Header Ads Widget

test banner

İradem Vicdanıma Galip Geldi

25 yaşında bir genç olarak, 14 yaşında atanmışların ve seçilmişlerin aracılığıyla engellilere hizmet etmeye başladım. 18 yaşıma girince, dönemin Adana Valisi Hüseyin Avni Coş'un tavsiyesiyle, bir gazetede köşe yazarlığı yapmaya başladım. Tek amacım, engelsiz Türkiye'nin inşa edilmesinden ibaretti. Hakkı ve hakikatleri anlatmam, yazmam ve çizmem nedeniyle, Adana'da köşe yazılarımla okurlarıma hitap ettiğim üç gazeteden kovuldum. Yazmış olduğum köşe yazıları, gazetelerin sahipleri tarafından ilgili sitelerden kaldırıldı. Üç gazetenin sahipleri, yazmış olduğum köşe yazılarımı sitelerinden kaldırarak, emeklerimi heba ettiler.

İstanbul'da kapatılan Rota Haber isimli haber sitesinin sahibi Ünal Tanık'ı ziyaret ettiğim esnada bana: "Bir engelli babası olarak, engellilerin seslerini nasıl duyurabilirim?" diye sordu. Kendisine başımdan geçenleri bir bir anlattım. Ünal Tanık bana, Rota Haber sitesinde özgürce yazı yazabileceğimi söyledi. Rota Haber sitesi kapanana kadar, özgür bir şekilde yazdığım yazılar, Ünal Tanık ve editörleri tarafından düzenlenerek yayınlandı. Ünal Tanık ve editörleri tarafından ne bazı sosyal medya paylaşımlarımı silmem istendi, nede köşe yazılarıma müdahale edildi. Köşe yazılarım aracılığıyla okurlarıma hitap ettiğim Rota Haber isimli haber sitesinin kapatılması, şahsımı çok üzdü.

***

Zalimlerle ve uşaklarıyla 6 yıldır mücadele ediyorum

14 Aralık 2013 yılında, bazı Bakan çocuklarına, bürokratlara ve iş insanlarına yönelik, rüşvet ve yolsuzluk operasyonları yapıldı. Operasyonları yapan emniyet mensupları, hakimler ve savcılar paralelci ilan edildiler. Dönemin Başbakan'ı Recep Erdoğan'a, bazı bakanlara ve iş insanlarına ait olduğu iddia edilen yolsuzluk tapeleri, video paylaşım sitelerinde yayınlandı. Bazı AKP'lilerin gerçek yüzlerini kalben görür görmez, onlarla irtibatımı tamamen sonlandırdım.

AKP'liler ile irtibatımı sonlandırmamın ardından, halka açık olan bir çok etkinliğe alınmadım. Halk ile bayramlaşan iktidarın bir Valisi, elimi dahi sıkmadı. Engellilerin sorunlarının çözülmesi adına görüştüğüm bir çok bürokrat, korkudan benimle fotoğraf çekinmedi. Bazı kişiler tarafından dışlandIm ve paralelci ilan edildim. Geçmişte kalp gözümün açık olduğunu söyleyen AKP'li bazı yöneticiler, kalp gözümün kapandığını iddia ettiler. Hatta bir çok kişi tarafından Pensilvania militanı olmakla itham edildim. Kimseyi mutlu etmek gibi bir amacım olmadığı için, hakkımda söylenen kötü sözleri ciddiye almadım. Benim tek amacım, gerçekleri kamuoyunun bilgisine ve ilgisine sunmaktan ibaretti.

***

Darbeciyi traş etmem

15 Temmuz 2016 tarihinde, Türkiye'de kanlı bir kalkışma yaşandı. Bir grup sözde rütbeli tarafından, devletin bazı kurumları bombalandı. Millete ateş edildi, iki harp okulu öğrencisi delici ve kesici aletlerle, bir er ise, uğradığı lincin ardından şehit edildi. 15 Temmuz askeri kalkışma gecesi, 251 vatandaşımız hayatını kaybederken, 2196 kişi yaralandı.

