Header Ads Widget

test banner

Kuran'da Cariye/Kölelik Konusuna Farklı Bir Bakış Açısı

Kuran'da cariye ve kölelik konusunu araştırmaya ilk önce Nahl Suresi 71. Ayeti için seçmiş olduğumuz birkaç mealde verilen manalara bakarak başlayalım.  

Ahmet Tekin Meali:

Allah lütufta bulunarak, servette, bir kısmınızı diğerlerine üstün kıldı. Lütfa lâyık görülerek üstün kılınanlar, sahip oldukları rızık ve servetten meşrû şekilde sahip oldukları, üzerlerinde meşrû hakları ve otoriteleri, kendileriyle düzgün insanî münasebetleri olan köle, cariye ve hizmetkârlara ve işyerlerinde çalışan sözleşmeli işçilerine kâfi miktarda vermiyorlar. Verseler, o rızkın kullanımında eşit hâle gelecekler. Eşit şekilde kullanmaları söz konusu iken, bile bile Allah'ın ihsan ettiği nimeti inkâr mı ediyorlar? Nankörlük mü ediyorlar? bk. Kur’ân-ı Kerim, 30/28.

Öncelikle Nahl Suresi 71. Ayette geçen ve genel kabul olarak yanlış bir bakış açısıyla “Cariye” adı verilen  (meleket eymânuhum) kelimesine verilen anlamları 46 farklı mealde inceledik. Daha sonra diğer ayetlerde geçen Cariye ve Köle kavramlarından yola çıkarak Kuran’da kronolojik olarak yani nuzül sırasına göre ayetleri inceleyeceğiz ve sonuç olarak Kuranın köle ve cariyeliğe bakışıyla, İslam toplumlarının bu bakışı nasıl kendi istedikleri şekilde yorumladıklarını açıklayacağız. 

Aşağıda çok fazla ayrıntıya girmemek adına sadece “mameleket eymanuhum” kelimesine verilen manaları listeledik: 

Şaban Piriş Meali gözetimleri altında bulunanlara

Ümit Şimşek Meali ellerinin altındakilere verip 

 Satır Altı Meal (1534)  ḳullarından, ḳırnaḳlarından

Yaşar Nuri Öztürk Meali ellerinin altındakilere aktarıp 

Şimdide 71. Ayet ile ilgili bazı açıklamaları inceleyerek konuyu daha da iyi anlamaya çalışalım. 

Cemal Külünkoğlu Nahl Suresi  71 ayet  Açıklaması …

“Ellerinin altında bulunanlar” ifadesini sadece hizmetçi ve köle olarak yorumlarsak bu ayet maksadına ulaşmış olamaz. Çünkü bugün artık kölelik devri kapanmış durumdadır. Bu ifadeden “rızıkları sizin aracılığınızla verilen kimseler” kastedilmektedir. Bugün ne acıdır ki; kölelere gösterilmesi gereken hassasiyet maalesef çalışanlara gösterilmiyor. Allah kölelerin haklarını ve hayat standartlarını iyileştirirken; milyonları kazanarak zevk-u safa içinde modern şatolarda, ihtişamlı saraylarda, görkemli yalılarda, muhteşem villalarda yaşayan, lüks ve şatafatlı arabalara binerek caka ve fiyaka satan nice sözüm ona zenginler vardır ki üzerlerinden para kazandığı çalışanları açlık sınırının altında hayatlarını sürdürmektedir. İnfaktan yararlanmak bir yana emeklerinin karşılığını dahi alamamaktadır bu insanlar. İşte ayetin son cümlesinde infaktan ve paylaşmaktan uzak duranların Allah’ın nimetine nankörlük etmiş sayılacağı ifade edilmektedir. 

Erhan Aktaş  Nahl Suresi 71. Ayet Açıklaması : 1- Yeminle hak sahibi olduğunuz anlamına gelen “Ma melaket eymanukum” deyimine “sağ elinin sahip olduğu anlamı da verilmektedir. Bu deyim, “antlaşma yoluyla sahip olunan” demektir. El, “güç” demektir; güç yolu ile üzerinde yetkili olma hakkına sahip olduğunuz, antlaşma yoluyla sahip olunanlar, sorumluluğu üstlenilenler, bakmakla yükümlü olunanlar, meşru şekilde sahip olunanlar, himayeniz altında olanlar gibi anlamlara gelmektedir.

