilo dumbbell’i bir elle kaldırabilmeli ve kaldıracak. Elli üç yaşındaki adam elli kilo ve on beş yaşındaki adam on iki kilo kaldıracak. Çünkü zayıf adam, korkaktır. Dayak yemeden, hapse girmeden, öldürülmeden korkar. Haykırması gereken yerde susar. Susması gereken yerde yalan söyler. Kendini ve yakınlarını koruması gereken yerde koruyamaz. Perişan ve biçare olur.

İnsan her iki haftada en az bir kitap okuyacak. Beyni işler halde olması ve kalması için. Yeni görüşler ve taze fikirler edinmek için. Yalancı siyasetçilerin ve hilekar dinbazların ellerinde kukla olmamak için.

İnsan bir günde en az on sayfa yaracak, kendisiyle buluşmak, tanışmak ve yüzleşmek için. Duygu ve düşüncelerin kendi gözleriyse görmek için. Nefret, kin ve öfkesini insanlara değil, kağıda kusması için. Sonra o kağıdı yırtıp yakması için. İçini temizleyip merhamete doldurması için.

İnsan haftada en az bir defa arkadaşlarla görüşecek. Yalnız olmadığını ve tek kalmadığını hissetmek için. Başka adamlarla dertleşip onlara yardım etmek için. Yardım ederken güçsüz ve yararsız olmadığını anlamak için.

İnsan en az beş farklı ülkede taşınmaz sahibi olacak. Diktatörlerin rehini olmamak için. "Fuck you money" diyebilmek için. Kendini rüşvet, zarf, maaş ve burs için satmamak için. Parayı kafadan ve yürekten atmak için. Hür, serbest ve özgür olmak ve kalmak için.

Hayatın anlamı basittir. Sen daha güçlü, akıllı, merhametli, birlikçi ve zengin olacaksın. Başka yol ve çare yoktur.

- Yolcu Öğretmen (eski mahlasıyla İman İsteyen Münafık)

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

59 Yorumlar

  1. Böyle yaşarken durup napıyorum ben mk robot gibi diye düşünürken şak diye gelen ölüm. Geride ne bıraktın? Tam ne oldu? Hedefler ne oldu? Anlamsızlık ve hiçlik. Ertesi gün kesilecek koyunun kendine hedefler koyması.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hedefleri olan koyun, hedefleri olmayan koyunnan daha iyidir. Cunku hayattan lezzet alabilir. Hayatin acilarini anlamdirabilir.
      Anlamsizlik ve hiclik, tercihtir. Tercihiniz size hayrili olsun.

      Sil
  2. Doğum ve ne zaman olacağını bilemediğimiz ölüm arasında, verili (verilmiş) olan hayat hakkında insanın yalın ama doğruluğuna mutmain olduğu bir kanaati olmalı. Kesin yanlış olan birşey varsa o da hayatı anlamsız yaşamak. Kendini kul olarak görmek isteyen için de yeryüzündeki canlılardan herhangi bir canlı olarak gören için de bu böyle bana göre. Yaşamak yeme, içme, üreme, sosyalleşme vb birincil ihtiyaçlardan ibaret değil veya olmamalı. Bunları farklı şekillerde de olsa benim gibi yaşayan bitkilerden, hayvanlardan ama yeryüzünde bir halife olarak ama evrimsel olarak bir farkım olmalı. Fakat bu insanların çok da umurunda olan birşey değilmiş gibi niceliksel olarak. Hayatın anlamı evet onlar için basit; ye, iç, gez, toz, kazan, harca, topla, hopla, zıpla vs vs

    YanıtlaSil
  3. bu yuzden insan her gun yazacak. Ve yazmayi ibadet, yani Tanriyla iliski olarak kabul edecek. Cunku yazmak, insani hayvanlardan ve bitkilerden ayirt eder.

    YanıtlaSil
  4. ye, iç, gez, toz, kazan, harca, topla, hopla, zıpla vs gibi "anlamsiz" islere anlam kazandiran, yazmaktir. Bunlarin perde arkasina bakmak ve perde arkasin gormek, insanin yazmasina baglidir.