15 Temmuz kalkışma gecesi, can ve mal kayıplarının olmaması için, vatandaşlarımızın evlerinde oturup dua etmeleri adına tweet attım. 20 Temmuz günü öğlene doğru 10 polis tarafından evimde arama yapıldı. Sağlık kontrolümün ardından, Adana İl Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüm. Polisler tarafından emniyetin mutfağına götürüldüm ve orada şahsıma AKP Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'ın sesi dinletildi. Kendilerine tepki göstermemin ardından, beni terörle mücadele şubesinin nezarethanesine götürdüler. Aynı günün gecesi beni sorguya alıp, yine Erdoğan'ın sesini dinlettiler. Polislere: "Bana Erdoğan'ın sesini dinletmeye devam ederseniz, sizlere ifade vermem" dedim. Polisler Erdoğan'ın sesini dinlettikleri makinayı kapattılar. Bazı polisler sorgu esnasında, bana psikolojik işkence yaptılar. Ertesi gün, Adana 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, ev hapsine alındım.

Adana 7. Sulh Ceza Hakimi: "hakkında ev hapsi kararı verdim Cüneyt" deyince, göz yaşlarıma hakim olamadım. Kaçma ve delil karartma şüphemin bulunmamasına ve ağır görme engelimin olmasına rağmen, ayağıma elektronik kelepçe takıldı. Karanlık olan dünyam, dahada karardı. Geçmişte bana: "paralelci" diyen kötü niyetli kişiler, şahsıma: "darbeci, haşhaşi ve terörist" demeye başladılar. Bazı sahte hesaplarının kullanıcıları tarafından, sürekli tehdit ve hakaret mesajları aldım. Ev hapsine alınmam hasebiyle, öğrencisi olduğum özel eğitim kurumuna bile gidemiyordum. Yemeden ve içmeden kesildim. Canımı alması için yaratıcıya yalvarır hale geliyordum.

Adana Denetimli Serbestlik Bürosu görevlilerinin, ayağıma elektronik kelepçe takmaya geldikleri esnada, evime kurmuş oldukları telefondan, Adalet Bakanlığı Elektronik İzleme Merkezi'ni arayarak, saçımı kestirmek için, berbere gitme izni istedim. Görevli: "berbere gidemezsiniz. Berber evinize gelebilir" dedi. Sürekli beni traş eden berber: "Ben darbeciyi traş etmem" dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. "Görmeyen gözlerimle kime kurşun sıktım? Devletimin hangi kurumlarını bombaladım?" diye düşündüm.

***

Teröristi getirdik

1 Şubat 2017 tarihinde, yargılanmamın yapıldığı Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ev hapsim kaldırılarak, hakkımda yurtdışına çıkış yasağı konuldu. 22 Şubat 2017 tarihinde ise, aynı mahkeme tarafından, yalnızca tweet atmam gerekçesiyle, şahsıma Gülen Hareketi Üyeliğinden 6 yıl 3 ay, propagandasından ise 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası verildi. Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda kurulan mahkumiyet hükümlerinin kesinleşmesiyle, tutuklanarak cezaevine konuldum. Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda kurulan mahkumiyet hükümleri neden mi kesinleşti? Yaratıcının seçtiği babamın, istinaf onama tebligatımı bilerek şahsıma haber vermeyerek, Yargıtay'a itiraz sürecini kaçırmama neden olması nedeniyle. Çok merak ediyorum. Kaç baba, evladına böyle bir kötülük yapar? Hep kendi kendime soruyorum. Doğmadan önce yaratıcıya nasıl bir kötülük yaptım ki, beni böyle bir annenin ve babanın evladı olarak dünyaya gönderdi? diye.

Hakkımda kurulan mahkumiyet hükümlerinin kesinleştiğini, çeşitli haber sitelerinden öğrenir öğrenmez, hemen Mersin İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerine teslim oldum. Mersin il Emniyet Müdürlüğünde mülakat isimli bir odaya alınarak, 2 kişinin hakaretlerine ve tehditlerine uğradım. Aynı gün iki polis tarafından adliyeye ve cezaevine götürüldüm. Beni Mersin E Tipi kapalı cezaevine götüren polislerden biri: "teröristi getirdik" dedi. Asker olduğunu öğrendiğim kişi: "Bunun gözleri görmüyor ki. Nasıl terörist osun?" dedi. Haksız ve hukuksuz bir şekilde, iki gün süre ile, adli suçlular ile aynı koğuşlarda tutuldum. Hakkımdaki teröristlik ithamını yazılı olarak kabul etmemin ardından, Gülen Hareketi iddiasıyla yargılanan kişilerin bulundukları koğuşa alındım.

