Header Ads Widget

test banner

The Cemaat VS The Family (1) / Öğrenci Evleri, Lider, Faaliyetleri



Giriş

Bu yazıda üç ay öncenin popüler konularından biri olan Türkiye merkezli Müslüman Gülen Cemaati ile Amerika merkezli Hristiyan The Family Cemaatinin benzerliklerini ele alacağım.

The Family cemaatini sadece Netflix’de yer alan 5 bölümlük “The Family” adlı mini dizi üzerinden ele alacağım. Netflix yapımı dizi, gençliğinde The Family’e girmiş daha sonra bu cemaatten ayrılıp cemaatin iç yapısını yazan bir gazetecinin kitabı üzerinden çekilmiş.


Dizi beş bölümden oluşuyor, ilk bölüm The Family’nin yani Türkçesiyle “Aile”nin tabanına ilişkin öğrenci evlerini, sohbet halklarını ve halka gösterdiği ideolojisini resmetmiş. Diğer bölümler de ise cemaatin lideri Doug Coe üzerinden Aile’nin tamamen politik ve siyasi gücü bazen komplo teorilerine kaçarak resmediliyor. Dizinin ilk bölümü olmasa, bu yapı bir lobi şirketi ya da bir siyasi parti olarak görülebilir. 

Yazıda bir tez atıp ispatlamaya çalışmayacağım, iki cemaatin de benzer yanları var. Diziyi izlerken benzerlikleri gördükçe sadece tebessüm ettim. Benzerlik olması iyi midir, kötü müdür, ikisi de sonuç olarak bir cemaat; neden benzemesin ya da ikisi de sonradan yozlaştıysa neden benzemesin vs. gibi konulara girmeyeceğim. Sadece benzerlik var, benzerliğe bir değer yargısı yüklemiyorum. Çünkü bazen 1 fark bile belirleyicidir ve önemlidir, sadece benzerliklere bakmak yanıltıcı olabilir. Ayrıca benzerliklerin neden kaynaklandığı bir blog yazısında ele alınabilecek kadar basit değildir ve benim de bilgim her yönüyle ele almaya yetmez.

Konuyla ilgili iki yazı ele aldım. Bu yazıda Aile’nin öğrenci evlerinden, liderinden ve faaliyetlerinden bahsedeceğim. Diğer yazı da ise Aile’nin seçilmişlik inancından, hiçlik aşılamasından ve gizlilik metodundan bahsedeceğim.

Öğrenci Evleri

Dizinin ilk bölümünde, Aile’nin (The Family) öğrenci evlerini gösteriyor. Diziden görebildiğim kadarıyla 5-6 öğrencinin kaldığı kız ve erkek ayrımı olan öğrenci evleri…

Dizi daha çok olayları erkekler üzerinden gösteriyor, çünkü cemaatten ayrılıp sonra bunu kitaplaştıran gazeteci de bir erkek. Yani kız öğrenci evlerini göstermiyorlar, kadınlar neredeyse dizide yok. İleride anlatacağım üzere bunun tek nedeni dizinin kurgulandığı kitabın yazarının erkek olması değil.

Normal üniversite öğrenci evleri 2-3 kişilik olur. Gülen cemaati zaten ekonomik olarak bunu başaramayacağı için ortalama 6 kişiliktir bu evler. İlginç bir şekilde Aile’nin de öğrenci evleri kalabalıktır ama onlar apartman dairesi yerine villa şeklinde 2-3 katlı evlere sahip. Aile ekonomik zorluklardan ziyade, villalar ile bir yurt havası vermeye çalışmış gibi görünüyor.

Aile’nin evlerine de tıpkı Gülen cemaati evleri gibi mülakatsız kimse alınmıyor. Nasıl ki Gülen cemaatinin evlerine girerken sigara, alkol, kız arkadaş, namaz ile ilgili sorulara tabi tutulursunuz. Aile de öyle mülakat yapıyor. Sonuçta bir özel yurt kaydında bile mülakat yani kayıt aşaması olur, öyle düşünmek lazım. Ama muhafazakar hava ikisinde de hissediliyor.