    YanıtlaSil
  5. Hayatın anlamını yiyip içip gezip tozmakta bulan (!) kişinin hayvandan farkı nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman, yemeden, icmeden, gezmeden yasamayi deneyin ve deneyimlerinizi bu siteye yazin. Yemeden-icmeden-gezmeden yasayamazsiniz. Yemede-icmede-gezmede anlam vardir ve bu anlam yazmakla kesfedilir. :)

      Sil
    2. Yeme, içme, gezme dememiş yorum yapan arkadaş. Kurnazlık etmeye gerek yok. Siz bir kısım insana sofra kursanız, o sofradaki nimetlerden istifade ederken bir taraftan müteşekkir olan kişi ile oğlum şunlara bak, bedava la diyen insanı ister istemez ayırt eder, soğukluk hissedersiniz. Bunun gibi dünya dahi bir sofra bir misafirhane vs. Sofrayı kuranı hatıra getirmeden, ona minnet hissetmeden ne kadar yersen ye, gezersen gez vs geçici bir hazzı olacak ardında manevi birşey kalmayacaktır. Ne kadar yazarsanız yazın bir anlamı olmayacaktır.

      Sil
    3. "Kurnazlık etmeye gerek yok." -- kumazlik etmiyorum.

      "manevi birşey kalmayacaktır." -- manevi birsey kalmasi icin insan yazacak. Manevi seyler - yazilmis seylerdir.

      "Ne kadar yazarsanız yazın bir anlamı olmayacaktır." -- bu sizin tercihinizdir. Benim tercihim, yazmak ile hayata anlam kazandirmaktir. Perspektif farkliligi, ne yapalim.

      Nursi'nin fikirlerini gelistirmek ve derinlestirmek icin baslangic noktasi olarak kabul etmeyip, o fikileri son ve final bir hakikat olarak kabul edenlere aciyorum ve onlarla ortak bir noktam olmadigini anladim. Hala 1930'larin kimya, bioloji ve fizigi duzeyinde dusunen, o fikirleri gelistirmek ve derinlestirmek istemeyen, buna kapasitesi olamayan, akli tembelligi meslek edinen sahislarla, gruplarla ve topluluklarla hicbir alakam olmasini istemiyorum.
      Vesselam.

      Sil
    4. 1. Yazdıklarımı eksik veya yanlış anladınız gibi geliyor. Yazmak zahmetlidir, ama zahmetli olan da rahmet vardır. Yazmak muhtemelen pekiştirir, kalıcı kılar, farklı kapılar açar, daha çok düşünmeyi sağlar vb. Ama manevi olan için, vurguladığınız ölçüde zorunlu ya da tek değildir. Örneğin yıllardır dinlemediğiniz bir şarkıyı dinlerken veya güzel bir hatıra gözünüzün önüne geldiğinde aynı duyguları hissedersiniz. Öyleyse kalp de harfsiz yazabiliyor denebilir. Birikim için illa yazı şart değil, yaşamak, okumak, öğrenmek, öğrendikleri ile amel etmek de manevi birikim sağlar.

      Sil
    5. 2. Manevi birşey kalmayacaktır, ne yazarsanız yazın derken şarta bağlı olarak söylediğim açık. Bana göre insanın yalnızca nefsine, şahsına hitap ettiği ölçüde (mana-yı ismiyle) bu dünyada faydalandığı şeyler geçici olmak durumunda kalacak ve insanı tatmin etmeyeceğini düşündüğüm için de bu şekliyle ne yazarsa yazsın anda, maddede kalacak manevi bir şey bulamayabilecektir.

      Sil
    6. 3. Bediüzzaman veya fikirlerini takip edenlere dair rahatsız da eden yorumunuz üzerine daha uzun konuşulabilir ama özetle şu kadar deyim; kendi adıma yeniye, gelişime açık olmakla birlikte yenilikçilikte de bir risk, zarar söz konusu ise tekrara düşmeyi oradaki zarara yeğlerim. Bir nevi içtihadı kapısı açıktır, bu zamanda girmeye maniler çoktur anlayışı gibi denebilir. Ya da sizin çok vurguladığınız yazma konusuyla örnek verirsem, ben buna ikna olmuş isem mesela bin sene de geçse bu tavsiye asli bir tavsiye olur benim için. Biri çıkıp hala yazmada mı kaldın, ne kadar kapasitesizsin, acıyorum size dese, ben de enaniyetle sen esas kendine acı diyebilirim vs. Bu konuda eleştirdiğiniz şeyler yok değil, ama herkes için ve her durumda geçerli değil.

