Header Ads Widget

test banner

Doğru Yol Kaç Tane?

Allah indinde doğru yol kaç tane? Neden Şiilik yanlış da Sünnilik doğru? Şiilerin tarihi ve politik sebepler haricinde Sünnilerden farklılıklarının ana sebebinin “hadis kitaplar”ındaki farklılıklar olduğunun farkında mıyız? Neden Şiilerin hadis kaynakları yanlış da Sünnilerinki doğru? Gerçekten “ehli sünnet vel cemaat” ve bunun içinde yer alan “4 hak mezhep”ten mi oluşuyor doğru yollar? Kim belirlemiş bunların ve sadece bunların doğru yol olduğunu? Neden hak mezhep 3 veya 5 tane değil de 4 tane? Nereden geliyor bu sayılar, bu “doğru” ve “yanlış”lar? Çok önemli bir gözlem olarak, “bütün önümüze gelen yorumların ve bu yorumların değerlendirmelerinin tarih boyunca kusurlu insanlar tarafından birbiri üstüne eklenerek gelmiş olduğu”nun farkında mıyız? Nasıl bu kadar emin olabiliriz sadece “bir veya birkaç yorum”un doğru olduğundan, günümüze ulaşmış-ulaşmamış binler başka yorumlar arasından? Güçlü olan mı haklıdır, dolayısıyla hangi yorum daha çok insan tarafından kabul görmüşse onu mu doğru kabul etmek gerekir? İnsanların büyük çoğunluğu için takip ettikleri yolların anne-babalarının veya arkadaşlarının yolları ile aynı olduğunun farkında mıyız? Dolayısıyla doğru yol bir tane veya “az sayıda” ise, doğru yolda olup olmamanın seçilemeyecek olan “doğduğun ortam”la belirlenmekte olup, dolayısıyla büyük oranda bir “şans eseri” olduğunu kabul etmemiz gerekmez mi? 

Hatta tüm İslam yorumlarını doğru kabul edip geri kalan din yorumlarını yanlış kabul etsek bile, Çin’de doğup dini inancı olmayan veya Meksika’da doğup Katolik Hristiyan kalan insanlara “şanssız” dememiz gerekmez mi? Çünkü bunların “Müslüman” olarak ölme ihtimalleri çok ama çok az değil mi? Neden Allah indinde bir topluluğun nerdeyse tamamı “yanlış yolda” olanlar olsun? Onlar arasındaki “iyi insanların” oranı çoğunluğu Müslüman olan ülkelerdekilerden çok mu farklı? 

Ben bütün bu soruları kendime sordum ve ulaştığım cevapları yazacağım yazımın geri kalanında. Muhtemelen yazdıklarım çoğu okuyucuya yanlış veya en azından aşırı gelecek. Böyle değerlendirmelere saygı duyarım. Düşüncelerimi çekinmeden yazmayı da kendime bir borç bilirim. Benim düşüncelerim şu şekilde. 

En az bir tane doğru yol varsa, doğru yolların sayısının tahmin ettiğimizden çok daha büyük olması gerekir. Belki de bütün yollarda bir miktarda doğruluk vardır ve mutlak doğru olan bir yol yoktur. Belki de doğruluk sadece doğruyu arama çabasıdır ve bu kişiden kişiye değişen kişisel bir serüvendir. Daha da önemlisi: “yol”dan öte “niyet, samimiyet, aklı ve vicdani temiz tutup onları kullanma ve çabalama” önemli olmalıdır. Başka türlü olması Adil-i Mutlak olarak gördüğüm Allah inancıma uymuyor. Hatta bence belli bir yola uyulması gerekli olmayabilir, aklını-vicdanını kullanabilen bir insanın kendi yolunu kendinin çizmesinde bile mahsur olmamalı. 

Bu şekildeki bir bakış açısıyla insan “doğru yolu” aramayı bırakıp “doğru”yu aramaya başlayabilir; insanların sadece belli bir kısmı ile değil, hepsiyle barışık olabilir; sadece birkaç tip kaynaktan değil, çok daha fazla kaynaktan istifade edebilir; kendi kaderini başkalarının kararları ile değil, kendi kararları ile belirleyebilir ve dolayısıyla çok daha özgür olabilir; aklına ve vicdanına uymadığı halde kabul etmek zorunda kaldığı şeylerin sayısı çok azalır; zorlama tevilleri bir kenara bırakıp çok daha mantıklı görünen yollarda çekinmeden ilerleyebilir; “bir hikmeti vardır” demek yerine “hikmetli olan ne” demeye başlayabilir; doğru bildiğini varsaydığı şeyleri rasyonalize etme çabası yerine rasyonel bir şekilde doğruyu arayabilir; bildiğinden başka yorumlara savunulması gereken bir saldırı olarak değil, istifade edilebilecek yeni bir görüş olarak bakabilir; hedef belirlediğine ulaşma çabası yerine, hedefin bilinemezliğini kabul edip aklım ve vicdanım beni nereye götürecekse oraya razıyım diyebilir; Allah’a ve dine başkalarının belirlediği dar kalıplarla bakmak yerine okudukça, dinledikçe ve düşündükçe genişleyen bir bakış açısı ile bakabilir; hem dünya ile, hem ahiret ile daha barışık olabilir. 

Belki bu herkese göre değil, kabul etmeyebilirsiniz. Benim tek amacım, “bir de böyle düşünün” demek. 

Vesselam, 

İsa Hafalır

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

3 Yorumlar

  1. yolları bilmem ama hakikat tek olsa gerek. ve hakikat tek ise, tüm yolların ona götürdüğünü iddia etmek fazla iyimserlik ve temelsiz zan olmaz mı?

    varoluş itibariyle, hiçbir şeyin o'nun gölgesi dışında olamayacağının bilincindeyiz. ama bu dünyaya bir gönderiliş amacımız var. gidin orda takılın, bana yönelmeseniz de benden ayrı olamazsınız zaten gibi bir amaç değil ama.

    bedenin ve aklın tüm fakültelerini kullanarak o'na yönelmek, nefsin heva ve hevesine sınır koymak, şeytanın kışkırtmalarına karşı durmak ve tüm işleri o'nun rızasına uydurmak. dünyayı bile o'nun rızasına uygun olarak mamur etmek.

    böyle bakınca tüm yolların o'na götürdüğü söylenebilir mi? mazluma sahip çıkanla, istesem 10 milyon kişiyi öldürüp afganistan sorununu kökten çözerim diyen bir olabilir mi?

    YanıtlaSil
  2. ''Doğru Bir Tane Değildir''
    üniversiteden mezun olduğum yıl bir hukukçudan duyunca önce şaşırmış sonra bu bakış açısını çok beğenmiştim.
    Doğru da doğruya giden yollar da bir tane değildir.
    Öyle sananlar bana göre cahilliğinin farkında olmayıp kendini alim arif sana mukaap (sanırım 3 katmanlı demekti) cahillere benziyor.

    YanıtlaSil
  3. Katiliyorum zira 4 yada 40 vs. ile SINIR cizmek arasinda fark yoktur nitekim SINIR koyanlar da beser/sasar..

    YanıtlaSil