Header Ads Widget

test banner

Bediüzzaman ve Gülen Arasındaki Farklar (5)


5.Fark: Özgür Ruh ve Kölelik
Cemaatin medyasına el konulduktan sonra, hareketin bilinen birçok yazarının buluştuğu yeni platformu tr724.com'da, Zaman Gazetesinin eski yazarlarından Ahmet Dönmez de yazıyordu. 2018 yılının sonlarında, bu web portalından ayrıldıktan sonra, bomba bir haber yaptı. Cemaatin onlarca üst düzey yöneticisin ismini vermeden tasdiklediği, uzun bir süre sonra cemaatin Amerikadaki A-takımının da doğruluğunu kabul etmek zorunda kaldığı haber şuydu. Sezai kod adlı, Hocaefendinin en yakınındaki bir isim (fitne çıkmasın diye ismi verilmiyor) Tayyip Erdoğan ve Muharrem İnce arasındaki başkanlık seçiminin hemen sonuna gelen kanlı bir plan yapıyor. Sezai'nin tahminine göre Erdoğan seçimi kaybedecek ama kendisini galip ilan edecek. Muhalefet buna tepki gösterip sokağa inecek. İşte tam bu esnada, Sezai'nin hapishanelerdeki 50 elemanı milleti galeyana getirip (çoğunluğu FETÖ davasından içerde olan cemaatin garibanları) isyan çıkaracak. Yüzlerce kişinin ölmesi öngörülmüş. İçerde isyan, sokaklarda halk hareketleri… Birleşmiş Milletler müdahale etmek zorunda kalıyor. Sonunda da AK Parti devriliyor. Plan bu. Bu plan A Haber ya da Akit Gazetesinin yalanlarından bir yalan değil. Cemaate yakın vicdanlı bir gazetecinin, afaroz edilmeyi göze alarak ortaya çıkardığı bir kumpas.

Babası Hocaefendinin en yakın bir arkadaşı, kendisi de devlet bursuyla İngiltere'de doktora yapıp, dönüşte Polis Akademisinde Dekan yardımcılığına kadar yükselen, darbeden sonra da Nijerya'ya kaçıp, burdaki Cemaatin Nil üniversitesinde akademisyenlik yapan Prof. Dr. Önder Aytaç, gecen hafta katıldığı Cemaate yakın bir Youtube platformunda özetle şunları söyledi. Cemaatin içinde bir klik, bir ruhban sınıfı var. Yaklaşık 100-150 kişilik bu grup dokunulmaz. Birçok insanın hayatını kaydırmışlar. Astıkları astık, kestikleri kestik. Güç sarhoşu, istedikleri kararları alıyorlar. Mesela Nil Üniversitesine gelen 75 Akademisyeni harcamışlar. Kendi dava arkadaşlarına bu zulmü yapmışlar. Prof. Aytaç binlerce mesaj almış, bu mesajlarda milletin yaşadıkları zulmü, güç sarhoşu abilerin sadistçe eziyetlerini anlatıyorlar.

Almanya Heidelbergde Prof. olan SavaŞ Genç, ve Avustralya'da Prof. olan İhsan Yılmaz gibi, batıda yetişmiş, demokrasiyi özümsemiş, vatansever, vakti zamanında Cemaati de seven bir grup akademisyen, Türkiyenin en can yakıcı konusu olan Kürt Sorunu ile ilgili bir rapor hazırlıyorlar. Cemaatin Medyasının Kürt politikasının yanlışlığı ve kardeşçe nasıl yaşanabileceğine dair, dünyadan örneklerle bir rapor hazırlıyorlar. O günkü Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı son derece kibirli bir şekilde ''ben onların işine karışıyor muyum, işlerine baksınlar'' deyip raporu çöpe atıyor.

Böyle yüzlerce örnek verilebilir. Bu örnekleri vermemin sebebi, cemaatin yönetim şeklinin çıkmaz sokak olduğunu göstermek için. İtaate dayalı, sorgulamanın, eleştirinin nerdeyse günahla eş tutulduğu bir yapı. Herhangi bir problemi eleştiren ya da farklı bir çözüm teklifinde bulunan bir insan, Stanford mezunu da olsa yükselemez Cemaatte. Ama sıradan bir Anadolu üniversitesinin son derece sıradan bir mezunu, gerçek hayatta hiçbir karşılığı olmayan biri; itaat, her denileni yapma, göz önünde bulunma, kampanyalarda daha çok para ve abone buluyorsa çok etkili, karar verici noktalara gelebilir. Diğer bir problem de abilerin her yaptığında bir "Hikmet" aranması. Cemaatte herhangi bir abinin sorgulanma, hesap verme, ya da başarısızlıktan dolayı görevinden el çektirme durumu olmaz. Çünkü yapılan her işte bir ''Hikmet'' vardır.

Mesela AK Parti aleyhinde seçim kampanyası yapılır. Neden diye sorarsınız ''Cemaatin gücünü görsünler, kiminle dans ettiklerini anlasınlar.'' Seçim sonucu Cemaat için hezimetle sonuçlanınca bu sefer de ''Eğer AK Parti seçimi kaybetseydi millet bunu cemaatten bilirdi. Dindar bir partinin devlet yönetimini kaybetmesine sebep oldunuz deyip bize düşman olurlardı'' derler. Mesela bazı polis memurlarını milletvekili adayı gösterdiler. Sorarsınız bu kadarda aleni siyasete girilir mi diye ''Bunlar meclise girerlerse dokunmazlık kazanırlar, bildikleri hayati bilgilerle cemaate çok faydalı olurlar'' derler. Hiçbiri seçilemeyince bu seferde ''Millet cemaatin siyaseten ne kadar güçsüz olduğunu gördü. Kimse bizim siyaseti ve partileri etkilediğimizi iddia edemez artık'' derler.

Darbeden önce Hocaefendi hep ''Necip Türk Milleti'' derdi. Darbeden sonra nefret objesine dönüştü. Erzurum'daki evi tuvalet yapıldı, yıllarca bin bir emekle kurulmasına vesile olduğu bütün kurumlar ya kapatıldı ya da başka cemaatlere peşkeş çekildi. ''Necip'' dediği millete bu sefer ''Sürü'' yani hayvan demeye başladı.

Erdoğan ve diğer devlet adamlarına karşı her zaman son derece saygılı bir dil kullanıyordu ve ona ''Serkar'' yani yönetici, amir, lider diye hitap ediyordu. Darbeden sonra ''Serkar'' oldu ''Serker'', (Farsça ve Kürtçe eşek başlı demek), münafık, süfyan. Cemaatte şu aralar Erdoğan ismi ''Süfyan''sız kullanılmıyor. Bu üslub Hocaefendiye yakışıyor mu, hani üslubumuz namusumuzdu, adamın kafir, süfyan olduğunu nerden biliyorsunuz dersiniz. Ona da başka bir cevap verirler.

Cemaatin tarihinde, özür dilediğini, hata itirafında bulunup af dilediğini ya da dini tabirle tevbe ettiğini ben bilmiyorum. En iyi ifade ile ''milyonlarca mensubu olan bir hareket içinde hata yapanlar bulunabilir. Fakat bütüne bakıldığında Cemaat kusursuzdur'' derler. Bu kibirleri, dışardan insanların hapishanedeki masumlara merhamet duymasının önündeki büyük bir engel. Burnundan kıl aldırmayan, meydan okuyan, her olayı kendilerine yontan tavırları, insanların bütün merhamet duygularını yok ediyor.