      Sil
    7. kalb harfsiz yazamaz. Insan ve hayvan farki, yazmaktir. Yazmayi silseniz, ne din kalir, ne sanat, ne bilim.

      Sil
    8. insan nefsinden cikip, Tanriya yonelmesi icin, nefsini bilemsi lazim. Nefsi bilmek, yazmak ile olur. Cunku yazmak, nefs icin manevi aynadir. Insan kendi duygu ve dusuncelerini yazmak ile gorur, kendine disardidan bakar. Kendini bir mustakil isim degil, Tanriya , evrene ve insanlara bagli olarak gormek (mana-yi harfi), o baglari gormekle olur. O baglari gormek, yazmak ile olur.

      Sil
    9. Nursi her gun yaziyordu ve onu takip edenler yaziyorlardi. Sonra akli ve manevi tembellige dustuler (entropi kanunu = ulfet). Yeni seyleri yazmak yerine eski seyleri okumada kaldi. Nazarlari hep eski gunlerde kaldi. Ileriye ve gelecege bakmaya korkuyorlar. "Hey gidi gunler" zombi modunda yasamayi adet edindiler.

      Onlar Nursiyi anlayamadilar, peygamberlistirdiler, mehdilestirdiler, tanrilastirdilar. Cunku birisini peygamberlistirmek ve mehdilestirmek, sorumluluktan kurtulmaktir. Yazmak (dusunmek) sorumlulugunu birakmak istedikleri icin Nursiyi ve baska seyhleri putlastirdilar.

      "içtihadı kapısı açıktır, bu zamanda girmeye maniler çoktur" -- ictihad islamda degil, hayatta olmalidir. Islami duzeltmek degil, kendi hayatini duzeltmek lazim. Ictihad = critical thinking, ve ictihad muctehidlerin degil, her adamin sorumlulugudur. Cunku kimse yapmaya yanasmiyor. Hep semadan mucize ve dogudan mehdi bekliyorlar.

      Ictihad = critical thinking = her gun yazmaktir.

      Bedevi araplar her gun yazmayi ve okumayi aliskanlik olarak ogrendikleri icin muasir fars ve yunan kulturlerinde erimediler ve kendi kulturlerini olusturdular. Kulturel, dilsel ve fikirsel hegemonya kurdular.

      "eleştirdiğiniz şeyler yok değil" -- adamlar yazmiyorlar.
      Yazmiyorlar = dusunmuyorlar = kullaniliyorlar = kullandiktan sonra cope atiliyorlar.


      Sil
    10. Pek ala yazabilir. Hatta yazılacak olan önce kalpte doğar sonra yazıya bürünür denebilir. Örneğin aşık veysel okuma yazması yok, doğaçlama bir şekilde gönüllere hitap eden sözler çıkmış gönlünden. Ya da mesela en basitinden bir musibet bin nasihatten iyidir sözünü düşünün. Musibet insanı düşündürüyor veya ıslah ediyorsa o kişi bugün başıma bu geldi diye yazdığı için midir? Ya da kendisinde kalıcı bir bakış açısı olması için yazması mı şarttır. Şimdi mevzu kısır bir şekilde şuna dönüyor gibi oluyor. Çok gezen mi bilir çok okuyan mı? Benim sizin yazdıklarınızdan anladığım kişi ile Rabbi arasındaki irtibatın ve maneviyatın, kemâl arayışının "mutlak" olarak yazmaya bağlı olduğu. Benim karşı çıktığım da bu. Yazmanın bir çok faydasını ,daha önemli olduğunu vs öne sürebilirsiniz ama benim anladığım olmazsa olmaz gördüğünüz. Velhasıl kişi kuruya okumamak şartıyla pekala manevi gelişim gosterebilir, tefekkür edebilir, nefsini bilebilir terbiye olabilir vs. Yazmak daha efdaldir, güzeldir, etkilidir vs deseniz o ayrıca konuşulabilir.

      Sil
    11. Aşağıda da belirttiğim üzere bu saydığınız faydaların, faziletlerin hepsi istikamet üzere gitmek isteyen, okuyan, araştıran, bu noktada sebat sabır göstermeye çalışan ama yazmayan birinden de beklenebilir. Gönül penceresi diye birşey var ise bu sadece yazanlara değil okuyana, dinleyene, eğitimli olana ümmi olana vb herkese açık.

