Hizmet hareketinin
elinde Kur’an ve sünnete dayalı hakikatler olması, bizlerin 21.yüzyılın
dünyasında İslam’ı hakkıyla temsil etme gayemiz, ehl-i sünnet çizgisinde
yürütebilmemiz için de ciddi manada çalışmalarımız ve potansiyelimiz vardı. Peki,
sorun neydi de iş bu noktalara geldi?
Şahsi okumalarım
neticesinde şu sonuca vardım. Hizmet hareketinin en büyük problemi hatta içinde
bulunduğumuz süreci dahi sebebiyet veren tek sıkıntı noktası; Gülen’in
kitaplarında yer verdiği hizmet tanımı ile Gülen’in kurduğu hizmet sisteminin
aynı olmamasıydı.
Kitaplarda anlatılan
hizmet tarzını okuyunca ancak rüyalarımızda görürmüşüz diyorum. Eserlerdeki
hizmet ile hayatın içindeki hizmet maalesef tamamen zıt istikametteymiş,
Hayatımın tek gayesi
Gülen’i kötülemek değil ancak ortada da bir gerçek var. Sistemi kim kurduysa
sorumluluk ona aittir. Hizmeti belirli bir sistem üzerine inşa eden Gülen:
1. Hareketi zamanın
gereksinimlerine göre güncelleme yoluna gitti mi?
2. Hareketin içerisine
nüfus etmeye çalışan kötü niyetli kişilere yönelik ne tür bir savunma
geliştirdi?
3. Hareket içerisinde,
hareketin etik kurallarına riayet etmeyenlere karşı ne gibi önlemler aldı?
4. Hareket müntesiplerinin
gördüğü eksikleri, kendisine iletebilecekleri bir ortam sağlayabildi mi?
5. Hizmet hareketinin
toplumsal bir yapı olmasını dikkate alarak, topluma karşı sorumluluğun gereği
olan şeffaflığı yerine getirebildi mi?
6. Hareketin alacağı
kararların isabetli olabilmesi adına, istişare meclislerinde toplumun her
kesiminden insanlara yer verdi mi?
İşin ehli olanların
daha işe yarar sonuçları netice verecek soruları illaki vardır. Benim aklıma
gelenler bunlardı.
Şimdi değerli
arkadaşlar; sizler zamanında yer aldığınız hareket içerisinde bunların kaç
tanesine olumlu cevaplar verebilirsiniz? Ben hiçbirine olumlu cevap veremem.
Her bir soru için cevaplar yazaraktan uzatmak istemiyor, geçiyorum bu kısmı.
Gülen’in
kitaplarındaki hizmet ile hayatın içindeki hizmetin farklı oluşundan kastım tam
da burası. Esasında Gülen’in eserlerinde yukarıdaki soruların hepsine olumlu
cevaplar verilebiliyorken, hareketi kuran Gülen’in, hayatın içindeki hizmet
tarzında bunların hiçbirine olumlu cevaplar veremiyoruz maalesef. Gülen’i ister
yalancılıkla itham edin, isterseniz etkisiz elemanlıkla. Ancak değişmeyen tek
şey Gülen’in sorumluluklarını yerine getiremediğidir.
Buraya kadar ifade
ettiklerim, bundan sonrası için oldukça önemli. Zira yukarıdaki sorulara her
birimiz yürekten evet diyebilseydik, hizmet hareketi toplum nazarında böylesi
aşağılanmaya hiçbir zaman uğramayacaktı.
Şimdi gelelim,
toplumun Temmuz hadisesi sonrası bizlere bakışına. Sürecin ağır bedeller
ödettiği mağdurlarından biri olaraktan söyleyeceklerimi garip karşılayabilir
hatta kötü temenniler de bile bulunabilirsiniz. Sizden ricam kötü niyet ve
temennilerinizi yazının sonuna saklayınız.
Değerli arkadaşlarım,
toplumun bizleri aşağılamasına ve dışlamasına hatta terörist muamelesinde
bulunmasına başlarda takılsam da kısa sürede topluma hak vermeye başladım. Bu
arada ifade etmeliyim ki hizmet hareketinin bu topluma yapmış olduğu kazanımlar
yazmakla bitmez. Ancak ben o kısım üzerinde durmayacağım. Ben olumsuz bakışın
sebepleri üzerinden bir değerlendirme de bulunacağım.
Toplumda Cemaate Yönelik Soru İşaretleri Nasıl Başladı?
Gülen'in her ne
sebepten olursa olsun gazete ve televizyon işine girmesi uygun değildi.
Televizyon ve gazete açmak zamanla hareketi bir siyasi görüşe illa ki taraf
kılacaktı. Bizimle aynı tarafta olmayan insanların, elimizde bulunan
hakikatlere asla kıymet vermemelerine sebep olunacaktı. Bir tarafta insanlara
birleştirici söylemlerde bulunurken medya sektörüne girilerek siyasi bir figür
haline gelindi.
