Header Ads Widget

test banner

Bir Oksimoron Olarak Eğitim- 1

İnsanların yaptığı yanlışlıklara yönelik zaman zaman söylenir “bunlar hep eğitimsizlikten işte”, “eğitim şart!”. Bu söylemler, o eleştirdiği konulardaki yanlışların sebebinin bilgi eksikliğinden olduğu tezini savunur. Problemi anlamış, teşhisi koymuşuzdur: eğitimsizlik. Artık bilinmeyen bir şeyi bilinir kılmışızdır. Bilinmeyenden korkar insan. Bilinir olduğu için mutluluk hormonu salgılayabiliriz! Peki gerçekten sorunlar eğitimsizlikten, bilgisizlikten mi kaynaklanır? Eğitim ile sorunlar çözülür mü? Bu yazıda bu soruların cevabını irdeleyecegim.

İlk olarak, insanlar bir konuda bilgili ve eğitimli de olsa, o konuda yanlış yapabilirler. Eğitimli olmak bunun önüne geçmek için yeterli olmayabilir. Sadece eğitimle bir sorunun ortadan kaldırılabileceğini düşünmek, rasyonel secim teorisine (rational choice theory) inanmak demektir. Rasyonel secim yaklaşımı, insanların akıllarıyla hareket edeceğini ve akılcı bir bireyin en faydalı seçeneği tercih edeceğini varsayar. İnsanların bilgisinin artınca doğru olanı seçmesini beklemenin, buna paralel bir inanış düşünüyorum. Böyle bir yaklaşım eksiktir, kusurludur. Çünkü insan bildiği halde yanlışı tercih edebilir. Biliyor olması yanlış yapmasını engellemeyebilir. Birkaç örnekle bunu açmak istiyorum.

Türkiye’de Kuran’ı Kerim’i anlamadan Arapçasını okuyan birisinin, Kur’an’daki emirler ile çelişen hareketi görüldüğünde “okuduğunu anlasa, çok farklı olurdu, böyle yapmazdı!” denildiğini duymuşuzdur. Halbuki Araplar Kur’an’da yazılanları kelime anlamı olarak anlıyorlar. Ama Arapların anlayabiliyor olması onları bariz çelişen noktalarda yanlış yapmaktan uzak tutmuyor. Dahası, Kuran’ı derinlemesine yorumlayan İslam alimlerinden de kasıtlı bir şekilde okuduğunun aksini yapan örneklerin sayısı az değildir. Ulema-i su (kötü alimler) tabiri, bu alimleri tanımlamak için türetilmiş bir terimdir. Türkiye’deki Müslümanlar için de “anlasalardı yapmazlardı” tezi naif bir söylem olmaktan öteye gitmez.

Bir başka örnek: doğu ve güney Afrika ülkelerinde AİDS hastalığı çok yaygındır. ABD’li uzmanlar bu insanların AİDS konusunda eğitimsiz oldukları için bu kadar yaygın olduğunu düşünüp, bu sorunun eğitim ile çözülebileceği kanaati ile harekete geçiyorlar. Afrika’ya gidip halk eğitim merkezlerinde AİDS hastalığının nasıl bulaştığına dair eğitimler veriyorlar. Ama bu eğitimlerin AİDS salgını ile mücadeleye kayda değer bir katkısı olmuyor. Sonra problemin sadece eğitim ile çözmekten çok daha karmaşık olduğunu fark edip başka etmenleri aramaya koyuluyorlar. Sonuç olarak, bilgi eksikliği tezi AİDS salgınını açıklamak için yeterli olmuyor. İnsanlar nasıl bulaştığını bildikleri halde virüsü kapmaya devam ediyorlar. Sonuç olarak, “işte bunlar hep eğitimsizlikten” değil.