      Sil
    12. Takipçileri adına yazdıklarınızın her birine cevap vermek vakit alacağından peyderpey yazayım. İctihad herkesin sorumluluğunda mıdır bilemiyorum ama herkesin yanaşsa dahi yapamayacağından kendi adıma eminim. Muhtemelen bir isabetli hükme karşılık 10 yanlışı olur yapanların. İçtihad risalesinde sözü edilen arızalar, maniler, belirtilen sakıncalar bana göre aynen devam ediyor.

      Sil
    13. Sözü edilen takipçilerin, cemaatlerin hiçbirinin içinde bulunmadım. Onlar adına doğrudan savunma yapamam, görmediğim bilmediğim için. Ama haşa peygamberlestirmek, risaleler içinse kuranlastirmak tarzı ifadeler ağır ithamlar. İfrat ediyorlar demek başka birşey peygamberlestirmek başka birşey. Zaten ilgilisinin bildiğini düşündüğüm yazdirilma, sunuhat, ilham, mehdi gibi mevzulara girmiyorum. İddiada bulunanın bu konuda neler demişler diye çok rahat bulabileceği açıklamaların olduğu sorularla risale, İslamiyet vb siteler var. Oradaki cevaplar ikna edici gelmiyordur size o ayrı. Tekrar konuşmak karşılıklı onlarca yorum getirir.

      Sil
    14. Sorumluluktan kurtulmak, tembellik, putlastirmak gibi ifadelerininiz de yine bana göre abartılı. Muhtemelen siz de okumuşsunuzdur, yorumdan sonra paylaşacağım alıntılar sizin elestirilerinize konu olan son gibi görme, aşırı önemseme, üzerine birşey koyamama vb nin kaynağı olabilir. Alintilacagim yerlere insan ya müellif abartmış diyecek ya da inanmış ikna olmuş ise ona göre bir tutum içine girecek. Bundan sonrası ise 1930 lardaki koşulların, insanların ve bu insanların manevi ihtiyaçlarının değişip değişmediği ile ilgili.

      Sil
    15. ..... Halbuki, bilmecburiye bunu haber veriyorum ki:

      Bu durûs-u Kur’âniyenin (Kur'an derslerinin) dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar,
      vazifeleri, ulûm-u imaniye (iman ilimleri) cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir.

      Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz (görevlendirilmişiz).

      Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs (noksan) bir taklitçilik hükmüne geçer.

      Sil
    16. .. kardeşlerime bugünlerde vuku bulan bir hadise münasebetiyle beyan ediyorum ki,

      Risaletü’n-Nur hakaik-i İslamiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor.

      Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkiki yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risaletü’n-Nur’dadır.

      Evet, on beş sene yerine on beş haftada Risaletü’n-Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikîye isal eder (ulaştırır).

      Sil
    17. Eski Harb-i Umumîden evvel ve evâilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki, Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağının altındayım. Birden o dağ müthiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum validem yanımdadır. Dedim: "Ana, korkma. Cenâb-ı Hakkın emridir; O Rahîmdir ve Hakîmdir."
      Birden, o hâlette iken, baktım ki, mühim bir zat bana âmirâne diyor ki: "İ’câz-ı Kur’ân’ı beyan et."
      Uyandım, anladım ki, bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâptan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek; i’câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’câzın bir nevini şu zamanda izharına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak. Ve namzet olduğumu anladım.