Mustafa İslamoğlu Nahl Suresi 71. Ayet Açıklaması Mâ meleket eymânuhum, bir efendi hesabına çalışan herkesi ifade eder. Bu bağlamda patron hesabına çalışan işçiyi de kapsar. Hz. Ömer’in, Allah Rasûlü’nün hanımlarını boşadığı haberi üzerine yaptıklarını anlattığı ünlü hadiste “Rasulullah’ın Bilal isimli kölesine vardım..” dediğine göre (Müslim ve Tirmizî), o dönemde hizmet görenler de “köle” diye anılabiliyordu.

[2158] Bu âyet bazı çağdaş müfessirlerimizin anladığı gibi (Bkz: Esed) gelir dağılımıyla ilgili ahlâkî bir bağlama ilişkin değildir. Öncesi ve sonrasındaki âyetlerden de anlaşılacağı gibi tevhit ve şirkle ilgili akidevi bir bağlamda yer almaktadır. Yani bu bağlam insan-insan ilişkilerini değil, insan-Allah ilişkilerini önceleyen bir bağlamdır. Burada, kendi geçici ve sahte statülerini köleleriyle paylaşmaya yanaşmayacak olan müşriklere, Allah’a O’nun eşi ve dengi olmayan birtakım varlıkları ortak koşmalarının altında yatan çelişki ve mantıksızlık hatırlatılmaktadır (Krş: Taberî’nin İbn Abbas ve Katâde’den rivayeti). Aynı bağlamda benzer bir delilin dile getirildiği Rûm 28, bu âyetin maksadını anlamamızı kolaylaştırmaktadır. Bununla birlikte âyette tâli olarak gelir dağılımındaki dengesizliğe bir îmâ ve paylaşmaya dolaylı bir teşvik bulunduğu da söylenebilir.

Muhammed Esed Nahl Suresi 71. Ayet  Açıklaması: “Rızıklarını ... ile paylaşmak” ifadesi, metinde “rızıklarını ...e döndürmek” olarak geçmektedir. “Sağ ellerinin malik olduğu kimseler” (yani, “meşru yollarla sahip oldukları kimseler”) burada, Allah yolunda yapılan savaşta tutsak alınan kimseler de olabilir (bkz. 2. sure 167 ve 168. notlar; 8. sure, 72. not), geçimleri konusunda başkalarına bağımlı olan ve dolayısıyla başkalarının sorumluluğu altında bulunan kimseler de olabilir. Kişinin sorumluluğu altında olan kimseleri kendisiyle eşit standartlarda yedirip içirmesi, zarurî ihtiyaçlarını karşılaması İslam’ın kesin ilkelerinden biridir; bunun içindir ki, Hz. Peygamber: “Allah’ın sizin sorumluluğunuza emanet ettiği (lafzen, “elinizin altında bulunan”), size bağımlı (havelukum) bu kimseler sizin kardeşlerinizdir. O halde, kardeşini kendi sorumluluğu altında tutan kişi, ona kendi yediğinden yedirsin, kendi giydiğinden giydirsin ve onlara taşıyamayacağı yük yüklemesin; onlara bir yük yüklemeniz gerektiğinde, onlara kendiniz de yardım edin” buyurmuştur. (Buhârî’nin muhtelif rivayetleriyle kaydettiği bu Sahîh Hadis, Müslim, Tirmizî ve İbni Hanbel’in derlemelerinde de yer almaktadır.) İnsanlar arasındaki sorumluluk bağının böylece ele alınması gerekirken, yine de insanların çoğu zaman zaman bu ahlakî sorumluluk duygusunu canlı tutmakta zaafa düşerler, ve bu zaaf, ayetin devamında ifade edildiği gibi, giderek Allah’ın nimetini ve O’nun kulları üzerindeki kesintisiz bağış ve esirgemesini inkara kadar varır.

