Header Ads Widget

test banner

Üç Özel Dostum


İnsanın üzerindeki nimetlerini ikrar edip paylaşmasının güzel olduğunu düşünüyorum. O yüzden, bu yazımda nimetlerim olduğunu düşündüğüm üç özel dostumu yazacağım. Çok şükür, çok sayıda arkadaşım var; ve bunlardan belki onlarcasına “dostum” diyebilirim. Dostum dediğim insanlarla illa uzun bir teşrik-i mesaimin olması veya düzenli görüşüyor olmam şart değil. Gönlümün gönlüne uyduğuna, iyi ve güvenilir insanlar olduğuna emin olduğum, muhabbetlerimizde içimi açabileceğim tüm arkadaşlarım, dost kategorime giriyor.

Ama bu dostlarımdan üç tanesi var ki, bu dostlarımın yerleri bende ayrı; onlar daha üst bir kategoride. Benim ben olmamda çok etkisi olan, kardeşim gördüğüm dostlarım, bu üç özel dost. Bu dostlarımı anlatayım sizlere.

Birinci dostum ile lise 1’nin sonunda Tübitak’ın düzenlediği olimpiyat kampında tanıştım. Bizimkisi ilk görüşte aşk gibi bir şey oldu; o kadar iyi anlaştık ki, daha ilk günlerde, ders sırasında konuşuyoruz diye bir hoca, bizim yerlerimizi değiştirdi. Sonra bu dostum ile başka Tübitak kamplarında da beraber olduk, uluslararası matematik olimpiyatları için iki farklı ülkeye beraber seyahat ettik, Amerika’daki ilk senemde aynı evde kaldık, ve bu dostum benim nikah şahidim oldu. Birinci dostum, benim tanıdığım en zeki, en pratik, en sağlam hafızalı, en meraklı insanlardan birisidir. Eğer “bak, şu sana girsin” demek küfürse, bu dünyada küfür edebileceğim ve ettiğim tek insandır. İlk tanıştığımız sene olan 1995’ten beri konuşmadığımız ay olmuş mudur, hatırlamıyorum. Hala ayda en az 1-2 defa konuşuruz (ki 1995’ten beri sadece bir sene aynı şehirde yaşadık). Merakı, alamet-i farikasıdır bu dostumun. Konuştuğumuzda benim hayatımı merak eder, muhabbeti çok rahattır ve tatlıdır; konudan konuya atlarız muhabbet ederken; ikimiz de birbirimizin samimiyetinden zerre kadar şüphe duymayız. Çoğu konuda benzer düşünmemize rağmen ayrıştığımız konular da vardır, ve bu konularda birbirimizle dalga geçeriz. Birbirimizden gelen kelimeler acıtmaz bizi. Çünkü bu 27 senelik kopmamış birliktelik bizi, bir dostluğun ulaşabileceği en üst samimiyete ulaştırmış durumda. Binlerce kilometre ötede yaşayan bu dostum, benim en iyi dostum (bff) olmayı kimseye hiç kaptırmadı. Kaptıracağını da zannetmiyorum, çünkü kendimden şüphe etsem de, ondan etmiyorum.