      Sil
    18. Velhasıl bu mevzularla ilgilenmeyen kişileri sıkmamak için daha fazla alıntı yapmayım. Şimdi bir cemaat mensubu olmadığım halde eleştirdiniz hususları üzerime alayım. Putlastiriyor, peygamberlestiriyor muyum? Zerre kadar şüphem olmadan tabiki de hayır. Yukarıda alintiladigim şekliyle mi görüyorum bu eserleri, evet. Düşünmüyor muyum, düşünüyorum, okuduklarimin malumat seviyesinde kalmaması için, iz'an, tasdik, özümseme olması için. Kendime rehber edindiğim eserlerde yazmak hususuna bu yazıda bahsedildiği şekliyle bir teşvik, önem var mı, yok. Eldeki orjinal bulduğum eserlerden mümkün olduğunca çok istifade etmeye çalışmam, yazmamam tembellik midir? Hazira konmak, mehdi beklemek midir? Okumayla, yazmayla, kabiliyetle bu çapta eserler veya fikirler yazmak herkesin harcı mıdır? Hem bu eserlerin en çok işlediği haşir, tevhid, nubuvvet vb konularda üstüne daha ne koyabilirim, hem üstüne koymak insanın kesbiyle azmiyle olabilecek birşey midir, yoksa vehbi birsey midir, ya da aklı be kalbi daha öncesinde kirlenmemiş bir kişi olmak mı gerekir? Buna benzer daha çok şey söyleyebilirim kendi üzerimden varmak istediğim sonuç şu; sizin yerinde saymak, putlastirmak, tembellik vs olarak gördüğünüz şey arka planda açıklamaya çalıştığım sebeplerle kişilerin içinde bulundukları meslek ve mesreplerini kimi tahkiki kimi taklidi olarak devam ettirmesinden ibaret olabilir. Sizin de ifade ettiğiniz gibi -ama niteliksel olarak- buldukları, bulunduklari yolu korumaları, öğrenmeleri ve yaşamaları gereken bir "son" olarak görebilirler. Bunu böyle olmadığını kendilerini aşarak kendileri de gosteremiyorsa veya göstermeyecekler ise bir başkası fikirleriyle, eserleriyle onlara göstermeli. Ben kendi adıma geçmişte kabul gören islam alimlerinden ve eserlerinden başkası ile tanismadim. Ariyor musun diyen olursa risaleleri de aramamistim, o veya onlar beni bulmuştu. Bu arada mevzunun sonu gelmeyeceginden bu da son oaylasimim olsun.

      Sil
    19. tefekkür = yazmaktir.
      Yazmayan insanin tefekkurle uzaktan yakindan alakasi yoktur.

      Sil
    20. " istikamet üzere gitmek isteyen, okuyan, araştıran, bu noktada sebat sabır göstermeye çalışan ama yazmayan biri" = boyle birisini gosteremezsiniz. Insanlik tarihinde boyle birisi yoktur.
      Okuyan ve arastiran adam yazmak mecburiyetinde. Cunku duygu ve dusuncelerini icinde saklarsa, patlar ve psikolojik hasta olur.

      Sil
    21. "bir isabetli hükme karşılık 10 yanlışı olur yapanların" = insanlar yanlis yapa-yapa ogreniyorlar. Yanlis hukum verecek, yanlisligini gorecek, yanlisi duzeltecek, dogru hukum verecek. Bunun adi "education, training, trial-error method, tinkering." Hayat, bilim, din, sanat vs yanlislar ve hatalar uzerine bina edilir, gelisir ve kemale erer.

      Sil
    22. "peygamberlestirmek" = 2009 yili, Batman'da kendi kulaklarimla duydum.

      Sil
    23. "üzerine birşey koyamama" = tecrube ile sabittir. Ali Unal haric, baska birisinin Nursi dusuncelerini gelistirme cabasini gostermedi diye dusunuyorum. Internet, yapay zeka, vs gunun konularini islemek, cocuk egitimi konusunda gunun problemlerine cozum sunmak -- uzerine birsey koyamadilar.

      Sil
    24. "yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir" = ebedi hukum degildir. Bu hukum Nursi'nin vefatiyla dustu.

      Sil
    25. "başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor" = 1930-60'larin insanlari icin gecerli. 2000-2030'larin insanlari icin gecerli degildir.

      Sil
    26. "şu i’câzın bir nevini şu zamanda izharına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak" = bu mindset her muslumanin olabilirdi. Olmadi ve olmayacak. Kuran ayri, muslumanlar ayri yasayacak.

      Sil
    27. " kimi tahkiki kimi taklidi " =
      taklidi = okuyarak ve dinleyerek
      tahkiki = yazarak ve yasayarak

      Sil
    28. Aynı şeyleri tekrarlamak zorunda bırakıyorsunuz.
      Tefekkür ≠ Yazmak
      Kelime anlamından yola çıkarak isteyen kendi tanımını yapsın.
      https://islamansiklopedisi.org.tr/arama/?q=Tefekk%C3%BCr%20&p=m

      Sil
    29. İçinde saklarsa patlayacağını, psikolojik hasta olacağını nereden çıkardınız? İnsanlık tarihinde böyle birisi yok demişsiniz, en alt düzeyde bir müslüman olarak ben varım. Düşünüyorum, okuyorum, amel etmeye çalışıyorum, patlamadım, hasta olmadım, yazmak mecburiyetinde değilim. Kendime, doğaya, canlılara, nefsime vb okuyarak pek ala mümince bir bakışla bakabilirim. "Bu böyledir nokta" demekle olmuyor.