Ergenekon balyoz
olaylarında cemaat medyasının “yılanın kuyruğunu tutmuşken, başını da ezmek
gerekir” esprisi ile başlattığı malum linç süreci hepimizin hatırında. Suçlu
olduğu ispatlanmadan suçlu ilan edilen insanlar oldu. Ergenekon vardı ya da
yoktu tartışmasına girmiyorum. Şahsi düşüncem Ergenekon ve Balyoz
yüzde yüz vardı. Dikkat çekmek istediğim kısım var yok kısmı değil. Cemaatin
medyasının ve Gülen’in Ergenekon ve Balyoz sürecinde canhıraş gayreti
toplum nezdinde cemaatin siyasi bir taraf olduğu izlenimini artırdı.
Gülen’in 2010 referandumunda
bamteli sohbetlerinde hükümeti desteklemesi ve tabanı da bu yönde teşvik etmesi
hizmet hareketini toplum nezdinde açıktan taraf haline getirmiştir. Hiçbir
sebebin taraf olmamızı gerektireceğine inanmayanlardanım. Madem elimizde elmas
hakikatler vardı, madem yolumuz nebevi yoldu. Öyleyse neden baki bir dava için
fani dostlar, destekçiler aradık. Elinizde bulunan hakikatlere (G)Ak partili,
CHP’li, HDP’li kısaca tüm insanlık muhtaç iken sizin hükümet ile
yakınlığınız, hükümet karşıtı unsurların elinizdeki hakikatlere bakışını
değiştirmeyecek miydi? Referandum ile kapı kapı dolaşmalar, (G)Ak
Parti dışındaki tüm siyasi görüşteki insanları karşımıza almaya sebep oldu.
İslami çizgiden siyasi bir çizgiye geçildiği belliydi.
Sonraki seçimlerde
ise başta Gülen’in ifadeleri ardından mollaların ve Dumanlı gibi kullanışlı
şahısların şehir şehir dolaşmalarına şahit olundu. Bu sefer de cemaat
müntesiplerinden ev ev dolaşarak (G)Ak Parti aleyhine çalışılması istendi. Ne
kadar rezil bir durum değil mi?
Referandum sürecinde
verilen destek, 15 Temmuz için topluma verilecek
olan; İslam’i kesimin menfaatleri çatışınca birbirlerine girdiler,
izlenimini sağlamak için olduğunu daha önceki bölümlerde ifade etmiştim.
Harekete yön veren
muktedirler, hizmet hareketinin kazanmış olduğu tüm krediyi bitirmeye dönük
faaliyetlerinde adım adım ilerliyorlardı.
Gülen’in
dershanelerinizi kapatırlarsa yurt açarsınız yönünde geri adım atan ifadesine
rağmen televizyon ve gazetenin basiretsiz ve ferasetsiz yöneticileri aracılığı
ile hareketin tabanı açıktan bir çatışmanın içerisine çekiliyordu.
Dershaneler
gerginliğini çıkartmaktaki amaç 17/25 operasyonlarına sebep hazırlamaktı. Plan
işliyordu. Burada dershaneler meselesini Erdoğan açtı suçlaması asla doğru
değil arkadaşlar.
“Bakan Nimet Çubukçu,
MEB’ in önümüzdeki dört yıllık icraatını içeren 2010-2014 Stratejik Planını
onayladı. Planın, Özel Öğretim başlıklı bölümünde, Ortaöğretim ve
yükseköğretime hazırlık dershanelerinden özel okula dönüştürülebileceklerin
tespit edilerek, 2014 yılı sonuna kadar yüzde 70’ inin özel okula
dönüştürülmesinin teşvikini sağlamak” ifadelerinden hareketle dershanelerin
kapatılması 2010-2014 MEB Stratejik Planında kabul edildiğini görüyoruz.
Dershanelerin kapatılacağı zaten 2009 yılında imzalanan 2010-2014 planında
belliydi. Bu ifadeleri Google aracılığı ile çok rahat bulabilirsiniz. Dikkat
çekmek istediğim nokta; Erdoğan durduk yere dershaneleri kapatacaksınız Ey
cemaat demedi.
Gülen’in bilgisi
dışında muktedirlerin talimatıyla başlayan 17/25 operasyonları ile toplumumuz
neler gördü. Çok uzatmama adına ayrıntıya girmeden yazmaya çalışacağım.
Toplum; Gülen
hareketi hükümete operasyona kalkıştı, operasyonu Gülen cemaatinin emniyet ve
yargı mensupları gerçekleştirdi, dedi. Akabinde Gülen’in sohbetlerinde emniyet
ve yargı mensuplarını savunan ifadeleri ve ardından ülkede beddua olarak kabul
gören davranışı hareketin prestijini yerle bir etmeye yönelik ciddi zararlara
sebebiyet verdi.
Gazete ve televizyon
önünde olan cemaat - devlet karşılaşmasına sebebiyet veren, bir takım
kullanışlı aptal cemaat idarecilerinin kullandıkları ifadelerini, uzatmama
adına geçiyorum.
