Header Ads Widget

test banner

Yazdığım 10 Yazının Özeti ve Okuyucu Yorumlarına Verdiğim Cevaplar (1)

 “Saygı göstermek” Türkçede sayı saymak kelimesiyle aynı kökten gelir. 1’den 10’a kadar sayarken, 7’yi saymazsak, 7’yi yok saymış, ona saygısızlık yapmış oluruz. 

Okuyucu yorumlarını dikkate almayı, okuyucuya saygının bir gereği olarak görüyorum. 

“Ben yazarım, el-alem ne derse desin umurumda değil” demek benim katılmadığım bir görüş değil... 

Allah nasip eder, ömür ve imkân verirse burada yazdığım her 10 yazıda bir böyle geriye dönük bir özet verecek, okuyucu yorumlarının kritiğini yapmaya çalışacağım. 

Ayrıca bu vesileyle okuyup yorum yazanlara da teşekkür ederim. 

Seyretmenin/bakmanın/düşünmemenin/anlamaya çalışmamanın okumaya, anlamaya, üzerinde düşünmeye ve yorum yapmaya göre açık ara önde olduğu zamanlarda yaşıyoruz… 

Böyle bir zamanda hiç tanınmayan, bilinmeyen bir yazarın ortalama 1000 karakterlik yazısını okumak kolay değil… 

Bir kere daha teşekkür ederim… 

Bu girişin ardından şunları da ifade edeyim. 

• İlk on yazım “The Cemaat” hakkında oldu. 
• Sonrakilerde yelpaze genişleyecek, hiçbir yazımda hakaret ve iftira yok ve olmayacak. 
• Hatta bir yazımda maksadı aşan bir ifade vardı, eleştiri almadığım halde YYK’ya rica ettim. O ifadeyi düzelttiler. 
• Bütün yazılarımın en baskın özelliği sorgulamak oldu. 
• Yazılarımın hiçbirinde genelleme yapmadım, toptancı bir dil kullanmadım. 
• Yazdığım her şeyi, dünyada ve ahirette hesabını vereceğime inanarak yazdım. 
• Buna rağmen yanlış bir şey yazmışsam muhatabından özür, Allah’tan da af dilerim. 
Bu girişten sonra yazılarımın özetine ve yorumlara vereceğim cevaplara geçebilirim. 

1) BİR MAĞDUR OLARAK FETHULLAH GÜLEN’DEN TALEBİM 

İlk yazım buydu. Bir okuyucumuzun yorumda ifade ettiği gibi gayet yerinde bir talepti. 

Gülen ve has dairesi tabandan gelen sorulardan kaçıyorlar. Kontrollü röportajlarla, ısmarlama sorularla günü kurtarmaya çalışıyorlar. 

“Bir gün bu sürecin biteceğini ve the cemaatin ne kadar haklı olduğunun ortaya çıkacağını düşünüyorlar.” O zamana kadar da mağdurlara yardım üzerinden top çevirecekler. 

Gülen ve has dairesinin sorulardan kaçması, bu süreçte yaşananlardan sorumlu olma iddiasını haklı çıkarmaktan başka bir işe yaramayacak. 

2) GÜLEN’E GÖRE İTİRAFÇILAR KAFİR Mİ? 

Ben itirafçılar arasında, 

• İtirafçılık yapan gördüm, 
• İtiraf + iftiracı da gördüm, 
• Sadece iftiracı da gördüm, 
• Ama ben hem iftiracıyım hem de iftiranın İslam dininde günah olduğunu inkar ediyorum diyen ne gördüm ne duydum. 
• Varsa duyan bir örnek yazarsa sevinirim. 

Gülen ne yapıyor? İtirafçılar arasında % 1 bile olup olmadığı şüpheli olan insanlar üzerinden “Gülen itirafçılara kafir, dedi” şeklinde anlaşılacak sözler söylüyor. 

Oysaki aynı Gülen geçmişte ne diyordu: “…Öte yandan, bir insan hakkında kâfir olduğuna dair doksan dokuz alamet bulunup da mümin olduğuna dair sadece bir tane alamet bulunsa, yine de o insana “kâfir” isnadında bulunamazsınız. (Link)” 

Yorumlar: (Yorumlarda çok büyük bir yazım hatası yoksa, dokunmadan verdim.) 

- (Unknown 15 Kasım 2019 17:27: Bu adilerle 20 yılımı geçirdim. İhraç oldum, hapis yattım, hala da yatacağım. Evet itirafçı oldum, ne biliyorsam anlattım, kimseye iftira etmedim. Şimdi bunlar gibi Müslüman olmaktansa kafir olmayı tercih ederim. Ağzım küfürle dolu ve şu an hepsine ana avrat kayıyorum. Lanet pislikler.) 

