Header Ads Widget

test banner

Cemaat-FETÖ İlişkisine Türkiye Penceresinden Bir Bakış


Gökhan Bacık’ın tespitleri her kesimden çok tepki aldı. Bu işten en çok rahatsız olanlar ise hiç şüphesiz Örgütün tepe noktası ve Mahrem yapının oligarkları oldu. Cemaatin yurt dışı yapılanması ile yurt içi yapılanması arasında ciddi farklılıklar söz konusu.   

Yurt dışı yapılanması Gökhan Bacık’ın ifadesiyle, her ne kadar zorluklar yaşasa da bir çoğu düzenlerini kurmuşlar, aynı mağduriyetlerden beslendikleri için bir nevi birbirlerine muhtaç olduklarının bilinci ile hareket ediyorlar.  Körü körüne itaat eden kısım halen daha kayıtsız şartsız üst yönetime biat ediyorlar ve onların sözlerinin dışına çıkmıyorlar. Bir kısmı ise muhalifler arasına katılmış ve yönetim ile mücadele edip diğer kesmi uyarmaya çalışıyorlar. Bu yazıda asıl konumuz  Cemaatin Türkiye’deki yapılanması üzerine olacak.

Cemaatin Türkiye’deki “Tabanı” şu anda ikiye bölünmüş vaziyette.

1. GRUP :

Bunlardan birinci  grup,  başlarına gelenlerin sorumluluklarının Cemaatin Tepesi ve Mahrem yapılanma  olduğunu anlamış durumdalar. Kurdukları çeşitli sosyal medya platformlarında, hukuk platformlarında, KHK platformlarında uğradıkları haksızlıkların giderilmesi için mücadele etmeye veriyorlar. Kendilerini Örgütten ayırma gayreti içindeler, diğer yandan da kendi hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Çoğu emekliye ayrılmış, diğer kısmı  ise, ya kendi işlerini kurmuşlar ya da bir yerlerde çalışmaya başlamışlar. Bir çoğu hapis yatarını bitirmiş, yaş ortalamaları 50’nin üzerinde olan bu grupta, kendi içinde ikiye ayrılmış durumda. Bir kısmı cemaat ile maddi hiç bağları kalmadığı halde,  manevi bağlarını çektikleri sıkıntılara rağmen sürdürmeye devam ediyorlar. Bunlar cemaatten fazla zarar görmemiş kesimi temsil  ediyor. Yaşları 60’ı geçmiş, geçim derdi olmayan emekli olmuş insanlar. Böyle olmamalıydı ama yapacak bir şey yok deyip, kendi hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar.

Diğer kısmı ise Cemaat ile maddi ve manevi bağlarını tamamen koparmış durumdalar. Hatta  bunlar cemaat ile olan  geçmiş bağlarını da  koparmışlar, eski dostlarını rehberlerinden silmişler. Bu grup aynı zamanda cemaatten en ağır darbeyi yemiş grup. Hapis yatmışlar, işlerinden olmuşlar, çoğu varlıklarını kaybetmiş, bir kısmı eşlerinden boşanmış, çocuklarından ayrılmış, bu kesim gerçekten büyük darbe yemiş. Bunların içinde dosyası istinaf aşamasında, Yargıtay sürecinde bekleyenler, infazı onanmış olanlar var. Özellikle bekleme sürecinde olanların bütün gözü kulağı yeni yargı paketinde. Olası Af Kanunundan çıkacak iyi bir haberle en azından özgürlüklerini kazanma derdindeler.  Gözlemlerime göre bu kesim Türkiye’deki cemaat tabanının çoğunluğunu temsil ediyor.

