Header Ads Widget

test banner

Güzel Gelişmeler

Hep mi karamsar ve kötü şeylerden bahsedeceğiz? Bu yazıda biraz ümitvar olalım diyorum ve ümitvar edecek güzel gelişmelerden bahsetmek istiyorum. Bu güzel gelişmeleri politik, sosyolojik ve din-dünya görüşü açılarından üçe ayırmak istiyorum. 

Türkiye’nin bulunduğu kötü durumdan çıkması için AKP iktidarının gitmesi artık şart görünüyor. Ekonomi, eğitim, teknoloji ve bunların hepsinin tabanını oluşturan adalet ve özgürlük bakımından iktidarlarının son üçte ikisinde Türkiye’yi diplere çeken AKP iktidarının artık son kullanma tarihi doldu. Tekrarlanan İstanbul seçimlerinde İmamoğlu’nun farkla kazanması, Babacan-Gül-Davutoğlu grubunun harekete geçmesi ve yeni parti çalışmaları, Karar gazetesi gibi yerlerde muhafazakar yazarların artık git gide artan muhalefet sesleri AKP için sonun başlangıcının çoktan başladığının birer göstergesi. Elbette güçten düşmeleri zaman alacak, ama şahsi kanaatime göre bir defa düşmeye başladıkları zaman düşmeleri çok hızlı olacak. Çünkü muhafazakar taban bile artık illlalah etmeye başladı onlardan. Sloganlara akıllarını teslim etmiş az bir kemik yapı dışında AKP tabanının büyük bölümünün doğru şart ve ortamda eski partilerine veda edebileceklerini ve bunu sanılandan çok daha kolay yapacaklarını öngörüyorum. Politik güzel gelişmeler konusunda diyeceklerim bu kadar. Evet, AKP iktidarı gidici inşallah; gidişleri artık sadece zaman meselesi.

Sosyolojik açıdan Türkiye’nin en büyük acısı ve ayıbı olarak FETÖ/PDY davalarının ve KHK’ların mağdurlarının durumunu görüyorum. Bu bir zulüm durumu, adaletin hiçe sayılması durumu, bir insan hakları ihlalleri meselesi. En önemli mesele bu belki ülkedeki. AKP iktidarının gücü azaldıkça Türkiye halkı bu kişilere haksızlık yapıldığını görebilecek, dillendirebilecek, ve nihayetinde hayır diyebilecek. Bu gelişmeler yavaş yavaş başladı bile. Keşke bu haksızlıklar hiç olmasaydı, veya haksızlığa karşı çıkma çok daha önce başlasaydı; ama olmadı. En azından şimdilerde gelişmeler var. Mesela Haluk Levent’in veya bazı Saadet Partisi ve CHP vekillerinin KHK mağdurlarından bazıları için ses çıkardıklarını görüyoruz. AKP destekçisi insanlarda kamuya açık diyemeseler bile özel konuşmalarda KHK’lılara haksızlık edilmekte olduğunun itirafı ile karşılaşıyoruz. Zamanla bu özeldeki itirafların kamuya açık hale geleceği konusunda hiç şüphem yok. Sadece daha fazla cesaret lazım, daha fazla Ömer Turan’lar (biliyorum süper bir kişilik değil ama) lazım, AKP’li bilinen insanlardan bir kaç tanesinin Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vicdanının ve cesaretinin onda birini gösterebilmesi lazım. Bunun olacağına inanıyorum, bu da sadece zaman meselesi. Sonrasından en azından bu haksızlıklar bitecek ve olan haksızlıkların yaralarının sarılmasına inşallah başlanabilecek. Yaraların iyileşmesi ön yıllar sürecek olması çok acı, ama olan oldu. En azından bundan sonrasının daha iyi olması için çabalamak lazım. Türkiye’nin tek sosyolojik sorunu FETÖ/PDY ve KHK mağdurları değil elbet; ülkedeki bölünmüşlük, güvensizlik, tedirginlik çok kötü durumda. Bu bölünmüşlüğün de AKP iktidarının gitmesi ile yumuşamaya başlayacağını öngörüyorum.