Ben de 30 yılımı geçirdim. Küfürler hariç sözlerinize katılıyorum. İnsan olarak + Müslüman olarak kötüye kötülerken iyi kalmak gibi bir mecburiyetimiz var. 

“Ana-avrat kaymak”suçlunun üzerinden suçsuzları linç gibi ağır sözlerdir. 

⁃ Cezaevinde en çok duyduğum küfür “O. Çoçuğu” idi. Diyenlere diyordum. Annesinin “Or..” olduğundan emin misin? 
⁃ Hayır, 
⁃ Peki, niye diyorsun, 
⁃ … 
⁃Namuslu bir kadına iftiranın cezasını biliyor musun? 
⁃ … 

Başkasının yanlış yapması bizim yanlış yapmamızın gerekçesi olamaz. 

-Bu yazıyı çok beğendim. Yazan “Adsıza” ayrıca teşekkür ederim. 

-(Adsız 15 Kasım 2019 19:31: Sadece itirafçılar kafir olsa iyi... "“Her hâlimizde, her tavrımızda, her davranışımızda, iman-ı ekmel, İHSAN-I EKMEL, ihlas-ı ekmel, rıza-yı ekmel, yakin-i ekmel demeli, hayatımızı bu takılar arasında bir dantela gibi düzgün işlemeye bakmalıyız. " Sözünden Ekmeleddin İhsanoğlu'nu anlamını çıkaranlar katmerli münafık oluyormuş. Hatta kasem ederek Abdullah ibni Übey'in bu nifaklık karşısında iki büklüm olacağını söylüyor. Abdullah ibni übey'ki Hz. Aişe Annemizin iffetine iftira atmış bundan iki büklüm olmamış ama "İhsan-ı Ekmel demeliyiz" sözünden Ekmeleddin İhsanoğlu'nu anlayanların karşısında haceletinden iki büklüm olacakmış. Bir de buna "Vallah" diyerek yemin ediyor. Belki gerçekten Ekmeleddin'i kast etmemiş olabilir. Ama bundan İhsanoğlu'nu anlayanlar neden münafık olsun ki? Cemaatten bir molla lütfen bunun fetvasını versin. 06 Ağustos'ta aynen şöyle demiş: "‘Elyevme ekmeltü leküm dinüküm(Dininizi ikmal ettim)’ diyor. Bundan günümüzde bir şeye namzet olan bir adamın adına işarette bulunuluyor diye öyle bir mülahazaya girmek, öyle katmerli bir nifaktır ki Abdullah ibni Übey ibni Selul bunu duysaydı, vallah bu benim şeytanî aklıma gelmemişti, diye iki büklüm olurdu." 

Şimdi cemaat mollarına iki sorum: 

1-Bir insan yanlışlıkla velevki Gülen İhsanoğlu'nu kast etmese bile bunu kastettiğini anlarsa neden münafık hatta katmerli münafık olsun? 

2- Hz. Aişe'ye iftira atarken, Hz. Muhammed'in gazalarına katılmayıp kuyusunu kazarken iki büklüm olmayan İbni Selül neden bu yanlış anlamadan ötürü iki büklüm olsun? Ve Gülen bunu iddia edereken Allah'a kasem etsin? 

3- Böyle bir hocalık makamı olur mu? 

-(Adsız 17 Kasım 2019 03:16: İlk 3 link fetöcülerin servis ettiği tayyip videoları gibi olmuş. Önce bir şey ortaya atıyor sonra 180 derece dönüp tam tersini söylüyor. Bunları görüp hala fetönün üst kademesindekilere inanana bunların atacağı her türlü kazık müstehak.) 


Bunları görüp hala inanlar için psikiyatride bir teşhis var mı bilmiyorum. Ben buna cemaat, tarikat ve lider körlüğü diyorum. Başkasının yaptığı yanlışı görüyorlar, duyuruyorlar ama kendilerine gelince ya görmüyorlar ya da duymuyorlar. 

-(Adsız 17 Kasım 2019 10:45: Fethullah Gülen insanların ne olduğuyla ilgili uğraşacağına önce dönsün bir kendisine baksın. Kalpleri yalnız Allah bilir. Evvelden beri insanları nereye koyacağına o karar veriyor zaten. Kendisi Müslüman ve mübarek olduğu için de darbe emrini bizzat kendisi verip milyonları ziyan zebil ederek canlarına, mallarına, ailelerine, evlatlarına kastederek milyonların kul hakkına girdi. 

Kul hakkıyla ölen insanların cennete giremeyeceğini Allah söylüyor. Hâlâ insanların kendisine inanıp eskisi gibi pısırıp korkacağı hayalleriyle yaşıyor galiba. İnsanlar kendisinden kopup itirafçı olurlarsa kendi aleyhine güç kaybına uğrayacak çünkü. Hayattaki tek hedefi önemli bir insan olup milyonların onun önünde eğilmesi nefsinin en hoşuna giden şeydi. Hala kendi enesinin ve kibrinin peşinde. Kimin kafir kimin Müslüman olduğunu da öteki alemde görürüz inş... 