Şimdi de Kuranda Cariye anlamı verilen “meleket eymânuhum” kelimesinin geçtiği sureleri nuzul sırasına göre aşağıda verelim.  (Tarama Diyanet Vakfı Mealinden yapılmıştır)

Ayetlerin nuzul sıralamasına baktığımız zaman,  içinde mameleket eymanuhum kelimesi geçen, ilk inen ayetlerde (Mü’minûn 6 - Me’âric / 31) iffetin korunması ve iffetli olanların yalnızca eşleriyle yetinmelerinden dolayı takdir edilmeleri ön plana çıkarılmıştır. Daha sonra inen Bakara / 221 ayetinde ise putperest olan bir kadınla evlenmektense elinizin altında bulunanlardan imanlı olan  biriyle evlenmeniz sizin için daha hayırlıdır denilerek, islam öncesi dönemde çok yaygın olan cariyelerin evlilik yoluyla yavaş yavaş hürriyetlerine kavuşturulması yönünde teşvik vardır.

Nuzül sırasına göre daha sonra inen Azhap suresinde “meleket eymânuhum” geçen  ayetlerde ise hitap doğrudan Hz. Peygamberedir. Bu açıdan baktığımızda Azhap suresinin ilgili ayetleri genelden çok özel bir durum için inmiş ayetlerdir. 

Daha sonra inen Nisa Suresi 25'te, Nur 32 ve Bakara 221'deki gibi  hükümler birbirine çok yakındır. Her üçünde de islam öncesi dönemde çok yaygın olan cariyelerin evlilik yoluyla yavaş yavaş hürriyetlerine kavuşturulması yönünde teşvik vardır. Nisa 3'te de benzer bir durum söz konusudur. 

Tüm müfessirlerin ve alimlerin ortak genel görüşü dolayısyla da İslamın üzerinde konsensus sağladığı temel konulardan biri,  İslamın cariyelik ve köleliği kaldırma yönünde insanları teşvik ettiğidir.  Bu temel görüş bütün islam alimleri ve müfessirler için ortak bir görüş olsa da uygulamaya baktığımızda ise maalesef bu görüşü desteklemeyen, meal ve hadislerin varlığını müşahade etmekteyiz. Daha doğrusu ayetlere ve hadislere yukarıda bahsettiğimiz ortak genel görüşe uygun olmayan  manalar verildiğini görmekteyiz.  Özellikle incelemiş olduğumuz “meleket eymânuhum”  bir çok meal ve tefsirde cariye olarak adlandırılımıştır. Halbuki cariye kelimesi ile ellerinin altında bulunanlar birbirine yakın olarak adlandırılsa da birbiriyle bu kadar ilişkilendirilmeleri kurana göre doğru değildir.  Aşağıda ayrıntılarını verecek olduğumuz  ayetleri tek tek incelediğimizde ise bu kelimeye verilen manalar ile  İslamın cariyelik ve köleliği kaldırma yönünde insanları teşviklerinin uyuşmadığını görmekteyiz. 

İsmail Yakıt  Mü’minûn Suresi 6. Ayet Açıklaması

2 “Mâ meleket eymânukum” (sağ ellerinin altında bulunanlar) demektir. Buradan kasıt da bu ayette evlilik akdiyle sorumluluklarını üzerlerine aldıkları kimselerdir. Çünkü eymân kelimesi hem sağ hem de “yemin”in çoğuludur. Akitlerin birer yemin olduğu, sağ elin de sorumluluk ifade ettiği dikkate alınırsa, bunların nikâhlı eşler olarak anlaşılması hususunda M. Esed ile hemfikiriz. Bu konuda ciddi bir çalışma yapan Muhammed Esed’in yorumunu şöyle özetleyebiliriz: Çoğu müfessirler bu ibarenin “kadın köleler ile ilgili olduğunu ve “ev” takısının da “yahut/ veya” anlamında olduğunu, meşru seçeneklerden birine işaret için kullanıldığını ileri sürmüşlerdir. Bu geleneksel yorum, bize kadın kölelerle evlilik dışı cinsel ilişkinin meşruiyetini öngördüğü sürece doğru ve kabul edilebilir gözükmemektedir. Çünkü böyle bir öngörü Kur’an’ın kendisiyle çelişmektedir. (Bkz. Nisâ, 4/3, 24, 25; Nur, 24/32). Ayrıca “mü’minler” terimiyle, hem erkek hem kadın mü’min kastedilmektedir. “

