Header Ads Widget

test banner

Gülen Cemaatine Giriş -101 (3) / Görünür Yüz Bölge Hizmetleri 3



Cemaatin bu görünen kısımları tamamen bir dini cemaat ve tarikat gibi örgütlenmiştir. Tüm işler de dinle ilgilidir. Peki orada hiç mi suç yoktur? O ortaokul talebeleri ve lise öğrencileri Asker ya da Polis olmaz mı?

Evet ekseriyeti asker ya da polis olurlar, ama bu da gizli değildir. Herkes bilir bunu, gelen öğrenciler de bilir, hatta bizim halk da bu durumu bilir, asker ve polis olmasını istediği çocuğunu da abilere gönderir. Bu durum kötü bir şey olarak görülmez. Ülkede zaten uzun süredir bir askeri vesayet vardır, tam tersi bu özellik aşırı iyi bir şey olarak görülür. Kimse yadırgamaz, tabi ki asker polis olacaklardır hem güzel bir meslek hem de devletimizin böyle inançlı insanlara ihtiyacı var diye görülür. 28 Şubat’ta Süleymancıların 1000 tane yurdunun nasıl kapatılmaya çalışıldığı anlatılarak, yarın bu çocukların general olduğu ülkede o yurtlara artık kim dokunabilir, Gülen cemaati hem diğer cemaatlerin hem de İslam’ın Türkiye’deki teminatıdır diye izahlar yapılır. Nerdeyse tüm Türkiye’de abi evlerinde hem din eğitimi hem de ders anlatıldığını bilir. Abi evlerine gelen çocukların ekseriyeti de Polis ve Asker olurlar. Her abi evine öğrenci gelmez, o yüzden herkes bu öğrencileri görecek diye bir kural yoktur. Hepsi de asker ya da polis olmaz. Ama ekseriyeti olur. Benim zamanımda zaten halk asker ve polis olmak isteyen çocuklarını abi evine gönderiyordu, ilk zamanlarda büyük ihtimal o çocuklara askerlik ve polisliğin önemi anlatılıp aileleri ile konuşulup ikna ediliyordur. Yani okuyup devlet memuru olacaksanız, Türkiye’nin Askere, Polise ihtiyacı var gerisi boş anlayışı hakimdi. Dini argümanlar ile ve Türk milliyetçiliğiyle Askerlik ve Polislik mesleği kutsal görülürdü. Askeri darbeler anlatılıp, Türkiye’nin bu darbe silsilesinden kurtulması için iyi insanların inançlı insanların asker olması gerektiği anlatılırdı. 28 Şubat’a bol bol vurgu yapılıp, Refah partisi iktidarda bile olsa nasıl yönetimden el çektirildiği, ülkede başörtüsünün bile serbest olmadığı, eğer inançlı insanlar askeriyede olursa bunların olmayacağı anlatılırdı.

Peki bunlar hiç mi suça karışmamıştır? 


Evet karıştılar, bazı seneler sorular verilmiş. Soruyu alanlar o evlerdeki ortaokul ve lise talebeleridir, dershanelerdeki ya da kolejlerdeki çocuklar değildir. Bir tane dershaneyi gösterip orada da verilmiş diyebilirsiniz olabilir. İstisnadır. Bu tip istisnaların nasıl olabileceğini ileride anlatacağım. Bu evlerdeki çocuklar peki soruları nasıl alır? Orta okul talebesiyse, her hafta gördüğü abisi mi verir? Ya da o abisinin abisi olan, büyük bölge ortaokul mesulü mü verir? İddianamelerde görülen şey büyük bölge talebe mesulü ve büyük bölge orta okul mesulü olan kişinin verdiğidir. Yani çocukların abisinin, abisi vermiştir. Yani üniversite son sınıftaki kişi vermiş, diğerlerini karıştırmamışlar. Ona o soruları kim vermiş olabilir? Eyalet talebe mesulü vermiştir ona da il talebe mesulü, bu zincir Gülen’e kadar gider. Soruların verilmesi yazı dizimde bu zincirleri anlattım.

