Header Ads Widget

test banner

İslam: Özgürlük mü, Kölelik mi?


Özgürlük, iki karşılaştırılabilir varlık arasındaki ilişkide bir denge olarak tanımlanabilir.

Kölelik, iki benzer varlık arasındaki ilişkideki bir dengesizlik olarak tanımlanabilir. Mutlak kölelik, kıyaslanamaz iki varlığın ilişkisindeki bir denge olarak tanımlanabilir. Mutlak özgürlük, herhangi bir ilişkinin olmaması, herhangi bir bağlantının olmaması, mutlak ve aşırı yalnızlık olarak tanımlanabilir; ancak böyle bir mutlak özgürlük, fiziksel, biyolojik, anatomik, sosyolojik, kültürel, dilsel ve diğer nedenlerle insanlar için imkansızdır.

Mutlak ve aşırı yalnızlık anlamındaki mutlak özgürlük, yalnızca Tanrı'ya mahsustur.

Mutlak kölelik, iki eşsiz varlığın ilişkisinde bir denge olarak, Tanrı ile insanlar arasındaki ilişkinin adıdır. İki veya daha fazla benzer varlığın, yani insanların ilişkisindeki dengeye özgürlük denir. İki veya daha fazla benzer varlık, yani insanlar arasındaki ilişkideki dengesizliğe kölelik denir.

Özgürlük ve kölelik, ilişki ve bağlantıların türleridir; ilişki ve bağlantı yoksa, özgürlük ve kölelik fikirleri anlamsız hale gelir. İnsanlar zaman, mekan, madde, enerji ve entropi tarafından kısıtlandıkları ve sınırlı oldukları için mutlak özgürlüğe sahip olamazlar. İnsanlar mutlak özgürlüğe sahip olamaz çünkü her insanın var olması için en az iki başka insana ihtiyacı vardır. İnsanlar sosyolojik, kültürel ve dilbilimsel nedenlerden dolayı tamamen özgür olamazlar; insanların diğer insanlarla bağlantıları ve ilişkileri olmalıdır.

İnsanlar ırklarını, doğum yerlerini ve zamanını, ebeveynlerini, dilini, cinsiyetini, ten rengini ve diğer özelliklerini ve niteliklerini seçme özgürlüğüne sahip değildir. Bu nedenle ırkçılık, milliyetçilik, vatanseverlik, feminizm, şovenizm ve diğer “-izm” ler anlamsız, beyhude ve mantıksızdırlar; kendi ten renginden, dilinden, doğum yerinden, kültüründen, cinsiyetinden gurur duymak kendini kandırmaktır çünkü bu faktörler insanın kontrolü dışındadır. Öte yandan, fiiller ve sözler insanoğlunun etki çemberindedir. Bu yüzden bir kişiyi eylemler ve sözler dışında başka parametrelere göre yargılamak ve değerlendirmek aptallıktır ve aptalcadır.

Kişi doğumdan başlayarak, duvarları uzay ve zamanın boyutları olan entropi hapishanesinde yaşıyordur, ölüm ise entropi hapishanesinden salıverilmesi ve beraatidir. Mahkumun en büyük hatası, hapishane dışında bir hayat olduğunu unutmasıdır. Benzer şekilde, bir insanın en büyük hatası, entropi hapishanesi dışında, uzay ve zaman boyutlarının dışında bir hayat olmadığını düşünmektir. En büyük hata, kendinizi zihinsel olarak o küçücük hücreye kilitlemektir – yani gerçek hapis cezası o zaman başlar.

Kendimizi entropi, madde, uzay ve zamanın sınırları içine sıkıştırmamalıyız; entropinin üzerinde, maddenin ötesinde ve uzay ve zaman kutusunun dışında düşünmeliyiz. Bu nedenle özgürlük bir armağan, şans, tesadüf değildir; özgürlük, yazarak ve okuyarak ifade edilen amaçlı ve sistematik düşünmenin sonucudur. Kişi bir sarayda yaşıyor olabilir ama kişi düşünmezse, yazmaz ve okumazsa saray onun için hapishane olur. Aksine yazan, okuyan ve düşünen kişi için hapishane bir saray haline gelebilir (12:33).

Ayet 9:20 üç derece ve türde özgürlükten bahseder: din özgürlüğü (amanu), toplanma özgürlüğü (hajaru) ve ifade özgürlüğü (jahadu). 29:56 ve 39:10 ayetleri insanları özgür olmaya ve özgürlüğe kavuşmaya çağırıyor. Ayet 5:3, korkudan kurtulmanın temelini hazırlar: "… onlardan korkmayın, ama Benden korkun." 12:109, 22:46, 30:9, 30:42, 32:26, 35:44, 40:21, 40:82, 47:10 ayetleri, insanların hem zihinsel hem de fiziksel, hem beyin hem de beden olarak, psikolojik ve fizyolojik olarak özgürlüğe çağırıyor. Bu ayetler insanları seyahat etmeye ve düşünmeye teşvik eder çünkü köleler seyahat etmezler ve edemezler; çünkü köleler düşünmez ve düşünemezler.

 Düşünmek yazmaya eşittir (96:4) ve seyahat etmek okumaya eşittir (96:3) çünkü yolculuk sırasında kişi şehirleri, köyleri, binaları, insanları, hayvanları, bitkileri, doğayı, ağaçları, çiçekleri, gökyüzünü “okumalıdır”. Ayrıca okumak, zamanda yolculuk yapmamızı sağlar: tarihi okuyarak geçmişe gideriz ve bilim kurgu okuyarak geleceğe gideriz.

“Coğrafya kaderdir” denilir ve söz konusu ayetlerde açıkça insanlara seyahat ederek coğrafyalarını değiştirmelerini söyler. Ayrıca, "zihniyet kaderdir" diye ekleyebiliriz ve bu ayetler, insanlara düşünerek zihniyetlerini değiştirmelerini söyler.

Özgürlük, seyahat etmek ve düşünmektir; özgürlük, okumak (96:3) ve yazmaktır (96:4). Kölelik, seyahat etmemek ve düşünmemektir; kölelik, okumamak ve yazmamaktır. Seyahat ve düşünme örneği, okuma ve yazma modeli, Said Nursi tarafından Yirmi Altıncı Lem’a'nın On Üçüncü Recası'nda verilmiştir. Nursi, Üçüncü Sözünde, özgürlüğün disiplin, düzen ve sorumluluk olduğunu savundu. Bu nedenle, kölelik kapris, kaos ve sorumsuzluktur.

Eski zamanlarda kölelerin silah kullanımına izin verilmiyordu; silahlar özgür insanların ayrıcalığıydı. Bu, kölelerin kendilerini koruma özgürlüğünün olmadığı anlamına gelir ve silah, özgürlüğün aracıdır çünkü ülkelerin ve ulusların özgürlüğü, ordu adı verilen silahlı gruplar tarafından korunmaktadır. Nursi daha sonra, bir kişinin özgürlüğünü koruyan akıl ve entelektüel silahların Tanrı korkusu (takva) olduğunu iddia etti. Bu ilke 5:3 ayetinde şöyle ifade edilmektedir: “…onlardan korkmayın, ama Benden korkun.” Bu, Tanrı korkusunun insanların korkusunu yenen bir silah ve araç olarak kullanıldığı anlamına gelir. Ve insan korkusu köleliğin temeli ve köküdür. Burada Tanrı korkusunu Tanrı'nın Kendisinden bir korku olarak değil, O'nun sevgi ve güven armağanını kaybetme korkusu olarak anlıyorum. Özgür olmak isteyenler, Üçüncü Sözde bahsedildiği gibi eleştirel düşüncenin silahlarını (68:36) taşımak zorundadır. Eleştirel düşüncenin silahları, yazı tüfeğinden (96:4) ve okuma mermilerinden (96:3) oluşur. Mermisiz tüfek ve tüfeksiz mermi işe yaramaz; birlikte kullanılmaları gerekir.

