Sevgili
arkadaşlar üsluba dikkat etmek şartı ile Gülen eleştirilebildiği gibi hizmet
hareketi de eleştirilebilir. Gülen’i ve hizmet hareketini eleştirmek insanı
dinden, imandan çıkarmaz. Zira eleştirinin yapılma gayesi bozgunculuk değil var
olan bilginin ne derece doğru olduğunu anlama ya da bilme maksadıyla araştırma,
sorgulama ve değerlendirmedir.
Sevgili
arkadaşlar insan olmamız hasebiyle her birerlerimiz alem-i şehadet içerisinde
yaşayan bireyleriz, insanlarız. Kâinatta, Allah’ın müsaadesiyle meydana gelen
olayların arkasındaki mevcut sır ve hikmetleri anlamaktan aciz birer
varlıklarız. Anlayışlarımız ve idraklerimiz, geçmiş tecrübelerimiz ve duyu
organlarımızla sınırlı.
Nasıl ki
Efendimiz ’in (sav) boykot yılları, Yunus (as)’ın balığın karnında geçen
günleri, Yusuf (as)’ın hapiste geçirdiği günlerin arkasında Allah’ın iradesi,
kudreti varsa günümüzde bizlerin başında bulunan musibetin de arka planında
Allah’ın iradesi ve kudreti olduğu gibi ayrıca sır ve hikmetleri de bulunuyor.
Peki neden
eleştirel mahiyette konuşuyor, yazıyorsunuz diyen çıkabilir. Cevaba geçmeden
önce yeri geldiği için hizmet müntesiplerince kabul görmüş bir yanlış anlamayı
düzeltmek istiyorum.
Neden Zulüm
Görüyoruz?
Hizmet hareketi
ile yukarıda saydığım peygamberleri bir tutmamalıyız. Peygamberimiz (sav) ve
ilk Müslümanların çektikleri sıkıntılar, Hz. İsa ve ona inananların çektikleri
sıkıntılar ve birçok ümmetin çektiği sıkıntılara yakın zulümler görüyoruz. Bu
bir gerçek. Yüzbinlerce insan bir masanın etrafında toplanmış çok yüce bir
heyetin elleriyle bir felakete sürüklendiler. Ağır, çok ağır bedeller ödemeye
de devam ediyorlar, ediyoruz.
Ancak dikkat
ediniz O Peygamber (as)’lar, Allah’a inandıkları için zulüm ve soykırıma
uğradılar. Bizler ise Allah’a inandığımız için değil, “Nam-ı celili
Muhammedi’yi dünyanın dört bir tarafına götürme” amacıyla çıktığımız yolda
gayr-i meşruluklara bulaştığımız için, hukuksuzluklara tevessül ettiğimiz için,
siyasi bir figür haline geldiğimiz için bu zulümlere ve soykırıma uğruyoruz.
Tekrar edeyim,
müsaadenizle Allah’a inandığımız için değil, Hz. Peygamber’e tabi olduğumuz
için değil, cemaatle namaz kıldığımız için değil, Risale-i Nur’ları okuduğumuz
için değil, Arapça ezan okuduğumuz için zulümler görmüyoruz. Vatanımızı bu
nedenlerden ötürü terk etmiyoruz.
Yani Gülen’in
ve hareket müntesiplerinin bunu fark edememelerini anlamış değilim. Diyelim ki
Gülen, steril bir ortamda olanlardan ve bugüne kadar olmuşlardan haberi yok. İzmirli
manevi evladının hazırlattığı, sahte hapishane ve mağdur mektupları ile “bizler
burada rahatız, sağlığınıza duacınız, sizlerden razıyız” türünden aldatmalarla
farklı bir alemde yaşıyor. Yahu arkadaşlar, sizler işin mutfağında, sahada
olan insanlardınız sizler de mi tek tanrıya, Allah’a inandığınız için zulme
uğradığınızı düşünüyorsunuz.
Neden Eleştiriyorsunuz
O Zaman?
Neden
eleştiriyor, neden sorguluyorum? Kısmına tekrardan dönelim ve sorumuza cevap
verelim. Oldukça basit bir yanıt çünkü insanım / insanız, bir beşerim /
beşeriz. Aklıma yatmayan, vicdanımı rahatsız eden, kalbimin kabul etmediği
hususların peşindeyim. Bu nedenle eleştirel ve sorgular tarzda olay ve
hadiseleri anlamlandırmaya, doğru ve yanlışı ayırt etmeye çalışıyorum.