Risalede derki: ''Eğer savaş kazanılırsa ganimet ordunun bütün askerlerine dağıtılır. Eğer yenilgi olursa tek suçlu komutandır.'' Yıllarca Cemaatte bunun tam tersi oldu. Dünyanın dört bir yanında karın tokluğuna, sırf Allah rızası için çalışanların emeğiyle dünya kadar iş yapıldı. Ganimet hep Hocaefendiye verildi. Onun dahiliği, müceddidliği, ileri görüşlüğü, dünyanın en mübarek hakiki ve tek lideri olması sayesindeydi. Fakat ne zaman hezimet başladı o zamanda suçlu ''Onu anlamayan bizlerdik.'' Onun dediği doğru anlaşılsaydı bunlar yaşanmazdı. O ki kalabalıklar içinde yapayalnız bir adam. Anlaşılmıyor, bugünün en az 50 yıl ilerisinde. İnsanlardan kopmuş, öyle bir manevi dereceye yükselmiş ki, yanına gelen günahkarları ya eşek, ya yılan suretinde görüyor. Bunlar size komik gelebilir ama hala Cemaatin çok yaygın konuştuğu konular. Cemaatte yetişen ortalama birine Hoacefendinin herhalde bin tane kerameti anlatılmıştır. Böyle böyle ruhi esaret başlıyor, iradeler felç ediliyor. Hocaefendinin hata yapması diye bir şey yoktur. Göreceksiniz eninde sonunda o haklı çıkacak. Bizi hiç yanıltmadı o... Akıl, mantık, istişare, kardeşlik hareketi olan Nur hareketi böyle böyle rasyonaliteden uzak bir mezhep olma yoluna girdi. Bilim, metodik çalışma devre dışı bırakıldı. ''Keramet ve Rüya üretim merkezi'' ile her gün biri ya Peygamberi ya Halifeleri ya Osmanlı Padişahlarını rüyasında görüyor, ''dayanın sizlerleyiz'' diyor. Millete bu gazı verenlerin çoğu da Batı ülkelerinde güvenli limanlarda hayat sürüyorlar. Prof. Dr. Aytaç'ın dediğine göre, mesela Afganistan imamı da millete böyle gaz verip, kendi Kanada'ya kaçmış. Ordan Afganistanı idare ediyor. Güç, makam, insanlara hükmetme şehvetinden vazgeçmiyor.

İslam Tarihinin altın dönemi Endülüste şöyle bir olay yaşanır. Bir ara ''Tıbbı Nebeviye'' adı altında uydurma hadisler çoğalınca İbni Rüşd der ki ''Peygamberimiz bize şeriatı öğretmek için geldi, tıbbı değil.'' Efendimize karşı çok saygılı, alim ve aynı zamanda filozof olan İbni Rüşdün amacı, insanların Efendimizin ismini suistimal etmesine engel olmaktı. Bugün Hocaefendi her konuda konuşuyor, ama her konuda. Astronomiden, ekonomiye, evrimden çocuk terbiyesine ordan tarihe… Kimse demiyor ''sen din alimi misin yoksa fizikçi mi, kimyacı mı, tarihçi mi...'' O konuşunca, söylediği şeyler yanlış da olsa, onun sözünün üzerine söz söylenemiyor, söylense de kabul görmüyor. Mesele Kuantum Fiziği konusunda söylediği çok yanlış bir söz, Türk kökenli bir Amerikalı profesör tarafından düzeltilince, abi söyle diyor ''Hocam bugün için yanlış görünse de, göreceksin bilim birgün Hocaefendinin dediğine gelecek.'' Hocaefendinin uzmanlık alanı olmayan konularda söylediği her söz, insanların önüne bir set bir duvar örüyor. Cemaatte o kadar güçlü ve etkili ki, onun sözünün üzerine söz olamıyor.

Yönetimle ilgi diğer sıkıntılı bir nokta şeffaf olmaması. Hocaefendinin A-takımının nerdeyse yarısı kendisini yarı yolda bıraktı. (Nurettin Veren, Kemal Özdemir, Ahmet Keleş, Latif Erdoğan...) Cemaate göre bunlar hep ajandı. Öyle bir sistem dizayn edilmiş ki, kim samimi, kim dost kim ajan anlamak mümkün değil. En yakin arkadaşları bile ajansa, içerde hayati noktalarda hala bir sürü ajan olmadığını nerden bileceğiz? Türkiye'deki darbeye bulaşma ya da akim kalan ''Sezai'' olayı gibi bir olayın mesela Almanya da düzenlenmeyeceğinden nasıl emin olacağız. Böyle bir olay bir Batı ülkesinde cereyan ederse, binlerce insan tekrar mağdur olmayacak mı?

Cemaat yönetim mimarisinin en insanlık dışı bir elementi de ''Abilik Müessesi.'' Abilere dünya kadar yetki verilmesi ve bu abilerin yaptıkları hiçbir işten sorumlu tutulmaması. Üst düzey bir abinin sahip olduğu yetki, 4 Halife döneminde, halifelerin sahip olduğu yetkiden daha fazladır. Hz. Ömer'e camide herkesin önünde, ''doğru yoldan ayrılırsan seni bu eğri kılıcımızla düzeltiriz'' diyordu bir cemaat. Bu sözün bir benzerini herhangi bir abiye karşı kullanırsanız, ya sürgün edilirsiniz, ya can sıkmayacak pasif bir göreve atanırsınız, ya da öyle bir mimlenir mobbinge uğrarsınız ki, ayrılmak zorunda kalırsınız.

Cemaat 4000'den fazla okulunu yüzlerce dershanesini, üniversitesini, bankasını, şirketlerini kaybetti. Siz sorumluluk alıp da görevini bırakan tek bir insan duydunuz mu? İşler kötüleştiği için bırakıp kaçanları kast etmiyorum. Öyle sadist, aşağılık kompleksini, altındaki garibanları ya da ekonomik bağımlı durumunda olan elemanlarından ezerek tatmin etmeye çalışan tiranları görünce ''Allah'ın rızası bu mu'' demekten kendinizi alamıyorsunuz.

Peki ne yapıyor bu abiler? Hemen hepsi üniversite mezunudurlar ama ya mesleksiz ya da mesleklerini neredeyse unutmuş, kalifiye sayılmayacak insanlardır. Benim çevremde gördüklerimin çoğu, geç saatlere kadar ''istişare'' yaparlar. Yemekli, etli-kuzulu olur genelde bu muhabbetler. Kebaplar, çiğ köfteler, tatlılar eşliğinde geç saate kadar sürer. Biz saat 5:00'te kalkıp işe giderken, onların 9:00, 10:00'a kadar yattıkları olur. Senede birkaç gezi yaparlar. Arkadaşlara rehberlik ediyoruz, Cemaate ısındırıyoruz deyip, Afrika gezisi, Orta Asya gezisi, mutlaka bir Türkiye gezisi ve bazen de Amerika gezisi. Bir yılda 4 gezi yapan abi biliyorum. İnsanlar 11 ay çalışıp 1 ay ancak izin yapabilirken, bu abiler bir eli yağda bir eli balda hayatlarına devam ederler. Maaşları, gezi masrafları insanların verdiği burs ve himmetlerden karşılanır. Resmi görevleri yoktur. Son kararları onlar verir ama resmi belgelerin altında imzaları yoktur. Yurt dışında, o ülkenin dilini iyi bilen samimi birini kurumun resmi başkanı yaparlar ama perde arkasında tüm kararları verir ya da verdirirler. Eli ayağı tutan bu insanların çok azı çalışarak nafakasını kazanır. Bu kadar acı, ızdırap, dava deyip, bu kadar az sıkıntı çeken insan topluluğu az bulunur.

