Header Ads Widget

test banner

Birey Olabilmek

Ülkemizin en temel problemlerinden birisi halkımızın birey olmayı başaramaması. Birey olamamak ülkemizdeki bütün dini-siyasi gruplarda bir problem, ama dindar-muhafazakar insanlar arasında daha büyük bir problem. Bu yazımda birey olmanın öneminden bahsedeceğim. 

Birey olmak biz değil, ben demektir; nesne değil, özne olmaktır; sorumluluk ve risk almaktır.

Birey olmak zordur, çok düşünmek gerekir. Birey olanın aklı rahat değildir, güveneceği dağlar yoktur. Birey olan her duyduğu bilgiye kuşku ile yaklaşmalıdır. Bireyin devamlı düşünmesi, ölçmesi-tartması gayet yorucudur. Birey durağan olamaz, hep değişime açık olmalıdır. Birey grupsuz olduğu zaman grubunun başarıları ile övünemez ve kendini ondan dolayı tatminkar hissedemez (grubu olsa bile kendisini asıl tatmin etmesi gerekenin “biz” değil “ben” olduğunun farkındadır) (*). Bunlar bireyliğin zorlu yönlerinden bazıları, ama birey olmanın çok güzel tarafları da var.

Birey olan bir değil, her kaynaktan beslenebilir ve dolayısıyla entelektüel birikimi ve seviyesi vasatın çok üzerindedir. Bireyin çobanı olmaz, çünkü o koyun değildir. Birey özgürdür, düşünce ve davranışları başkaları tarafından dikte edilemez. Birey olan kolay kolay kandırılamaz. Birey sadece kendi düşüncesi ve davranışlarından sorumludur, başkalarınınkiler onu ilgilendirmez. Birey için hedef değil, yol esastır; varacağı noktayı bilmez, ama yol onu tatmin eder. Bireyin aklı tatmin olmasa da ruhu—gerçek manada—tatminkardır, çünkü özgürlük ve zorlu ama keyifli yol (bir defa alıştıktan sonra) çok tatmin edicidir.

Peki halkımızın büyük bölümünün birey olamaması neden sosyolojik olarak büyük bir problem? Buna problem dememin öncelikli ve apaçık bir sebebi birey olamayanları koyun gibi güden liderlerin varlığı ve bu liderlerin güç savaşlarının ortaya çıkardığı sefalet. Bir diğer sebebi toplumda uzlaşının sağlanamaması; çünkü uzlaşı için açık görüşlülük ve etkiletişime-değişime açık olmak gerekiyor; birey olamayanlarla uzlaşıya ulaşılması neredeyse imkansız. Bir diğer sebebi birey olamamanın ortaya çıkardığı entelektüel sığlık; argümanların değiş tokuşu yerine sloganların birbirine haykırılması.

Peki halkımızdaki bireylerin oranını nasıl arttırabiliriz? Bu sorunun öncelikli ve bariz cevabı hem okullardaki, hem aile içindeki eğitim sisteminin değiştirilmesi ve çocuklarımızın ve gençlerimizin şu veya bu görüşün dikte edildiği ve idolleştirildiği bir sistem içinde değil; okumanın, araştırmanın, sorgulamanın esas alındığı ve değişik dünya görüşlerinin hepsinden bahsedildiği bir eğitim sistemi içinde yetiştirilmesi. Ağaç yaşken eğiliyor ve bir defa koyun olmayı kabullenmiş bir insanı özgür kılmak çok zor oluyor. Bir diğer cevabı—şu anda yaşadığımız gibi—toplumsal kriz zamanlarını fırsat bilip insanlarla iletişime geçmek; onlara bulundukları durumun problemlerini işaret etmek, şaşırtıcı sorular sormak, “bir de böyle düşün” demek. Bu ikinci cevap ve yol belki ilki kadar etkili olmayabilir, ama ilkine göre yapılabilirliği çok daha fazla şu an itibariyle.

Ben Münferit Fikir Platformu’nun bu ikinci yol için çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum, en azından dindar-muhafazakar insanlar için. “Hayır” ne bilmiyorum, ama sonumuz hayır olsun diyorum; sondan öte yol çok keyifli geliyor bana, beraber yürüdüğümüz “birey”lerin hepsine teker teker teşekkür ediyorum.

İsa Hafalır

(*) Burada önemli bir dipnot açmak istiyorum. Bu aslında önemli bir mesele, ama yazımdaki asıl mesajın akışını kesmemesi için dipnot şeklinde bahsetmeye karar verdim. Bireyin grupsuz olması şart değil (hatta insanların gruplarının olması psikolojik ve sosyolojik olarak çok doğal ve bir bakıma gerekli); burada bahsettiğim problem “grup kimliği”nin, “birey kimliği”nin önüne geçmesi. Birey olmayı engellemeyen gruplar önemli, gerekli ve ne yazık ki pratikte çok az karşımıza çıkıyor. Böyle gruplar nasıl oluşturulabilir sorusu başka bir yazının konusu.
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

3 Yorumlar

  1. toplumumuzda ben demek ego demek olarak kabul edilir. Her yerde ben değil biz olmalıyız diye telkin edilir. dini cemaatler ben kelimesi, bencillik namütevazilik olarak adlandırır. işyerlerinde ben demeniz yasaktır onun yerine biz bir takımız ekibiz ifadeleri kullanılır. bu nedenle ben ifadesini kullanan kişilere iyi gözle bakılmaz toplumda. birey olmamanız için herkes elinden geleni yapar.

    YanıtlaSil
  2. Ben, benim ailem, benim dinim, benim mezhebim, benim tarikatım, benim partim, benim şeyhim, bunlar mikro faşizmdir.

    Yüce Rabbimiz Kuranda dahi biz indirdik, biz yarattık diye ifade ederken, ben kelimesini kullanmak çok riskli.

    YanıtlaSil
  3. İsa beyin bu düşüncelerine aynen katıldığımı nasıl anlatabilirim diye düşündüm...

    Benim diyeceklerimi benden önce ve daha güzel bir biçimde ifade etmiş...

    Mütevazı ve samimi duygularla oluşturmuş olduğu bu platformu da oldukça yararlı ve etkili buluyorum..

    YanıtlaSil