Bu grubun; yurt dışından ahkam kesen, kahramanlık hikayeleri ile gaz vermeye çalışan, “biz af istemeyiz, etkin pişmanlık ihanettir” söylemleri ile ortalık karıştıranlara karşı büyük tepkileri var. Devlette çalışmış olanlardan, özellikle Mahrem yapının oyununa geldikleri için büyük pişmanlıklar yaşayanlar var. Kendilerini kullanılmış hissedenler çoğunlukta. Zaten bunların  bir kısmı  Etkin Pişmanlıktan faydalananlar. Yurt dışındaki Cemaatin Tepesi ve Mahremler tarafından bunlar tukaka ilan edilmiş ve Etkin Pişmanlıktan yararlandıkları için hain gözüyle bakılmaktadır. Bunlar üzerinden planlı bir şekilde Cemaatin aşağıda bahsedeceğim ikinci grubuna baskı yapılmaya devam edilmektedir.  “Eğer Etkin Pişmanlık yaparsanız hem dünyanızı hem de ahiretinizi kaybedersiniz”, “Hamlar ve Haslar ayrılıyor, Etkin Pişmanlık yapanlar Hamdı onlar kaybedenlerden oldular” Sizlerde kaybedenlerden olmak istemiyorsanız sakın böyle bir şeye kalkışmayın türünden psikolojik harp taktikleri uygulanmaktadır. Bu söylemleri kullanan Yurt Dışındaki Mahrem Yapının büyük çoğunluğunun  hapisten çıkmaları ve ardından yurt dışına kaçmalarının nedeni ise “bizzat kendilerinin” Etkin Pişmanlıktan yararlanarak çıkmış olmalarıdır.

Yukarıdaki grubun büyük çoğunluğu Mahrem Yapının kendi iyi niyetlerini kullandığını, Allah Rızası için yaptıkları güzel şeylerden oluşan gücü devleti ele geçirmek için kullandıklarını düşünüyorlar. Kendilerinin masum olduklarını ama bir takım oyunlara alet oldukları konusunda yukarıları sorguluyorlar.

2. GRUP

İkinci grup ise bunların ekserisi 40 yaşın altında, mahkemeleri devam eden, Devlet tarafından sürekli yapılan operasyonlarda, para taşırken, yardım yaparken, yurt dışından kendilerine verilen yeni haberleşme programlarını kullanırken, yeniden evlerde örgütlenme çalışması yaparken yakalananlalar. Bunların özellikle genç kesimi oluşturması dikkat çekici. Yurt dışından ekonomik olarak desteklenen ve beslenen kesim bu grup.  Bu gruptakiler ekonomik olarak dışarıdan desteklendiği için para alan emir alır, hükmü uyarınca asıl kullanılanlar. Yurt dışından bütün parasal yardımlar bu gruba yapılıyor.  Yardımların bir kısmı devlete ihbar edilerek yakalanması sağlanıyor. Böylece “bakın biz yardım gönderiyoruz ama zalim devlet paralara el koyuyor” mesajı vererek safları sık tutma taktiği uyguluyorlar.

Gülen’in ölümü öncesine kadar bu kesim, Gülen’den geldiği söylenen notlar ile motive ediliyorlardı. Bunlar Gülen’in Türkiye’ye bir Kahraman olarak döneceği, özlenen ve beklenen günlerin geleceği hayalleri ile besleniyorlardı. Hatta Gülen'in Türkiye’ye bir kahraman olarak dönmesinin ardından, milyonlarca insan ile birlikte Veda Haccı yapacağına inandırılmışlardı.

Gülen’in ölümü ile bu kesim Türkiye’de büyük bir boşluğa düştüler, hayalleri yıkıldı. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Bu durum tepelerde endişeye neden oldu ve hızlı bir şekilde  yeni stratejiler oluşturuldu. Yeni durum çok geçmeden haberleşme araçları,  sosyal medya üzerinden tabana yayıldı. Gülen’in ölümü aslında Mehdinin gelişinin kapısını açıyordu! “Hocaefendi vazifesini tamamlamış! ve Mehdi’nin gelmesi için, ona yol açmak için gitmişti.” Bu strateji ile hemen boşluklar dolduruldu. Bu kesim içinde öylesine inanmış ve mankurtlaşmış olanlar var ki, bunlar 20 defa hapse girip çıksalar fikirlerinde zerre değişiklik olmayacak kadar körü körüne bağlılar. Başlarına gelenlerin Allah katında makamlarının yükselmesi için olduğunu, Sahabelerin kendilerinden çok daha büyük sıkıntılara sabrettiklerini zulme karşı ne kadar direnirsek o kadar büyük sevap kazanacaklarını ve Cennete makamlarının yükseleceklerine inandırılmışlar. 