Devlet ve cemaat
muktedirlerinin gayretleri ile vuku bulan o lanet hadise ile cemaatin elle
tutulur bir yanı toplum nezdinde maalesef kalmadı.
Temmuz hadisesi
sonrası, cemaatin ortaya dökülen gayri meşrulukları ile muhatap olan toplumun
hizmet hareketi müntesiplerine bakışının nasıl olmasını bekliyorsunuz
arkadaşlar? Harekete yön veren muktedirlerin bulaştıkları gayri meşruluklardan
biraz bahsedelim belki o zaman toplumun hizmet mensuplarına olan kötü zannında
onlara hak verir, kızmazsınız.
Öncesinde Gülen’in
bir ifadesine yer vermek istiyorum. Bakalım Gülen yıllar öncesinden neler
söylemiş.
Hükümler Zâhire Göredir:
Bir şeyin hakiki illeti bilinmiyorsa, zahirî sebep onun yerine kaim
olur. Meselâ, bir kişinin namaz kıldığı bilinmiyor ve o
şahıs zünnar da bağlıyorsa, hüküm zünnarına göre
verilir. (Fasıldan Fasıla 1)
İster fert isterse
cemaat adına, başkalarının bizim hakkımızda su-i zanda bulunmalarının
doğru olmadığı muhakkak. Bunun dinî tabirle ifadesi “haram.” Ancak bizim
de onların hakkımızda su-i zanda bulunmalarına sebebiyet verebilecek
davranışlar veya bulanık tavırlar içinde bulunmamız birer saik sayılabilir.
(Fasıldan Fasıla 3)
Müsbet hareket,
bazı kesimlerin yaptığı gibi dayatma, karşı koyma, açıktan açığa mücadele etme
değil, karşı tarafı hiç rahatsız etmeden ve hizmet atmosferini
aleyhimize bozmadan; bozup dünyayı yaşanmaz ve hak adına
mücadele verilmez hale getirmeden din-i mübin-i İslâm uğrunda çalışmak,
çabalamak demektir. Aksine herkesi rahatsız eden ve ayaklandıran bir
hareket çoklarının başını ağrıtır. (Fasıldan Fasıla 3)
Değerli arkadaşlar,
ifadeler Gülen’e ait. Maalesef yıllar önce bu ifadeleri yazan Gülen, şimdiler
de yazdıklarını unutmuş gibi bir tavır sergiliyor. Hizmet hareketinin
mağduriyetlerine sebebiyet verdiği yüzbinlerce insanın, mağduriyetlerinin
devamını ister mahiyette; sohbetlerinde topluma karşı hakaretlerini doğru
bulmuyorum.
Gülen ifadeleri
doğrultusunda, toplumun bizlere karşı acımasız tutumlarına bakalım.
Öncelikle ifade
etmeliyim ki toplum bizleri; eğitim faaliyetlerimiz ile sevdi, fakir fukara
için burs toplarken sevdi, yardım kuruluşları açıp dünyaya yardım götürürken
sevdi, yurt dışında bayrağımızı dalgalandırdığımız için sevdi, helal
kazançlarını dünyevi helal zevkleri için değil de İslam'i hizmetler
için düşünmeden veren esnafımız ile sevdi.
Ancak 15 Temmuz
sonrası itirafçılar sayesinde toplum neler öğrendi. Lütfen, itirafçı- iftiracı
polemiğine zihninizde girmeyin. Herkes neyin ne olduğunu biliyor. Birkaç örnek
verip kısa keseceğim. Herkesi vicdanında bir sorgulamaya davet ediyorum.
Okurken sizden ricam, Gülen’in ifadelerini dikkate alarak okuyunuz.
1. Halkımız, askeriyede,
emniyette, adliyelerde ve bütün devlet kurumlarında kadrolaşmaları gördü. Ne
var ki bunda, kendi devletimizin kurumlarında çalışmak suç mu demeyin.
2. Bazı Hizmet
müntesiplerinin kadrolaşma niyetiyle askeriye sınavlarında, polis koleji
sınavlarında ve KPSS’de soru çaldığını öğrendi.
3. Askeriyede,
emniyette, yargı da kısaca devletin tüm kurumlarında, kurum çalışanlarının
belirli şekillerde gruplara ayrıldığını, haftanın belirli günlerinde
buluştuklarını ve bu grupların birbirlerini tanımadığını öğrendi.
4. Yine bu çalışanları
idare etme noktasında sivil insanların görevlendirildiğini öğrendi.
5. Hizmet hareketi
müntesiplerinin aralarında kriptolu bir uygulama ile haberleştiğini öğrendi.
6. Taktir ettikleri
hareketin arka planda gizli bir ajandası olduğunu fark etti.
7. Adil Öksüz’ün, Gülen
ile çekilmiş fotoğraflarını gördü.
8. 15 Temmuz gecesi
akıncılarda olan 4 sivil şahsın hizmetle irtibatlı olduğunu öğrendi.
9. Adil Öksüz’ün
Gülen'in dizinin dibinde oturan hangi mollalarla yakın akraba olduğunu öğrendi.