Gülen’in şahsi
hayatına dönük yatarken hangi taraf dönüyor, kullandığı misvak nereden geliyor
gibi hususlarla ilgilenmiyorum. Ben, içerisinde bulunduğum derbeder hayatı
netice veren yanlışların müsebbiplerini bilmek, tanımak istiyorum. Hizmet
ederek anlam kazandırdığım hayatımın alt üst olmasına sebebiyet veren
yanlışların peşinde olmak sadece benim değil bizlerin en doğal hakkı olduğu
gibi bu işin peşini bırakmamak da her birerlerimizin vazifesi olduğu
düşüncesindeyim.
Eleştiriyorum
çünkü Gülen beni tatmin eden açıklamalarda bulunmuyor. Kendisine ulaşma
gayretleri hep birilerine takılıyor. Gönderilen mektuplar üzülür diyerekten
kendisine ulaşmadan imha ediliyor. Suriye'de Esed, Rusya’da Putin, ülkemizde
malumunuz başkan sokakta gezer iken sıradan vatandaşlar bir şekilde ya
kendilerine ya da korumalarına ulaşabilme imkanına sahip iken ömrünü bu yola
koymuş birisi olarak ben Gülen’e ulaşamıyorum, ne kadar komik değil mi? Hadi
kendimi geçtim bir zamanların önde görünen şahsiyetler, Gülen ile akrabalık
tesis etmiş insanlar bile rahatça yanına gidemiyorken ben kimim ki değil mi?
Baştaki malum başkanı 300 koruması ile eleştiriyoruz (ki haklıyız eleştirmekte)
ama kendi içimizde, Gülen’e ulaşamıyoruz. Bu mudur liderlik? Gel de sorgulama.
Lider Meriç’ten
geçerken vefat etmiş bir müntesibin gıyabi cenaze namazını kılmak ile vazifeli
değildir, lider o insanı Meriç’ten geçerken ölümüne sebep olan olaylar
silsilesinde kendisinin sorumlulukları olup olmadığını araştırmakla memurdur,
vazifelidir. Ekran
karşısında ağlamakla, hamasi ifadeleri yakışıklı kelimelere yüklemekle olmuyor
işte.
Sevgili
arkadaşlar ben, siz, bizler yazmayalım da kimler yazsın. Bırakalım da zamana
oynayan Gülen ve Pennsylvania muktedirleri açıklama yapmamaya devam mı
etsinler. Gülen ve çevresindeki Allah’ın seçkin kulları olan mollalar sizlerin
susmaya devam etmenizden, tepkisizliğinizden motive olmaya devam edecekler. Sizler
sustukça Gülen “Balyok mu, Baylok mu” esprilerine devam edecek, Enes’e çay
ikramına devam edecek, Adil’i tanımam demeye devam edecek. Mollalar sosyal
medya aracılığı ile mağduriyetlere çözüm olmayan söylemlerle nazarları
suçlarını örtme adına mağdurlara çevirmeye devam edecekler. Gülen’in karşısına
onlarca (seçilmiş) ablayı oturtup “Sesiniz, soluğunuz gönüllerimize inşirah
saldı” nev’inden ifadelerle enteresan konseptler hazırlamaya devam edecekler.
Mahalle yanıyor
iken bir köşede liderlerine methiyeler düzmeye yönelik konsept peşinde
koşturanlar ve bu manzarayı gözyaşları ile izleyen arkadaşlar, bundan sonra
hiçbir grubu ve cemaati kınamayın kimi kınadıysanız benzerini yapıyorsunuz.
Gülen’i
Eleştiren ve Sorgulayan Dinden Çıkar Mı?
Bizler kâinatta
cereyan eden hadiselerin arka planında Allah’ın murad ettiği sır ve hikmetleri
bilmiyoruz. Alem-i şehadette yaşamamız itibari ile bir olayın zahirde görünen
kısmına vakıf olabiliyoruz. Hz. Hızır (as) veyahut Allah (cc)’ın hususi ve
dilediği kullarına açtığı Levh-i Mahfuz’u görebilecek kıvamda olsaydık çekilir
bir köşeye Allah (cc)’ın büyüklüğünü tefekkür eder, israfı kelam ve israfı
zaman yapmazdık.
Bizlerse
sebeplerin perdedarlığını yaptığı sır ve hikmetleri göremiyor, zahir ile
yetinmek zorunda kalıyoruz. Hikmet arayışlarımızı sorularla, araştırmalarla,
eleştirel yöntemlerle sürdürmeye çalışıyoruz. Bu sadece bizler gibi sıradan
insanlar için değil Kuran ı Kerim’de geçtiği üzere Hz. Musa (as) içinde
böyleydi.