Bu durum her ne kadar bir yurt olarak görünmeseler bile Aile’nin evlerin bir resmiyeti olduğunu gösteriyor. 5 tane Hristiyan genç kendi aralarında bir ev tutmuşlar, sen de onlar gibi İsa’ya bağlı bir gençsin gel seni de alalım demiyorlar. Kurumsal bir yapı var. Evler Aile’nin kontrolünde ve o yüzden bir giriş mülakatı var.

Aile’nin evlerinde kalmak için verilen ücret tıpkı Gülen cemaati ev ve yurtları gibi cüzi.

Aile’nin evlerinde TV ve Gazete yok. Eğlenmek için basketbol oynuyorlar. Küfür etmiyorlar, alkol yok. Gülen cemaati evlerinde de asla TV olmaz, eğlenmek için de genel de erkekler futbol oynar. Ama gazete vardır, belki Aile’nin de kendi gazetesi olsa onlar da evlerine alırlardı.

Aile’nin evlerinde ya da okumalarında telefon yasağı var, dikkati dağıtıyor diye. Fanusun içinde dikkatin dağılmasını pek istemiyorlar.

Birbirlerini kardeş olarak görüyorlar İngilizce de “Brother” kelimesiyle bunu ifade ediyorlar. Brother erkek kardeş, diğer bir deyimle abi anlamına gelir.

Yaşlı bir komşuları bu gençler hakkında “pasif ve sakinler” diyor. Deli dolu, eğlence peşinde filmlerde gördüğümüz Amerikan gençleri gibi değiller. Aynı şey Gülen cemaatinde de söz konusu. Çünkü zamanları belirledikleri kutsal kitabı okumakla geçiyor. Muhafazakâr bir hayatı tercih ediyorlar. Biraz da adanmışlığın verdiği bir şey bu, eğlenmeye vakit yok çok daha büyük ideallerimiz var diyen her grup (Marksist, Faşist vb.) böyle.

Atmosfere bakıldığında, Aile’nin evleri tıpkı birer Abi evi gibi… Diğer Amerikalı gençlerden çok farklı olarak sağlıklı bir yaşam, dini kurallara bağlı, karşı cinsten uzak, kendi aralarında “meşru daire”de eğlenen gençler, bolca İncil okuma… Hatta evin içinde müzakereli İncil okumaları yapıyorlar. Yeri geliyor yaşça büyük biri bu okumalara katılarak İncil ayetlerini Aile’nin nasıl yorumladığını yani Aile’nin liderinin görüşünü onlara aktarıyor. Hristiyanlıktan ziyade İncil’i kendi anladıkları şekilde evlerde gençlere aşılıyorlar. Tabi Hristiyanlığın da birçok çeşidi var, herkes sonuç olarak kendi Hristiyanlığını aşılıyor, ama bunların aşıladığı biraz daha marjinal çok yaygın olmayan bir anlayış.

Okudukları İncil sadeleştirilmiş, İncil’deki belli ayetlerin yer aldığı kısa bir versiyonu. Galiba tefsir tarzında değil de meal şeklinde. Zaten tefsir şeklindeyse Risale-i Nur gibi oluyor. Kutsal kitabın tüm ayetlerine odaklanmak yerine sürekli belli ayetleri okuyor ve daha derin manalarını çözmeye çalışıyorlar. Risale-i Nurlar da toplasan 200 ayetin tefsiridir (Lahikaları saymazsak). Sürekli onlar okunarak daha derin manaya odaklanılır. Mesela Kuran-ı Kerim’de Haram aylar diye savaşılmaması gereken aylar zikredilmiş. Bu bilgiyi Gülen cemaatindeki biri genelde bilmez, çünkü okuduğu kitaplarda o ayetler yoktur. Kuran’ın meali baştan sona genelde okunmaz sadece Gülen cemaatinde de değil, Türkiye’de böyledir. Meali anlayamazsın çünkü, tefsir oku denir. Tefsir’de de kimse gidip ciltler dolusu tam bir tefsiri okumaz. Onun yerine 200 sayfalık bir kitap daha makuldür.