Şimdi ise Kuran'da 'kul', 'köle', 'cariye', 'halayık' 'esir' olarak mana verilen kelimelere bakalım:

 (İlk numara mushaf sırasına göre sureyi / ikinci numara ayeti ifader eder, ayetler noktalı virgül ile ayrılmıştır)

1- ABD = Köle  23/47; 26/22; 16/75;  2/178; 24/32; 2/221

2- EME = Kadın esir 2/221; 24/32

3- ESİR = Kadın-Erkek Esir 76/8, 28; 2/85; 8/67, 70; 33/26

4- RAQABE = Kadın-Erkek Köle/Esir 90/11, 12, 13; 9/60; 4/92; 2/177; 58/3

5- MELEKET EYM N = Anlaşmalı-Sözleşmeli hizmetlilik 70/30; 23/6; 30/28; 16/71; 24/31,33; 33/50-52; 4/3, 24,25,36; 24/58

6- FETEYAT = Genç Kız esir 24/33; 4/25

Aşağıda İslamın ilk dönemlerinde kölelik ve Cariyelikle ilgili ayetlerin yıllara göre nuzul sırasına göre değerlendirelim. 

Mekki sureleri incelediğimizde 'abd', 'raqabe' ve 'meleket eyman' tabirlerinin yer yer (toplam 6 kez) kullanıldığını görüyoruz.  Şimdi kronolojik olarak, yani nüzul/iniş sürecine göre Kur'an'da köleliğin nasıl ele alındığını inceleyelim.

A: Mekke Dönemi 

3. yıl:   

Bayraktar Bayraklı Meali

Beled Suresi 11,12,13,14,15,16. Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

Mearic 70/30 Ayet grubu sadece erkeklere hitap etmez. Arapça'da genel hitap, eril siga iledir. Mehmet Çoban Meali cinsel ihtiyaçlarını ancak eşleriyle veya sahip oldukları evlerinde çalışan, toplumca o evin insanı olarak bilinen, (mameleket eymanuhum) evli olmayan kadınlarla nikâh yaparak karşılarlar. Böyle yaptıkların da kınanarak suçlanmazlar.

5. yıl :  İlke: Kölelik zulümdür  

Şuara 26/22  Mehmet Çoban Meali

"Başıma kaktığın nimet atalarım İsrail oğullarını köle yapmanız yüzündendir. Eğer onları köle yapıp nesillerini yok etmeye kalkmasaydın, aramızda başıma kakılacak hiç bir şey olmazdı."

Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız? Mü'minun 23/47

5/6. yıl: Kendileri ihtiyaçları olmasına rağmen yiyeceği; yoksula, öksüze ve esire yedirirler. İnsan 76/8  

9. yıl:  Müşriklerin egemenlik-kölelik çelişkisi  

Rum 30/28

Abdullah-Ahmet Akgül Meali

(Allah) Size kendi nefislerinizden (şöyle) bir örnek vermektedir: “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde (şahsi servet ve mülkünüzde); ellerinizin altındakilerden (işçi, memur ve hizmetlilerinizden bir kısmının), sizinle eşit ortak sayılmasına (yanaşır mısınız?) Kendi kendinizden (ve aile fertlerinizin bile malınızı serbestçe tasarruf etmesinden) korkup sakındığınız gibi, bunların (işçi ve memurlarınızın) da (hiçbir hakları olmadıkları halde; kendi malınızı, yetki ve imkânlarınızı, istedikleri gibi harcamasından) endişeye kapılacağınız ortaklarınız (bulunmasından rahatsızlık duymayacak kimseler) var mıdır? (Siz buna razı olur musunuz ki, Allah da mülküne ortak kabul etsin?)” İşte Biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

Nahl 16/71  

Yukarıda bu ayet için tafsilatlı açıklama yapılmıştı. 