10. Amerika'da üst düzey
mollaların çocuklarını evlendirerek akrabalık bağı ile sermayeyi içeride
tuttuğunu öğrendi.
Onlarca örnek
yazılabilir ancak medyada en çok yer verilenlerden bir kısmına değinmiş oldum.
Daha fazlasını yazmanın içerideki insanları çıkaracağını bilsem daha da
yazardım. Neyse, şimdi kendimizi toplum yerine koyalım ve cevap verelim. Her
bir maddeye mantıklı bir cevap verecek olan varsa buyursun versin.
Yukarıdaki gayri
meşrulukları duyan insanların bizlere terörist demesine inanın ben çok
görmüyorum. Gayet normal. Yukarıda ifade edilenleri PKK yaptığı zaman mı
teröristliği hak etmiş olacaklardı.
Hala anlayamıyorum,
bu ne büyük bir saçmalıktır, Ya Rabbi. Hangi sebepler bu gayri meşrulukları
doğru kılıyor, lütfen söyler misiniz?
Yukarıda yazılan
ifadelerin hepsinin ortak özelliği nedir, onu da ifade edeyim.
Toplum, hizmet
hareketinin yaptıkları gayri meşrulukları öğrenmiş ve Gülen’in ifadesi ile
"zahiri sebebe" göre hüküm vermiştir. Bizleri dışlamışlar,
aşağılamışlardır. Hataya düştükleri kısım ise bahse konu gayri meşrulukları
tabandaki kısım bilmiyorken, alakaları yok iken toplum maalesef bir genellemeye
gitmiştir.
Toplumun bizlere olan
nefretlerinde haklı olmalarını yine Gülen’in sözleri ile izah edeceğim. Hizmet
hareketi; toplumun "bizler hakkında
su-i zanda bulunmalarına sebebiyet verebilecek davranışlar veya bulanık
tavırlar içinde bulunması" sebebiyle gelen tepkileri hak etmiştir.
Bizler istediğimiz
kadar kendimizi ifade etmeye çalışsak da maalesef toplumun bakışını
düzeltemeyiz.
Sürecin başından
beridir harekete yön veren muktedirlerce ortaya atılan ve tabanın da sahip
çıktığı bizler bir yanlış yapmadık ifadesine rağmen neden acaba mahkemelerde
üst düzey abiler de dâhil Hizmet hareketi içerisinde bulunduklarını ve yanlış
bir şey yapmadıklarını üst perdeden ifade etmiyorlar. Neden içeri giren herkes
Gülen’e ve harekete yönelik mahkeme safhasında olumsuz sözler sarf
ediyor. Tabandan yükselen, neden davamızı savunmuyoruz, seslerine
mukabelede bulunulmuyor.
Mademki hizmet
hareketi yanlış bir şey yapmadı, mademki bizlerin davası hak bir dava; öyleyse
neden mahkemelerde hakikatin gür sesini dillendirmiyor da hizmetle
alakamız olmadığını ispat için sayısız yalanlar söylüyoruz.
Herkesi vicdanı ile
istişareye davet ediyorum. Belki sizler yanlış hiçbir şey yapmadınız ancak
abiler dediğimiz karar verici yurtsuz oligarklar; hepimizi mağdur ettiler.
Kimselere gidin itirafçı olun gibi bir fikir vermiyorum. En azından şimdilik
tavsiye de etmem. Üzerinde durmak istediğim husus artık lütfen uyanın. Allah'ın
verdiği aklı; oligarklar istemiyor diye lütfen kullanmamazlık yapmayın.
Sorun, sorgulayın, yanlışa yanlış deme erdemini kazanın.
Başta Gülen olmak
üzere harekete yön veren muktedirlerin hepsi Türkiye’ye gelip, yerlere göklere
sığdıramadığımız, uğruna ölüp ölüp dirileceğimizi ifade ettiğimiz,
kandan irinler deryaları bile geçeriz dediğimiz davamızı savunmak yerine
insanları hicret adı altında Türkiye’den çıkmalarını istiyorlar. Hukuk mu var
demeyin, lütfen. Tamam, hukuk yok ama hukuk olsa dahi yukarıda yazdığım, Bylock dışında
diğer gayri meşrulukları mantıklı bir şekilde izah edebilecek misiniz?
Hicret ile alakalı
olarak da ufak bir paragraf açmak istiyorum. Mesela arkadaşın birine Kpss’e soruları,
askeri sınav soruları veya birilerinin hakkı gasp edilerek teviller yoluyla bir
kadroya yerleşmesi sağlanıyor. Bu arkadaşımız da bunu bile bile kabul ediyor.
Sonradan bu şahsın cemaatten olduğu anlaşılıyor ve arkadaş içeriye girmeme
adına, Rabbim bize de HİCRET’i nasip etti diyor. Allah daha iyi bilir
de ne alaka diyesim geliyor. Tamam, çıkmak istiyorsan yine çık
yurtdışına ama adına hicret deme arkadaşım.
Devam edelim.
