Header Ads Widget

test banner

Zübüklük Kurumsallaşınca


Aziz Nesin’in “Zübük”ü bir roman karakterinden fazlasıdır. Bu topraklarda, dinin, ahlakın, vatan sevgisinin, kardeşliğin ve mağduriyetin arkasına saklanarak kendine yol açanların ortak adıdır aslında Zübük.

Bugün hâlâ kimi cemaatlerin içinden çıkmış, artık sadece kendi varlığını sürdürmeyi hedefleyen mahrem kliklerin tavırlarına bakınca, ister istemez aklımıza Zübük gelir. Çünkü ortada artık bireysel değil, kurumsallaşmış bir zübüklük hali vardır.

Zübük Kimdir?

Zübük, sözde dindardır, ama dini çıkarı için kullanır. Herkesin önünde ahlaktan, vicdandan bahseder; arkada ise yalan, dolan ve üçkâğıt döner. Zübük, konuşmayı çok sever. Lafa gelince mangalda kül bırakmaz ama iş yapmaya, hesap vermeye gelince ortadan kaybolur.

Aziz Nesin bu karakteri yazarken aslında yalnızca bir adamı değil, bir zihniyeti tarif etmiştir. Bu zihniyet, halkın iyi niyetini, inancını, güvenini kendi küçük çıkarlarına tahvil edenlerin ortak ruh halidir.

1980 yapımı Zübük filmi, Kemal Sunal’ın olağanüstü oyunculuğuyla bu zihniyeti ete kemiğe büründürür. İbrahim Zübükzade, halkın içinde sürekli Allah der, kitap der, hizmet der. Yetim hakkından söz eder, halkın gözünde neredeyse “manevi bir kahraman”dır. Ama aslında bütün planı, güce ve ranta ulaşmaktır. Ve filmde en can acıtıcı nokta şudur: Zübük tek başına değildir. O’na inanan, destek veren, sorgulamayan bir kalabalık vardır.

Mahrem Yapılar: Zübüklüğün Örgütlü Hali

Geçmişte dini niyetlerle yola çıkmış bazı yapılar, zaman içinde kendi içlerinde farklı bir rotaya sapmıştır. Bugün bu çevreler içinde “mahrem yapı” olarak adlandırılan kliklerin, görünüşte hizmet, gerçekte ise sadece kontrol, güç ve mutlak itaat peşinde olduğu açıktır.

Tıpkı Zübük gibi, bu yapı da: Sözde maneviyatı temsil eder, ama içi çıkarla doludur. Dışarıya şeffaf ve temiz görünür, içeride ise kapalı devre işler. Duyguları kullanır, sorguyu bastırır. Mağdur rolüyle sempati toplar, ama mağduriyet üretir.

Bu tür klikler artık bir cemaatten değil, bir çıkar mekanizmasından ibarettir. Ve asıl tehlike de buradadır.

Neden Hâlâ Kanıyoruz?

Çünkü bu toplumda hâlâ Zübük gibi konuşanlara inanmaya hazır bir kitle var. Din üzerinden konuşunca sorgulayamıyoruz. Ahlaklı görünene güveniyoruz. “Abidir, büyüktür, doğrusunu bilir” diyerek aklımızı devre dışı bırakıyoruz. İşte Zübük’ün beslendiği yer tam da burasıdır: Sorgulamayan zihinler, kutsallarla paketlenmiş yalanlara kapı aralar.

Zübüklüğe Karşı Ne Yapmalı?

Bu topraklarda zübüklük bitmez ama etkisini azaltmak bizim elimizde. Her “dindarım” diyene değil, nasıl yaşadığına bakmak gerek. Her “hizmet” söylemine değil, kimin işine yaradığını sormak gerek. Her “mağdurum” diyenin hikâyesine değil, arkasında kimleri mağdur ettiğine odaklanmak gerek. Ve en önemlisi: Şeffaflık, hesap verebilirlik ve eleştiri kültürünü içselleştirmek gerek.

Zübük Değişir, Zihniyet Kalır

Zübük tipi her dönemde başka kılıklarla karşımıza çıkar: Bazen politikacı olur, bazen cemaatçi, bazen kanaat önderi. Ama taktik hep aynıdır: “Halk neye inanmak istiyorsa onu söyle, sonra işine bak.” Bugün “mahrem” diye adlandırılan yapılar, işte bu zihniyetin örgütlü ve taktiksel versiyonudur. Zübüklüğe karşı en güçlü silahımız, ne tokat ne mahkeme kararıdır.

En büyük savunma mekanizmamız:

Aklı açmak, gözümüzü açık tutmak ve her şeyi sorgulamaktır.

-Selim Nadir

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

0 Yorumlar