Risale-i Nur’a benzettim çünkü Gülen’in kitapları önce bir ayet verip onun açıklaması şeklinde değil, direk konu başlığı var arada verirse ayet ve hadis veriyor ve Gülen’in kitaplarının sayısı sürekli artıyor.

Hz. İsa’yı kullanıyorlar hayatından istedikleri bölümü istedikleri şekilde yorumlayıp anlatıyorlar. Bizim İslam dünyası da aynı, dini her yere çekebiliyorlar. Niye çekiyor? Pratikte çünkü işlerine yarıyor bu argümanlar.


Evde kalanlar nefis terbiyesi yapıyor, tuvalet temizliği gibi ayrıca Aile’nin merkezlerinde ücretsiz çalışıyorlar, kurumların bahçesinin çimlerinin biçilmesi gibi… Bir nevi Aile içi emeğin sömürüsü diyelim… Merkezdeki evler genelde siyasetçilerin, devlet başkanlarının geldiği toplantıların yapıldığı yerler, belki de liderin de evi aynı zamanda, oraların bakımını öğrenci evinde kalan gençler hallediyor. Akıllara hemen Menzil Tarikatı’nda Şeyh’in tarlalarını süren müritler gelse de, Pensilvanya’daki Gülen’in kampına da Türkiye’den çok genç giderdi bahçıvanlığından tut korumalığına kadar. Hatta meşhur bir resim vardır, sürahiyi tutan genç resmi…



Gençler özellikle o yaşlarda bir yere ait olma hissini yaşamak için Aile’ye katılıyor. Hayatlarına anlam katıyorlar ve kendilerini değerli bir şeyin parçası hissediyorlar. Yani bunları belgeseldeki yorumcu diyor. Aynı şekilde Gülen cemaatinin de büyümesinde bu iki sebep çok etkilidir. İnsanlar hayatlarına anlam katacak bir şeyler arıyor, bir yere ait olma hissi, dünyada bir şeyleri değiştireceğine inanma hissi, özel olma hissi… Diğer yandan neden yaşıyorum sorusuna cevap arıyor çoğu insan. Kuran’ın içinden tek başına çıkamıyorlar, akıllarında birçok soru… Bir adam çıkıyor tüm cevaplar bende beni takip edin diyor…

Öğrenci evlerinde sürekli birbirini düşünme bir kardeşlik ortamı var ve çoğu genç bundan etkileniyor. Gülen cemaatinde de çok bariz bu vardır ve çoğu insan bundan etkilenir.

Hitler’in parti anne ve babadan üstündür görüşü örnek alınmış, The Family ailenizden önce gelir düşüncesi aşılanıyor. Hatta bir gencin nişanlısı farklı bir ilde yaşıyor ve başına kötü bir şey geliyor. Bunun üzerine genç gitmek isteyince izin vermiyorlar, bize sadık kal, burada yapılacak işler var, kardeşlerin biziz diyorlar, o da çekip gidiyor. Bu sefer onun arkasından dayanamadı, dava adamı olmadı, fedakarlık yapamadı diyorlar.

Aile’nin kız öğrenci evleri de var. Yönetici erkeklerin eşleri kızlara ablalık yapıyor. Kızlar muhafazakâr Hristiyan öğretilerine uygun olarak bir “anne” olarak yetiştiriliyorlar. “Erkeklere hizmet etme” düşüncesi beyinlerine işleniyor ve bu onlara garip gelmiyor. Aile içinde erkekler ve kızlar birbirleriyle evleniyorlar, doğu kültürü gibi görücü usulü yok. Aile’nin düzenlediği ortak tanışma etkinliklerinde tanışıyorlar.