Yukarıda dediğim gibi toplum nazarında bizleri suçlu pozisyonunda gösteren
birçok gayri meşruluğu Gülen gelse o dahi izah da edemez, savunamaz da. Zaten
ortada savunulacak bir dava yok. Gayri meşruluklar davayı öylesine sarıp
sarmalamış ki ortada dava görünmüyor. Muktedirleri saymıyorum, onlar Gülen
gidin dese dahi yine gelmezler.
Hadi diyelim, Gülen
çıktı geldi. Neyi, nasıl savunacak acaba. Yukarıda saydığım maddelerden bir
tanesine dahi, toplum nezdinde kabul görebilecek bir cevap dahi veremez.
Hizmet hareketi her
görevden insanlar ile görüşebilir, dini sohbetler yapabilir. Buna kimse bir şey
diyemez. Herhangi bir suçlama karşısında da çıkar mahkemede çatır çatır davanızı
savunurdunuz. Ancak durum böyle olmadı. Sizler bir emniyet personeli ile
görüşüyor, o personelden aldığınız, başka personellerle alakalı bilgileri de
topluyorsanız bu suçtur, sevgili arkadaşlar. Gülen bunu nasıl izah edecek?
Aynı şekilde Gülen,
bir hâkimin, herhangi bir dosya hakkında vereceği kararın ne yönde olması
hizmete faydalı olur mülahazasıyla abisi (hukuk eğitimi almamış) olan cemaat
müntesibiyle görüşmesini hangi mantık kuralları içinde izah edecek. Hâkim ile
cemaat abisi arasındaki ilişkinin neresinde kuran ve sünnete dair bir durum var
da Gülen, bu ilişkiyi savunacak?
Netice olarak,
toplumun hizmet müntesiplerine olan tavrını çok da sert eleştirmemek lazım.
Onlar gördükleri ile amel ederlerken yapılan hukuksuzlukları, hareketin tüm
müntesipleri ile ilişkilendirme hatasına düşüyorlar.
-Adnan
Salih
Yazan arkadaş eğer cemaatin ''soru çalma-askeriyede kadrolaşma'' gibi eylemelerini cemaatin içinde olduğu halde bilmiyorsa çok saf ve cahil olmalı. Veya bizi çok saf sanıyor.
YanıtlaSilBu cemaat yerine başka bir islami cemaat de olsa pek farklı haraket edemez. Bu sebeple şu an kadrolaşan tarikat veya guruplar gelecekte çok daha sert ''The cemaat'' lere dönüşüp ülkeyi tehlikeye atabilirler. Neden mi?
İslamın çok net siyasi ve askeri hedefleri vardır. Bilmeyenler biraz kuran, hadis, fıkıh ve tarih okurlarsa aydınlanırlar. İdeal bir müslümanın nihai hedefi şeriat düzenidir. Er ya da geç hedeflenen budur. Cemaatin en baş kitapları olan Risalei nurlarda bunlar çok net anlatılmaktadır. Aslında geleneksel tüm dini gurupların nihai hedefi budur, söylemediklerine bakmayın. Zaten kuran ve hadislere gönül verince farklı birşey düşünemesiniz.
Cemaat elbettki kadrolaştı, hem de en önemli ''polis ve askeri'' alanlarda. Ayrıca hukuk televizyon gazete gibi alanlarlarda da kadrolaştı. Bunlar tüm sistemi ele geçirmek için gerekli kilit noktalardır. Onların gözünce bu cihattır, gerkirse takiyye yapılır, içki içilir, yalan söylenir, soru çalınır. Ve yurt dışına giden de tabii ki gazi ve muhacir olur.
Asıl sorun cemaat değildir, asıl sorun orta çağ geleneksel islam yorumunu gerçekleştirmeye çalışan tüm guruplar ve zihniyetleridir.
Cemaattekiler ve orta çağ islam yorumuyla şeriat getirme isteyenler hiçbir zaman yollarında şaşmayacaklardır, pişman da olmayacaklardır çünkü ''savaşta'' galibiyet de olur malubiyet de.
İslam anlayışında ve yorumunda bir değişiklik olmadığı sürece bu açık veya örtülü ''darbe teşebbüsleri'' ve kadrolaşmlar malesef devam edecektir.
Müslümanım diyen ve amacı gerçekten herkesin mutluluğu olan insanlar, günümüzün sosyolojisini doğru okuyarak ''demokrasi ve laikliği, istediği gibi yaşama düşünce özgürlüğünü'' sindirmiş bir din anlayışına evrilmelidirler.
Sizinkiler iyi evrilmiş canım! "Bağ benim belletirim, dilletirim" diye nümayiş yapıyor alayı. Çatla Sodom Gomore!
Silo zamanlar polis ve askerlerin seçim bölgelerinden hdp ye fazla oy çıkması tesadüfmüydü bu işin mahşeri var ey gafiller
YanıtlaSilYanlış kabullerden yola çıkarsan varacağın netice de külliyen yanlış olur. Nitekim "Fetullah'ın maksadı İslam'a ve millete hizmetti" ön kabülünüz yanlış.