Kuranın nuzul sürecinde kölelik ve cariyelik mevzuunu tarihsel  başlıklar halinde özet olarak açıklayacak olursak; 

MEKKE DÖNEMİ

3. yıl 

1- Kölelerin Özgürleştirilmesi Beled 90/11-13

2- Kadin-Erkek Esirlerle Zina Etmemek: Mearic 70/30, Mü'minun 23/6

5. yıl 

 3-  Kölelik Zulümdür Şuara 26/22, Mü'minun 23/47

9. yıl  

4- Müşriklerin Egemenlik-Kölelik Çelişkisi Rum 30/28, Nahl 16/71

MEDİNE DÖNEMİ

Hicri 1. yıl:  

5- Efendisi yerine Köleleri Öldüremezsiniz: Bakara 2/178

Hicri 4. yıl:  

6- Köleleri Özgürleştirme için Zekat: Tevbe 9/60

Hicri 5. Yıl  

7- Anlaşmalılar ailedendir – Onlari Evlendirin: Nur 24/31-33

8- Çalışarak hizmet bedeliyle özgürleşmek isteyen esirlerle anlaşın

9- Evlenmek istemeyen Kadın esirleri fuhşa zorlamayın Nur 24/33

Hicri 6. Yıl  

10- Nebi savaş esiri kadınlarla evlenebilir Ahzab 33/50-52

Hicri 8. Yıl  

11- Güvencesiz özgür kadınlara haksızlık etmekten korkarsanız esir kadınlarla evlenebilirsiniz Nisa 4/3

12- Geçici Nikah barışa kadar savaş esirleri içindir 4/24

13- İnsanlar esir de olsalar eşittir onlarla evlenip özgürleştirin 4/25

14- Anlaşmalı esirlere iyi Davranın 4/36

15- Kazen öldürmenin kefareti olarak esir özgürleştirin 4/92

Hicri 9. yıl

16- Yemin kefareti olarak esir özgürleştirin Maide 5/89.

17- Zıhar kefareti olarak esir özgürleştirin Mücadile 58/3

18- İlkesel Hedef Hatırlatılıyor: Esirleri özgürleştirmek Bakara 2/177

19- Kadın-Erkek mümin esirlerle evlenerek özgürleştirme 2/221

Hicri 10. yıl

20- Anlaşmalı esirler ailedendir:  Nur 24/58

21- Dünyalık kazanç için esir/köle alımı yasaklanmıştır: Enfal 8/67-68

22- Yeni savaş esirlerini köleleştirmeyin özgürleştirin: Muhammed 47/4

23- İnsan alım satımı yasaklanmıştır: Tevbe 9/111

Sonuç Olarak: 

Kur'an hiç bir yerinde kadın esirlerin nikahsız biçimde cinsel istismara uğrayabileceğinden bahsetmez.  Aksine esir kadınların esaret hayatları boyunca temel insan haklarının korunmasına dikkat edilmiş bu süreçte nikahlanmak isteyenler  ile de evlenilebileceğini belirtmiştir. Bu istek yine kadın tarafından talep edilmesi  durumunda olabilecek bir istektir. 

İslam öncesi arap toplumlarında  çok evlilik ve cariye sisteminin neticesinde, aile yuvasındaki evin hanımları, kocalarını birçok eş ve cariye ile paylaşmak mecburiyetinde kalmıştır. İslamiyet’in ilk  dönemlerinde  Arap toplumunda çok evlilik hat safhada yaygındı. Her şeyin güç ile ölçüldüğü o devirde kadına değer verilmez, ikinci sınıf insan muamelesi yapılırdı. Bir erkeğin 10-15 eşi olabilir, hatta bu çok eşlilik o dönemde güç ve itibar meselesi olarak görülürdü. Hatta bu kadar çok eşi olan bir erkek istediği zaman istediği cariye ile de cinsel ilişkide bulunabilirdi. Yine o dönemde genellikle esir kadınlardan müteşekkil olan fahişelikte çok yaygındı ve erkeklerin bu fahişelere gitmesi yadırganacak bir durum değildi. Hatta sokakta gezen cariyeleri taciz etmek onları cinsel ilişkiye zorlamak adiyattan bir durumdu, kadınların buna itiraz hakları yoktu. Erkek sadece seni  boşadım sözü ile kadını her an kapı dışarı koyabilirdi. Kadınlar çok zor şartlar altında hayatlarını sürdürme mücadelesi veriyorlardı. 