Ayrıca bu kadar yazılar yazılıp çiziliyor, kendisine ve avanelerine sürekli sorular soruluyor , sanki bu dünyada yaşamıyorlarmış gibi ne kadar enteresan insanlarla alay edercesine oh olsun dercesine nasıl bu kadar umursamaz olup vicdanlarıyla hesaplaşmıyorlar? Bu kadar mı zalimdiniz??? Hala nasıl ağzını açıp konuşabiliyor başkaları hakkında??? Hala nasıl sohbet (tabir-i caizse) yapmaya devam edebiliyor???)
 

Bu yapılan sohbetler ölü yüzüne pudra sürmek… Yıkılmadık ayaktayız görüntüsü vermek için yapıyorlar. Gerçekte moraller bozuk, sinirler gergin. Problem olan insanlar biliniyor ama dışarı koyarsak daha büyük problem olur diye bir şey yapılmıyor… Eleştiriler karşısında “haksızsın” diyen yok, “şimdi sırası değil” diyen çok… 

(Adsız 19 Kasım 2019 10:54: Tahir Efendi bana kelp demiş / iltifatı bu sözde zahirdir / maliki mezhebim benim zira / itikadımca kelp tahirdir. Bu meşhur şiiri 2.iblise uyarlarsak tam yerine oturmuş olur) 

Bu dizeler durumu çok güzel anlatıyor. İki iblisten kast edileni ve Kur’an’da insi şeytan tabirinin (Enam 112) geçtiğini de biliyorum. 

Birçok defa tecrübe ettim; birilerinin sevdiği liderleri, küfür, hakaret ve kötü benzetmelerle eleştirdiğimde, eleştirilerim haklı bile olsa tarafgirlik duvarına tosluyor. 

Buna karşın, eleştirilerimi küfür, hakaret ve kötü benzetmelerden arındırdığımda duvarın arkasına geçtiğini gördüm. 

O yüzden en ağır eleştirimde bile o tür ifadeler kullanmam. Sözünüz auta gitmesin istiyorsanız, tavsiye ederim… 

3) “MOLLALAR” ARASINDA BULUNMUŞ BİRİ OLARAK TR724’e SORUYORUM” 

Bu yazıda, yazılar kim tarafından yazılıyor bilinsin için “cemaat” içindeki pozisyonumdan bahsettim. 

Yazıda bir vesile ile kanser olduğumdan da bahsettim. Şifa dileklerini ileten, dua eden okuyuculara teşekkür ediyorum. 

Kanserde evreler olduğu, Allah’ı tanımada, kadere imanda da evreler olduğunu yaşayarak tecrübe ediyorum. 

Ben hayır ve şer Allah’tan diyenlerin bir tık üstünde, Allah ne dilerse dilesin, O’ndan ne gelirse gelsin “hayır” olduğuna inanıyorum. Bizim tercihimize bağlı olarak vücut bulan ne kadar “şer” gördüysem, mutlaka arkasında hayırlar var. Arkasında hayır olmayan şer yok gibi. 

Ben “her anım son anım olabilir” bilincini aktif tutmaya çalışan bir insan olarak kanseri savaşılacak bir düşman olarak hiç görmedim. Hamdolsun. 

Dünyaya geldiğimde, bir gün bir vesileyle gideceğimi zaten biliyordum. Bilmediğim sadece ne zaman ve nasıl olacağı idi. Kanser de o vesilelerden sadece biri… 

İçki, sigara veya uyuşturucu kullanmanın, yani verilen emaneti yanlış kullanmanın sonucunda bir hastalığım olsaydı, bu durum beni hastalıktan daha fazla üzerdi. Benim kanserim genetik gibi görünüyor. 

Gelelim yazının devamına 

Yazıyı en iyi özetleyen cümlelerden biri de şuydu: (TR724’ün bazı yazarlarının ismini saydıktan sonra) “Var mısınız şöyle demeye: Biz Gülen’le görüşeceğiz. Önceden belirlenen ve herkese ilan edilen soruları, hiçbir şekilde sansürlemeden kendisine soracağız. 

Bunu yapabilir misiniz? Yapamazsınız. Peki, bu durumda siz, AKP’lilere her soruyu soramayan gazetecilere, dediğiniz her şeyi kendiniz de hak etmiyor musunuz?” 

Bence hak ediyorlar. Yandaş olmak, karşı tarafın yanlışını görüp, kendi yanlışına kör olmak çok rezil ve zelil bir şey… 

Gülen’in etrafında bulunanlara bir kere daha soruyorum. Eğer bir insanın önünde yüzüne karşı başarılarını, iyiliklerini, güzellikleri rahatça söylerken, hatalarını, yanlışlarını söylemekten çekiniyorsanız. 