      Sil
    30. Dinin her alanında olmaz bu dediğiniz deneme yanılma. Örneğin ezanı Türkçe yapalım fayda görmezsek aslına dönelim diye bir sey olmamalı .Tek tek hangi alanlar kırmızı çizgidir bunu belirleyecek işin ehli değilim ama daha önce de ifade ettiğim gibi içtihat risalesine atıf yapmakla yetineyim. Orada işlenen mevzulardan sadece birini alintilayim mealen. Bu zamanın nazarı semavi değildir, arzidir. Kabiliyetler o yönde değildir vb. Söz konusu risalede belirtilen kusurlar, noksanliklar, şartlar hatta -bana göre- daha da artmıştır. Dolayısıyla benim sezgilerim bu denemelerin (hatta iyi niyetli çabaların bile) ağırlıklı olarak sapma, tahrif vs ye neden olacağı. Neyse farklı düşündüğümüz açık.

      Sil
    31. Batman da kimden, kaç kişiden ne şekilde duydunuz ne diyim? Ben de Allah ın sadece alim, fedakar, ömrünü bu milletin imanına adamış, mezarının yeri dahi bilinsin istememiş bir kişi olarak duydum onlarca kişiden ve sosyal medyada kamuoyuna olan açık beyanatlarindan. Ne olacak şimdi. Böyle bir kişi beya kişiler var ise bu onların rezillikleri, dalaletleri vs. Topyekûn bir genellemeye delil olamaz. Ve bu çarpık düşünceyi o kisilere eserler veya eser sahibi vermemistir.

      Sil
    32. Mutlak doğru olmadığı halde siz ısrarla yazmak dedikçe bunun böyle olmadığını ben de ısrarla söylemek durumundayım. Örneğin bir cocuk dislerini anne baba telkiniyle yapiyor olsun. Sonradan bu öğretmeni veya okudukları veya kendi tecrübeleri ile değişebilir. Diş temizliği bir bilinç gerektiriyor ise bu illa yazarak olmak zorunda değil.Cok yukarida kalan yorumlarimda benzer örnekler verdim. Velhasıl
      Tahkiki ≠illaki yazmak

      Sil
    33. "2000-2030'larin insanlari icin gecerli degildir." size göre.

      Sil
    34. Tefekkür = Yazmak
      Fikir = sozler dizisi (cumle).
      Insanin operayonel hafizasi "working memory" ancak 4-7 ogeyi ancak barindirabilir.
      Dusunmek = sozleri dizmek, cumle kurmak.
      Yazmayarak dusunen ancak 4-7 sozle dusunur.
      Yazarak dusunen 400-700 sozle dusunur.
      Bunun icin "dusunmek=yazmak". Yazmayan insan, dusunmeyen insandir.
      Ordu, muhasebe, vergi, bilim, sanat, devlet, kultur, vs = her sey yazmaya baglidir.

      Sil
    35. "İnsanlık tarihinde böyle birisi yok demişsiniz, en alt düzeyde bir müslüman olarak ben varım." = hasta kendi kendine teshis koyamaz. Belki hastasiniz, ama hissetmiyorsunuz. :)

      Sil
    36. "Örneğin ezanı Türkçe yapalım fayda görmezsek aslına dönelim diye bir sey olmamalı " = insanlar Kur'an'a uyuyoruz diyorlar, muslumaniz diyorlar. Kur'an'da neler yazildigindan hic haberleri yoktur. Yalanci alimlarin, kurnaz siyasilerin ellerinde kukla ve zombi olarak yasiyorlar. Dinin alet olmasina razi oluyorlar.

      "bu denemelerin (hatta iyi niyetli çabaların bile) ağırlıklı olarak sapma, tahrif vs ye neden olacağı" = hata yapmaktan korkanlar, ilerleyemez, gelisemez.

      Sil
    37. "bir genellemeye delil olamaz" = dogru tespit

      Sil
    38. "siz ısrarla yazmak dedikçe" = cunku dogrudur.
      Yazmak yoksa, islam da yok. Yazmak yoksa, hicbir insani sey yoktur.