İslamiyet; aile yapısını ıslah etmek için, önce evliliği dört hanımla sınırlamış cariyelerle cinsel birlikteliği ise nikah şartına bağlamıştı. Ayrıca  çok evlilik  için de ağır şartlar getirmişti. En uygun ve adil olanın tek eşlilik olduğu belirtiliyordu, çok eşle evlenme alışkanlıklarının terk edilerek, tek eşle yetinilmesi ise  zamana bırakılıyordu. 

Kölelik ve esirlik mevzuunda ise yukarıdaki kronolojik ayet sıralamasında da görüldüğü gibi son dönemde inen Nur 24/58 Anlaşmalı esirler ailedendir:   

Enfal 8/67-68 Allah, Üstün ve Güçlüdür, Hüküm ve Hikmet sahibidir yalnız odur. Hal böyleyken  Hiç Bir Peygamber'e esir almak yakışmaz. Bu ayetle  Dünyalık kazanç için esir/köle alımı yasaklanmıştır: 

Muhammed 47/4 …(savaş esirleri için)  Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları salın) veya bir fidye (karşılığı bırakın). 

Nisa  92/58 Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.

Ayetleri ile artık kesin olarak esir/köle ticareti, köleleştirme ve insan ticaretini yasaklanmıştır. 

Hz. Peygamber veda hutbesinde; 

"Ashabım! "Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır.

"Ey insanlar! "Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allahtan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır.”

diyerek Kuranın evrensel  hükümlerini kendisinden sonra gelecek tüm insanlığa tebliğ etmiştir. 

Ancak, süreç içerisine yayılarak köle ve esir ticaretinin Kuran’ın bu açık hükümlerine binaen bitirilmesi gerekirken, Raşit halifeler döneminden sonra Emevi ve Abbasi dönemlerinden itibaren  İslamı yaymak için asıl olan Tebliğ ve İrşad yerini Cihat anlayışına bırakmıştır. Bu anlayış 19. Yüzyılın sonlarında kadar devam etmiştir.  Bu anlayışla yola çıkan islam milletleri kılıç ve asker gücüyle ve savaşlarla islamı yayma yoluna gitmişlerdir. 

İslamda Cihat anlayışı başlı başına incelenecek ayrı bir konudur. İslam tarihine baktığımızda kılıçla  ve kan dökerek alınan yerlerde kalıcı bir islamın kurulmadığını çok net görülebilir. Mesela Osmanlı döneminde feth edilen ve Viyana kapılarına kadar dayanılan  Avrupa topraklarından sadece Bosna Hersek'te islam inancı  kalıcı olmuştur. Çok enterasandır Bosna-Hersek her nekadar savaşla alınmış gibi görünse de, o toprakların  asıl fethi, fetihten 100 yıl önce oraya giden Alperenlerin yaptıkları tebliğ ve irşatların sonucudur. Fatih Sultan Mehmet Bosna seferine gittiğinde hiçbir savunma ile karşılaşmamış ve şehrin anahtarı kendisisne teslim edilmiştir. 

Konumuza geri dönecek olursak, islam ülkelerinin  yaptıkları savaşlar nedeniyle ; Kuran’ın emri gereği bitirilmesi gereken kölelik ve cariyelik artarak devam etmiştir. Bu ise açıkça Kuranın hükümlerine muhalefettir. Bu anlayış maalesef  Bediüzzaman Said Nursi’nin  söylemiş olduğu "Maddi kılıç kınına girmiştir." "Cihad-ı haricîyi şeriat-ı garrânın berahin-i kàtıasının (dinin kesin delilleri) elmas kılınçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir. Sözü ile  yeni bir dönemin başlangıcına  kadar sürmüştür. 

İslâmiyetten önce Arap toplumunda, kabileler arası savaşta esir alınan köleler ve cariyeler bulunmaktaydı. Onların hürriyeti yoktu, perişan bir durumdaydılar, muhtelif işlerde çalıştırılır, mal gibi de satılırlardı. Kız ve kadınlardan oluşan cariyeler sahibinin bütün arzularını, bu arada cinsel isteklerini de yerine getirmek mecburiyetinde idiler.