YanıtlaSilAdamın amellerine ve söylemlerine bakılırsa tek derdi tahakküm.
O tahakküm ne kadar büyük olursa o kadar iyi.
Bu uğurda yalan söylemiş, rüya-keramet uydurmuş, iftira atmış, adam öldürtmüş, küresel iblislere uşaklık etmiş, insanı dinden çıkaracak işler yapmış, yaptırmış, iç savaş çıkartmış, hiç fark etmiyor.
Başınıza büyük felaket geldi sanıyorsunuz ama böyle olduğuna şükredin. Allah İslam'a ve Müslümanlara sizin elinizle ağır darbeler vurulmasına mani oldu. Asıl başarsaydınız kaybedecektiniz zira zalimlikte facirlikte emsali görülmemiş derekelere "yükselecektiniz".
Batıda sistemdeki her insan kötüymüş gibi denetleme mekanizmaları kurarlar ki sorun çıkmasın, bizde ise sistemdeki her insan melekmiş gibi hiç bir denetleme sistemi yok. Yani sizin elinizde 10 tane kötü adam olsa bile kuracağınız bir sistem ile bunları dürüst bir şekilde çalıştırabilirsiniz, biz de ise 9 iyi 1 kötü olsa bile o bir kötü tüm herşeyi mahvedebiliyor. Tabi bu bizim cahilliğimiz, cahil olmamıza rağmen bir de seçilmişiz müceddidin yanındayız vs. diyoruz. Gülen'in kitaplarındaki şeyleri hayata aktaramaması onda daha büyük sorunlar olduğunu gösterir, demek ki salla pati gaz vermek için yazmış kitapları o kitaplardaki teorik bilgiyi de referans almamak gerekir o yüzden.
YanıtlaSilErgenekon ve Balyoz yüzde yüz vardı diyorsunuz çünkü bir önceki yazıda da olduğu gibi komplo teorilerine yatkınsınız. Diğer yandan Cemaatin medyası olmasa bile siyasi bir taraftır Gülen cemaati. Çünkü Ergenekon operasyonunu kendi hakim savcı polislerine yaptırdı, medya olmasa bile bunu cemaat dışındaki tüm kesimler görebiliyordu.
Gülen dershaneleri kapatırsa yurt açarsınız demiş midir bilmem ama Osman Şimşek açık açık twitter'dan kapattırmayacağız o dershaneleri size demiştir. Gülen'i paranoid şizofren kabul ederseniz aslında tüm bu ikilikleri anlarsınız komplo teorisine gerek yok.
Dershanelerden önce mit krizi var o kısmı geçmişsiniz, kavganın sebebi dershane değildi zaten.
Yazı kendisiyle çelişmiş, bir kısmında fetulahı savunuyor bişeyden haberi yoktu diye diğer taraftan giydiriyor. Bir yandan insanların içinden çıkacağını bilsem daha neler yazarımda vs. Önceki yazıda cemaate yapılnların nekadar aşağılık olduğu bu yazıdada halkın aslında bizi hain görmesi doğal ve hak vermek lazım. Oligark dediğin ciğeri 5 para etmez çapulcular fetulahın izni olmadan nefes bile alıp vermezler. Üsteğmen emir yıldızında dediği gibi fetö çıkıp necip milletimizden özür diliyoruz çok kötü şeyler yaptık ta dese tabandakiler inanmaz ilaç verilmiştir vs diye düşünür. Aklı olanlar bi kafayı çalıştırıp düşünsün ne oldu “MÜLAYENE” nin sonucu. Kimin evlerine ateşler salındı? Hiçmi kafanız çalışmıyor ey gafiller?
YanıtlaSil"Bunları yapan ve bu yapılanlar yapılanlar karşısında dilsiz şeytan gibi susan ne kadar insan varsa evlerine ateşler ateşler sal,
Silyerin dibine batır, en yakın zamanda kahru perişan eyle. Kim olursa olsun.Bağışlayın, zırvasından zirvesine kadar
hepsini yerin dibine batır Allah'ım!"
"Biz masumuz. Bilmiyorduk. Mit ajanı Adil'in suçu. Muhteris büyük abi kliğinin suçu. Hatta Gülen'in suçu" diyorlar ya? "Biz hiç halka kurşun sıkar mıyız? Karıncayı bile ezmeyiz." diyorlar ya?
Ulan sen Fetullah'ın beddualarına salya sümük eşlik etmiş, bağıra çağıra amin demiş adamsın! Çoluk çocuğumun, yedi sülalemin, hatta bütün bir milletin felaketini dilemiş adamsın!
Bu kadar kinlendiğin, kahrolmasını dilediğin, bugün bile hakaretler yağdırdığın milletin karşısına geçmiş olsan tetiği çekmeyeceksin, öyle mi? Külahıma anlat!
Adnan Bey,
YanıtlaSilBir cirpida okudum. ellerinize saglik. Allah sizden razi olsun. cogu insanin aklinda kileri guzel bir sekilde yazmis ifade etmissiniz.