Köleliğin zamansal boyutları olabilir. Geçmişin köleleri olan bireyler var; geçmiş tarafından sarhoş edilmiş, köleleştirilmiş ve zincirlenmiş olan bireyler var. Ancak geçmiş geçmişte kalmıştır ve geçmiş geçmiştir. Bu tür insanlar güçsüz kadercilerdir; geçmişten ağlarlar, bugünü görmezler ve gelecekten korkarlar; iradeyi reddeder ve görmezden gelirler; kadere hükmetmek ve kadere karşı savaşmak yerine kadere boyun eğerler ve kadere teslim olurlar.

Sözlerin sonunda Nursi, kaderciliğin geçmişe uygulanabilir olduğunu, çünkü geçmişi değiştiremeyeceğimizi yazdı; ancak irade gücü şimdiye ve geleceğe uygulanabilir çünkü bugünü ve geleceği değiştirebiliriz. Bu nedenle, kölelikten kaçınmak ve özgürlüğe ulaşmak için kadercilik ve iradenin doğru dengesi ve doğru kombinasyonu bulunmalıdır.

Köleliğin anatomik boyutları da olabilir. Nursi, On İkinci Sozun İkinci İlkesinde, sindirim sistemi (batn) ve üreme sistemi (farj) köleleri, yani hedonistler hakkında yazmıştır. Hedonistler kendilerini iki boyutlu bir sindirim ve üreme zevkleri kutusuna hapseder. Bu nedenle İslam, insanları iki boyutlu hazcılık hapishanesinden kurtarır, ve helal ve haram sınırlarını sınırlandırarak, yiyecek ve seks ile ilgili kuralları belirleyerek insanlara yeni boyutlar ve haz kaynakları açar. Aksi takdirde, kendilerini yiyecek ve seksle, yalnızca sindirim ve üremeyle sınırlayanlar - gerçekten özgürler mi? Sözde özgürlükleri hayvani mi yoksa insancıl mı? Yarı özgürlükleri iki boyutlu mu yoksa çok boyutlu mu?

Nursi, Altıncı Sozun sonunda helal ve haram kelimesinin anlamını açıklamıştır. Yiyecek ve seks, sindirim ve üremenin insan yaşamında büyük önemi vardır, ancak tüm zaman, enerji ve kaynakları bunlara yatırmak, açık ve basit hayvanlıktır. Hümanizm ve insanlik ise daha fazla zevk boyutu ve daha fazla özgürlük derecesi sunar.

Köleliğin felsefi boyutları da olabilir. Bazı felsefeler, insanların düşüncelerinin uzay, zaman, madde ve entropi sınırlarına sığmasını ister; bu felsefeler insan hayal gücünün maddenin ötesine geçmesine, zamanın üzerinde uçmasına, uzayın yeni boyutlarını keşfetmesine, entropiyi atlatmasına izin vermez; bu izni vermeyerek, bu felsefeler insan aklını ve insanı köleleştirir ve hapseder. Öte yandan Kuran, insanın hayal gücünün özgürce hüküm sürmesini, sınır tanımamasını, kutuyu kırmasını ve hapishane duvarlarını yıkmasını istiyor. Kuran'ın bu zihinsel ameliyatı, zihniyet boyutunda trans-human ve post-human üretebilir.

Yirminci Sözün İkinci İstasyonunda Nursi, peygamberlerin mucizelerinin bilimsel ilerlemenin ve teknolojik gelişmenin yönünü ve prototiplerini gösterdiğini yazdı. Orada, gemiler gibi büyük yapıların inşasının bir örneğini yazdı (11:37) ve bu, uzay gemilerine ekstrapole edilebilir; nanobotlara ekstrapole edilebilen bir saat gibi küçük cihazların yapımı hakkında; uzay kolonizasyonu için uzay kıyafetlerine tahmin edilebilecek giysi gibi uyarlanabilir teknolojiler hakkında; hava yoluyla ulaşım (34:12), hidrojeoloji (2:60), ileri tıp (3:49), metalurji (34:10), ışınlanma, televizyon, 3D baskı, internet (27:40), uygulamalı spiritüalizm ( 21:82), hayvan dilbilimi, evcilleştirme ve genetik mühendisliği (27:16, 38:19), malzeme bilimi, katı hal fiziği, plazma fiziği ve kriyojenik (21:69), anlambilim ve epistemoloji (2:31). Ayrıca, Yunus'un hikayesi (68:48) okyanuslarda kolonileşme yolunu gösterebilir; balinalar gibi büyük hayvanlar ve balık türleri evcilleştirilip su altı taşımacılığı ve keşfi için kullanılabildiğinde; insanlar su altında teknolojik veya biyolojik güçlendirme yoluyla her zaman nefes alabildiğinde; su altında üsler, şehirler, laboratuarlar, çiftlikler ve tarlalar olabileceğini işaret eder; çünkü okyanusların ve denizlerin toplam alanı, kıtaların alanından çok daha büyüktür ve okyanuslar, kaşiflerini beklemektedir. Okyanusların kolonileşmesi aşırı nüfus sorununu çözebilir.

Dört farklı kuşun hikayesi (2:260) organların ve vücut parçalarının naklini açıklayabilir.

Çamurdan bir kuşun (3:49) ve asadan bir yılanın (7: 107) hikayesi, robotik ve biyonik için açıklama ve yönlendirme olabilir. Ay'ın bölünmesi, Ay ve asteroitlerde madenciliğe başlama çağrısı olabilir (54:1). 17:1 ayetinde büyük miktarda boşlukla ayrılmış iki nokta arasındaki anlık yolculuk, uzay-zaman deliklerini (Einstein-Rosen Köprüsü) incelemek ve keşfetmek için bir ilham kaynağı olabilir. Yaşamın uzatılması ve biyomedikal gerontoloji alanında çalışanlar için 29:14'teki dokuz yüz elli yıl, çabalamanın hedefi olabilir.

Nursi ayrıca Ondokuzuncu Mektubun Dokuzuncu İşaretinde yürüyen ağaçlardan bahsetmiştir. Bu tür ağaçlar genetik olarak veya başka bir şekilde tasarlandığında, ormansızlaşma ve çölleşme sorunu çözülecek ve Sahra gibi geniş çöller bahçeye dönüştürülecektir. Kuran-ı Kerim'in ayetlerinde bahsedilen gerçekler, ipuçları ve talimatlar, İslam'ın Özgürlük ilkesine sahip olduğunu göstermektedir. Aklı, tahayyülü ve zekayı ele geçirmek, zincirlemek ve hapsetmek isteyenler ya bilinçsiz aptallar ya da bilinçli hainleridir.

Kuran, özgürlüğün en büyük kanıtıdır. Kuran icbar değil, ikna etmektir. Özgür insanlara ikna, kölelere de icbar uygulanır. Yüce Tanrı, her birimize, her günah ve hata yaptığımızda ve başarısız olduğumuzda bizi elektroşok edecek bir melek ekleyebilirdi, ama O öyle yapmadı.

Bunun yerine, akıl yürütmek, anlamak ve özgür irademizi kötü veya iyiyi seçmek için kullanmamız için Kuran verdi. İnsanlar günah işlemekte ya da etmemekte, inanmak ya da inanmamak, seçmek ya da seçmemek konusunda özgürdür. İnsanlar özgürlüğe sahiptir ve bu nedenle sorumlulukları vardır. Özgürlük ve sorumluluk aynı madalyonun iki yüzüdür; birbirleri olmadan anlamsızlar. Ve sorumluluk, hesap verebilirliği gerektirir; bu nedenle Ahiret ve Kıyamet Günü, özgürlüğün ve sorumluluğun doğal ve mantıksal sonuçlarıdır.

İfade özgürlüğü her insanın doğal ve vazgeçilemez hakkıdır; ifade özgürlüğü Yüce Kuran'da açıkça ve kuvvetle ifade edilmiştir. 7:12, 38:76 ve 43:52 ayetlerinde İblis ve Firavun düşüncelerini ve görüşlerini özgürce ve açıkça ifade ederler; onlar fikirlerini özgürce konuşurlar. Yüce Allah Kuran'da onları susturabilirdi; onları sessiz, yüzsüz ve isimsiz yapabilirdi. Ancak, Her Şeyi Bilen Allah Kuran'da onları sessiz kılmadı; Kuran'da onlara bir ses, yüz ve isim verdi. Müminler ve müslümanlar, İblis ve Firavun'un sözlerini ve fikirlerini bin dört yüz yıldır, yani yarım milyon gün boyunca agizlariyla ve dilleriyle tekrar ediyorlar.