Gelelim son kısma, din-dünya görüşü açısından güzel gelişmelere. Bu kısımda en azından bazı okuyucularım ile anlaşamayacağımı biliyorum. Önceden de bahsettiğim üzere benim ana akım İslam anlayışı ile problemlerim var; Hz. Peygamber’den başlamak üzere sahabelerin, geçmiş veya yaşayan dini liderlerinin idolleştirdiğini, islami “bir” görüşünün sorgulanmasını yasak ederek dayatıldığını, ve bunun dinin ruhunu öldürdüğünü düşünüyorum. İslami amaç olarak değil de araç olarak görmenin hem dinin afyon olarak kullanılmasını engelleyeceğini hem de insanları dünya ve ahirette daha mutlu edeceğini düşündüğümden dine bakışa olan değişimleri önemsiyorum. Son zamanlarda müslümanlar arasında sorgulamak daha çok görünmeye başladı. Sadece tarikat ve cemaatlerde olan mürşide mutlak itimat ve itaati değil, aynı zamanda önümüzde bize islam diye sunulan şeyin nereden geldiğini sorgulamaya; başka anlayışların da olduğunu, onlarda da güzel taraflar olabileceğini görmeye başlayan insanlarda gözle görünüyor bir artış var. “Sorgulayan müslüman” gibi tanımlar kullanmaya başladılar artık insanlar, en azından gençlerin bir kısmı. Bunları çok güzel gelişmeler olarak görüyorum. Belki artık çok gerekli olan islami bir renosanstan hala çok uzağız, ama en azından oraya doğru adımlar atılmaya başladı. 

Bu konuda az da olsa çok öz yazan Mücahit Bilici’nin dediklerini, Mustafa İslamoğlu’nun t24’teki “Müslüman Şark’ın çoğu güce tapmış, adını da Allah koymuş” röportajındaki ve twitter paylaşımlarındaki çok doğru ve cesur tespitleri çok önemsiyorum. Gençler arasındaki deizm/ateizm’deki artışı doğal bir tepki olarak görüyor, ve yeni bir islam anlayışına o gençlerin en çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Kısacası—en azından benim görüşüme göre—din-dünya görüşü açısından da güzel gelişmeler var.

Görelim gelen günler neler getirecek; beklerken de elimizden geleni yapalım, her ne hayır getirecek diye düşünürsek ona yönelik.

İsa Hafalır 
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. saçma sapan bir yazı
    aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında sanır
    iyi yüyalar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazinin kalitesi duzgun ve guzel ama yorum yapan yapan arkadasin nezaketinde ariza var.
      yazarin tesbitleri su anda ki Turkiyenin, ve islam aleminin durumu ile cok celismiyor.

      sizin bu yorumunuzdan sonra yazari bir daha tebrik ediyorum. Isa bey emin olun, bu arkadasda istifade etmistir yazinizdan...

      Sil
    2. söz konusu fetö ise her daim arızayım
      partiler umurumda değil

      Sil
  2. "Sosyolojik açıdan Türkiye’nin en büyük acisi ve ayıbı olarak FETÖ/PDY davalarının ve KHK’ların mağdurlarının durumunu görüyorum."

    Ex-fetöcülük de mi bir fetö taktiği diye düşünmeden edemiyor insan.

    Devlet fetönün üstüne gitmeseydi ne olacağını söyleyeyim. Fetö bunu, yani devletin zayıf refleksini, Allahın bir lütfu ve yöneticilerin gözünü bağlaması olarak görecek ve daha güçlü gelmek için tekrar organize olmaya ve müritlerini yönlendirmeye devam edecekti. Daha büyük kalkışmalara hazırlanacaktı.

    Devlet bu ameliyatı yayıp son kanserli hücreye kadar temizliğe devam etmek zorundaydı ve halen de ediyor. Allah her daim müslümanların yanındadır. Kafirlere ve onların uşaklarına sadece mehil verir. Öyle görünüyor ki size verdiği mühlet doldu!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum yapan arkadas 60 sene once yasasaymis Gestapo yerine Hitlerin en top adami olur mus.

      Maalesef bu arkadas gibi dusunen zalimin zulmune bahane bulup ona ortak olan cok var.

      KHKlilar, Cemaatin icinde su anda bulunanlar once bulunmuslar bunlarin 99% cok temiz siradan turk insani. Paralel devletlik yapanlar zaten Cemaatin lider kadrosu ile beraber Tayyibe kolelik yapanlardi. Tayyipde onlari kullanip atti.

      Allah bu yorum yapan gibi insanlara insaf izan nasip etsin. Cunku onlar Tayyibin zulmune riza gosterdikce mazlumlar, hapisteki anneler bebekler hep aglayacak.


      Hemen onu bunu kafir, Allah'in mehil verdigi insanlar gibi gorup kendini arastirmadan etmeden yargilama makamina koyuyor.
      Allah hakikati gostersin herkese insaAllah.
      Filler tepindi, Mazlumlar ezildi, bu saksakcilarda iziliyor

      Sil
    2. Mahrem yapılanma ile ilgisi olmayan fetöcüler de hocaefendi diye ölecekler hala. tüm olayların maestrosu o pislik olduğu halde.

      hala darbe tiyatro diyebilen adamın fetöcü darbecilerden farkı görev dağılımı yapılırken kendisine başka bir görevin tevdi edilmiş olması.

      şimdi git başka yerde ağla fetöcü!

      Sil
    3. bu blokunda seviyesini dusurdu bu RETO cu.

      Sil