      Sil
    39. "hata yapmaktan korkanlar, ilerleyemez, gelisemez."
      Bir başka ezber de diyebilirim buna.
      içtihat risalesine birkaç defa atıf yaptım anlaşılan ya es geçiyorsunuz ya müellif ile de aynı fikirde degilsiniz. (aynı fikirde olmak zorunda değil kimse, beğenen alır.)
      Bir başka örnek vereyim. Türkülerle, müzikle ilgisi olanlar bilebilir. Bazı halk müziği hocaları, ustadlari bir türküde bir kelimenin aslının yerine bir başka kelime kullanılmasına tahammül edemezler, kara düzen çalmaya orjinalinden farklı mızrap atmaya kızarlar mesela. Burada tabi orneklemeye çalıştığım bagnazliga düşmeyen bir korumacılık.
      Bir önceki yorumumda dediğim gibi dinin bilim sanat vs gibi olduğunu sanmıyorum. Sizin söylediğiniz rahatlikta deneme yanılmaya açık bir alan degildir. Sonuç olarak aynı şeyi tekrarlayacagim. İlerlemecilerin, korkusuzların bedeli ağır hatalar ve belki de geri dönülemez hatalar yapması muhtemeldir.
      Daha temelde fikirler ayristigi için bu böyledir demekten vazgeciniz. Çünkü yazdığınız şeyin dogrulugunu, netligini vs göstermiyor kısa öz yazma tarzınız.
      Çok biliyor görüntüsü veriyorsunuz: ya da ben suizan ediyorum veya hastayım:)

      Sil
    40. "Yazmak yoksa, islam da yok. Yazmak yoksa, hicbir insani sey yoktur"
      "Yazmayan insan, dusunmeyen insandir."
      Daha önce ifade ettiğim gibi neredeyse sloganvari denecek ölçüde mutlak konuşuyorsunuz, bunun böyle olmadığına dair yeterli ölçüde yorumda bulundugumdan artık başkaları konuşsun demek kaliyor bana.

      Sil
  6. İslam hayattır. Hayatın anlamı da ancak ve ancak Allah rızasına uygun yaşamakta bulunur. O'nun rızasına uygun yaşamak bize ağır geliyor diyin, kurtulun! O zaman belki heva ve hevesinizin peşinden gitmek için böyle derin (!) felsefi sorgulamalarla poz kesmek zorunda hissetmezsiniz kendinizi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Islam nedir? Allah rizasi nedir?
      Allah rizasi "kafirleri" kesmekten ibaret mi?
      Derin felsefi sorgulamalarla ilgilenmek istemiyorsaniz, hayvandan farkiniz ne? Olum-hayat, varlik-yokluk, bilim-anlam, bilginin kokleri, dallari ve meyveleri hakkinda sorgulama, insanin vazifesi degil mi?

      Sil
    2. Poz kesmek, boyle yazilari yazmaksa, ben poz kesmeye devam edecegim. Cunku anlamadiginiz kitabin 96. suresi 4. ayetinde Tanri ve insan iliskisi "yazmak" olarak tanimlaniyor.
      Ama o kitabi anlamak ve uygulamak, orta cag kafalilara nasip degil.

      Sil
  7. Güzel bir manzum eser olmuş. saptamaları hoşuma gitti. yazarın kalemine sağlık. okurken zoruna gidiyor insanın tabi. ben mesela beş ülke de 5 evin olacak kısmına koptum. nasıl olacak o hacabi? dedim içimden. ama açıklaması fena değildi. öte yandan şunu da düşündüm. abi ennihayetinde kuyruksuz maymunlarız. sürümüzün içinde yaşıyoruz. beklentiyi çok da yükseltmemek lazım. yani her ne kadar birileri eşrefi mahlukat falan diye zırvalasa da hepimiz sağkalım çabasında hayvanlarız. bu idealize ütopyalar üzüyor insanı. bazen bir şeyleri türkçesiyle söylemek lazım çıplak haliyle öyle fuck of falan değil; siktir et olum ya! olabildiğin kadar ol. ama olamadıklarına üzülme. anın içinde mutlu olma yeteneği geliştir. zararlı stresten kaçın. ennihayetinde kuyruksuz konuşabilen bir maymunsun sen. kendini abartma

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Please don't project yourself on me.
      "kuyruksuz konuşabilen bir maymunsun sen"

      "Ben, kuyruksuz yazabilen maymun" = ve yazmak insani maymundan ayirt eder. Maymunlar yazmaz, insanlar yazar. O kadar.