Oysa Bediüzzaman ısrarla bu hareketin tarikat ve benzeri bir yapılanma olmadığını söyler. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Herkes hak ve sorumluluklar bakımından eşittir. Herkesin söz hakkı vardır. Başkaları üzerinde tahakküm kuramaz. Efendi-köle ilişkisi yoktur. Bu ne vicdani ne de insanidir.

Cami imamı olan bir talebesi Bediüzzaman'a gelip, imam maaşı almasının caiz olup olmadığını sorar. Bediüzzaman ''geçimini sağlayacak hiçbir gelir kaynağın yok mu'' diye sorar. Talebesi ''hayır'' diye cevap verir. Bunun üzerine talebesine kehren izin verir. Cami imamı, memur olduğu halde, başka hiçbir gelir kaynağı olmamasına rağmen prensip budur. Cemaatte fedakarlık yaptığını iddia eden abiler, gitsinler 8 saat günlük çalışsınlar. Geri kalan zamanlarından birkaç saatini Allah yolunda harcarlarsa, buna fedakarlık diyebiliriz. Aksi durumda, maaşını alan bir diyanet imamından pek bir farkı yoktur.

Bediüzzamanın kurduğu ''Hizmet''te, biri ayrılırsa Hain, Ajan ya Satılmış damgası yemez. Mesela ''Lahikalarda'' ayrılan bir talebesinin geri dönüşüne çok sevindiğini, mutluluktan adeta uçtuğu söyler. Talebesi bir dönem problem yaşamış ayrılmıştır. Ne kimse kendisine hain demiş, ne nefsine yenik düşen zavallı, ne de devletin ajanı. Zaten gönüllülük esasına dayanan bir harekette böyle ifadelerin kullanılması bile başlı başlına bir problem.

Benim kanaatim, cemaatin tekrar müstakim yola girmesi çok zor. Eğer karar vericilerin biraz vicdani kaldıysa, cemaati fesh etsinler. Bu kölelik düzenine son versinler. Onlar için DAVA değil İNSAN önemliyse, çok az da olsa bir kesim tarafından da hayırla yad edinmek istiyorlarsa, artık ellerini çeksinler bu işten. Kolay olmayacak elbette. Hayatı bir cemaatte gecen insanların tekrar özgür bir ruh, ayaklarının üzerinde durması, düşe kalka Allah'ı bulması zaman alabilecek ama sonuç her halükarda şimdikinden daha güzel olacak. 

Nuri Turan
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

48 Yorumlar

  1. BEDİÜZZAMAN İLE FETO GÜLEN'I KIYAS ETME GAFLETİNE DÜŞMÜŞSÜNÜZ MAALESEF. BEDİÜZZAMAN NERDE FETO GÜLEN NERDE. FETO GÜLEN: İKİ YÜZLÜ (HATTA İKİ YÜZLÜ DEĞİL SAYISIZ İNSANI OLMAYAN YÜZÜ VAR), MEGALOMAN, PSİKİYATRİK HASTA, KORKAK, YALAN ÜZERİNE İŞ GÖRÜR, UTANMADAN YÜZÜ KIZARMADAN YALAN ATAR,BAŞKALARININ BAŞARISINI KENDİNE MAL ETMEKTEN UTANMAZ ARSIZ BİRİ, İYİ TİYATROCU İYİ ROL YAPAR, RİSALEDE BUNLAR SÜFYANIN ALAMETİ OLARAK BELİRTİLİYOR), CANİ, YÜZLERCE İNSANIN KATİLİ, ZALİM ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ağzına sağlık bendende o kadar resmini görmek bile tiksindiriyor

      Sil
    2. Ne farklari var? Hatta nursinin insanimiza verdigi zarar ,gulenden fazladir. Iki delinin kuyuya attigi tasla ugrasiyor millet hala. Bediuzzamaniniz batsin.

      Sil
    3. Nursinin insanımıza verdiği zararlar nelerdir bahseder misiniz tek tek?

      Sil
  2. Ikisini de bilirim. Bir farjlari yok. Hatta "bediuzzaman" I su anda nurcularadeta peygamber olarak gorurler. Soylesen hasa derler tabi ama peygamber ve kuran 1 konusuluyorsa said nursi ve risale 100 konusulur. Peygambervari ozellikler addederler. Yok yazmamis yazdirilmis falan. Secilmislik vs. hemen hepsi aynidir. Said nursi cemaati ayni give ulassa be ayni tehditlere Maruz kalsa o da ayni sekilde hareket ederdi bence

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senceynen olmuyor, o kadar zulme uğramasına rağmen Bediuzzman isyan etmiyor, zaten amacı güç devşirmek değil imanını kurtarmak, bunu anlayabilecek kapasitede değildiniz çünkü hâla zehirlisiniz
      Allah hidayet versin

      Sil
    2. Bence de Süleymancılar, Atatürkçüler, Ülkücüler, Komünistler, ateistler, deistler aynı güce ulaşsa ve aynı tehditlere maruz kalsa onlar da aynı şekilde hareket ederdi.

      Sil
  3. Gülen de Said Nursi de dini konularda kendisini geliştirip "faydasız ilimler" öğrenmiş iki kişidir. İnsanlarda, kendisinden daha akıllı/yetenekli kişilerin peşine takılma onların hayranı olma eğilimi vardır. Şeyh uçmaz, mürid uçurur. Said Nursi'yi ve kitaplarını da abartma eğilimi görüyorum. Fetö namıyla meşhur kişiden de halen hocaefendi diye bahsedilmesi manidar. Demek ki Yazar halen geçmiş yaşantılarının etkisinde. Yazar yaşadıklarından dersini tam almamış, halen istismara açık biri izlenimi verdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bediuzzamanı tanımayan, gafil insanlar ancak cahilce yorum yaparlar, madem çok biliyosunuz , yazdığı eserlerden birinin, bir sayfası kadar bir eser yazında sizleride tastikliyelim

      Sil
    2. Sait'in, araklayıp getirdiği şia kaynaklarında çok var. Oradan açıp okuyabilirsin. En azından birinci ağızdan öğrenmiş olursun.

      Sil
    3. İmam Ebu Hanife' nin, İmam Şafi' bin, Maturidi' nin vb, araklayıp getirdiği hristiyan, yahudi kaynaklarında çok var. Oradan açıp okuyabilirsiniz. En azından birinci ağızdan öğrenmiş olursunuz. Beğendim bu mantığı, istediğini yaz meraklısı öyle olup olmadığını kendi araştırsın. Teşekkürler. Atatürk mason, Tayyip ermeni, Osmanlılar da Türk değilmiş bu arada benden söylemesi, isteyen araştırsın, google dan kayda değer şeyler mutlaka bulacaktır.