Lider

Liderleri Doug Coe çok nüfuzlu biri sürekli Dünya lideriyle görüşüyor. Zaten politikaları liderler ile temasta bulunarak onlara İsa’yı anlatmak, halkla uğraşmıyorlar. Ama gene de kendi tabanlarına Doug Coe çok tevazu sahibi hatta o kadar tevazu sahibi ki Google’da kendiyle ilgili haberleri sildiriyor diyorlar. Doug Coe denilen kişi hayatı sürekli başkanlarla, senatörlerle, valilerle görüşmekle geçen bir insan. Gülen de aynı şekilde Türkiye’nin en güçlü insanlarıyla sürekli temas halindeydi, ama taban için o mütevazi ve dünyadan zevk almayan bir insan. Aile’den ayrılan eski mensup Doug Coe için adamlar Hitler gibi bir hayat yaşıyor, müthiş bir gücü, iktidarı var, sınırsız parası var ama biz bu adama “aaa ne kadar mütevazi” diyoruz diyor.

Doug Coe en güçlü kişiler listesine giriyor, Amerika’nın en derin adamı diye anılıyor tıpkı bir zamanlar Gülen gibi. Türkiye’deki Susurluk olayında kaç sivil toplum kuruluşunun ya da cemaatin ismi gündeme geldi? Her nedense hep Gülen’den bahsediliyor. Ona göre de bunun nedeni çekememezlik, Anadolu insanı düşmanlığı, ülkeyi yöneten ecnebilerin karın ağrısı vs.

Liderlerini, kutsal biri, övgü almak istemez, önce başkalarını düşünür diye anlatıyorlar. Ama şunu belirteyim liderlerinin temas ettiklerinin içinde bir tane fakir insan yok.

Liderin onla yaşıt bir nevi Aile’nin muhterem abilerinden birine mikrofon uzattıkların da “Doug Coe bana hayatını buna adamalısın dedi ben de adadım” diyor. Adanmışlık, sorgulama ve bunu övünerek anlatma konusunda aynı Gülen cemaatinin o ihtiyar abileri gibiler.

Bana göre liderleri Doug Coe beni takip etmeyin İsa’yı takip edin diyen klasik bir dinbaz kurnaz.

Liderin Tanrı tarafından seçildiğine inandıkları için Doug Coe’nun ölümünden (2017’de öldü) sonra da Tanrı’nın bir şekilde bu işi çözeceğine inanıyorlar.

Aile’nin tabanından insanlarla konuştuklarında argümanlar cemaatin tabanı ile aynı “içerde kötü kişi yok, hepsi iyi niyetli”. Aile’nin tabanı da çok saf, adam eşini Aile’den üst düzey biriyle basıyor hala uyanmıyor, Doug Coe bu olayı sessizce kapatmak isteyip bir şey yapmayınca uyanıyor.

Faaliyetleri ve İlişkileri

Aile’nin en büyük faaliyetlerinden biri ulusal dua kahvaltısı düzenlemek. Ulusal dua kahvaltısının ilk düzenleniş tarihi 1954. O günden bugüne de düzenleniyor ve ABD başkanları katılıyor. İlkine komünizme karşı mücadele için ABD başkanı katılmış. Komünizm dinsizliği de beraberinde getirdiği için ABD devleti muhafazakâr Hristiyanlarla iş birliği yapıyor, nasıl Türkiye’de komünizmle mücadele dernekleriyle İslamcılarla iş birliği yaptı ise… Denebilir ki Gülen de komünizmle mücadele derneklerinde etkindi, Aile de ABD’de başı çekiyormuş. Sonuçta bunlar muhafazakar, dindar yapılar başı çekmeleri ve etkin olmaları çok normal.

Sovyet Rusya dağıldıktan sonra dua organizasyonunu orada da yapıyorlar, orada da baya etkinler. Komünizm yıkıldıktan sonra, hemen gitmişler oralara. Bu konuda da Gülen cemaatini andırıyorlar.