      Sil
    2. "beş ülke de 5 evin olacak kısmına koptum. nasıl olacak o hacabi?" = onu sen yapacaksin. Nasil yapsan, yap. Vaktini degil, mali sat. Yapmak istemiyorsan, alinti ile " siktir et olum ya!"

      Sil
    3. "beklentiyi çok da yükseltmemek lazım" = son 500 yilin muslumanlik mindset'i.

      Sil
  8. Kitabımız Kur'an kendisini "mübeşşiran ve neziran" (müjdeleyiniz ve uyarici) olarak tanımlarken ve müjdeleyiniz olarak müminleri, uyarıcı olarak münafık ve kafirleri hedef alırken, Kur'anı bırakıp niye başka kaynakları ( tarikat, cemaat, şeyh vs) ciddiye alıp hatta onlardan şefaat beklemek hangi İslam inancıyla bagdaşabilir ki? Sahi şirk nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu platformda yolu bir cemaatten geçmiş, sonradan çok üzüntüler, sıkıntılar yaşamış kişiler var.
      Onlara soralım en iyisi.
      Allah rızası için, İslama hizmet ettiğinizi sandığınız dönemde:
      - Kur'an ı hiç bıraktığınız düşüncesine, kanısına kapıldınız mı?
      - Hoca dediğiniz adamdan, yazdıklarından veya kasetlerinden vs hiç şefaat beklediniz mi?
      - Bu kaynakları ciddiye aldınız mı, aldı iseniz neden?
      - Sonu kötü de bitse, sizler bir şirk yuvasının gönüllü üyeleri miydiniz? Allah' a ortak koşup açıktan veya başka pratiklerle gizli bir şirk içinde miydiniz?
      - Sahi şirk nedir ??

      Sil
    2. "İslam" nedir?
      Bir sey hakkinda konusmak ve tartismak icin, o seyi tanimlamak (definition) lazim.
      Islam nedir?

      Sil
  9. "Ebedi hüküm degildir, vefatıyla düştü"
    Olabilir, yoruma açık.
    Farklı yorumları özellikle çok su götürür mehdilik mevzularını da kabul ettiğinizde hüküm kalıcı olacaktır. Bu konuda birkaç link:

    https://www.yeniasya.com.tr/abdulbaki-cimic/sirr-i-imtihan-hikmet-i-ibham-ve-ahirzamanda-gelecek-zat_212352

    https://www.yeniasya.com.tr/abdulbaki-cimic/hz-mehdi-ve-iman-hizmeti_464335

    https://sorularlarisale.com/makale/risale-i-nurda-mehdilik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "çok su götürür mehdilik mevzuları" = kurtarici beklemek, zayiflarin hastaligidir.
      Kurtarici hamleler yapmak, guclulerin yoludur. Muhammad (asm) ve sahabeleri (ra) kurtarici beklemedi. Onlar kurtarici hamleler yapti. Durmadan ve duraklamadan.

      Sil
    2. "zayıfların hastalığıdır" Bunu böyle görmek sizin ezberiniz, takıntınız yahut hastalığınız olmasın? Konuya dönersek bu bakış açısına göre değişir (güzel gören güzel düşünür) doğruluk payı olduğunu farz ettiğimde dahi ancak madalyonun bir yüzü olabilir.
      İnsanların yağmura ihtiyaç hissetmeleri, hasret duymaları gibi manevi yagmursuzluk dönemindede insanların alemin, zamanın değişmesini ummalari ve bunu birilerinden beklemeleri zayıflık olarak görülemez.

      Yine mesela şöyle bir alıntı yapayım mehdiligi tartışmak üzere değil ezberinizin, genellemenizin yanlışlığı üzerine

      Her asırda mehdî mânâsına ümmetin fıtrî bir ihtiyacına binaen beklemişler.
      Ve birkaç vecihte, rivayetlerin delâletiyle birkaç mehdi, belki her asırda bir nevi mehdî sâdât-ı Ehl-i Beytten geleceği ümmetçe kabul edilmiş.

      Şimdi fıtri bir ihtiyaç olarak görende var yine bir genelleme ile onlara zayıflık isnad eden de? Alıntı referans alinmasa dahi tamamıyla bu böyle görülemez.

      Sil