Header Ads Widget

test banner

Yüz Kuşku Bir Delil Etmez


Analitik felsefenin kurcusu olarak kabul edilen Gottlobb Frege, bir olguyu isimlendirmede anlam ve gönderim (sense and reference) ayrımı yapar. Kanımca bu çok önemlidir. Zira bir şeyin algılarımızdaki anlamı ile gerçekliği farklılık arzedebilir.

Frege der ki: İnsanlar, güneş doğmadan hemen önce gökyüzünde gördükleri parlak yıldıza “Sabah Yıldızı” yine akşam batarken gördüklerine “Akşam yıldızı” derler. Oysa ki gördükleri hep aynı Venüs gezegenidir.

Algısal isimlendirme ile olgusal gerçeklik farklıdır. Sosyal sorunları teşhis ederken de isimlendirme önemlidir. Aksi takdirde aynı sorunlar renk değiştirerek devam eder.

Benim üniversitede okuduğum yıllarda hanım kardeşlerimiz başörtüsüyle okula giremezlerdi. Biz buna karşı çıkar, sokaklarda protesto eylemlerine katılırdık. Bunun ismine o zamanlar “Başörtüsü sorunu” diyorduk. Oysa ki isimlendirme yanlıştı. Bu zulmün adı “Ötekileştirme” idi.

Biz o toplumsal sorunun adını yanlış koyduğumuz için bugün aynı problemin olmadığını zannediyoruz. Oysa ki “ötekileştirme hastalığı" renk değiştirerek hala devam ediyor. Mürteci diyerek ötekileştirme ile çapulcu diyerek aynı zulmü devam ettirmek farklı değildir. Evet isimlendirme önemlidir.

Daha dün ülke uçurumdan döndü. Niçin? Zira devletin en kritik makamları bir dini yapılanmanın emrine veriliyordu. Bu sorun siyasi bir kriz haline gelip infilak edince, adına FETÖ dendi. Oysa ki bu isimlendirme de yanlıştı.

Sorun sadece ismi geçen cemaate devletin teslim edilmesi değildi zira. Temelde yatan sorun, devletin her ideolojiye ve hizibe eşit mesafede olması gerektiğini unutarak tarafgirlik yapmasıydı.

İsimlendirme yanlış olduğu için bugün biz malum sorunun bittiğini sanıyoruz. Nitekim bugün Sağlık Bakanlığı dahil bir çok kurum yine başka başka tarikatların kontrolüne girmeye devam etmekte ve tarikatlerin etkisi Belediyelerin Konferans salonlarına kadar hissedilmektedir.

Sosyal sorunlar veba salgını gibidir. Bir mahallenin karantinaya alınması demek, o virüsün diğer mahalleleri tehdit etmeyeceği anlamına gelmez.Yapılması gereken sosyal hastalıkları doğru isimlendirip o toplumdan kategorik olarak uzaklaştırmaktır. Bunun yolu ise ancak doğru bilgi ile aydınlanarak mümkün olur.

Söze Kur'an'dan bir ayet ile devam edeyim :

"Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur."(İsra, 17/36)

Evet, bilgiye dayalı değil değer yargılarına dayalı değerlendirmeler kitlelerin ezbere konuşmasına sebep olur ve bunun neticesi kaos olur der, Iona Kuçuradi.

Bir bebek ağladığında, onun niçin ağlıyor olduğuna dair çok farklı fikirler öne sürülür. Kimisi babası da küçükken çok ağlardı derken diğerleri kendi sanılarına göre muhtelif fikirler beyan eder.

Bu tartışmalar, onun ayağına bir iğnenin batıyor oluşunu anlamamıza kadar devam eder. Ayağına batanın canını acıttığını gördüğümüzde, doğru bir bilgiden yola çıkan sahih bir değerlendirme yapmış oluruz.

Küçük İskender’in, Boukefal isimli huysuz atı vardı. Biniciler, atın huysuz olduğunu söyler ve ona binmek istemezlerdi. Lakin İskender, atın kendi gölgesinden korktuğunu farketti ve atın başını, güneşe doğru çevirdi ve öyle kullandı.

Küçük İskender iğneyi aradı, buldu ve çözüme ulaştı. Peki bizler iğneyi yani doğru bilgiyi arıyor muyuz?

Oysa ki karar vermeden önce bu bilgilere ulaşmamız gerekmektedir.

Bir kişinin, büyüklerinin yanında ayak ayak üstüne atması neticesinde ona hemen saygısız dememiz mümkün mü ? Zira ayak ayak üstüne atmak bir kültürden diğerine göre değişiklik arzedebilir.

Bir kimse Batı kültüründe babasına gayet saygılı olduğu halde ona ismiyle hitap ediyor olabilir. Lakin biz böyle bir tabloyla karşılaştığımızda bilgiye göre değil, değer yargılarına göre hüküm verdiğimizde yanılmış oluruz.

Her zaman derim trafikte sabırsızca korna çalan ve kuralları çiğneyen birini gördüğünüzde onu hemen yargılamayın. Zira o kimsenin , bu hareketi niçin yaptığını bilmiyoruz. Sosyal olayları değerlendirirken de durum farklı değildir.

Evet, bilgi değil, algı kaynaklı değerlendirmeler toplumların helakine sebeptir. Komplo teorisyenliği hakikatin önündeki en ciddi perdedir. Hakikatten kopan çağımız idrakinin, reel olanı değil sanal olanı tercih etmesi yani bilgiye göre değil zanna göre hareket etmesi ,bugün yaşanan kaosların temel sebebidir.

Oysa ki Kur’an ne güzel der : “Siz ey iman edenler! Zandan şiddetle kaçının! Unutmayın ki zannın bir kısmı ağır bir vebaldir!” (Hucurat: 49:12)

Zannın bir kısmı niçin vebaldir? Çünkü zann çoğu kez isabet etmez. Kör olan birinin hedefini bulması imkansız olmasa da olasılığı düşüktür.

Evet, doğru değerlendirme ancak doğru bilgi ile olur. Aksi takdirde İslamoğlu’nun da dediği gibi algıdaki milimetrik sapmalar, düşüncede metreye aksiyonda kilometreye tekabül eder.

Eskiler "Yüz tavşandan bir at olmaz, yüz kuşku bir delil etmez" derler.

Selam ve dua ile

-Bilgin Erdoğan


author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

0 Yorumlar