***

Hastalık nedeniyle denilerek, Menemen'e sürgün edildim

Tarsus 2 nolu T Tipi kapalı ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunurken, şahsımın ve vasimin onayı alınmadan, Tarsus Devlet Hastahanesi'ne götürüldüm. Hastahaneye götürüldüğüm esnada, Jandarma devriye rütbelileri tarafından, ilk kez ellerime kelepçe takılmadı. Askerler tarafından tekerlekli sandalyeye oturtularak, doktor doktor gezdirildim. Rütbelilerin insani tavırları, beni ziyadesiyle şaşırttı ve mutlu etti. Nereden bilebilirdim ki, her şeyin bir plan dahilinde yapıldığını. Aynı gün hastahanenin sağlık kurulundan benim için: "R Tipi cezaevinde kalması uygundur diye skandal bir rapor alındı. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün bir tetkik hakiminin "hastalık nedeniyle nakil" başlıklı sevk yazısıyla, Menemen R Tipi Kapalı Cezaevine sürgün edildim.

"Hastalık nedeniyle nakil" başlıklı sevk yazısıyla nakledildiğim Menemen R Tipi kapalı cezaevindede makul taleplerim karşılanmadı. Oradada engelsiz yaşam sürmem sağlanmadı. Oradada engelsizlerin merhametlerine terk edildim.

***

Kör gözleriyle televizyon izleyecekmiş

27 Mart 2018 günü, Menemen R Tipi kapalı cezaevinden, İstanbul Adli Tıp Kurumu'na sevk edildim. 1 gece süre ile, Metris Kapalı Cezaevinde tutuldum. Koğuşun duvarlarına dokuna dokuna, televizyonun ve görevli çağırma butonlarını buldum. Hemen görevli çağırma butonuna bastım. Koğuşuma gelen İnfaz Koruma Memurları, ne istediğimi sordular. Koğuş tuvaletinin hasta bakıcıları tarafından temizlenmesini ve televizyonun kumandasının şahsıma verilmesini istediğimi söyledim. İnfaz Koruma memurları, koğuş tuvaletinin temizlenmeyeceğini ve televizyon kumandasının şahsıma verilmeyeceğini söylediler. İnfaz Koruma Memurları koğuşumdan ayrılırlarken, "kör gözleriyle televizyon izleyecekmiş" dediler.

Ertesi gün götürüldüğüm İstanbul Adli Tıp Kurumunda, yalnızca göz muayenem yapıldı. Yaşadığım hak ihlalleri kurul görevlileri tarafından kayıtlara geçirilmedi. İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun ilgili ihtisas kurulu görevlilerinin, hakkımda vermiş oldukları "her cezaevinde kalması uygundur" raporuna istinaden, 1 kaç ay sonra, eski bulunduğum Tarsus 2 Nolu T Tipi kapalı cezaevine gönderildim.

***

Sizlere yalvarıyorum Mahkeme heyeti

Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda kurulan Gülen Hareketi üyeliği ve propagandası cezalarının kesinleşmesinin ardından, Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesinde Gülen Hareketi üyeliği iddiasıyla şahsıma bir dava daha açıldı. Suçlama aynıydı, tweet atmak. Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan 1. ve 2. duruşmalarımda mahkeme heyetine: "Davanıza bahse konu olan tweetlerimin tamamını hatırlayamıyorum. Hakkımdaki iddianamenin ve mütalaanın kabartma yazılı bir şekilde şahsıma tebliğ edilmemesi ve kabartma yazı araçlarını cezaevine getirtmeme izin verilmemesi nedeniyle, sağlıklı savunma yapamayacağımı ifade ediyorum. Sizlere yalvarıyorum Mahkeme heyeti. Lütfen hakkımdaki iddianameyi ve mütalaayı kabartma yazılı olarak şahsıma tebliğ edin. Sağlıklı savunma yapabilmem adına, kabartma yazı araçlarını kullanabilmem için, cezaevine yazı yazın" dedim. Mahkeme başkanı: "Mahkemelerimizin bu tür hizmetleri yok" dedi. Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesinde doğaçlama savunmalar yaptım ve 3. duruşmanın sonunda beraat ettim.