Tepe noktası tarafından en çok kullanılan grupta zaten bunlar. Mahrem yapının halen daha devlet içerisinde bulunan, özellikle AKP kadrolarından yerleşmiş olanları tarafından;  körü körüne inandırılmış olanların isimleri emniyet güçlerine verilerek bunların yakalanması ile yeni mağduriyetler oluşturulmakta. Örgüt gazetecileri eliyle bunlar işlenerek cemaatin daha sıkı bir şekilde kenetlenmesi sağlanmaktadır.  Türkiye’de yapılan operasyonlarda yakalananların büyük çoğunluğu Mahrem yapının yönlendirmesi ile olmaktadır. Yapılan operasyonları iki tarafta kendileri için malzeme olarak kullanmaktadır. Bir yanda Bakan,  “operasyonlarımız son hızla devam ediyor, FETÖ’ye göz açtırmıyoruz” diyerek yukarılara mesaj verirken, diğer yanda, “Zalim devletin zulmü bitmiyor, masumlar için gönderdiğimiz paralara el koyuyorlar, üniversite öğrencilerini, gencecik suçsuz yavruları hapse atıyorlar” diyerek tabanı bir arada tutmaya çalışıyorlar. Sonuçta bu işten asıl zarar görenler körü körüne inanmış bu kesim.

Türkiye’de dağılan yapıyı toparlamak için Örgütün tepe noktası sürekli yeni stratejiler geliştirmeye çalışmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden birisi kıyıda köşede kalmış, unutulmuş özellikle de Askeri öğrenci ailelerine ulaşılmaya çalışılmakta. Bunlara para yardımı teklifi yapılarak, kendi yanlarına çekme çalışmaları yapmaktalar. Böylece önümüzdeki günlerde kullandıkları mağduriyetlerin devam etmesi adına farklı ve yeni isimlerin ihbar edilerek yeni operasyonlar yapılmasını sağlamaya çalışmaktalar.

Yeni infaz yasası ve Af yasasının gündeme geldiği bu günlerde eğer gerçekten bu yapının Türkiye’deki uzantıları bitirilmek isteniyorsa yapılacak en iyi stratejinin, iyi bir ayrıştırma ile gerçek suçlular ile pişman olanlar ve kandırılanların ayrılması lazımdır.  Sürekli operasyonlar yapılarak gündem oluşturmak körü körüne inanmış genç grubu daha fazla kinlendirmekte ve dağılma sürecine engel olmaktadır. Öncelikle büyük çoğunluğu teşkil eden yukarıda bahsettiğimiz birinci gruba Devletin şefkatli kolları gösterilmelidir.

Özellikle Paralel Devlet yapılanması içinde olan ve ilk fırsatta yurt dışına kaçan Devlet görevlileri halen daha Türkiye’ye dönme ve yönetimi ele geçirme hayalleri ile yanıp tutuşmaktalar. Bunlar her fırsatta sosyal medya üzerinden bu emellerini dile getirmekten, hesap sormaktan zerre imtina etmemektedirler. Bu kişilerin Türkiye’dekiler ile bağlarının koparılması için çıkarılacak olan af yasası kapsamına Yurt dışına çıkmış FETÖ organizasyonu içinde olanlar ve  15 Temmuz operasyonlarında bizzat görev yapanlar  ile  hiçbir suça karışmamış olanlar kesin olarak  ayrılmalıdır. Sonuçta bu ayrım netleşirse zaten kafası karışıklar ve pişmanların cemaati sorgulamaları daha kolay olacak ve Örgüt yurt dışında marjinal hale gelecektir. Aksi takdirde, yapılan operasyonlar, tutuklamalar sonucu oluşan mağduriyetler, Örgütün tepe noktasının iştahını kabartmakta, içeride özellikle gençleri kullanarak emellerine ulaşma hayallerine devam etmektedirler.

-Abdullah Denikul


author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

0 Yorumlar