      Sil
    4. Gülen umrumda değil de madem konusu açılmış oldu. Faydasız ilim nedir bakış açınıza göre tarif etseniz. Said Nursi hz hangi ifade ve görüşleri sebebiyle bu kapsama girmektedir vaktiniz varsa anlatsanız. Biraz da insanlardaki abartma eğilimini açsanız, abartma eğilimi olmadan herhangi bir din alimi veya feylesoftan nasıl faydalanabiliriz öğrensek. Abartma eğilimi olmadan herhangi bir kişi veya ekol mensubu olunabilir mi, olunursa zararlı mıdır vs şeklinde devam edilebilir

      Sil
    5. öyle mi yapıyormuş? biraz daha açar mısın mevzuyu? merak ettim. bu saitin olayı ne? herifin hikayesi çok saçma. sen nurs köyünden çık ben chatgpt oldum istediğini sor diye istanbula gel. reklam yap falan... hikayeler o kadar absürt ki... benim anladığım şu: kimsenin iplemediği gariban ilgi budalası ajdar gibi bi tip. ama müslümancıların türkçülere karşı figüre ihtiyacı var. bunun için parlatılmış. kafası arap dini ile afyonlanmış zavallı köylü halkımız sever evliya hikayelerini. benim çocukluğum gibi. zaten başka bi hikayeye ulaşmanın imkanı yok. müslümanların yer altı örgütlenmelerinde önemli bir figür

      Sil
    6. Ne diyim şimdi ben size kafanızda zaten bir "tip" oluşmuş. Ama bana göre altı boş, yani yeter ölçüde araştırılmamış. Aynı şeyleri söylemeye devam edin, aynı kanaate varın sıkıntı yok. Ama bunu yaparken biraz emek harcayın, herhangi bir eserinden zahmet edip 30-40 sayfa okuyun. Sonra deyin tamam anlaşıldı kendinden önceki arap kafasindakilerin soylediklerini tekrarlamis, ben bir orjinallik göremedim vs. Fakat bu haliyle yazdiklariniz kayda değer değil, birisi hakkında bunun olayı devrimcilik, liberallik, deterministlik vs şeklinde etiketlemek ve etiketlinen hususta kendinden, sezgilerinden emin olmak.

      Sil
    7. Sizin tarzınızla, tabirlerinizle bu zatın olayını kendimce anlatmaya çalışayım.(bariz tarafliyimdir, ya da makul derecede tarafliyimdir size kalmış) bu zat çocuk yaşta arap kafasindaki farklı farklı medreselere gitmiş, oralarda da rutinin dışına çıkmış, müfredata uymamış, dipnotlari serhleri vs atlamış milletle münazaraya girmiş, artistlik yapmış, meydan okumuş, İstanbul a gelmis reklama devam, kendince dinine hizmet etmek düşüncesiyle siyasete, toplumsal olaylara girmiş, milli mücadelede talebeleri ile birlikte savaşa katılmış, ruslara esir düşmüş, istanbulu isgal eden İngilizlerin papazlarina onlarin kibirli, galip edasiyla sorduğu sorulara cevaplar yetistirmis, günümüzdeki karşılığı diyanet işleri başkanlığı denebilecek bir yerde görev yapmış, yeni cumhuriyet meclisene dahi cagirilmis kendisine Doğu Anadolu vaizligi filan teklif edilmiş. Tabi bunlar kendisine sempati ile bakanların söyledikleri. Doğruluğunu ilber Ortaylı vs den mi sormak gerek bilemiyorum. Sonrasinda bakmış yikilan bir Osmanlı onla birlikte yıkılan zayıflayan bir islam var kendi düşüncesine göre. Yeni sartlar veya kişiler dine mesafeli. Eskiden teslimiyeti vardı halkın islama ( eskiden kerizdiler kandirmasi kolaydı insanları diye de dusunebilirsiniz) simdi zamanin şartları çok değişti halkın koyunlugunu , gütmek için kullandığımız inançlarını nasıl koruruz diye düşünmüş. Ama samimiyetten ama taktiksel olarak siyasetten vazgeçmiş. Tatar Ramazan misali ben bu oyunu bozarım demiş. Sen misin oyun bozan demişler, yillarca denizli, afyon, eskisehir vs hapishanelerde gezdirmisler, sürgün etmisler. Pes etmemiş ya da inat etmiş, orumceklesmis araplasmis fikirlerini yazdığı kitaplarla devam ettirmiş. Bizim figür arayan anadolu insanimiz da kendisine itibar etmişler her zamanki aptalliklariyla, bugünlere gelinmiş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine gibi oldu ama kabaca böyle. Sonuç önyargılarla uğraşmaya gerek yok, en iyisi mi pratik düşünelim, neler yazmış bu yobaz diye bakalım. He sonrasında hava civa diyen desin. Hoş öyle diyecek olanlar muhtemelen temel kaynaklara da en kutsal olanlara da bunu yapabilecektir. Yapacak birşey yok, birlikte yaşamaya devam :)

      Sil
    8. Oldukça mübalağalı bulabileceğiniz uzun bir otobiyogrofisi için : https://sorularlarisale.com/makale/bediuzzaman-said-nursi-kimdir-uzun-biyografi

      Sil
    9. Sait dediğin adam ittihatçı, bunların evliya dediği adam halifeye karşı sancak açmış birisi. Bunlar kimi savunduğunu dahi bilmiyor.

      Sil
    10. Senin gibilerle konuşurken artık araştır demiyorum. Anlatsam da anlayabilecek misin be ahmak deyip geçiyorum. Adam google'dan bile araştırabileceği mevzuya itimat etmiyor. Sana el yazmalarını getirsek sen yine itiraz edeceksin. Senin tanrın sait olmuş, sen kuran-ı kerim'i bile tanımazsın. Benim anlattığımı mı dinleyeceksin. Bunların durumu Bakara suresindeki yahudilerin durumu gibi o öküzü kesmeye niyetleri yok.

      Sil
    11. Sait daha kitab ile kıraati ayıramııyor. Komik bir şekilde fal bakıyor, kıraatten cifir uyduruyor. Metodolojik açıdan kıraatten cifir nasıl çıkaracaksın. Cifir mevzusunun saçmalığına girmeyeceğim bile. Herif cahilin madrabazın önde gideni.

      Sil
    12. Sorsan bu herife, daha kıraat-ı aşere'yi bilmiyordur. Gelmiş bana şia kaynaklarını soruyor. Anlatsam anlayacak sanki. Aklı sıra bir de retorik yapmış haspam.