Musa (as) ve
Hızır (as) kıssasından hareketle sıradan bir şahsın karışık, soru
işaretlerinden cümlelerin görülmediği hizmete dair olayları yorumlarken
kendisine isnat edilen münafık, mit ajanı vb. yakıştırmaları hak edip
etmediğine bakalım.
Hz. Musa (As)’ın
Olaylara Bakış Açısı
Bir yanda,
Allah’ın şeriatını uygulamak için vazifelendirilmiş ve Allah’ın şeriatı ile
yaşarken, hadiseleri de Allah’ın şeriatına uygunluğuna göre değerlendirmede bulunan
Hz. Musa (as) ve diğer tarafta ise hadiseler ve kişiler hakkında Levh-i
Mahfuz’da yazılanları gördüğü ve oradan bilgi alabildiği için Allah’ın şeriatı
ile değil de Allah’ın iradesine göre hareket eden Hz. Hızır (as).
Zira Levh-i
Mahfuza yazılanlar, Allah’ın iradesi ile yazılmasını murat buyurduğu şeyler
olması hasebiyle Hızır (as) doğrudan Allah’ın iradesini görüyor ve ona göre
hareket ediyor.
Bizler sıradan
insan olmamızdan olacak ki olaylara kıssada gecen Musa (as)’ın nazarıyla
bakıyoruz. Hz. Musa (as), Hızır (as)’ın davranışları anlamlandıramadığı gibi
bizler de başımıza gelen hadiseleri okumada aynı durumda kalıyoruz. Bu nedenle
de olayların ardındaki hikmetleri sorularımıza bulabildiğimiz cevaplar ile
ulaşmaya çalışıyoruz.
Kısa birkaç
örnek ile somutlaştıralım. Mesela, başımıza gelen felaketlere sebep bizlerin
Kur’an ve Sünnet çizgisinden uzaklaşmamız olabilir mi, sorusundan hareketle
yanlışlarımızı tartışmaya açmayı örnek olarak gösterebiliriz.
Mesela Gülen’in
kendisi “yapan O (cc) idi, eden O (cc) idi” derken, Gülen’e karşı hareket
içerisinde cemaat müntesiplerince ölçüsüz ve ayarsız gösterilen aşırı hüsn-ü
zan ve teveccühün sonucunda Allah (cc) cemaati, lideriyle imtihan etmiş
olabilir mi sorusuna cevap arama adına Gülen’i tartışmaya açmak, Gülen’i hata
ve kusurdan azade görme sapıklığına dikkat çekmeyi örnek olarak gösterebiliriz.
Hz. Musa
(as)’ın kıssasına dönelim ve bizim gibi alem-i şehadette yaşıyor olmasından hadiselere
nasıl baktığına göz atalım.
Allah’ın
şeriatını kullarına getiren elçisi Hz. Musa (as) sağlam bir geminin delinmesini
yanlış bulur ve “(Musa) Dedi ki: 'İçindekilerini batırmak için mi onu deldin?
Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın.'" (Kehf, 18/71) der, Hz. Hızır
(as)’a. Çünkü Hz. Musa yeryüzünde Allah’ın şeriatını ilan etmekle vazifeli bir
insandır. Ve görünürde Hz. Hızır (as)’ın yaptıkları da Allah’ın şeriatında caiz
değildir.
Devamında ise,
henüz çocuk ve hiçbir günahı olmayan masum birinin öldürülmesini fena, yanlış
bulur ve “(Musa) Dedi ki: 'Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı
öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın.'" (Kehf, 18/74) der, Hızır
(as)’a. Çünkü Allah’ın şeriatında günahsız ve çocuk yaşta birini görünür de
sebepsiz yere öldürmek caiz değildir.
Son olarak da
yıkılmak üzere olan duvarın tamiri karşılığında “(Musa) Dedi ki: 'Eğer
isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.'" (Kehf, 18/77)
der, Hızır (as)’a.
Devam edelim.
Hz. Musa (as)
Hızır (as) ile başından geçen olayları, Allah’ın kanunlarına göre yani emir ve
şer’i hükümleri üzerinden değerlendirmiş olması sebebiyle, Hızır (as)’ın
davranışlarını tabiri caizse yadırgarken, Hızır (as) ise
geminin denizde çalışan yoksul insanlara ait olduğunu ve bu hareketi ile o
insanların gemisini, her sağlam gemiyi gasp eden kraldan koruduğunu söylemiş
çünkü Allah’ın muradının bu yönde olduğunu Levh-i Mahfuz’da görmüş ve ona göre
hareket etmiştir.