Aile’nin her eyalette ve çoğu ülkede dua kahvaltısı var. En üst düzey dua kahvaltısına dediğim gibi her sene ABD başkanı katılıyor. Bu dua kahvaltısının Aile tarafından düzenlediğini herkes de biliyor ama gene de “insanlar arkasında bizim olduğumuzu düşünse gelir miydi diyerek” gizliyorlar. Tabi bu saçma gelecek size herkes biliyorsa nasıl ve niye gizliyorlar diye. Aynı deve kuşunun kafasını toprağa gömmesi gibi… Nasıl ABD’de başlarında Gülen cemaatine bağlı müdürlerin olduğu Charter okulları bizim cemaatle alakamız yok diye Prof. Parvez Ahmed’e yalan söylüyorsa ve Parvez Ahmed niye böyleler ben anlamıyorum diye Gülen’e mektup yazıyorsa, Aile de aynı…

Dua kahvaltıları network için. Çoğu insan özellikle lobiciler oralarda yeni anlaşmalar ve işler kotarıyor. Abant platformları gibi diyemem, onun çok ötesinde ve birçok yerde düzenli oluyor.

Aile için en önemli şey network yani insan kazanma. Gülen cemaatinde de Gülen’in sözü olarak aktarılan her 3 kişi 2’sine temas edilmeli ve kalpleri kazanılmalı gibi. Ama Aile liderleri ikna ederek tepeden değişimi savunuyor. 


Son ulusal dua kahvaltısına ABD başkanı Donald Trump katılıyor. Türkiye’de Türkçe Olimpiyatlarına Başbakanlar katılırken Gülen cemaatine tek laf etmek mümkün değildi. Ama ABD’de Netflix’de bu yapının kült ve dini sömüren kısımlarını çok güzel göstermişler.


Evlerde kalan gençler lider Douglas Coe’un evinin çimlerini biçerken, tabi oraya Aile’nin merkezi diyorlar, Afrika ülkelerinin devlet başkanları Doug Coe’yu ziyarete geliyor. Ayrıca ABD meclisindeki iki partinin de milletvekilleri ve senatörleri ziyarete geliyor. Çaylak olan genç diğerine soruyor bunlar ne iş diye. Tecrübeli genç ona övünerek Aile’nin çok güçlü olduğunu ve dünyaca bir nüfuzunun olduğunu belirtiyor. Ayrıca hem demokrat hem cumhuriyetçi senatörler geliyor, sakın aklın karışmasın hiçbiri bizim görüşümüzü yansıtmaz Aile hepsinden büyüktür… Bunlar sadece Aile’nin dostu diyor tıpkı Gülen cemaatindeki “ilgilenme ya da dost” tabiri gibi.

İzlerken bu sözler Gülen’in siyasi partiler araç gibidir (sanki araç değil de eşek/katır diyordu) hangisi daha hızlıysa hedefine seni götürürse ona binersin sözünü hatırlattı. Ama şunu da belirtmek lazım her siyasetçi “dost” değil, kendi çekirdekten yetiştirme senatörleri ve milletvekilleri var.

İkinci olarak Afrika ülkeleri. Gülen cemaati de Afrika’da nasıl etkiliyse, Aile de Afrika’da çok etkili ve güçlü. Neden böyle? Çünkü ulaştıkları politik ve ekonomik güçle gelişmemiş ülkeler de etkili olabiliyorlar.

Aile’nin ilişkilerinin güçlü olduğu bir Afrika ülkesi eşcinselliği suç olarak kabul ediyor. Bu durum, Amerika’da yapamadıklarını başka ülkelerde yapıyorlar diye yorumlanıyor. Hristiyanlık anlayışlarına göre eşcinsellik yasaklanmalı ve büyük bir günah.

Sürekli bir İsa vurgusu ve dindar gözükme çabası var. Her sohbetimizde konuyu ona getirelim, ondan bahsedelim o sohbet sohbet-i canan olsun söylemi nasıl cemaatte varsa, Aile üyeleri de her konuyu İsa’ya getiriyor. Bilerek, tebliğ stratejisi olarak yapıyorlar bunu. Çünkü hayatlarının amacı İsa. Tabi tabana söyledikleri bu ve tabanın hareketleri de böyle. Tepedekiler ise bunu işlerine kılıf olarak kullanıyor.

Ahmet

Twitter: @a_wolfenstein
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

0 Yorumlar