      Sil
    13. Hele bir anlat haspam. Ama ağzını bozmadan, ortaokul talebesine anlatır gibi. Amacınız insanları aydınlatmak ise bu sosyal mecralara yolu düşenler de ilahiyatçı vs olmadiklarina ve olmak zorunda olmadiklarina göre bizim seviyemizde anlatin. Risale i nurlarda haşir, nübüvvet, kitap vb şu sekilde işlenmiş itikadimiza göre şöyledir vs . Ama amacınız bilgilendirmek olsun, satasmadan, saldirmadan ,kibirli kibirli olmayacak şekilde (sorsan bu herife, anlatsam anlayacak sanki gibi ifadelere istinaden)

      Sil
    14. Bana ahmak diyen arkadaş sen nasıl bir ahmaksın ki günde beş vakit Allah a secde eden, ellerini ona açıp istediklerini O ndan isteyen, oruç tutan vs vs birine senin tanrin şu bu olmuş, Kur'an
      ı bile tanimazsin diyebiliyorsun, sacmalayabiliyorsun. Gazaliden, rabbaniden, geylaniden vb dem vurana da senin tanrin su bu olmuş mu diyeceksin. Bu nasıl bir mantık, genelleme. Ben de bir küfür lafzı mı gördün, ya da elinde kalp dedektorumu var da böyle ileri giden isnadlari lafzen dahi olsa ağzına alabiliyorsun. Kusura kalma da senin gibi muslumanlardan ne yazik ki iftihar edilmez sadece tiksinilir. ( kisisel kanaatimdir, tepkiseldir )

      Sil
    15. Aşağıda bir başka "herife" de yazdığım gibi ilmihal düzeyinde de olsa önce bir halifelik nedir onu bir anlatsaniz. Ben anlamaya çalışırken diğer yolu düşenler de öğrenmiş olur. Zaman kazanmak açısından yoksa pek tabi bir kaç makale okuyarak fikir edinirim. Halife nedir, nasıl seçilir ya da seçilir mi, onda bulunması gereken vasıflar var mıdır, Hz Ali ve Osman r.a efendimizlerinden itibaren görülmeye başlamis iç sorunlar bununla iliskili mi, emeviler, abbasiler, osmanlilar vs nasıl bir yolla el değiştirmiş halifelik vb. İnternette gezerken gördüm mesela zamanında Abbasi halifesi idi sanırım Kur'an ezelidir, mahluktur gibi kelami bir mevzuda mahluktur demeyen alimlerin öldürülmesi emrini vermiş, .Tarihçiler yorumlasin orasını. Şimdi dogru ise bu halifeye o dönemde biat etmem gerekiyor muydu mesela. Bu mevzuları bir öğretin ondan sonra Nursi ve birkaç islam aliminin daha bu noktadaki tavırlarını değerlendirelim.

      Sil
    16. Cifir, ebced hesabının genel kabul görmeyen, su istimale de açık bir konu olduğu, kesinlik taşımadığı ayak üstü yapılacak bir araştırmada da görülmektedir. Ancak üzerinde konuşulan eserler anlatımını ve anlattıklarını cifir üzerine bina etmemistir. Kişisel kanaatime göre buna ihtiyaç da yoktur. Bunlardan istifade eden kimseler cifirle büyülenmiş veya kandırılmış degildir. Eserlerin geneline hakim olan bakış açısı, anlatım vs onlar için yeterli olmuştur. Oran tam olarak nedir bilemem ama binlerce sayfadan ancak onlarla ifade edilecek kadarinda bu nevi şeyler vardır. Şii kaynakli bu yöntemi kullanan Nursi veya başka bazi ehli sünnet veya ehli tasavvuf kimselerin olması, Şiilik ve ehli sünnet hakkındaki açık beyanları ortada iken bu kişileri kalkip şia yapmaz. Bu kimselerin yazmış olduklarını çürütmek, golgelemek vs için bu mevzu yeterli bir delil olamaz, tabiki kendi kanaatime göre. Bu kimseleri cahil görmek ise esas cahillik olsa gerek. Bir elin nesi var iki elin sesi var diyene bile bazı şartlarda he bilgisi görgüsü varmiş diyebilecekken alt alta koyuldugunda binlerce özü olan söz söylemiş birine nasıl cahilin önde gideni denebilir biri izah etsin. Mesela şu vecizeler tarzında yazılmış linke tıklayıp okuyunuz. Nefis, gurur, önyargı vb duyguları gecici olarak bir kenara bırakıp okuduktan sonra evet bu adamın yazdıklarında bir anlam yok, cahil, her cümlesi siilik kokuyor diyebiliyorsaniz bu saçmaliklariniza bu defa saygı duyarım. https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/lemeat/941

      Sil
    17. İlm-i cifir, meraklı ve zevkli bir meşgale olduğundan, vazife-i hakikiyeden alıkoyup meşgul ediyor. Hattâ, kaç defadır esrâr-ı Kur’âniyeye karşı o anahtar ile bazı sırlar açılıyordu; kemâl-i iştiyak ve zevk ile müteveccih olduğum vakit kapanıyordu. Bunda iki hikmet buldum:
      Birisi, *** yasağına karşı hilâf-ı edepte bulunmak ihtimâli var.
      İkincisi, hakâik-ı esâsiye-i imâniye ve Kur’âniyenin berâhîn-i katiye ile ümmete ders vermek hizmeti ise, ilm-i cifir gibi ulûm-u hafiyenin yüz derece daha fevkinde bir meziyet ve kıymeti vardır. O vazife-i kudsiyede kat’î hüccetler ve muhkem deliller sûiistimâle meydan vermiyorlar. Fakat cifir gibi, muhkem kaidelere merbut olmayan ulûm-u hafiyede sûiistimâl girip şarlatanların istifade etmeleri ihtimâlidir. Zaten hakikatlerin hizmetine ne vakit ihtiyaç görülse, ihtiyâca göre bir nebze ihsân edilir.

      Sil
    18. Sonuç olarak şunları soyleyebilirim. Geçmişte cifir ve ebced hesabı kullanılmış olmakla birlikte kesin bir dayanağı gorunmemektedir. Said Nursi suistimale açık, hakikat ilmine çok uygun değil gibi temkinli yaklaşımlarına rağmen gerek talebelerine gerek kendine bir teşvik, hizmetlerine ve eserlerine bir makbuliyet işareti olarak sıklıkla kullanmış, çıkarımlarda bulunmuştur. İsabet edip etmediğini tahkiki olarak tartacak, değerlendirecek bir birikime, altyapiya sahip degilim. Ancak yukarıda da ifade ettiğim gibi eserlerine hakim olan unsur bu değildir ve buna ihtiyaç da yoktur. Benim açımdan bunlar ancak şekerleme nevinden olur, kendi adıma inanabilirim de. Ama bu mevzu ve çıkarımlar sebebiyle, burada görülen bir noksanlikla kisiyi ve eserlerini idam etmenin, aşırıya kaçan yorumlarda bulunmanın da alemi yok. Ömrünü islama adamış, ehli sünnet itikadinda olan bir insana karşı insafsizlik olur.

      Sil
    19. Sonuç olarak şunları soyleyebilirim. Geçmişte cifir ve ebced hesabı kullanılmış olmakla birlikte kesin bir dayanağı gorunmemektedir. Said Nursi suistimale açık, hakikat ilmine çok uygun değil gibi temkinli yaklaşımlarına rağmen gerek talebelerine gerek kendine bir teşvik, hizmetlerine ve eserlerine bir makbuliyet işareti olarak sıklıkla kullanmış, çıkarımlarda bulunmuştur. İsabet edip etmediğini tahkiki olarak tartacak, değerlendirecek bir birikime, altyapiya sahip degilim. Ancak yukarıda da ifade ettiğim gibi eserlerine hakim olan unsur bu değildir ve buna ihtiyaç da yoktur. Benim açımdan bunlar ancak şekerleme nevinden olur, kendi adıma inanabilirim de. Ama bu mevzu ve çıkarımlar sebebiyle, burada görülen bir noksanlikla kisiyi ve eserlerini idam etmenin, aşırıya kaçan yorumlarda bulunmanın da alemi yok. Ömrünü islama adamış, ehli sünnet itikadinda olan bir insana karşı insafsizlik olur.