İblis ve Firavun Tanrı'nın düşmanlarıydı; Tanrı'ya açıkça itaatsizlik ettiler; Tanrı'nın otoritesine meydan okudular; ancak bu eylemlerin tümü, onları ifade özgürlüğünden mahrum bırakacak kadar ağır suçlar değildi. Bu nedenle ifade özgürlüğü, Tanrı tarafından düşmanlarına bile bahşedilmiş bir haktır ve ifade özgürlüğünden yoksun bırakmak, Tanrı'nın düşmanlarına bile yapılmamış. İfade özgürlüğünden yoksun bırakmak, zalimce ve alçakça bir eylemdir. Öyleyse, Tanrı'nın bana verdiği konuşma özgürlüğünü elimden almaya çalışmak, planlamak ve denemek mi istiyorsunuz?! Tanrı'dan daha adil misiniz?! Yoksa ben, İblis ve Firavun'dan daha mı kötü ve daha aşağıda mıyım?!

7:12, 38:76 ve 43:52 ayetlerinin ifade özgürlüğünün ifadesi olmadığını, ifade özgürlüğünün izni olmadığını, ifade özgürlüğü için ilham olmadığını düşünüyorsanız, o zaman bana mantığınızı hangi uçurumda kaybettiğinizi söyleyin, ve aklınızı hangi ateşte yaktığınız gösterin. Gurur uçurumu ve açgözlülük ateşinde mi? Sizler, ifade özgürlüğünü yok edenler! Çok acımasız ve çok aptalsınız (33:72). Yemin ederim ki cehennemi hak ediyorsunuz. Bununla birlikte, büyük olasılıkla, köpeğin kirli kemiği almaktan tiksinmesi gibi, Cehennem sizi içeri almaktan tiksinecek. Siz Firavunsunuz ve yakınınızdaki domuz ve maymunlar Karun ve Haman'dırlar (5:60, 29:39). Hayır, Firavun'dan daha kötüsünüz çünkü Firavun Musa'yı konuşma özgürlüğünden mahrum etmedi (7:104, 7:105, 7:106). Nemrut'tan daha aşağısınız çünkü Nemrut, İbrahim'le diyalog halindeydi; İbrahim'in ifade özgürlüğünü ihlal etmedi (2:258).

Köleliğin tarihsel boyutları da vardır. Sözlerin sonunda Nursi, "insanlığın köleliği ezdiğini" yazdı. Ayrıca orada beş aşamadan bahsetti ve bunlardan dördü kabaca avcı-toplayıcı toplum, tarım toplum, endüstriyel toplum ve bilgi toplumuna karşı gelir. Bu aşamalar basitten başladı ve daha karmaşık hale geldi; böylece her aşamada nüfus ve bilgi yoğunluğu artıyordu.

Bir aşamadan diğerine geçişler, tarım devrimi, sanayi devrimi ve bilgi devrimi olarak adlandırıldı. Kölelik, anladığımız ve görselleştirdiğimiz şekliyle, tarım toplumunun karakteristiğiydi çünkü maddi mallar üretmenin birincil yolu toprağın ekilmesiydi ve bunun için büyük kitleler haindeki itaatkar insanlar gerekiyordu. Buna "plantasyon köleliği" diyelim.

Sonra, sanayi devriminden sonra, “plantasyon köleliği” ekonomik olarak olanaksız ve karsız hale geldi çünkü maddi mallar üretmenin birincil yolu plantasyon değil fabrikalardı.

"Plantasyon köleliği" kaldırıldı, bunun yerine "fabrika köleliği" kuruldu. Daha sonra, fabrikaların otomasyonunu ve robotlaşmasını içeren bilgi devriminden sonra, “fabrika köleliği” ekonomik olarak imkansız ve karsız hale geldi çünkü maddi mal üretmenin birincil yolu artık fabrikalar değil, insanların zihniydi. Bilişim şirketlerinin çoğalması ve egemenliği bunun açık ve reddedilemez kanıtlarıdır.

Böylece, "fabrika köleliği" yerine başka bir tür kölelik doğdu: buna "ücretli kölelik", "ofis köleliği", "zihin köleliği" diyebiliriz. Nursi’nin eserlerinin tercümanı bu beş aşamayı (1) göçebelik, (2) kölelik, (3) esaret, (4) ücret kazanma, (5) mülkiyet ve serbest teşebbüs olarak tercüme etti. Bence dördüncü aşamadan beşinci aşamaya geçişin ortasındayız; bilgi toplumu bir tür yeni bilgi sonrası topluma dönüşüyor. Enformasyon sonrası toplum, sanayi devriminin sarhoşluğu ve bilgi devriminin aşırı dozlamasının azalmaya başlamasıyla doğacak ve nihayet kendimize ve dünyaya ayık bir şekilde bakabileceğiz.

Göçebelik ilkel özgürlüktü, onu köleliğin üç aşaması izledi ve nihayet beşinci aşamada medeni özgürlüğe sahip olabiliriz. Tarih bize gösteriyor ki, “plantasyon köleliği”, kendilerini tarım tipinden endüstriyel tipe dönüştüren toplumlar tarafından kaldırıldı. Kendilerini tarımdan sanayiye dönüştüremeyen diğer toplumlar, tarım imparatorluklarının niteliği ve özelliği olduğu için “plantasyon köleliğini” sürdürüyorlardı; Eski Mısır, Yunanistan, Roma, Babil, Çin'den başlayarak ve Birinci Dünya Savaşı sırasında yıkılan son tarım imparatorluklarına kadar devam ediyordu. Şimdi bile, geriye kalan tarım toplumlarında, insanlar arasındaki ilişki “plantasyon köleliğine” çok benziyor.

Kuran, tarım toplumunda vahyedildi ve Kuran tarım toplumuna hitap etmek ve sorularına ve ihtiyaçlarına cevap vermek zorundaydı. Kuran, tarım toplumunda vahyedildi, ancak Kuran sadece tarım toplumuna vahyedilmedi, Kuran her tür topluma vahyedildi. Sanayi toplumu ile bilgi toplumunun tuhaf bir bileşimi içinde yaşadığımız günde, dördüncü aşamadan beşinci aşamaya geçiş sürecindeyken, Kuran'ı “plantasyon köleliği” bağlamını kullanarak okumak ve anlamak, aptalca, cahil ve modası geçmiş bir yaklaşımdır.

Bu zaman ve çağda, Kuran'ın köleliğe ilişkin ayetleri “fabrika köleliği”, “ofis köleliği” ve “medeni özgürlük” bağlamında okunmalı ve anlaşılmalıdır; bu nedenle Nursi'nin sınıflandırmasının son üç aşamasını kullanmalıyız.

Kısaca söylemek gerekirse: Kuran kölelik değildir; Kuran köleliği teşvik etmez ve tesis etmez; Kuran özgürlüğü hedefler; Kuran, tarım toplumunda vahyedildi, ancak yalnızca tarım toplumuna vahyedilmedi; bu nedenle yeni bakış açıları, ayetlerin özgün yorumlarının inşa edilmesi için gerekiyor.

Tarım toplumu tarafından, tarım toplumu için ve tarım toplumu içinde formüle edilen içtihat, yasalar, kurallar ve düzenlemeler, endüstri, bilgi ve bilgi sonrası toplumlarda geçerli değildir, kabul edilemez ve bunlar için uygulanamaz. Bu nedenle, yeni içtihat, yeni kanunlar, yeni kurallar, yeni düzenlemeler inşa edilmeli ve derlenmelidir. Modası ve zamanı geçmiş, Orta Çağ ve Orta Doğu İslam versiyonu değil, ancak Adalet, Özgürlük, Merhamet ve İlim gibi temel Kuran ilkelerini kullanarak İslam'ın güncellenmiş, modern ve küresel yorumu lazımdır.