***

Lütfen başvuruna engelli raporunuda koyalım

Cezaevinde bulunduğum esnada, Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda kurulmuş ve kesinleşmiş olan mahkumiyet hükümlerinin eski haline getirilmesi ve tahliyemin sağlanması için, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi'ne dilekçe yazdık. Daire talebimi reddedip, vermiş oldukları red kararını Yargıtay'a taşıyabileceğimi ifade etti. Hemen Yargıtay'a gecikmiş temyiz başvurusu yaptık. Çok sevdiğim bir koğuş arkadaşım: "başvuruna engelli raporunuda ekleyelim Cüneyt" dedi. Arkadaşıma: "İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun ilgili ihtisas kurulunun görevlileri, hakkımda hiçbir cezaevinde kalamaz raporu vermedi. Anayasa Mahkemesi, Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesinin hakkımda kurduğu mahkumiyet hükümlerinin esasa ve usule uygun yapıldığını iddia ederek, bireysel başvurumu reddetti. İstinaf, kararın eski haline getirilmesi ve tahliye taleplerimi reddetti. Yargıtay mı beni bıraktıracak?" dedim. "Ne olacağı belli olmaz Cüneyt." Lütfen Yargıtay başvuruna engelli raporunu koyalım. Hem ne kaybedersin ki?" dedi. Koğuş arkadaşımın dediğini yapıp, başvuru dilekçemin arasına, engelli raporumu koydum. Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından, gecikmiş temyiz başvurum kabul edildi ve tahliyem sağlandı. Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesi ise, beraatime karar verdi.

***

Bazı mağdurları, Direnişler Meclisinin mensupları sayesinde tanıdım

Şubat 2020'de, Direnişler Meclisinin bir mensubu tarafından arandım. Beni arayan Direnişler Meclisi mensubu, 1 Mart 2020 tarihinde İstanbul barosunda yapılacak olan adalet istiyorum forumuna, şahsımı konuşmacı sıfatıyla davet etti. Bir solcudan davet almak, beni çok mutlu etti.

1 Mart 2020 tarihinde, İstanbul Barosunda yapılan adalet istiyorum forumuna, konuşmacı sıfatıyla katıldım. Orada, Çağdaş Hukukçular Derneği mensuplarının, Grup Yorum üyelerinin ve Mustafa Koçak'ın yaşadığı hak ihlallerini öğrendim. Bu konularla ilgili araştırma yapıp, konuşmamı yaptığım esnada, Gülen Hareketi iddiasıyla yargılananların, ÇHD mensuplarının, Grup Yorum üyelerinin ve Mustafa Koçak'ın yaşadığı hak ihlallerini anlattım. Forumdan bir kaç hafta sonra, yapmış olduğum konuşmanın büyük bir kısmının silindiğini teessürle öğrendim. Ha bir de, Direnişler Meclisine ait olan Bülten isimli dergiye yazdığım yazının da silindiği bilgisini aldım. Belliki birileri her mağdura ve masuma ses olmamı istemiyordu.

1 Mart 2020 tarihinde İstanbul Barosunda düzenlenen adalet istiyorum forumunda, Avukat Berrak Çağlar ile tanıştım. Berrak Çağlar'ın şahsıma önerdiği belgeseli, filmi ve kitapları dinlemem sonucunda, bazı solcuların halk için verdikleri mücadeleleri öğrendim. İyi ki Berrak Çağlar isimli avukatı tanıdım. Yoksa nasıl öğrenirdim, bazı solcuların makul taleplerinin karşılanması adına direndiklerini ve ağır bedeller ödemelerinin ardından zafer kazandıklarını.

***

İradem vicdanıma galip geldi

Demokrasinin, hukukun ve özgürlüklerin ülkemize hakim olması için, 6 yıl süre ile, zalimlerle ve uşaklarıyla mücadele ettim. Elimden geldiğince mağdurlara ve masumlara ses olmaya çalıştım. Tek isteğim, demokrasinin, hukukun ve özgürlüklerin ülkemize hakim olmasıydı. Ülkemizde yapılan hukuksuzlukları, korkmadan her platformda anlattım, yazdım ve çizdim. Zalimlerle ve uşaklarıyla mücadele etmemin, mağdurlara ve masumlara ses olmaya çalışmamın bir bedeli vardı elbette. Gözaltılar, ev hapsi, mahkemeler, tutuklama ve sürgün.