Bilmiyorum, bu siteyi Gulen okuyor mu yanindaki abiler okuyormu? Mesela bir Molla abi var Cemal Turk. Bu abi okuyor mu?
Cunku bu abi Gulen'in yazdiklarini ezbere bilen biri. o kadar ki soru sorsan kendi cumleleri ile degil. Gulen'in kitaplarindan cevap verecek kadar kendinde olmayan, Gulen kitaplarini biri.
Bu insanlar su yazdiklarini okusalar, Gulen'in guzel soylem, ve gizli kapakli kotu eylem ile insanlari ne hale dusurdugunu acaba ikrar edebilecek mi?
Bazi arkadaslarlar yprum yazarken soru calindigini bilmiyorlarsa saf ve cahil olmali yazmislar. ben onlara sunu diyecegim. 20 kusur senedir yurt disindayim. ve maalesef gercekten boyle bir seyden haberimiz yoktu. 20 sene once doktora yapmaya geldigimde, Cemaat Turkiyede guclu degildi. Ve maalesef, tek itibar ettigimmiz kaynaklar Zaman STV oldugundan bunlarin yaptiklari hirsizlik hainlikleri bilmiyorduk.
Ama ne zaman Gulen cikti, dedi ki ben onu Asuftye giderken aradim uyardim. O zaman cogumuz, kardesim bu senin isin mi? sen resmen adamin yanina ajan sokmussun dedik. Ne zaman Adil Madil tanimam dedi. Yani yalan soyleme dedik. Sonra sorguladigimizda bizzat Soru calanlari verenleri tanidik. O zaman da lanet olsun dedik.
Ben kendim 20 senedir yurt disinda cemaatin hic bir destegini almadan yasamis biri olarak soyluyorum. benim gibi bir suru insan, sirf Turkiyeye hizmet etmek, dunyanin dort bir yaninda fakirlere kurban eti vermek, cocuk okutmak, Turkiyenin muslumanlarin dunyada barisa katkisi olsun diye bunlara destek olduk. Zamanimizda fedakarliklar ettik.
Simdi anliyoruz ki bizim gibi bu isleri samimi yapanlar oldugu gibi, bu isten guc devsiren, verdigin parayi fazlasi ile alip, baska islerde kullanan insanlar var mis. Gulen de ya bu isi bu sekilde yoneten, yada onlarin elinde kukla halini alan biri olmus.
Insan yaptigi emeklere fedakarliklara aciyor. Gerci, ameller niyetlere goredir ama ortada kullanilmis bir suru saf temiz insan var.
Tayyipten nefret ediyorum. Allah zulmunu bos cikarmayacak.
Ama millete Gulenin gercek yuzunu gosterdigi icinde n cok buyuk bir is yaptigi ortada.
Zalim Allah'in kilicidir sozu ne kadar dogru.......
Allah tez zamanda haksiz yere zulum goren insanlari kurtarsin. Bu zulmu yapanlari ve neden olanlarida bildigi gibi yapsin.
Amin
Yazıyı okudum,yorumları okudum.Evet İslami hedefi olmayan acık gizli STK karda dahil herkesin hedefi devlet olmak,yani devlet erkini yönetmek ve yönlendirmektir..Bunu kabul etmek lazım...
YanıtlaSilİçinizi bilmiyorum da.Dılardan k
Ben Ramazan ayında pide almak için başı fırına çıkan bir kuyruğa girdim. Fırının içini hiç görmedim. Ama fırının vitrininde çeşit çeşit ekmekler, pideler vardı. Ben de buna inandım kuyruğa dahil oldum. Meğer pideci özel müşterilerine el altından uyuşturucu vb. illegal mal satıyormuş. Bunu ben nasıl bilebilirim. Ben bu fırının vitrinindeki buram buram kokan ekmeklerine aldandım. Buna nasıl inanmazsınız.Hayatında hiç bir illegal işe bulaşmamış, 30 yıllık memuriyetinde devletini bir kuruş zarara uğratmamış, mesaiden çalacağı her saniyenin milletin cebinden çalmak olduğu ve en büyük kul hakkının 80 milyonun hakkı olan devlet malı olduğu bilinciyle hareket etmiş, başkasının hakkına girmemek için hep kendinden vermiş, yalan söylememiş, hırsızlık, arsızlık yapmamış, başkasının namusuna yan gözle bakmamış, mutluluğu ailesinde bulmuş, bir menfaat beklentisine girmemiş ve bir menfaat elde etmemiş, aksine bir boynu bükük gördümü elindekini vermiş birisinin, bilerek ve isteyerek illegal faaliyeti olan bu fırın dan uyuşturucu veya silah almak için kuyruğa girdiğini söylemek hangi vicdana sığar. Fırının basılıp elaltından ne sattığı tespit edilmesinden sonra söylemek kolay tabii ki. Ama daha ekmek kuyruktayken devletin bilmesi ve vatandaşını bu, vitrini başka içi başka yapılardan korumak için