• Karşınızdaki insan diktatör tanımına uyar mı? 
• Böyle bir insanın etrafında bulunan insanlara yandaş ve yalaka denir mi? 

Bu sorularıma “uymaz” ve “denmez” diyecek bir tek the cemaat mensubu varsa, bana desin ki, ben bir gün “Gülen’in yüzüne karşı şöyle bir eleştiri yaptım.” 

Ben de ona “helal olsun” deyim. 

Özet ve yorumlara verdiğim cevaplar devam edecek… 

Deniz Tavacı 
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Deniz Hocam ayrıca teşekkür ettiğiniz adsızım. Eski molların yakınınızda olduğunuzu yazmıştınız. Kelamcı mıydınız? Tarzınız kelamcılara benziyor zira. Gene 17 Aralık periscope yayınının 13. dakikasında kendisini eleştireneri ibni selül'den daha alçak bir yerde konumlandırmıştır. Bu nasıl bir alçaklıktır ki Gülen'e göre Gülen'e saldıranlar Hz. Peygamberimizin namusuna saldıran İbni selül münafığından daha alçak oluyor (!!). Burada Gülen'in egosuna dair bir çok ipucu vardır...

    Ayrıca yorumumu yazıya alıntıladığınız için ben de teşekkür ederim.

    Şimdi Gülen'in bazı tarihi çarpıtmalarına örnekler vermek istiyorum. Akademik bir insan olduğunuz için belki bu çarpıtmaları geliştirip bir makaleye dönüşterebilirsiniz.

    1- Halid bin Velid'i Gülen vaazlarında sık sık şöyle anlatır:" Hz. Ömer zaferler Allah'tan değil de Halit bin velit'ten biliniyor diye görevden almış." şeklinde. Fakat Ehli sünnet kaynaklar bunun aksine Hz. Ömer'in Halit B. Velit'i Hz. Ebubekir döneminden itibaren görevden almak istediğini ve bunun sebebini bazı yolsuzluk iddiaları olduğunu yazmaktadır. Gülen niçin ehli sünnet kaynaklardaki bu yorumları atlamıştır?

    2-Muhteşem Süleyman dizisini tenkit için TV'lere çıktı. Kanuni sarayında 46 yıllık padişahlığında 1,5 yıl kalmıştır dedi. Oysa ki Kanuni 13 kez sefere çıkmış. Toplamda 10 yıllık bir yolculuğu var. Bu tarihi açıklaması tutarsızdır. Gülen niçin bir dizi için bu kadar tutarsız bir açıklama yapmıştır?

    3- Bir vaazında Abdulhamit'in faytoncusundan dinlediği bir anısını anlatır. Bu anıya göre Abdulhamit bir gece yarısı faytonunu hazırlattırır. Gözü kapalı şekilde yolu tarif eder. Bir evin önünde faytondan iner bir kapıyı çalar. Kapıyı açan kişinin oracıkta kafasını vurur, keser. Ertesi gün faytoncu bu eve gider. İhtiyar bir kadın kapıyı açar gerisini devam edemeyeceğim... Gülen'den başka hiç bir kaynağı olmayan bir hikaye. Faytoncusu kimmiş? Kaş yaşındaymış nerede tanışmış? Gülen bu menkıbeyi niçin anlatmıştır?

    4- Museyleme'yi Vahşi'nin öldürdüğünü vaazlarında anlatmıştır. Fakat Museyleme'yi öldürenler ehli sünnet kaynaklarda Muaviye, Abdullah b Zeyd, Ebu Dücane ve Vahşi dahil olmak üzere 6 kişinin adı geçmektedir. Gülen vaazlarında niçin diğer 5 kişiyi söylememiştir?

    5- Gülen vaazlarında padişahları abartılı ve tarihten kopuk şekilde anlatmaktadır. Mesela haremi savunurken hiç evlenmeyen padişahlar var demiştir. Padişahların birçoğu zaten evlenmemiştir. Nikah yapmaktan imtina etmişlerdir. Ayrıca Yavuz'u anlatırken yoğun bir mücadele verdiğinden "8 yıllık saltanatında iki çocuk yapabilmiştir" demiştir. Haremi ile meşguliyetin ölçüsü çocuk sayısı mıdır? Sultan Yavuz'un 11 çocuğu olduğu tahmin edilmekteyken, saltanatında 2 çocuğu olduğu tarihi bilgisini nereden edinmiştir? Yavuz'un türbesini ziyaretin gözlerden günahları siler diye bir iddiası var bu iddiasının kaynağı nedir?

    Şimdilik 5 örnek verdim.

    YanıtlaSil