Köleliğin ekonomik ve politik boyutları da olabilir. Şu anda, küresel hapishane nüfusunun yaklaşık on milyon olduğu tahmin ediliyor ve bu sayı kesinlikle ve sürekli olarak artıyor. Kâr amaçlı hapishaneler, “özgür”, “medeni” ve “demokratik” uluslar tarafından uygulanan modern kölelik biçimidir; mahkumların emeği sanayicilerin ve politikacıların ceplerini doldurmak için kullanılıyor. Yani kölelik kaldırılmamış, sadece biraz ayarlanmış, sadece yenilenmiş, sadece farklı şekilde boyanmış, bize sadece çeşitli paketlerde ve farklı tabaklarda yediriliyor. Pembe boyalı hapishane, yine hapishane olarak kalır; yeni terimlerle yeniden formüle edilen kölelik, kölelik olarak kalır.

Öyleyse, köleliği ortadan kaldırmanın gerçek ve kalıcı yöntemi nedir? Düşünce ile değişmesi ve zihniyetin dönüştürülmesidir. Düşünme, bilginin girdisi ve çıktısı arasındaki islemdir. Bilginin girdisi, okumaktır (96:3) ve bilginin çıktısı, yazıdır (96:4). Kuran'ın bu ilk ve en önemli ayetleri, zihniyetin değişmesini ve okuyup yazarak zihniyetin dönüştürülmesini amaçlamaktadır çünkü kölelik zihinde başlar ve özgürlüğün kökleri zihniyete dayanır. Bu nedenle, ceza infaz sistemi mahkumları hapsetme ve toplumdan dışlama yerine mahkumların topluma entegrasyonunu hedef alacaksa, o zaman titiz ve yoğun okuma ve yazma programı mahkumların yararına tasarlanmalı ve uygulanmalıdır.

 Özgürlük, bireylerin, toplumun, kültürün ve medeniyetin gelişiminin temel bileşenidir.

Köleler asla medeniyet inşa etmedi. Köleler asla yeni bir şey icat etmedi. Köleler asla yeni yerler keşfetmedi. Özgürlüğün örneği ve özü, bilimsel yöntemdedir. Bilim adamı hata yapmakta özgürdür; aslında hata yapmak ve onlardan ders almak onun görevi ve yükümlülüğüdür. Bilim adamı hipotezler önermeli, test etmeli ve geliştirmelidir. Jerome Bruner, insanların evriminin yapı ve morfolojideki değişikliklerle değil, kültür ve psikolojideki değişikliklerle olduğunu yazdı. Bu nedenle, hipotezlerin, kültürlerin ve psikolojilerin sürekli iyileştirilmesi, gelişim yoludur. İnsanlar gelişmek için hatalar yapmalıdır; insanlar, hatalardan ders almak ön şartıyla hata yapma, günah yapma, şüphe etme, sorgulama ve inanmama özgürlüğüne sahiptir.

Yanlış hipotez ve deneyler, ve bunlardan öğrenme 9:102'de bahsedilmektedir. Öte yandan bir önceki ayet 9:101, aynı hataları defalarca tekrarlamakta ısrar eden ve hatalardan ders çıkarmamakta kararlı olanlardan söz etmektedir.

Özgürlüğü ve köleliği bu şekilde anlıyor ve kendime açıklıyorum. Sözlerin sonunda Nursi, hukukçuların ve hukuk yorumcularının, kanun koyucu ve kanun yorumcularının olduğunu yazdı. Kendimi kanun koyucu olarak görmüyorum; ben sadece ve sadece çevremdeki bazı şeyleri yorumlamaya ve anlamaya çalışıyorum. Hipotezler üretiyorum ve test ediyorum. Bazıları veya hepsi yanlışsa, bu benim için sorun değil. Sadece Adalet, Özgürlük, Merhamet ve Bilim'e götüren güncel, modern ve küresel bir İslam'ın yorumunu istiyorum.

Ben köleliği değil, özgürlüğü seçtim ve seçiyorum.

2: 111… De ki: "Eğer doğruysanız, kanıtınızı gösterin!"

25:30. Ve Elçi diyor ki: “Rabbim! Elbette kavmim bu Kuran'ı hiç dikkate alınmayacak bir şey yaptı."

-İman isteyen münafık

Not: Bu yazı, “Islam: Freedom or Slavery?” yazısının (link) Google Translate ile yapılmış tercümesidir. Tercüme hataları vardır, anlaşılmayan fikirler için İngilizce yazıya bakmak lazım. Yazılanlar hakikat değildir, hipotezdir. Yani mutlak doğruluk iddiası yoktur, ve hataları mevcuttur. Karşı delilleri seviyorum ve bekliyorum. Ama karşı duyguları umursamıyorum. Delillerle çürütün, duygularla değil. 25:77 duanız yoksa, ehemmiyetiniz de yoktur diyor; bu sözü, deliliniz yoksa, ehemmiyetiniz yoktur diye anlıyorum. Saygılar.


author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

31 Yorumlar

  1. Sadece attığınız basliga EL-Cevap: İSLAM ÖZGÜR İRADEN İLE YALNIZCA ALLAH AZZE VE CELLE'YE KULLUK ETMEKTIR. EDERSİN, ETMEZSİN SONUÇLARINA KATLANIRSIN.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aman ne özgür irade :) cehennemde işkence seanslarınla tehdit edilen insanların özgür iradesi mi olur be.

      Sil
    2. "Sadece attığınız basliga "

      Yazi basliktan ibaret degildir. Yaziyi okumayi deneyebilirsiniz. Saygilar.

      Sil
    3. "cehennemde tehdit seanslarinla"

      Bu sozunuzu, "hapishanede tehdit seanslarinla" olarak degistirebiliriz. Tehdit ve tesvik her hukuk sisteminin temelleridir.
      Yaptirici guc olmazsa, kanunlar anlamsizdir.

      Fark sadece zamanlamadadir.

      Insanlarin hukuk sistemleri cezayi hemen verir. Tanri'nin hukuk sistemi cezayi sonraya birakir, duzeltme olanagini sunmak icin.

      Ozgur iradenin bir kaniti sizin burda yorum yazmaniz ve baska yoruma karsi tavir almaniz. Yani birkac seceneginiz var, ve ozgur secim yaptiniz. Bunu adi da, iradedir.

      Saygilar.

      Sil
    4. yoo! Yaşadıklarım olmasa uyduruk cehennemlere inanmaya devam ederdim. Bir şekilde inançlarımı test etme cesaretine sahip olduğum için; ömür boyu sürecek bir korkudan kurtulmayı başarabildim. Aksi takdirde islam fantazyasını yaşayan koca bir milletin içinde dışlanmayı istemezdim. islamın sonuna kadar gittim. hem ibadette hem de tanrının egemenliğine hizmet etmek konusunda. ulaştığım sonuç islamın bir din olmadığıdır. islam kompozit bir rejimdir. ortadoğu mitlerinden derlenen hikayelerle beslenir. oluşturulan karakterler tanrı melekler peygamberler falan... siyasi egemenliğe ulaşma konusunda kullanılan araçlardan ibaret. ahlaki konular ve ruhsal temalar islam için insanları militanlaştırma yolunda zemin hazırlayan şeylerden ibaret. islam yok olacak. bundan 50 sene sonra falan müslümanlık bir utanç kaynağı olarak görülecek. müslümanlıktan kurtulanlar büyük topluluklara dönüşecekler. her yanda islamın ne kadar büyük bir kötülük sistemi olduğunu anlatacak insanlar birbirlerine.

      Sil
    5. Beni şaşırtan gülenin peşinden koşarken yaptiklarini sorgulamayanlarin şuan İslami sorgulamasi. İnanırsın veya inanmazsın o senin problemin,ama insanların inançlarına dil uzatmayin.

      Sil
    6. "islam yok olacak. bundan 50 sene sonra falan müslümanlık bir utanç kaynağı olarak görülecek. "

      1. Nitzsche
      2. Komunistler
      3. Ateistler
      4. Ve baskalari da buni soyluyordu son iki-uc asir.

      Ama olmadi. Ve buyuk ihtimal olmayacak.