Cihat anlayışı ile birlikte Emevi ve Abbasi dönemlerinden itibaren Arap toplumuna kölelik ve cariyelikte iyice yerleştirilmişti. Siyasi baskılar ve otorite korkusu ,yanlış din yorumu gibi nedenlerle bunu yasaklamak mümkün değildi. İmamı Azam dönemi de dahil siyasi iradeye ve iktidara muhalif din alimleri hapis ve zulum gibi çeşitli baskı ve yıldırmalar ile karşı karşıya kaldıkları için özellikle kölelik, kadın, zekat gibi konularda yeterince aydınlatıcı eserler veremiyorlardı.  Kur'ân; bu zavallı insanlara yapılan zulmü ortadan kaldırmak için, özendirici teşvikler ile başladığı  köleliğin yavaş yavaş terk edilmesi gereğinin mesajını, yukarıda açıkladığımız bir çok  ayetlerle vermişti. Her türlü zulmün karşısında olan İslâmiyet, zaman içinde bu haksızlığın giderilmesini istiyordu. Hz. Peygamberden sonra Kuranın emri ve tavsiyeleri doğrultusunda kölelik ve cariyeliğin zaman içerisinde kaldırılması gerektiği halde, Emevî ve Abbasi ve devamında da  Osmanlı dönemlerinde, maalesef İslâmı yayma savaşları ile ele geçirilen binlerce insan, köle ve cariye haline getirildi. Hatta başlangıçta sadece cihat adına gayri müslümlerle yapılan savaşlar zamanla asıl hedefinden uzaklaşmış ve müslümanlar birbirleriyle savaşır hale gelmişlerdi. Kardeş kavgaları, taht kavgaları cihad olarak algılanmış, bütün islam coğrafyasında müslüman kanları oluk oluk dökülmüştür. Gayri müslüm kadınlar ve erkeklerle birlikte müslüman kadın ve erkeklerde köleleştirilmiştir. Kuran açıkça yasakladığı halde köle/pazarları kurululmuş savaş ganimeti  kadın ve erkekler bu pazarlarda alınıp satılmıştır. 

Pazarlardan satın alınan cariyelerin, efendileri (sahipleri) ile cinsel ilişkide bulunmaları, Kuran’ın çok net emirle yasaklamasına rağmen, bir adet haline getirilmişti. Bu tür olaylar evin nikâhlı hanımlarında  büyük sıkıntılara neden olmaktaydı. Çoğu zaman bunu tasvip etmeyen kadın yuvasını terk ederek baba evine gitmek istese bile, gelenek göreneklerin din gibi algılandığı toplumlarda, evlenen kadının baba evine dönmesi istenmiyor ve kadın daha da zor durumda kalıyordu. Kendi ekonomik özgürlüğü olmayan ve başka çaresi kalmayan kadın kocasının evine dönmeye zorlanıyordu. Kur'ân da bulunmayan bu  baskıcı tutum, eve kapama, kocaya mahkum etme, baba evinden çıkan kadına, buraya bundan sonra ancak ölün gelir gibi gayri islamı katı kurallar İslâm ülkelerinde asırlarca uygulanmıştır. Kadın ikinci,üçünçü eşe razı gelmek zorunda bırakılmış, kocanın cariye alıp satmasına ses çıkaramaz hale gelmesi Kuranın ruhuna ters din baskısı ile zorla kabul ettirilmiştir. 

Bu bakış açısı sadece islam dünyası ile sınırlı da değildi. 1500 yıl önce Kuranın kaldırılmasını istediği ve kaldırılması konusunda teşviklerde bulunduğu kölelik dünyada 20. Yüzyıl ortalarına  kadar devam etmiştir. Kölelik  cariyelik maalesef başta ABD ve Avrupa olmak üzere gelişmiş devletler de dahil olmak üzere  bütün dünyüda hüküm sürmüştür. 19. Yüzyıllardan itibaren ABD ve  Avrupa’da köleliğin kaldırılması konusunda başlatılan akımlar ile birlikte köleliğin kaldırılması yolunda ilk somut adımlar atılmıştır. Bugün  dünya çapında baktığımızda kölelik bitmiş gibi görünse de halen daha  uygulamaların devam ettiği yerler vardır. 