fırını kapatması ve kuyruktakileri koruması gerekirken tam tersine fırının ekmeklerinin nekadar güzel olduğunu anlatarak reklamını yapmıştır. Sonra içeride neler yapıldığını ayrıntılı olarak bildiği halde vatandaşına tuzak kurarak, fırını açık tutup, içini hiç görmediği halde fırında ancak ekmek üretilir düşüncesiyle ve ekmek almak için kuyruğa gireni ve gerçekten buradan uyuşturucu vb. alanı aynı kefeye konmuş ve aynı suçla yargılama başlamıştır. Teşbihte hata olduysa affola. Hukuktaki iyiniyet kuralını ve terör örgütü üyeliği iddiası için kişinin bir şekilde teemasta olduğu yapının terör örgütü olduğunu bilmesi ve suç işleme amacı taşıması gerektiği temel kuralını daha net anlatabilmek için böyle bir örnek aklıma geldi. Ve buradan hareketle, başında ne satıldığını kesin olarak bilmediğim hiç bir kuyruğa takılmamak gerektiğini, kuyruktakilerin beklentileriyle satıcının satmak istediğinin genellikle örtüşmediğini çok acı tecrübe etmiş oldum. Herkesi kendim gibi sandım. Aldandım. Ama asla bir kişinin burnunun kanamasını haksızlığa uğramasını, hakkının yenmesini, hele hele magandalığı, çocukluğunu Adnan Menderese yapılanların öyküleriyle geçirmiş, darbelerden derbeder olmuş bir anadolu çocuğu olarak hiç bir darbeyi maruz görmedim, şiddetle karşı çıktım ve hiç bir illegaliteyi desteklemedim. Bunun için 15 Temmuz da oğullarımla meydanlardaydık ama 28 Temmuzda kapı dışındaydım. Bu dönemde tuzu kuru olaanlara, devletin makbul vatandaşı olanlara, atıldığım kurumdaki her tür fırıldaklığı yaptığı halde çalışmaya devam eden devletimim makbul kullarına bakıyorum, bir de kendime bakıyorum, söyleyecek söz bulamıyorum. Lütfen anlayın. Yoksa insanlıktan ümidimi kesmek üzereyim.
YanıtlaSilHocam bu icten yazdiginiz yorumunuzu MFP'de yazi olarak yayinlayabilir miyiz? Eger evetse sizden bir baslik ve yazar ismi alabilir miyiz?
SilTabii ki. Yazar: Erdi Uysal (müstear)
YanıtlaSilBaşlık: Kalpten Damlalar Özensiz hızlı bir yazıydı,düşük cümlelere, hatalı kelimelere bir iki dokunuş gerekli sanırım.
Ayıptır yaa, artık gözünüzü açın. Pide kuyruğu ile takıldığın fetö kuyruğu aynı mı? Terör Örgütü Devlete savaş açtığında Her biriniz kendi abinizden hesap sorsaydınız bütün böyle olmazdınız. Takıldığın sohbet grubunun diğer bir sohbet grubunu tanımadığı, neden kod isimleriyle toplandığınızı niçin sorgulamadınız? Evet terör örgütünün üyelerisiniz. Abilerin bir bildiği vardır diyip pide kuyruğuna girmeyecektiniz. Hepimiz olanlardan sorumlusunuz
YanıtlaSilEzbere konuşup ilk aklına geleni söyleyince haklı olduğunu zannediyorsun. Değilsin. Evet bu bir suç örgütü. Doğru. Ama suça karışmamış ve illegal faaliyetlerden haberi olmayan veya duymuş fakat kara propaganda sanmış, emin olamamış adamla suç işlemiş adamı nasıl aynı kefeye koyarsın? İkisine de terör örgütü üyesi dersin? Hangi vicdanla? Malesef hukuk kalmadığı için işimiz vicdanlara kaldı.
SilÖrgüt üyeliği nerede başlar nerede biter? Demireli, Özalı, Tansusu, Eceviti, Tayyibi, bir sürü bakanı, milletvekili çıkıp herkesin içinde bu cemaate yaptıkları hizmetten dolayı teşekkür etti. Bir sürü sanatçısı hakeza. Şiirlerini okudular, kaset doldurdular. Bir sürü okul açıldı, millet çocuklarını gönderdi, öğretmen oldu, servisçisi çocukları okuldan aldı, kantincisi çocuklara tost sattı, kırtasiyecisi defter kalem sattı, kurumlarında maaşlı çalıştı, bankasını kullandı... birsürü insan etkileşimde bulundu. Bunları da mı dahil edeceksin?
Ezbere konuşunca toptancı bakış açısıyla hallolmuyor öyle işte. Bekara eş boşamak kolaymış. Boşuyorsun işte. Adilce ve vicdani bakacaksın, bakmalısın, bakılmalı. Örgüte üyelik nerede başlar nerede biter, bunun çerçevesini hukuk belirlemeli. Malesef insanlara dava açıp yargılayıp ceza vermek hukuki olması için yeterli olmuyor. Süreç hukuka uygun işlemiyor.
-Zrt