      Cunku din, bireyi sonsuzluga baglayan aractir. Sonsuzluk ta, her bireyin bir istegi ve ihtiyacidir. Bu ihtiyaci tatmin edecek din(ler) her zaman olacaktir. Yani arz-talep dengesi.

      Maslow piramidini bakarsaniz, temel fiziolojik ihtiyaclar (guvenlik, as, is, es, vs) karsilandiktan sonra psikolojik ihtiyaclar karsilanmasi lazim. Bunlari da dinler ve felsefeler karsilar. Dinler ve din gorunumlu felesefeler (ya da felsefe gorunumlu dinler) bu yuzden yok olmayacaklar.

      Islam da yok olmayacak. Ama sizin soylediginiz gibi, siyaset ve diktatorluk araci olarak devam etmeyecek ve devam edemeyecek. Islam reformu olacaktir. Islam degisecektir.

      "Islam degisemez" diyenler de, bu iddialari icin hicbir tutarli delil getiremiyorlar.

      Saygilar.

      Sil
    7. "ama insanların inançlarına dil uzatmayin. "

      Bence dil uzatilmasi lazim. Kaba, sert, incitici sekilde degil de, ama yumusak, siddetsiz, alaysiz sekilde dil uzatilabilir. Cunku eger kisi ya da kisiler grubu yaptiklari kotulukleri inanc ile temellendiriyor ve akliyorlarsa, boyle inanc sorgulanmali ve dil uzatilmali.

      Saygilar.

      Sil
    8. siz hangi paralel evrende yaşadınız ahali? bir zaman herhangi birini twitterda follow etme ciddiyetinden öteye gitmemiş irtibat ya da iltisaka terör örgütü üyeliği yaftalaması yapan uyanıklardan mısınız? yoksa kendini allame-i cihan zanneden ahmaklardan mısınız?

      Sil
    9. yoo baya baya insanlar dini sepetine takmaz hale geldiler. herhangi bir dini softalığa sahip herkes aşağılanma ile karşılaşıyor. hatta sizin peygamber demiyor mu bilader lebablep olacak ama bi tanesi bile inanmayacak falan diye. adam sattığı dinin ne olduğunu bilmiş işte.

      Sil
    10. eleştirel doz platforma göre ayarlanabilir ama; bazı fikirlerin yaşayabilmesi için güçlü bir şekilde ifade edilmesi gerekir. önemi kadar dikkat çekebilmesi içinde bazı sınırlar zorlanmalıdır. hiç kimseyi kırmayan kimseyi incitmeye zülfü yare dokunmayan sözler laf-ı güzaf olmaktan başka nedir?

      Sil
    11. "bazı fikirlerin yaşayabilmesi için güçlü bir şekilde ifade edilmesi gerekir. "

      Size katiliyorum bu konuda. :)


      6:24. Bak nasıl da halâ yalan söyleyip, hem de kendi kendilerini yalanlıyorlar! Dünyada iken uydurdukları sahte ilâhlar da onları nasıl yüzüstü bırakıp, görünmez oluverdi!

      6:25. İçlerinde kendilerini alamayıp seni dinleyenler var. Ama kalblerinin üzerine onu hakkıyla anlayıp da gerçeği görmelerine mani kat kat örtüler gerdik ve kulaklarının içine de duymalarına engel bir ağırlık yerleştirdik. Artık, hangi delil, işaret ve mucizeyi görürlerse görsünler yine de iman etmezler. O kadar ki, yanına geldikleri zaman seninle münakaşaya girişirler ve küfürde batıp gitmiş olanlar, “Bunlar, eskilerin uydurması masallardan, hurafelerden başka bir şey değil!” derler.

      Sil
    12. Size cevab 1400 yil once verilmistir.

      :)

      "bazı fikirlerin yaşayabilmesi için güçlü bir şekilde ifade edilmesi gerekir. "

      Size katiliyorum bu konuda. :)


      6:26. Onlar, hem başkalarını Kur’ân’dan uzaklaştırıyorlar, hem de kendileri ondan geri duruyorlar. Ama böyle yapmakla ancak kendilerini tehlikeye atıyorlar da, fakat bunu bile farkedecek bir şuura sahip değillerdir.

      6:27. Nihayet Ateş’in üzerinde durdurulup, “Ah, ne olur dünyaya geri gönderilsek! O zaman Rabbimizin âyetlerini yalanlamaz ve biz de mü’minlerden oluruz!” diye nasıl hayıflanacaklarını bir görsen!

      6:28. Hayır, daha önce gizleyegeldikleri bütün açıklığıyla ortaya çıktığı için böyle diyorlar. Yoksa dünyaya geri gönderilecek olsalar, yine kendilerine yasaklanan aynı kötülükleri yapmaya girişir, aynı inkârlarında diretirler. Onlar, hiç şüphesiz yalancıdırlar.

      6:29. “Hayat, ancak yaşadığımız şu dünya hayatından ibarettir; biz öldükten sonra bir daha diriltilecek değiliz.”

      6:30. Ama Rabbilerinin huzuruna getirilip de hesaba çekildikleri zaman nasıl davranacaklarını bir görsen: Rabbileri, “Diriltilip huzuruma getirilmeniz gerçek miymiş?” diye sorar; onlar da, “Evet, Rabbimiz hakkı için evet!” derler. “Sürekli küfür içinde bulunmanızdan dolayı tadın şimdi azabı!” der.

      6;31. Andolsun, bir gün Allah ile karşı karşıya geleceklerini yalan ve uydurma sayanlar kaybettiler. Kıyamet ansızın başlarına geliverince, sırtlarına yükledikleri suç ve günah yükleri altında “Eyvah, eyvahlar olsun bize! Bu an hiç gelmeyecek sanmıştık; ah, ne günahlar işledik!” diye haykırıp dövüneceklerdir. Gerçekten ne de kötü yükler yükleniyorlar!

      6:32. Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun ve boş oyalanmadan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, Allah’a gönülden saygı besleyen ve O’na karşı gelmekten sakınanlar için çok daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?

      Sil
    13. "yoksa kendini allame-i cihan zanneden ahmaklardan mısınız? "

      Yazidaki fikirlere karsi ne bir elestiri, ne bir karsi fikir getiremeyenler, yazar sahsini curutmeye yeltenirler.

      Bu yuzden, "ahmak misiniz?" sorunuzu, yazidaki fikirlerin dogrulugunun delili, ispati ve kaniti olarak kabul ediyorum.

      Fikirleri dogruladiginiz icin cok tesekkurler. Saygilar.

      Sil
    14. "hatta sizin peygamber demiyor mu bilader lebablep olacak ama bi tanesi bile inanmayacak falan diye. adam sattığı dinin ne olduğunu bilmiş işte."

      1400 yil icinde, peygambere ve Kuran'a karsi yeni tur elestiriler gelistiremedilier inanmayanlar. Soyledikleri butun elestirileri Kuran'da mevcuttur.

      Bir de siz, 1400 yil sonraki durumu goren birisinin dogruluguna sahitlik ettiniz. Tesekkurler.

      Bir de, social entropy (toplumsal entropi) diye bir kavrami arastirmanizi tavsiye ederim. Toplumlarin ve gruplarin dogma, buyume, gelisme, gerileme, olme ve yok olma asamalarini inceyebilirsiniz (55:26-27).

      69:42. Bir kâhinin sözü de değildir. Düşünceniz, muhakemeniz ne kadar da kıt!

      52:29. İşte (Rasûlüm), sen irşad ve nasihatlerine devam et; bil ki sen, Rabbinin lütf u keremiyle ne bir kâhinsin, ne de bir deli.

      55:26. Yerin üzerinde bulunan her şey fânidir;

      55:27. Ancak senin celâl ve kerem sahibi Rabbi’nin Yüzü hiç yok olmadan devam eder gider.