Mağdurlara ve masumlara ses olmam, zalimlerin ve uşaklarının yapmakta oldukları zulümleri haykırmam nedenleriyle, sayısız soruşturma ve kovuşturma geçirdim. Kolluktada ve mahkemelerdede dik durarak, zalimlerin ve uşaklarının yapmakta oldukları zulümleri anlattım. Devletim ve milletim için verdiğim mücadele, hiçbir işe yaramadı. İnsanları bir türlü cesaretlendiremedim. Ülkemizde yaşanmakta olan zulümleri sonlandıramadım. Herkesin her mağdura ve masuma ses olmasını sağlayamadım. 6 yıl boyunca boşa kürek çektim. Hayatımla ilgili bir karar aldım. Bundan sonra ne üzen taraf olacağım, nede üzülen. Haftada bir köşe yazısıyla, okurlarıma hitap edeceğim. Sosyal medya hesaplarımı, etkin bir şekilde kullanmayacağım artık. Demokrasi, hukuk ve özgürlükler için elimden gelen her şeyi layığıyla yapmaya çalıştım. Her türlü acıyı çektim. İnsanların çektikleri acıları bedenimde, ruhumda ve yüreğimde hissettim de, bir çok kişi, çektiğim acıları bedenlerinde, ruhlarında ve yüreklerinde hissetmediler. Beni kendi kaderime terk ettiler. Sesime ses olmadılar. Bir görme engelli vatandaşın, tweet atmak iddiasıyla terörist ilan edilmesi vicdanlarını rahatsız etmedi.

Şayet sürecin düzelmesini, demokrasinin, hukukun ve özgürlüklerin ülkemize hakim olmasını istiyorsak, zalimlerle ve uşaklarıyla hep birlikte mücadele etmeliyiz. Her mağdura ve masuma, hep birlikte ses olmalıyız. Bizler birlik olmazsak, zalimler ve uşakları azgınlaşarak, yapmakta oldukları zulümleri arttırırlar. Süreç yalnızca bazı iyiler için düzelir. Sürecin bütün iyiler için düzelmesi adına, herkesi kırgınlıkları ve küskünlükleri bir kenara bırakmaya, bütün mağdurlara ve masumlara ses olmaya davet ediyorum.

-Cüneyt Arat

Not: Bu yazı ilk defa https://www.patreon.com/posts/iradem-vicdanima-42951265 adresinde yayınlanmıştır.

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Tepede verilmesi gereken kavga aşağıda verilince böyle rezillikler oluyor muz cumhuriyetinde. Beyinsiz memurlar da kendi g.t korkularından ki bunların bir kısmı da kesin cemaatçidir, o g.t korkusundan tepedekilere yalakalık için zulm ederler.

    Şu yazıda bahsedilen tüm memurlar, 2013'ten önce Gülen'in ismini Muhterem Hocaefendimiz diye anan ya da yanında bu şekilde anıldığında zerre tepki vermeyen korkak sünepe hayatta hiçbir halta yaramayan her zaman güdülmeyi hak eden kraldan çok kralcı olan hiçbir olayın özünü kavrayamayacak kadar beyinsiz olan hiçbir b.ka yaramadıkları için her devran döndüğünde en başta kendileri b.ku yiyecek olan bir gram insanlığa faydası olmayıp vatan sakarya edebiyatı yapan Gülenci değiliz diye Erdoğan'nı yalayan yarın da Erdoğan'cı değiliz diye başkasını yalayacak olan bu ülkenin rezil kanını emen ülkeyi dibe çeken mal topluluğudur. Kendini rolüne kaptıran tek hücreli amipler bu ülke parsel parsel fethullaha satılırken nerdeydi, onların kıçında onlara yalvarıyorlardı terfi almak için.

    Bunların başındaki rütbesi kabarık olanlara lafım yok, onların beyni var. Onlar planı yapar, kimin ne mal olduğunu bilir, kavgayı tepede vermiyorlarsa bunun nedenini bilirler kraldan çok kralcı olmazlar, oynadıkları tiyatroda rollerine kendilerini kaptırmazlar. Altlarındaki bu beyinsizlere saygı duymaktansa da düşmanlarına daha çok saygı duyarlar.

    Bazı solcular dediklerinin DHKP-C ile sıkı fıkı bağlantıları olduklarını düşünüyorum. Yarın dhkp-c operasyonlarına da en altan kapısının önünden geçen gene senden başlar bu muz cumhuriyeti.

    YanıtlaSil