      Sil
    20. "Kıraat-ı aşere'den bile bihaber, dediğimi bile anlayamayacak bir ahmaktır bu dedim" ve eleman geldi beni doğruladı. Nass kabul ettiği hocası sait bihaber bu nereden duyacak.(nass yazalım tanrı deyince kızıyor) Sözlerini nass olarak kabul ettiği, hocası sait gibi sadece demagoji yapıyor, sözlerinde bir tane hakikat yok, sadece ezber. Hocası sait olanın varacağı yer demagoji ve retoriktir.
      Sait ne ki, fetosu ne olsun.

      Son kez kısaca yazacağım ahmaklık etme git araştır da saitin yazdığı risale denilen retoriğe kadar gelebiliyor musun birlikte görelim. Çıkış yerinizde problem var sonuç nasıl doğru olacaksa artık.
      Muhammed aleyhisselam'a inan kitab başka birşey, saitin ebced cifir yaptığı “asım kıraati” başka bir şey.
      Muhammed aleyhisselam'a inan kitabın alfabe olarak harf sayıları farklı, asım kıraatinin alfabesi farklı. Asıl kitabta noktalı ve okutucu harfler yok ALFABESİ FARKLI. Kıraat genelin anladığı gibi teganni değildir. Kıraat, kitab’ın sese dönüşmüş şeklidir, kıraatte kişinin anlayış kapasitesine bağlı bir yorum vardır. Kadim bilgi VARSA BİLE kitabta duruyor, onu kıraatte bulamazsın. Ebced ve cifirin varlığını kabul etsen bile metodolojik açıdan kıraate bunu uygulayamazsın. Sait bunu bilmeyecek cehalette biri idi.
      Epistemolojik açıdan doğru kaynağı seçebilecek bir bilgisi dahi olmayan bir adamın ağzından hakikatin dökülebileceğini sanmak, ahmaklık değildir de nedir. Ben sana hakaret etmiyorum, içinde bulunduğun durumun ismini söylüyorum, ne diyecektik sana dahi mi diyecektik, ahmaksın ahmak diyoruz. Gücüne gidiyorsa çözüm senin elinde, olma.
      Risaleler konusunda senin bildiğin kadar benim unuttuğum vardır, bir kısmını ezberime bile geçirdim zamanında, bir kısmını da osmanlıca olarak kaleme aldım, bunlar benim unutmak istediğim ve unutmaya çalıştığım şeyler. Bana içeriğine girmek bile zulüm geliyor, o yüzden bütün filmi en başa alıp buradan tarif etmeye çalışıyorum.
      Ama biliyorum ki ne olursa olsun sen nass kabul ettiğin sait öküzünü kesmeyeceksin. Kuran-ı Hakim’i, eğip bükeceksin, düz anlamına mecaz yükleyeceksin, sen yine de sait öküzünü kesmeyeceksin. O yüzden beni yormanı istemiyorum, o yüzden ağır konuşuyorum. Ben o yoldan geçtiğim için seni biliyorum, sen benim yerimde hiç olmadığın için beni bilemezsin, boşuna sallama.

      Sil
    21. Çok muhterem büyüğüm, ağabeyim, bizim geçtiğimiz yollardan geçmiş bilge insan her zamanki gibi yorumunuz çok aydınlatıcı oldu. Kıraat çeşitlerini vukufiyetle olmasa da temel düzeyde bir ilahiyat öğrencisi bile bilebilecekken bir din aliminin bilmemesine ihtimal vermiyorum bir. İkincisi farzı muhal bilmedi diyelim tevhid, haşir, nübüvvet vs konularını işlerken, temellendirirken cifr, ebced mi kullanmış. Bak tanrı 59 ediyor demek ki var, bak haşir 112 ediyor demek ki öldükten sonra dirileceksiniz:) Yine örneğin şükür mevzusunu işlesin, hayatın merkezinde şükür var. Bitkilerin ve hayvanların riziklanmalari şuursuzca olsa bile bir şükürdür. Şuurlu insan ise şükürsüz davranabiliyor vs. Ee sen kıraat bilmiyorsun bi de kalkmis cifir yapiyorsun oyle ise şükür filan anlatma boşuna, bu nasıl mantık. Şunu söylesen anlarım bu zat referans olamaz, hüküm koyamaz, ictihad edemez vs. Ama kalkıp hakettigin halde sana bile ahmak, cahil denemeyeceğine göre bu zat hakkındaki ölçüsüz, edebsiz ve ileri geri konusmalarinin bir anlamı yok. Kendini bir halt sanmakdan ibaret yorumların. Kızgınlıkla soylemiyorum gerçekten öylesin sevgili agabeyim.

      Sil
    22. Gelelim seni yanlış anlamama güzel insan. Meğer bana ve adı geçene hakaret etmiyormussun, benim iyiligim için ağır konusuyormussun, nasıl da bilemedim. Olur da başka yollardan da gececek olursan zaman kaybetmeyim.Su anki fikirlerine, inanclarina sonradan öküz filan diyecek, kiraati asereye tukureyim filan diyecek, unutmaya calisacaksan, yumuşak bir geçiş olsun, bu kadarına aydinlanmak isterken kalbim dayanmaz. Ama değişim suç değil yanlış anlaşılmasın. Senin ki ki absurd o bakimdan. Neyse seni daha fazla yormayim dahi insan, ölümü gör, ama aptalligina doyma emi :)

      Sil
    23. güzel kardeşim okumadığımızı nerden biliyorsun. büyük bildiğimiz insanlara güvenerek bu delinin zırvalıklarını okuyabilmek için defalarca okuduk eserlerini. her seferinde arap tanrısının yüce muhtemel müceddidinin şanına b.k sürmeyelim deyu kendi aklımızdan şüphe ettik. yani peygamberi ne ki müceddidi ne olsun artık bu düzeye ulaştık tanrıya hamıd olsun. ama mesela muhammet dini temelli bir nevi kominist krallık kurmak için faaliyet göstermiş ennihayetinde bunu anlayabiliyoruz. tıpkı bunun gibi bu sait denen herifin de bi olayı var. ittihat ve terakkide takılıyor, aşiret agası veliahtı falan bu herif var bi şeyler yani. sahifelerce duyar kasmanız bir şey anlatmıyor. ki o kastığınız duyarı da saygı duyarak okuduğumuz oluyor. ama sizin propagandanız hiç mi bitmeyecek.

      Sil
    24. Geldi yine "La ilahe" delisi, parazit gibi girdi araya, bu ikisi birbirinin dengi zaten iki uçta iki ahmak sohbet etsinler ben çekiliyorum aradan. Uğraşamam sizlerin cehaletiyle, anlatıyorsun yine aynı yere dönüyoruz.

      Sil
    25. neyse ki azalıyorsunuz. dümen devam etsin diye sürdürdüğünüz zavallı propagandanızın da sonu geliyor. insanlar sizin gibi parazitlerden kurtulunca iyileşecekler. tıpkı bu platformda olan gibi. son bir kaç ayda bütün yorumları nurcu zırvalıkları ile doldurdunuz. yoğun bir propaganda görevi almışsınızdır belki. zira insan durduk yere bu kadar yapay metinler yazamaz. yazdıkların arasında tek sahici metin heralde hakaret etme girişimi denebilecek acınası sözce yumrusudur. esenlikler.

      Sil
  4. Kişilerin beyanlarını samimi veya doğru bulup bulmamak okuyana ait bir mesele, değiştirmeye de zorlayamayacağımıza göre bir yerden sonra savunmak anlamsız ve zaman kaybı oluyor ama insafı olanlar için yorumlarda değinilen mevzularda müellif de birşeyler söylemiş paylaşmak isterim. İnsafı olanlar, zannın çoğundan kaçınabilenler için..