      Sil
    15. adam tanrıyı kuklası yapmış konuşturmuş resmen pes! Muhammedin o zamanlar tartıştığı kişilere tanrının ağzından cevap vermesi gibi... çok da şaşılmayacak bir şey yaptığın. en son kör katilller gönderip memedeki çocuğunu emziren kadınları öldürtmeye kadar gider bu üslup haber vereyim... yeni birşey değil yani cevaplama yöntemin. 1400 yıl evvel tarikatın kurucusunun uyguladığı yöntem. önce tanrının ağzından cevaplar ver. sonra baktın olmuyor bi kör katil bulursun elbet! islamdaki tartışmaların sonu cinayetlerle son bulmuş. bu da militan müslümanlık yapanlar için şöyle bir sonuç doğuruyor: kötülük dininin kör muritleri. insanın o kadar büyük kötülükler yapabilmesi için önce körleştirilmesi gerekir. tıpkı 15 temmuzda körleştirilen katiller gibi... henüz militanlaşmamış insanlığını kaybetmemiş olanlara uyarım şudur: bu dinde asla ileri gitmeyin. yapabiliyorsanız tamamen terkedin ama yapamıyorsanız da asla ileri gitmeyin kuranı falan sakın okumayın mistik anlaşılmaz metinler gibi dinlemekle yetinin.

      Sil
    16. 1. "adam tanrıyı kuklası yapmış konuşturmuş resmen pes!"

      Bu sozleriniz, hadislerin ve ayetlerin stilistik farkini anlamamanizi gosteriyor. Arapcayi bilmeseniz bile, turkce tercumelerini okusaniz, hemen hangisi hadis ve hangisi ayet oldugunu soyleyebilirsiniz. Nasil ki, Nazim Hikmet ve Mehmet Akif siirleri hem kelime malzemesi, hem konu olarak farklidir, bunun gibi de ayet ve hadis farklidir. Yani su numarali ayet su numarali hadisin aynisidir ve benzeridir diyemeyeceksiniz.

      2. "Muhammedin o zamanlar tartıştığı kişilere tanrının ağzından cevap vermesi gibi... çok da şaşılmayacak bir şey yaptığın."

      Tartistigi kisilerin Muhammed'le herhangi bir problemleri yoktu cunku 40 yil boyunca baris icinde ve kardesce yasadilar. Muhammed'in kimseyle eskiye dayanan husumeti ve dusmanligi yoktu. Tartistigi kisilerin Tanri'nin Muhammed araciligiyla gonderdigi prensiplerle problemi vardi. Bu prensipler: adalet, ozgurluk, merhamet ve bilim. Yani, mekke'nin kureys oligarsisi, Bilal, Ammar gibi kisilere adaleti, ozgurlugu, merhameti ve bilimi cok goruyorlardi. Bu temel ve genel prensiplerin sahibi Tanridir, Muhammed degildir, ve onlara cevap verecek te olan ancak Tanridir.


      3. "en son kör katilller gönderip memedeki çocuğunu emziren kadınları öldürtmeye kadar gider bu üslup haber vereyim..."

      Gelecegi siz de, ben de bilmiyoruz. Atmasyon sayabilecegimiz bu sozunuz, ciddiye alinacak kadar tutarli degildir. Kalbimi yarip ta icine bakmadiniz.


      4. "yeni birşey değil yani cevaplama yöntemin. "

      Dogrudur. Cunki ben yeni seyleri degil, iyi seyleri ariyorum. Nassim Taleb'in Neomania teorisini okuyabilirsiniz.


      5. "1400 yıl evvel tarikatın kurucusunun uyguladığı yöntem. önce tanrının ağzından cevaplar ver. sonra baktın olmuyor bi kör katil bulursun elbet!"

      Herhangi bir din ve ideoloji adina cinayet isleyenlerden siz kadar, belki sizden de fazla nefret ediyorum ve tiksiniyorum. Ingilizce biliyorsaniz, yazilarimi okuyabilirsiniz ve siddet, cinayet, oldurmeden nefret ettigimi goreceksiniz. Ve beni katil ya da katil gonderen olarak gostermenizi (herhangi bir delil getirmeden), akli olan ve aklini kullanan okuyanlara havale ediyorum.



      6. " islamdaki tartışmaların sonu cinayetlerle son bulmuş."

      Bu bir gercektir, cunku tartisan iki taraflarin da islamdan haberleri yoktur. Bir taraf cahilce saydiriyor, ikinci taraf cahilce saldiriyor. Cozum = okumak ve yazmak.


      7. " bu da militan müslümanlık yapanlar için şöyle bir sonuç doğuruyor: kötülük dininin kör muritleri."

      Militanlar kotudur ve muritler kordur. Buna katiliyorum.


      8. "insanın o kadar büyük kötülükler yapabilmesi için önce körleştirilmesi gerekir. tıpkı 15 temmuzda körleştirilen katiller gibi..."

      Katiller kotudur ve kordur. Ama beni bunlarla beraber bir torbaya atmak ta, kotuluktur ve korluktur. Cunku beni bilmiyorsunuz, genelleme mantik hatasini yapiyorsunuz (generalization fallacy).


      9. "henüz militanlaşmamış insanlığını kaybetmemiş olanlara uyarım şudur: bu dinde asla ileri gitmeyin. yapabiliyorsanız tamamen terkedin ama yapamıyorsanız da asla ileri gitmeyin kuranı falan sakın okumayın mistik anlaşılmaz metinler gibi dinlemekle yetinin."

      Uyarinizi anladim. Ama uyariniz 1.5 milyar musluman kisilere etki yapmayacak. Muslumanlar islamdan vazgecmeyecek. Bunun icin Islam anlayisini degistirmek lazim. Kuran da okunacak, siz istemeseniz bile. Daha pratik ve uygulanabilir fikiler lazim.

      Saygilar.

      Sil
  2. Yazi hakkinda degil, yazinin icerigi hakkinda degil, yazinin basligi ve yazi ile alakasiz yorumlar yapmak, bana sunu anlatiyor ki, musluman cografyada yetisenler dusunmeyi ogrenemediler.

    "Dunyayi kurtaraciz", "aleme adalet getirecez", vs., vb. nutuklarini atan "muslumanlar" ilk ince okumayi, yazmayi ve dusunmeyi ogrenmelidirler (96:1-5).

    Saygilar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. abartmayalım lütfen sonuçta gooogle çeviri ile dönüştürülmüş bir yazı bu. tıpkı kuran cevirisi okuduğundaki tatsızlıkla içindeki anlamı çekmeye çalıştığın yavan bi peksimeti çiğnemek gibi birşey böyle yazıları okumak. bunları göz ardı ederek yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmeme durumuna girmeye gerek yok. neysek oyuz işte. kendimizi geliştirmeye devam eden gelişmekte olan bir ülkeyiz. asıl tehlikeli olan duranyada gerileyen bir ülke olmak.

      Sil
    2. "içindeki anlamı çekmeye çalıştığın "

      Anlami nereye cekmeye calisiyorum?

      Hangi paragraf, hangi cumle, hangi kelime yanlis bu yazida?

      Hangi sekilde yanlistir?

      Ve dogrusu nedir?

      Detaylari lutfedin Ustad, lutfen.

      Ama buyuk ihtimal, yapamazsiniz.

      Saygilar.

      54:17. Gerçek şu ki, Kur’ân’ı kolaylaştırdık. Yok mudur düşünüp ders alacak?

      Sil
    3. gerçek şu ki diye başlayan bir cümle! sonra tek tanrı diyor ki biz beraber kolaylaştırdık. sonra düşünüp ders alacak var mı diye soruyor? abi bu nedir allah aşkına ya. tamam biz de belli ölçülerde kalmak istiyoruz çok da eleştirinin dozunu artırmak istemiyoruz ama zorluyorsunuz gerçekten. sonuçta düşündükçe bu saçmalıkları reddetmek zorunda kalıyorsun. bırakın zorlamayın ya. öğrenmeye mecbur kaldığımız saçmalıklarına zor katlanıyoruz zaten bu dinin hala deşiyorsunuz. siz deştikte daha çok saçmalık ortaya çıkıyor. yemin ediyorum zaman israfı olmaya başladı tüm bunlar. tadı da kaçtı artık. kuran da bir çeviri ve o kadar araplara has bir üslupla yazılmış ki çevirileri bi halta yaramıyor. bişey anlaman için içindeki anlamı çekip alman lazım. ne bir edebi akış ne bir olay örgüsü... zorlama bir kitap işte. bu yukardaki metin de öyle. zorlama bir metin. bunu okumak istemeyen insanları düşünmeyi bilmemekle suçlarsan onlar da sana böyle düşündürür işte!