“Erkek çocuğa
gelince, çocuğun onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk. Böylece
istedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha
merhametlisini versin!” ayeti kerimesinde de yazdığı üzere Allah’ın levh-i
mahfuz’da bu çocuk ve ailesi için bunları murat buyurması ve Hızır (as)’ın
levh-i mahfuz’daki bu iradeyi, muradı görmesi sırrınca öldürdüğünü “Duvara
gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi altında da onlara âit bir hazîne vardı
babaları ise, sâlih bir kimse idi. Rabbin istedi ki, (Allah (cc)‘ın Levh-i
Mahfuz’a yazdırdığı muradını gören Hızır (as), duvarı onarıyor) o iki çocuk
güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazînelerini çıkarsınlar”
sırrınca duvarı onardığını söyleyen Hızır (as) “Ben bunu da kendiliğimden
yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur!” (el-Kehf, 82)
Bir misal (bu
misali zamanında notlarıma kaydetmişim, kendim mi yazdım alıntı mı yaptım,
hatırlamıyorum) ile özetleyecek olursak şeriat der ki, “kuvvetli bir adam
kuvvetsiz zayıf birine eziyet ederken görürsen ve eğer ki müdahale etmeye de
gücün kuvvetin varsa, o zayıfı kurtar.” Allah’ın şeriatı (emirleri) ile hareket
edenler (sıradan kullar, bizler) yukarıdaki emirlere göre hareket etmeye gayret
ederken, Hz. Hızır (as)
ve onun makamında olan ehlullah Levh-i Mahfuz'da, Allah’ın iradesinin o zayıf
kulun, o kuvvetli kulun elinde eziyet görmesini murat buyurduğunu görmeleri
sebebi ile herhangi bir müdahalede bulunmazlar. Çünkü bilirler ki Allah (cc), o
kul için, o durumu murad buyurduysa, bunu kimsenin değiştiremeyeceğini
bildiklerinden olaya müdahale etmezler. Şeriat üzerine amel eden şeriat ehli
ise ehlullahın bu olaya tepkisiz kalması karşısında ehlullahtan dert yanar,
onları eleştirirler.
Ancak bizler
için önemli olan veya bizleri ilgilendiren, Allah’ın (cc) iradesi değil
Allah’ın emirleridir, arkadaşlar. Unutmamak gerekir ki Allah (cc) kulunu
mahşerde, Zat’ının (cc) iradesinden değil Zat’ının (cc) emrinden hesaba çeker.
Bizler Musa
(as) değiliz Musa (as) ile kendimizi bir tutma yanlışlığına Allah düşürmesin.
Ancak Musa (as) gibi insanız, beşeriz ve Allah’ın şeriatına göre yaşıyor ve
hareket ediyoruz. Olaylara karşı tepkimiz de bu minvalde.
Gülen’in
hadiselere karşı tutumu, Allah’ın emir ve yasaklarına ayrıca toplumsal ahlaki
kabullere uyuyor mu, sorusuna cevap bulma adına sorular soruyoruz,
eleştirilerde bulunuyoruz. Burada alınacak, kızacak, hain gibi nahoş sıfatlarla
insanları yaftalamanın bir manası yok. Fanatizmin yuvalandığı kafataslarına bir
şeyler anlatabilmek oldukça zor olsa da muhatabımız halen akli melekeleri
üzerinde tasarrufta bulunabilen insanlardır.
Dikkatleri
çekmek istediğim bir diğer husus ise Hz. Musa (as)’ın, Hz. Hızır (as)
karşısındaki münferid duruşudur. Hz. Musa, Hz. Hızır’ın konumunu bilmesine
rağmen Hz. Hızır’ın davranışlarını sorgulama ve eleştirme yani tefekkür etme
cesaretini göstermiştir. Allah’a kulluğunun hakkını vermiştir. Allah’ın emir ve
yasaklarına göre Hızır (as)’ın davranışlarının doğru mu yanlış mı olduğunu
zihninde değerlendirmeye tutmuştur. Hz. Hızır’ın davranışları karşısında
“vardır bir bildiği” dememiş Allah’ın emir ve yasakları ile Hz. Hızır’ın davranışlarını
yan yana koyduğunda Hz. Hızır’ın yanlış yaptığını düşünmüş ve mevcut kıssa
ortaya çıkmış. Sizlere göre Hz. Musa (haşa) yanlış mı yaptı.