    YanıtlaSil
  5. Abartma eğilimi hakkında : [Risale-i Nur talebelerinden bir kısım kardeşlerimin, benim haddimin çok fevkinde hüsnüzanlarını ve ifratlarını tadil etmek için ihtar edilen bir muhaveredir.]
    Bundan kırk elli sene evvel, büyük kardeşim Molla Abdullah (rahmetullahi aleyh) ile bir muhaveremi hikâye ediyorum.
    O merhum kardeşim, evliya-i azimeden olan Hazret-i Ziyaeddin’nin (k.s.) has müridi idi. Ehl-i tarikatça, mürşidinin hakkında müfritane muhabbet ve hüsnüzan etse de makbul gördükleri için, o merhum kardeşim dedi ki:
    "Hazret-i Ziyaeddin bütün ulûmu biliyor. Kâinatta, kutb-u âzam gibi herşeye ıttılâı var." Beni onunla raptetmek için çok harika makamlarını beyan etti.
    Ben de o kardeşime dedim ki: "Sen mübalâğa ediyorsun. Ben onu görsem, çok meselelerde ilzam edebilirim. Hem sen benim kadar onu hakikî sevmiyorsun. Çünkü kâinattaki ulûmları bilir bir kutb-u âzam suretinde tahayyül ettiğin bir Ziyaeddin’i seversin. Yani o ünvanla bağlısın, muhabbet edersin.
    Eğer perde-i gayb açılsa, hakikati görünse, senin muhabbetin ya zâil olur veyahut dörtten birisine iner. Fakat ben, o zât-ı mübâreki senin gibi pek ciddi severim, takdir ederim. Çünkü, Sünnet-i Seniye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana halis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir. Şahsî makamı ne olursa olsun, bu hizmeti için ruhumu ona feda ederim. Perde açılsa ve hakikî makamı görünse, değil geri çekilmek, vazgeçmek, muhabbette noksan olmak, bilâkis daha ziyade hürmet ve takdirle bağlanacağım. Demek ben hakikî bir Ziyaeddin’i, sen de hayalî bir Ziyaeddin’i seversin."
    Benim o kardeşim insaflı ve müdakkik bir âlim olduğu için, benim nokta-i nazarımı kabul edip takdir etti.
    Ey Risale-i Nur’un kıymettar talebeleri ve benden daha bahtiyar ve fedakar kardeşlerim,
    Şahsiyetim itibarıyla sizin ziyade hüsnüzannınız belki size zarar vermez; fakat sizin gibi hakikatbin zatlar vazifeye, hizmete bakıp, o noktada bakmalısınız. Perde açılsa, benim baştan aşağıya kadar kusuratla âlûde mahiyetim görünse, bana acıyacaksınız. Sizi kardeşliğimden kaçırmamak, pişman etmemek için şahsiyetime karşı haddimin pek fevkinde tasavvur ettiğiniz makamlara irtibatınızı bağlamayınız.
    Ben size nispeten kardeşim; mürşidlik haddim değil. Üstad da değilim, belki ders arkadaşıyım. Ben sizin, kusuratıma karşı şefkatkârâne dua ve himmetlerinize muhtacım. Benden himmet beklemeniz değil, bana himmet etmenize istihkakım var.

    YanıtlaSil
  6. Güce ulaşma mevzuunda: Denilmiş: "Niçin siyasetten çekildin, hiç yanaşmıyorsun?"
    Elcevap: Dokuz on sene evveldeki Eski Said, bir miktar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk (şüpheli) ve müşkülâtlı ve bana nisbeten fuzuliyâne, hem en lüzumlu hizmete mâni ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık; ve bilmeyerek ecnebî parmağına âlet olmak ihtimali var. Hem siyasete giren, ya muvafık olur veya muhalif olur. Eğer muvafık olsa, madem memur ve mebus değilim; o halde siyasetçilik bana fuzulî ve mâlâyâni bir ¸şeydir. Bana ihtiyaç yok ki beyhude karışayım. Eğer muhalif siyasete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım. Eğer fikirle olsa, bana ihtiyaç yok. Çünkü mesâil tavazzuh (açıkça ortaya konmuş) etmiş; herkes benim gibi bilir. Beyhude çene çalmak mânâsızdır. Eğer kuvvetle ve hadise çıkarmakla muhalefet etsem, husulü (olması) meşkûk bir maksat için binler günaha girmek ihtimali var; birinin yüzünden çoklar belâya düşer. Hem on ihtimalden bir iki ihtimale binaen günahlara girmek, masumları günaha atmak vicdanım kabul etmiyor diye, Eski Said, sigara ile beraber gazeteleri ve siyaseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyasiyeyi terk etti. Buna katî şahit, o vakitten beri, sekiz senedir birtek gazete ne okudum ve ne dinledim. Okuduğumu ve dinlediğimi, biri çıksın, söylesin. Halbuki, sekiz sene evvel, günde belki sekiz gazete Eski Said okuyordu. Hem beş senedir bütün dikkatle benim halime nezaret ediliyor. Siyasetvâri bir tereşşuh gören söylesin. Halbuki, benim gibi asabî ve (arapça ifade kopyalanamadı) düsturuyla, en büyük hileyi hilesizlikte bulan pervâsız, alâkasız bir insanın, değil sekiz sene, sekiz gün bir fikri gizli kalmaz. Siyasete iştahı ve arzusu olsaydı, tetkikata, taharriyâta lüzum bırakmayarak, top güllesi gibi sadâ verecekti.

    YanıtlaSil
  7. Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, binler haysiyet ve şerefimi bu vatandaki biçarelerin istirahatine ve onlardan belaların def’ine feda etmek için bana bir halet-i ruhiyeyi ihsan eylemiş ki, ben de, onların yaptığı ve niyetinde bulundukları tahkirat ve ihanetlere karşı tahammüle karar vermişim. Bu milletin asayişine, hususan masum çocukların ve muhterem ihtiyarların ve biçare hastaların ve fakirlerin dünyevi istirahatlerine ve uhrevi saadetlerine binler hayatımı ve binler şerefimi feda etmeye hazırım. Metnin tamamına linkten ulaşılabilir: http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/heyet-i-vekileye-ve-millet-vekilleri-riyasetine-cuz-i-fakat-ehemmiyetli/29

    YanıtlaSil
  8. Yorumlara boğup fazla yer işgal ederek okuyanları rahatsız etmeyin. Aşağıdaki arama motoruna şialar veya ehl-i sünnet yazıp müellifin bu iki mezhebe bakış açısına bakılabilir: http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama

    YanıtlaSil
  9. Rahmân-ı Rahîm olan Allah’ın, Furkan-ı Hakîmi Arş-ı Azîmden üzerine indirdiği zât olan Efendimiz Muhammed’e (a.s.m.) ümmetinin iyilikleri adedince milyon salât ve milyon selâm olsun.
    Risâletini İncil, Tevrat ve Zebûr’un müjdelediği; nübüvvetini doğduğundan hemen önce ve doğumu ânında meydana gelen hârikulâde hallerin, cinnî hâtiflerin, insanlardan evliyâ ve kâhinlerin haber verdiği; işaretiyle ayın ikiye bölündüğü Efendimiz Muhammed’e (a.s.m.) ümmetinin alıp verdiği nefesler sayısınca milyon salât ve milyon selâm olsun.
    Çağırmasıyla, ağaçların, yanına geldiği, duâsıyla yağmurun süratle yağdığı, bulutun sıcaktan korumak için başında gölge yaptığı, bir kilelik yiyeceğinden yüzlerce insanın doyduğu, parmakları arasından suyun üç defa Kevser gibi aktığı; Allah’ın kertenkeleyi, ceylanı, kuru hurma direğini, koyun paçasını, deveyi, dağı, taşı ve çakıl taşlarını onun için konuşturduğu; Mi’racın ve, "Göz ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı" (Necm Sûresi: 17.) âyetinin sahibi Efendimiz ve şefaatçimiz Muhammed’e, (a.s.m.) ilk indiği andan itibâren Kıyâmete kadar Kur’ân’ın, her okuyanın okuduğunda hava dalgalarının aynalarında Allah’ın izni ile temessül eden her kelimesindeki her harfi sayısınca salât ve selâm olsun. Bu salâvâtların herbirisi hürmetine bizi bağışla, bize merhamet et, ey İlâhımız! âmin.
    Yine onlarca metin alıntı yapılabilir risale i nurlardan, bir tanesini paylaşmış oldum. Nasıl bir sui zan, nasıl bir akıl yürütme ki birisi demiş peygamber olarak görürler vs. Aklına şaşayım mı demek gerek, kale alıp cevap mı vermek gerek karar veremedim. Bozuk plak gibi sevenleri habire bunları okusun, konuşsun okudukları eserler Allah desin, Kur'an desin, Efendimiz desin bu insanların bundan anladıkları oluşturdukları inançları Said Nursi ve kitapları olsun. Olur mu olur, olmuş mu hayır! en makul eleştiri kapalılık, tekduzelik, başkalarından istifade etmeme edememe vs olabilir o ayrı bir başlıkta konuşulabilir.

    YanıtlaSil
  10. Hem iyi hem art niyetli olarak gündeme gelen yazdırılma bahsi hakkında aşağıdaki linke ve altındaki diğer ilişkili, benzer içeriklere bakılabilir. https://sorularlarisale.com/bediuzzaman-said-nursinin-bana-yazdirildi-demesi-sirk-midir

    YanıtlaSil
  11. Robert Johnson diye siyahi meşhur bir gitarist varmış, efsaneye göre ruhunu şeytana satmış, şeytan da ona gitarının akordunu değiştirip vermiş. Kıssadan hisse benliğini, ruhunu Allah a veren Yunus, Mevlana, Gazali, Said vb lerinin ... çalıp söyledikleri başkalarına benzer mi? En başta enbiyalar referans olmak üzere herkes kabına, nasibine, kabiliyetine vs göre hakikatten bahsediyor. Bunlardan birini beğenmek, tercih etmek, referans almak ve Kur'an ve Hz Peygamber in koymuş olduğu ölçülere göre tartmak, çek etmek kişilere kalmış.

    YanıtlaSil
  12. Sıradışı bir hayat yaşamış İngiliz bir akademisyen. Bir dönem kominist-ateist, sonrasında müslüman, bir dönem siyasal İslamcı (devrimci), uzun süredir ise merak ve arzu ile risale-i nurlar ile meşgul Müslümanlığı seçmiş bir batılı ile röportaj. Tavsiye edilir, iyi veya art niyetli eleştirileri belki ortadan kaldırmaz ama en azından bu nurcu "tayfasında" güzel olan birşey varsa onu gösterebilir. https://www.zaferdergisi.com/makale/14109-la-ilahe-illallah-neyi-ifade-ediyor-prof-dr-colin-turnerin-ilginc-bir-hatirasi.html

    YanıtlaSil
  13. Adı geçenin bence okunmaya değer diğer bir söyleşisi: https://www.koprudergisi.com/yaz-1998/bir-iman-inkilabi-olarak-risale-i-nur/

    YanıtlaSil
  14. Saitinize ayrı fetullahınıza ayrı tüküreyim. Saite fetullaha gelene kadar elinizdeki, kitab diye okuduğunuz "asım kıraati"ni bir halledin. Elinizdeki kuran-ı kerim kitab değil, kıraat. Bir de bu kıraate bakıp cifir ebced bakmaya çalışan cahillerin başında da sait geliyor. Ne kadar komik. Herif daha elindekinin kitab olmadığının farkında bile değil ama aklınca cifir ebced saçmalamış durmuş. Kuran-ı Kerimi kehanet veya büyü kitabı gibi görmesine mi kızalım yoksa elindekinin kitab olmadığını bilemeyecek kadar cahil olmasına mı bilemedim.

    YanıtlaSil
  15. Kur’ân;

    • bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla Allah’ın kelâmıdır;
    • hem bütün mevcudatın İlâhı ünvanıyla Allah’ın fermanıdır;
    • hem bütün semâvât ve arzın Hâlıkı namına bir hitaptır;
    • hem rububiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir;
    • hem saltanat-ı âmme-i Sübhâniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir;
    • hem rahmet-i vâsia-i muhîta nokta-i nazarında bir defter-i iltifâtât-ı Rahmâniyedir;
    • hem Ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır;
    • hem İsm-i Âzamın muhitinden nüzul ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddestir.

    Ve şu sırdandır ki, “Kelâmullah” ünvanı, kemâl-i liyakatle Kur’ân’a verilmiş ve daima da veriliyor.

    YanıtlaSil
  16. Kur’ân;
    • şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi,
    • ve âyât-ı tekvîniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi,
    • ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,
    • ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşafı,
    • ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikin miftahı,..
    • ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı,
    • ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifâtât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazinesi,
    • ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi,
    • ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası,
    • ve Zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, burhan-ı kàtıı, tercüman-ı sâtıı,
    • ve şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi,
    • ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası,
    • ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi,
    • ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi,
    • ve insana hem bir kitab-ı şeriat,
    • hem bir kitab-ı dua,
    • hem bir kitab-ı hikmet,
    • hem bir kitab-ı ubûdiyet,
    • hem bir kitab-ı emir ve davet,
    • hem bir kitab-ı zikir,
    • hem bir kitab-ı fikir,
    • hem bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi’
    bir kitab-ı mukaddestir.

    YanıtlaSil
  17. İnsaf be tükürüğünde boğul diyeceğim olmayacak. Allah insaf versin. Böyle kinle, adavetle, taassupla, hiç bir iyi niyet veya doğruluk aramadan, bu uğurda nefsine ,ağzına hoş gelen her seyi söyleyerek , arada çarpıtarak, arada mübalağa ederek devam insaallah. Zaten adalet, insaf dediğin budur karşısında olduğun görüşe karşı. Kıraat kıraat deyip okudukları gırtlağından aşağı inmiş olsa insan, aynı görüşleri edebiyle soylemesini de bilir. Edepsiz ilim olur mu, olur niye olmasın dimi?

    YanıtlaSil
  18. Cifir ebced hesaplamaları hakkında daha detaylı bir link. Mühim bir mesele değil ama meraklısı okusun:https://sorularlarisale.com/bediuzzamanin-eserlerinde-cifir-hesabi-ile-elde-ettigi-birtakim-tevafuklar-vardir-birileri-bu-tevafuklarin-zorlamali-ve

    YanıtlaSil