Sorunların temel sebebini eğitim eksikliği olarak görme hatası akademide de geniş kitlelerce yapılabiliyor. Mesela, Eğitimde İnsan Kaynakları Teorisi (Human Capital Theory of Education), işsizliğin kaynağının bilgi ve yetenek eksikliği (skill gap) olduğunu iddia eder. Bir örnekle açıklayacak olursam, ortada oturmak için sandalye var ama oturacak kabiliyette insanlar yoktur. Bu yüzden eğitime yatırım yapılmalı, insanları o sandalyelere oturacak kabiliyetler kazandırmalıyız der. Bu teoriye göre işsizlik ve fakirlik sorununu çözmek için insanların okuryazarlık oranı artırılmalı, eğitim seviyesi yükseltilmelidir. Aslında bu yaklaşıma yüzeysel bakınca bir sorun yok gibi görülse de eksik bir yaklaşımdır. Eksikliğin ne olduğunu Türkiye'nin son yıllarını tecrübe etmiş birçok kişi kolayca anlayacaktır: güç dinamiklerinin hesap edilmesi. Ekonomik sorunlar politik sorunlarla iç içedir. Fakirlik sadece insanların eğitim seviyesi artırılarak çözülemez. Örnek olarak, hayatını eğitime adamış akademisyenlerin KHK ile işten atılıp ekonomik sorunlar yaşıyor olmasının sebebi, takdir edersiniz ki, düşük eğitim seviyesi değildir. Türkiye’de binlerce üniversite mezunu insanların işsiz olmasının sebebi, bu insanların eğitimsiz olması değildir. Bir grup insanın ülkenin kaynaklarına çöküp, ülkenin kaynaklarını babasının malı gibi harcaması, hukukun ayaklar altına alınması gibi büyük problemler varken çözümü eğitimde görmek makul bir bakış açısı değildir. Binlerce insan bir anda eğitimsiz kaldığı için KHK ile işlerini kaybetmediler. Bu insanların ekonomik problemleri eğitimsizlikten kaynaklanmıyor. Fakirlik, diktatörlük gibi çok kapsamlı problemlerin çözümünde elbette eğitim büyük bir rol oynayacaktır. Ama sadece eğitime tüm yükü yüklemek hayalperestlik olur.

Şunu da ifade etmek isterim, bilgi eksikliği veya eğitimsizlik problemlerin parçası olabilir. Hatta, bazen insanların tek sorun bilgi eksikliği olabilir. Bir bilgiyi öğrenince doğrudan o sorunun çözüldüğü durumlar olabilir. Bu yaklaşım özellikle teknik konular için doğrudur diye düşünüyorum. Ama toplumsal, ekonomik veya ahlaki bir sorunun kaynağını sadece eğitimsizlik olarak görmek, sorunu çok basite indirgemek olur. Gerçekçi bir tutum değildir.

İstatistiklere göre daha fazla eğitim genelde daha fazla kazanç demektir. ABD’de üniversite mezunu birisi, lise mezununa göre yıllık 20.000$ daha fazla kazanır. İnsanlar alabildiği en yüksek eğitimi almalı. Bence öğrenme yaşam boyu olmalıdır, hiç bitmemelidir. Bilhassa günümüzde online derslerle, youtube sayesinde çok teknik konuları bile kendi kendine öğrenmek mümkün. Öğrenme sürecinin sürekli içinde olmalı bir insan. Efendimiz (sav) buyurmuşlar, “Ya ilmi öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen ya da bunları seven ol. Fakat sakın beşincisi olma helak olursun." Her yaşta, sürekli, bir şekilde kendini eğitmeli insan. Ama diğer yandan, aklımızda tutalım, sorunların tek sebebini bilgi eksikliği veya eğitimsizlik olarak görmek bir çeşit oksimoron hormonu alıp, gerçeklerden uzaklaşıp, kendimizi naifçe, toy bir şekilde kandırmak olur.
------------------------------------------------------------------------------------
Bu yazıyı burada noktalıyorum. Olumlu olumsuz yorumlarınızı ve fikirlerini paylaşırsanız, fikir alışverişinden mutluluk duyarım.

Bazen sorun eğitimsizlik değil, bizzat alınmış olunan eğitimin ta kendisi olabilir. İkinci kısımda eğitimin bu yönlendirici (manipulatif veya demokratik) doğasını irdeleyeceğim.

Enes Gökçe
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

1 Yorumlar