İkinci dostum ile Amerika’da, Penn State’deki doktora yıllarımda tanıştım. Çok renkli bir kişilikti; ta o yıllarda, benim gibi klasik bir adam değil, orijinal bir adamdı. Bu dostum, doktora için başka bir alana ve şehre geçtiği için, 2 sene aynı şehirde kalmamızdan sonra uzun bir süre çok yakın bir etkileşimimiz olmadı. Ama bu etkileşim azlığı muhabbetimizin kalitesini hiç düşürmedi. Muhabbeti bu dostum kadar güzel olan birisini bulmak mümkün müdür bilmiyorum. Onun muhabbetininin güzelliği, geyik ve espri kapasitesinden, zekasından, rahatlığından kaynaklandığı gibi, aynı zamanda bu dostumun derinliğinden kaynaklı. Bu dostum, çok okur (ve çok değişik şeyler okur,) çok derin mevzuları merak eder, çok düşünür, çok değişir, ve değişimle barışıktır. Özellikle benim büyük bir iç yolculuğuna çıktığım son 6-7 senemde, çok sık olmasa da bu dostumla yazışmalarımız ve her birisi uzun süren telefon konuşmalarımız beni çok rahatlattı ve aydınlattı. Benim şüphelerimin, sorgulamalarımın, hissiyatımın neredeyse hepsini, ya öncelerde ya da şimdilerde bu dostumun yaşadığına şahit oldum. Dolayısıyla yalnız hissetmedim kendimi, bu dünyada benim gibi olan birileri daha var diye hissettim. Hatta şunu hissettim: bu dünyada beni en iyi anlayan insan, bu dostum. Dolayısıyla başka kimselere söyleyemediğim içimden geçenleri, bu dostuma açıkça söyleyebilirim; ve bilirim ki, ardından söyleyecekleri çok ilginç ve kafa açıcı olacaktır. İşler-güçler derken, hala çok sık konuşamıyoruz bu dostumla; ama şurası gerçek ki, her bir konuşmamız bana bir terapi gibi geliyor; aydınlanıyorum, rahatlıyorum, bu bitmeyecek iç arayış yolculuğumu onunla paylaşmayı ve onun iç yolcuğunu dinlemeyi çok seviyorum.

Üçüncü dostum ile Amerika’da ilk hocalık yaptığım şehir olan Pittsburgh’a taşınmamızın ilk aylarında tanıştım. Aslında, bu dostum ve eşiyle, ailecek tanıştık. İlk tanıştığımız zaman iki aile de çocuksuz ailelerdik; sonra çocuklarımız da oldu, çocuklu aile arkadaşları olduk. İlk tanıştığımda anladım ki, karşımda klasik Anadolu ruhu taşıyan, naif, samimi, içi dışı bir ve iyilik dolu bir insan vardı (ama aynı zamanda yurt dışı tecrübesi ve güzel ahlakı olan kaliteli bir insandı.) Ben ona göre daha fırlama kalıyordum, densiz espriler yapıyordum; ama o bana, (başka insanlara da yaptığı gibi) kalbini açtı. Hatta esprilerime karşılık vermeye başladı; o herkese saygılı insan bana, (çok şükür ki) dalga geçtiği bir kardeşi gibi davrandı (kendisi benden 5 yaş büyük; ama o benim abim değil, o benim dostum.) Pittsburgh’da yaşadığımız 10 sene boyunca bu dostum ve ailesiyle neredeyse her hafta, ve hatta haftada ortalama 2-3 defa görüştük. Bizim için Pittsburgh demek, bu dostum ve ailesi demekti. Geri kalan her şey ikincildi. Pizza eşliğinde Lost (dizisi) geceleri yaptık, her Superbowl’u onların evinde izledik, kendisi nargile içmese bile nargile gecelerinde buluştuk, bol bol masa tenisi oynadık. Bizden birisi her hasta olduğunda, sıcak çorba bu dostumun ailesinden bize geldi; onların ailesinden birisi her hasta olduğunda, sıcak çorba bizden onlara gitti. Birbirimizi ziyaret edeceğimiz zaman, bunu ziyarete sadece 5-10 dakika kala haber veriyorduk. Çünkü daha önce söylememiz yersizdi. Bu dostum ve eşi, bize aile dostu nasıl olur gösterdiler. Çünkü fıtratları böyleydi; bu iki insandan iyilikten başka bir şey gelmesi mümkün değildi. Onların oğlan çocuklarını kendi çocuğumuz gibi sevdik, onlar da bizim çocuklarımızı kendi çocukları gibi sevdiler. Bu dostum ile (özellikle son 7-8 senelik değişimlerimle beraber) anlaşamayacağımız çok mevzular vardır. Ama bu mevzuları hiç tartışmayız, hatta bu mevzulara girmeyiz bile. Çünkü bunlar teferruattır ve asıl olan bizim dostluğumuzdur. Bu dostum bana iyi kalpliliğin, samimiyetin, ve başka bir aileyi kendi ailenden farklı tutmamanın nasıl olacağını gösterdi ve bana çok şey kattı.

İyi ki varsınız arkadaşlarım, dostlarım, ve özellikle ama özellikle, üç özel dostum. Eksik olmayın.

-İsa Hafalır



author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

2 Yorumlar