-Adnan Salih
--------------------------------------------------------------------------------------------
Sorumluluk reddi: MFP blogda yazılan tüm yazılar yazarların şahsi
görüşleridir, MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini ifade etmez.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Gülen dedi ki " Itirafçı olanlar günde beş vakit namaz dahi kılsalar hatta ona beş daha ilave etseler Islam yolunda kafir olurlar."
YanıtlaSilŞimdi Islâmi kâide olarak birisi başkasına kafir dediyse o iki kişiden birisi kesin kafirdir. Denilen kişi eğer kafir ise problem yok. Ama o denilen kişi kafir değilse "kafir" diyen kişi kafirdir.
Şahsi kanaatim (her ne kadar Turk Devleti nin "itirafçı" yaftalamasına katilmasam da) itirafçı olanların dûrüst olduklarını ve bu istismarcı örgütûn yıkılmasına yardımcı oldukları için faydalı olduklarını düşünmekteyim. Ayrıca çoğunun Allah cc katında Mü'min ve mü'mine olarak anıldıklarını ümit ediyorum. Hìç olmazsa en az bir mü'min kesin vardır.
Bu durumda Fetullah ın kendisi kafir olmuş oluyor.
Dinen kafirin gıybetini dahi yapmak caizdir.
O yüzden kafir Fetullah ı her tûrlü eleştirebilirsiniz hatta gıybetini bile yapabilirsiniz.
Buradan kafir Fetullah ı tevbeye ve Islam a da davet ediyorum.
Bir ayağın çukurda Fetullah aklını başına al, Allah ın rahmeti büyüktür.
o iblis asla küfründen dönmez kendi için binleri yaktı yine de tövbe etmez
SilŞahsım ve ailem,burs ve kurban verdiğimiz için,gazete aboneliği için ,sendika üyeliği için,evimizde kaynak yayınlarından çıkan muhtelif eserler bulundurdugumuzdan için.şuanda yargılamıyoruz.bu durumu nasıl izah edersiniz..
YanıtlaSilÖncelikle geçmiş olsun ve Allah yardimciniz olsun. Normal bir ülkede bu argümanlar suç değildir. Tez zamanda Türkiye nin normalleşmesini diliyorum.
SilDevletin bu refleksini şu şekilde anlayabiliriz belki; ortada bir öğretim görevlisinin organize ettiği 15 Temmuz faciası var. Milli Istihbarat Teşkilatı nın tırlarına operasyon çekecek kadar beyinlerini yitirmiş, emri 17-25 aralik operasyonlarını Pensilvanya daki fitnecibaşıefendi den alan mankurtlar çetesi var.
Bu durumda devlet diyor ki; kardeşim ne biliyorsan anlat kurumsa kurum, isimse isim. Kendi alacağını alıyor, analizler değerlendirmeler vs derken çökertilmesi gereken bu örgüte darbesini indiriyor. Yani bu şekilde devlete ve millete yardımcı oluyorsun. Aslında gerçek hizmeti ediyorsun. Devlet de seni rahat bırakıyor. Erdoğan gelip geçici ama devlet kalıcı. Size belki "itirafçı" diyecekler ya da "etkin pişmanlıktan yararlandı" vs diyecekler. Gerçekten bu ifadeler ağır ve devletin bu davalardaki yanlışları bence. Ama henûz daha onlu yaşlardaki bir çocuğu ve ümitlerini kurtarabilirsiniz. Aksi takdirde şu anda sizin gibi insanların mağduriyetleri üzerinden prim yapan Pensilvanya çetesine yardımcı olmaya devam edersiniz ve bence bunun ahiretteki hesabı çok daha ağır olur diye düşünûyorum.
Allah tan size sabır, bir kurtuluş yolu ve mutlu bir yaşam diliyorum.
Çok teşekkür ederim. Samimiyetinizden dolayı..inşaallah öyle olur akıbetimiz. Rabbim cümlemizin yardımcısı,sizdende razı olsun..
SilTespit ve yorumları Harika buldum
YanıtlaSilNe çok münafık varmış burda yaa...
YanıtlaSil... Münafık Fikirler Platformu..
ÖLÜM VAR...DÜNYA FANİ... AKILLI OL..!
Önce Tabiat risalesinden başlayıp Allahın varlığını anlamaya-inanmaya çalışmalılar..
Bipolar duygudurum bozukluğu olan, manik depresif ve psikozlu birisine hoca demek ve onu peygamberler ile kıyaslamak ne kadar doğrudur. Akıl ve izan sahipleri oturup bir düşünsün.
YanıtlaSil