      Sil
    4. 1. "gerçek şu ki diye başlayan bir cümle! sonra tek tanrı diyor ki biz beraber kolaylaştırdık. sonra düşünüp ders alacak var mı diye soruyor? abi bu nedir allah aşkına ya."

      Bu bir sozdur. Soz, soyleyene delalet eder. Bunu soyleyen ben degilim, bunun icin bana saydirmaya ve saldirmaya gerek yok.
      A) bu sozlerin sahibi Tanridir, O'na sayin ve saldirin.
      B) Tanri yok diyorsaniz, yok olan bir seye saydirarak ve saldirarak akil seviyenizi gosterin.
      C) bu sozu Muhammed uydurmus diyorsaniz, olmus ve kabirde yatmis olan birine saydirarak ve saldirarak akil seviyenizi gosterin.
      D) bu sozu tabiat yapmis diyorsaniz, tabiata saydirarak ve saldirarak akil seviyenizi gosterin.
      E) bu harfler kendi kendine olasilik kanunuyla bir araya gelip bu sozu yapmislarsa, olasilik kanununa saydirarak ve saldirarak akil seviyeniz gosterin.

      2. "tamam biz de belli ölçülerde kalmak istiyoruz çok da eleştirinin dozunu artırmak istemiyoruz ama zorluyorsunuz gerçekten."

      Elestiri dozunuzu arttirmanizi istirham ediyorum. Ama duygularla degil, delillerle elestirin, bilgi ve belge gosterin.

      3. "sonuçta düşündükçe bu saçmalıkları reddetmek zorunda kalıyorsun. bırakın zorlamayın ya."

      Detaylari ve ornekleri gosterin, lutfen.


      4. "öğrenmeye mecbur kaldığımız saçmalıklarına zor katlanıyoruz zaten bu dinin hala deşiyorsunuz. siz deştikte daha çok saçmalık ortaya çıkıyor."

      Detaylari ve ornekleri gosterin, lutfen.


      5. " yemin ediyorum zaman israfı olmaya başladı tüm bunlar. tadı da kaçtı artık."

      O zaman okumayin boyle yazilari ve altina yorum yazmayin. Sizi, bu yaziyi okumak ve yorum yazmak icin kimse zorlamiyor ki. Meslek ve maasiniz yorum yazmayi gerektiriyorsa, bu baska mesele.

      6. "kuran da bir çeviri ve o kadar araplara has bir üslupla yazılmış ki çevirileri bi halta yaramıyor."

      Belge? Bilgi? Kaynak? Ornek? Detay? Bu besinden bir sey gostermediniz ki. Duygularinizi ogrendik, simdi delillerinizi gosterin.

      7. " bişey anlaman için içindeki anlamı çekip alman lazım."

      Bu sozunuz herhangi bir metin icin gecerli.

      Anlam = (metindeki yeni bilgi) + (adamdaki eski bilgi)

      Bunun icin adamlar ayni metinden farkli seyleri anliyorlar. Semantics bilim dalini okumanizi tavsiye ederim.



      8. "ne bir edebi akış ne bir olay örgüsü... zorlama bir kitap işte."

      Yusuf suresini okumadiginiz bellidir. Rahman suresini okumadiginiz bellidir. Yasin suresini okumadiginiz bellidir. Nebe suresini okumadiginiz bellidir. Vs.

      Yine de, ornek, belge, kaynak gosteremediniz.

      9. " bu yukardaki metin de öyle. zorlama bir metin. bunu okumak istemeyen insanları düşünmeyi bilmemekle suçlarsan onlar da sana böyle düşündürür işte!"

      Bu son sozunuz aklimi gokyuzune firlatti. Cok muhtesem. Cok anlamli. Cok derin.
      A) "zorlama metin"
      B) "okumak istemeyen insanlar"

      Okumadan metin hakkinda hukum verebilme seviyenize hayranim. Boyle yeteneginiz oldugu icin beni ogrenci olarak kabul etmenizi diliyorum. Benim ustadim olun, lutfen. Cunku ben de, okumadan metin hakkinda hukum vermeyi ogrenmek istiyorum. Bu insanustu bir yetenektir. Size gipta ile bakiyorum. Alkis! Alkis! Alkis!


      Saygilar.

      Sil
    5. saçma sapan triplere girmene gerek yok bilader. yok öğrencim olacak mış bilmem ne! ben burada islam eleştirisi yapıyorum. verecek cevabın yok yazanı küçümsemeye çalışıyorsun. ben senin için yazmıyorum. yazdıklarımın zoruna gitmesi de umrumda değil. yazdıklarımın hepsi kendim için kendime notlardır. sen de cevap verici olarak yalnızca bir örneklemsin benim için. benimle şahsi münasebet kurmana gerek yok. yazdıkların içinde bana görünen şeyleri aşağıya listeliyorum. diğerleri benim için saçma sapan triplerden ibarettir:
      ....
      C) bu sozu Muhammed uydurmus diyorsaniz, ---> evet öyle diyorum. kuran maminin yazdığı fantazi bir romandır. başarılı bir metindir belki ama içinde yazan şeylere inanmak gandalf la sarumanı cuma namazına çağırmak gibi bişey. bize yıllarca bu fantazyayı yaşatmışlar. bunu gerçekmiş gibi yaşatmışlar. bunun bir fantazya olduğu söylenseydi daha iyi olurdu.
      ...
      daha devam etmeye gerek yok sanırım. yazdıklarıma karşıda değer veren kimse de yok zaten...

      Sil
    6. "ben burada islam eleştirisi yapıyorum."

      1. Cok guzel. Elestiriniz yerlidir cunku islamda ve muslumanlarda elestirilecek cok yonler vardir. Elestirilerinize devam etmenizi rica ediyorum.


      "verecek cevabın yok yazanı küçümsemeye çalışıyorsun."

      2. Verecek 9 tane cevabimi yazdim abi. Sizi kucumsemiyorum. Kucumseydim, cevap yazmazdim size. Deger verdigim icin cevap yaziyorum, vaktimi ayriyorum.


      "ben senin için yazmıyorum."

      3. herkes okuyabilecegi yere yazdiginiz icin, herkes icin yaziyorsunuz. ben de herkes icindeyim. bu yuzden bu sozunuz yanlis. ben yazdigim yazi altinda yorum yazip ta, sonra "senin icin yazmiyorum" demek, hangi akilla ve mantikla aciklanir bilmiyorum.



      "yazdıklarımın zoruna gitmesi de umrumda değil."

      4. Zoruma gitmiyor yazdiklariniz. Sadece yazdiklarinizin yanlis ve yetersiz gordugum parcalarini gosterdim, ta ki, fikrinizi daha saglam ve guclu yapabilesiniz.



      "yazdıklarımın hepsi kendim için kendime notlardır. sen de cevap verici olarak yalnızca bir örneklemsin benim için."

      5. Tamam abi.



      "benimle şahsi münasebet kurmana gerek yok."

      6. Bir birimize yazarak zaten sahsi munasebet kuruldu.



      "bu sozu Muhammed uydurmus diyorsaniz, ---> evet öyle diyorum. kuran maminin yazdığı fantazi bir romandır."

      7. Delil? Gecenlerde getirmediniz, simdi de getiremiyorsunuz. Ben size yardimci olayim. Ibn Warraq "Why i am not a muslim" kitabinin turkcesini bulun ve okuyun. Orda Kuran hakkinda supheler ve bu suphelerin kaynaklari ve delilleri siralaniyor. En azindan delil ve kaynak gosterebilecek seviyeye cikarsiniz.