Bildiğimiz manada kölelik kaldırılmış gibi görünse de günümüzün kanayan yarası olan  modern kölelik ise eski köleliğin yerine almıştır. Dünün kölelerinde var olan bir çok haklar maalesef bugünün modern dünyasının çalışanlarına  verilmemektedir.  İşçi kesimine kölelere bile reva görülmeyecek eza ve cefalar çektirilmektedir. Örneğin zenginlik ve refah içinde yaşayan Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelere çalışmak için afrika vb. fakir ülkelerden gelen işçiler çok ağır şartlar altında, çok düşük ücretlerle çok zor şartlarda  çalıştırılmaktadırlar, adeta köle muamelesine tabi tutulmaktalar.  Baştan beri konumuza serlevha yaptığmız Nahl suresi 71. Ayet bu haksızlığı tüm açıklığı ile dile getirmiştir.  Bu da başlı başına ele alınması geren ayrı bir konudur. Konumuz bu olmadığı için kısaca deyinip geçiyoruz. 

İslam coğrafyasında ise işler çok daha vahim bir durumdadır. Bugün özellikle İran, Suudi Arabistan gibi din adına  aşırı baskı ve zulmün  devlet politikası haline getirildiği yerlere baktığımımızda; Dünya nimetlerine, bilhassa kadınlara aşırı düşkün otokratik rejimle yönetilen ortadoğu coğrafyasında   ilim ve imandan yoksun devlet adamları ile parayı tanrı edinen zenginler ve sözde din adamları; aralarında tam bir mutabakat ile kendi kötü emelleri  istikametinde kadına  aşırı baskı yaparak; Kuranın temel prensiplerine ve  insan haklarına aykırı birçok uydurma hükümler oluşturarak kadınları cahiliye dönemi cariyeleri gibi muamaleye tabi tutmaktadırlar.  Bilhassa kendisine din adamı görüntüsü verenlerin kadına karşı kuran ve sünnet dışı davranış faaliyetleri çok üzücüdür. Güya kadına değer veriyoruz görüntüsü altında hadisler ve kuran ayetlerini de öne sürerek kadın eve kapatılmakta, kısıtlanmakta ve baskılanmaktadır. 

Bundan daha üzücü olanı ise bu coğrafya yaşayan kadınların kendilerine uygun görünen bu ikinci sınıf insan muamalesini Kuran’ın emri sanarak ses çıkarmamaları ve kabullenmeleridir.  Kur'ân'daki bazı ayetler bu tip insanlar tarafından bilerek ve kasıtla yanlış yorumlanmış veya çarpıtılmıştır. Konuyla ilgili “Örtünme konusuna Kuran perspektifinde farklı bir bakış” yazımızda ayrıntılı bilgiler bulabilirsiniz.

Yararlanılan kaynaklar ve Konuyu daha detaylı araştırmak isteyenler için okuma listesi:

https://www.indyturk.com/node/300906/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/i%CC%87slam-cariyeli%C4%9Fi-ve-k%C3%B6leli%C4%9Fi-me%C5%9Fru-g%C3%B6r%C3%BCr-m%C3%BC

Doktora tezi: "Kur'ân âyetleri ışığında savaş esirlerinin durumu", Doktora tezi, Haşim Özdaş, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2019, 236 s.

Makale: "İslam'ın Köle ve Cariye Sorununa Yaklaşımı", Prof. Dr. M. Zeki Duman, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Fakültesi Dergisi Sayı:12, yıl: 2011/1 (1-54)

https://www.kuranincelemesi.org/kadin/vema-meleket-eymanukum/ 

(***   M. Esed, Kur’an Mesajı, Tefsir Yorum, s. 689-690 ilgili notlar,)

Not: Yazının tamamı buraya sığmadığı için kısaltılarak gönderilmiştir. Ayetlerin ayrıntılı açıklamalarını ve ayetler hakkındaki farklı tefsir ve kaynaklardan derlenen yazının tamamını merak edenler için ve yorumlarınız, eleştirileriniz ve katkılarınız için clausvonst@gmail.com adresine e-posta atabilirsiniz.

-Abdullah Denikul

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. güzel tespitler ama çok uzun olmuş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buraya kısaltarak almak zorunda kaldık. uzun okumak istemeyenler sadece sonuç kısmını okuyabilir

      Sil