      "başarılı bir metindir belki ama içinde yazan şeylere inanmak gandalf la sarumanı cuma namazına çağırmak gibi bişey."

      8. isteseniz de, basariyi inkar edemediniz. ingilizce atasoz var "nobody can argue with results." Aynen oyle oldu.




      "bize yıllarca bu fantazyayı yaşatmışlar. bunu gerçekmiş gibi yaşatmışlar. bunun bir fantazya olduğu söylenseydi daha iyi olurdu."

      9. aynen apostate prophet gibi konusuyorsunuz. Ama apostate prophet en azindan deliller ve kaynaklar gosteriyor. Ibn Warraq kitabini okumaya gucunuz yetmiyorsa, en azindan apostate prophet youtube videolarini izleyin. Ingilizce, turkce ve almanca videolari var. Biraz Kuran dusmanliginin egitimini alirsiniz :)



      "daha devam etmeye gerek yok sanırım. yazdıklarıma karşıda değer veren kimse de yok zaten..."

      10. devam edelim abi, gitme ya. Cay (ya da bira) ve cekirdek alalim, sohbet yapalim. Gitme :)
      Ben sana ve yazdiklarina deger veriyorum :)

      Sil
    7. "kuran maminin yazdığı fantazi bir romandır. başarılı bir metindir "

      Basarilidir cunku siz gibilerin tipajini cok onceden verdi :)

      36:7, 36:10, 36:15 bakabilirsiniz :)

      Sil
    8. yok! başarıdır çünkü muhammet kendi iktidarı ve başarısını yarattığı fantazya sayesinde militan toplayarak ulaşmıştır. başarıdır çünkü kendi kabilesi ve kavmi için bir platform yaratmıştır. başarıdır çünkü dünyanın önemli bir kısmını köleleştirmiştir. başarıdır çünkü orta çağın karanlığında düzen yokluğunda derleme hikayeleri yeniden düzenleyerek kendine güç kazandıran bir düzen kurmuştur. ama bunların hepsi maminin kendisi ailesi kabilesi kavmi için başarıdır. diğerlerini tıpkı senin de yaptığın gibi "senin gibiler" kalıbına sokup uydurduğu cehenneme sokmuştur. başarılıdır çünkü tanrıyı kötülüklerine sahit gösterip seni bile şu an bile manipüle etmeyi başarmıştır. Velhasıl-ı kelam başarılıdır ama bu başarı iyilik midir kötülük müdür?

      Sil
    9. birşey söylemem lazım yalnız! çok pardon. bilader benim yazdıklarımı cümle cümle analiz etmene gerek yok :) tefsir mi ediyon nedir? alışkanlık heralde?

      Sil
    10. "başarıdır çünkü muhammet kendi iktidarı ve başarısını yarattığı fantazya sayesinde militan toplayarak ulaşmıştır."

      1. Maslow hierarsisine gore alti temel ihtiyac var. Bunlarin en temel ucu: yiyecek, guvenlik, iliski. Mekke oligarsisi, muslumanlara bu ucunu de cok gordu, vermedi, ve kisitladi. Ebu Talib vadisindeki boykot hadisesi bunun delilidir.

      Bunun icin, yiyecek ve guvenlik sorunlarini cozmek icin muslumanlar Medineye hucret etti. Simdiki zamanda guvenlik sorunu, polis ve asker gibi sosyal kurumlarla hallediliyor. Ama o zamanlar, kendinizin ve ailenizin guvenligi icin her erkek kisi eline silah alarak, savasa katilmak mecburdu. Bu mecburiyeti, "gonullu militanlik" olarak gormeniz ve gostermeniz cok insafli degildir. Ellerine silah alip, kendini ve ailelerini korumak bir mecburiyetti ilk muslumanlar icin cunku polis ve askeriye yoktu o zamanlar. (https://en.m.wikipedia.org/wiki/Maslow's_hierarchy_of_needs)



      " başarıdır çünkü kendi kabilesi ve kavmi için bir platform yaratmıştır."

      2. Kabilesi ve kavmi zaten Mekke ve Sam ticaretini ellerinde monopoli olarak tutan oligarsi idi. Bu ticari platformu kaybetme korkusundan dolayi kavmi Muhammede karsi cikti ve 20 yil boyunca onu disladi, kovdu, sovdu, savasti. Kendi kavminin oligarsisini kirip, fakir, kole ve ciftcileri (medine halki) gorunur ve sesi duyulur hale gelmesini sagladi Muhammed. Muhammed'ten once Arabistan ve Muhammed'ten sonra Arabistan karsilastira bilirsiniz tarih okuyarak.



      "başarıdır çünkü dünyanın önemli bir kısmını köleleştirmiştir."

      3. Dunyanin hangi onemli bir kismini? :)



      "başarıdır çünkü orta çağın karanlığında düzen yokluğunda derleme hikayeleri yeniden düzenleyerek kendine güç kazandıran bir düzen kurmuştur."

      4. Muhammed'in kac sarayi vardi? Altin ve gumus, goz kamastirici elbiseler, luks konaklar, leziz yemekler, ihtisamli saltanatlar var miydi onda? Padisahlar gibi sarayda mi oturuyordu, yoksa askerlerin onunde ve en tehlikeli yerlerde mi yer aliyordu? Bilgiyi kendinde mi tutuyordu, yoksa herkesle paylasiyor muydu?

      Kendine guc kazandirma gibi bir durumu olsaydi, olumunden sonra her sey yikilirdi. Ama insanlara guc kazandirdigindan dolayi, olumunden sonra her sey devam etti.



      "ama bunların hepsi maminin kendisi ailesi kabilesi kavmi için başarıdır."

      5. ailesi, kabilesi, kavmi cok "basarili oldu". akrabalari omer, osman, ali, hasan, huseyin olduruldu, kizi fatima genc yasta oldu, esi hatice ve amcasi ebu talib boykot zamaninda oldu, amcasi hamza uhud savasinda oldu, kendine inandigi dostlarini savaslarda kaybetti, vs. Basariyi nasil tanimliyorsunuz, bilmiyorum. Ama kendini ve yakinlarini tehlikeye atmak, ya aptalliktan olur, ya da yuksek idealler icin olur. Muhammed'in en amansiz dusmanlari bile ona "aptal" diyemedi ve diyemeyecekler.



      "diğerlerini tıpkı senin de yaptığın gibi "senin gibiler" kalıbına sokup uydurduğu cehenneme sokmuştur."

      6. Bu cumlenizi anlamadim, kusura bakmayin.



      " başarılıdır çünkü tanrıyı kötülüklerine sahit gösterip seni bile şu an bile manipüle etmeyi başarmıştır."

      7. Muhammed'in kotuluklerini siralayabilir misiniz? Liste olarak?

      Beni kim manipule ediyor ki? Kabirde yatan adam nasil manipule edebilir?



      "Velhasıl-ı kelam başarılıdır ama bu başarı iyilik midir kötülük müdür? "

      8. Bunun kanitlarini ve delillerini gostermediniz.



      " benim yazdıklarımı cümle cümle analiz etmene gerek yok :) tefsir mi ediyon nedir? alışkanlık heralde?"

      9. Gozunuzu, kasinizi, yuzunuzu, ses tonunuzu analiz etme imkanim yoktur. Sadece sozleriniz var. Ne varsa, o seyleri analiz ediyorum. Yazdigim yazinin altina yorum yazanlarin nasil bir insan oldugunu bilmek istiyorum.

      Sil
    11. Ve yorumlarinizin hicbiri, bu yazi ile alakali degildir.

      Yani yazinin su paragrafi, su cumlesi, su kelimesi yanlistir cunku ... diye bir seyler yazamadiniz.

      Saygilar.

      Sil
    12. aslında hepsiyle ilgili yazılacak çok güzel şeyler var ama; benim bi tatile ihtiyacım var. devam edecem ama. canını sıkma. esenlik içinde kal.

      Sil
    13. "aslında hepsiyle ilgili yazılacak çok güzel şeyler var"

      Bekliyorum. Ama yorum degil, mustakil yazi yazsaniz daha iyi olur.

      Saygilar.

      Sil