Peki bu zincir hep böyle maaş almayan üniversite öğrencilerinden mi oluşur? Hayır eyaletin üstü sislidir. İl abileri falan hep maaş alır (eyalet abileri bir ihtimal alır ama onlarda öğrencidir genelde yüksek lisans öğrencisidir onlar da) ve en büyük istisna burada devreye girer. Yukarıdakiler ne iş yapar? Şimdi aşağıdakiler tüm ıvır zıvır, her işi yapıyorsa, yukarıdakiler ne iş yapar? Yukarıdakiler aslında hiçbir iş yapmazlar. Onlar rakamlarla analiz yaparlar. Evlerde sohbetlerde aksaklık oluyorsa, olmasın derler. Niye oluyor falan derler. Hesap sorarlar. Maaşlı biri gönüllü iş yapan birine nasıl hesap soracak? Orada bir kırılma olur zaten öyle amir gibi hesap soramazlar, onun yerine Gülen’den şu gündem geldi daha çok kitap okuyalım falan derler. Eeee peki bu kadar mı? İşte burada en büyük istisna devreye girer. Yukarıdakiler tek bir piramide bağlı değildir ve tek bir iş yapmazlar, başka piramitlerde başka görevleri de olabilir. Bu noktada işler karışır işte. Mesela il abisine(talebe mesulü olan) sınav sorular gelir ve altındaki adama evlerde kalan öğrencilere sınav sorularını vermesi için iletir. Ama bu adam aynı zamanda o ildeki tüm dershanelerin amiri de olabilir, o soruları alıp bir iki dershane hocasına verip belirlediğiniz ailesi sıkıntı olmayacak şakirt öğrencilere bunları verin de diyebilir, ya da kendi çocuğu da sınava girecektir ya da akrabası ona da verebilir. İşte soruların başka yerlerde çıkması da bu yüzdendir. Bu adamlar diğer piramitlerde ne iş yaptığını kimse bilmez, mesela Asker piramidinde karacı yüzbaşıların abisi de olabilir bu kişi. Yani iş eyaletten sonra kopar, artık üniversite öğrencileri değil, maaşla çalışan kişiler vardır. Ve bunlar başka piramitlerde başka görevler alabilir. Bölge talebesi piramidinde oldukları için dini cemaat olarak görünen kısımdan sorumludurlar ve dini faaliyet yaparlar ama başka bir piramitte hususi iş piramitlerinde görev alıyor olabilirler, orada da çatır çatır suç işliyor olabilir. Zaten böyle çift görev yapanların bölge hizmetlerini de illegal yola soktuğunu düşünüyorum. Mesela Bylock’un herkese yükletilmesi? Önce hususi işlerde(polis-yargı) kullandıkları bu programı sonra tespit edilince bu sefer getirip bölge piramidindeki herkese yükletmişlerdir. İşte iki piramit arasında ara geçitleri sağlayan kişiler tepedeki çift iş yapanlardır. Orada yedikleri naneyi temizlemek için bölge piramidini burunlarını sildikleri mendil gibi kullanmışlardır.

Cemaatte sorular niye verilir? Hangi sınavın soruları verilir? Bu konularla ilgili soruların verilmesi yazı dizimde ayrıntılı bir şekilde olayları anlattıysam da burada da biraz değinmem gerekiyor. Öncelikle soru verme olaylarında kendinizi ya Gülen’in ya da Adil Öksüz gibi üst düzey imamların yerine koyup düşünmeniz gerekir. Ne için soruları kime verirsiniz diye? Sorular iki şekilde verilebilir, bir sistematik olarak, diğeri de ferdi olarak verilir. Ben artık haberleri okuyunca nerede ferdi verilmiş nerede bir sistematik durum var anlayabiliyorum. Siz de anlayabilmek istiyorsanız kendinizi Gülen’in yerine koyup düşünmeniz gerekir. Öncelikle Askeriye ve Polisliğe girmek için sorular çoğu sene verilmiş mi bunla ilgili yüzlerce itiraf var mı? Var değil mi, orada o zaman sistematiklik vardır. Ayrıca Gülen için Askeriye ve Polislik önemli mi? Önemli. Çift dikiş yaptık. Peki üniversiteye giriş sınavı soruları da verildi diye haber çıkıyor. Üniversiteye giriş sınavı önemli mi? Değil. Adamın bir bölüm kazanıp üniversite okuması Gülen için önemli değil. Gülen’in zeki mühendis, tıpçı vs. yetiştirme derdi yok. Hatta tam tersi çoğu zeki insanı öğretmenliğe yönlendiren biri. Peki üniversiteye giriş sınav sorularını dershanelerde veya kolejlerde verebilir misin? Asla öyle bir aptallık yapmamak gerekir, çünkü tüm Türkiye’ye yayılır, dershane ve kolejdeki öğrenciler Kemalist bile olabilir, her türlü öğrenci vardır. Ama haberlere çıkmıştı 2008-2009 yıllarında. Ayrıca savcı üniversite giriş soruları da verildi diyor, pek itirafçı yok ama ellerinde bazı bilgiler var nasıl verilmiş olabiliyor? Evlerdeki çocuklara verilmiştir diye gene akla gelebilir. Evlerdeki çocuklara zaten Askeriye ve Polislik için sorular veriliyor onlar zaten asker ya da polis olacak, onlar tutup asker olmak istemiyoruz derlerse onlara alın üniversite soruları tıp okuyun kimse demez, tam tersi kendi abisi dışlamasa bile üsteki yapı o çocuğu hain ilan eder. İl abisi falan onu hain ilan eder oradan bir soru verme daha olmaz. Askeriye ve Polislik sınavı öncesinde üniversite sınavında da bir baraj puan almak gerekiyorsa onun için vermiş olabilirler mi? O baraj puan için de kimse vermez, bir zahmet geçsinler o barajı öbür türlü zaten okuldaki derslerden başarısız olup atılırlar. Ama bu gene de bir ihtimaldir, es geçmeyelim. Sistematik gibi gözükmüyor, peki nasıl oluyor da verildi tarzı haberler var ve tek tük verilen kişiler de itiraf ediyor. Burada ferdi verilme olayı devreye giriyor. Yani zaten ÖSYM’yi babasının çiftliği gibi gören Adil Öksüz gibi üst düzey mollalar almışken üniversite sınavlarını da al oradan deyip, fazla mal göz çıkarmaz diyerek bu soruları da alabiliyorsa her sene almış. Ve bunları vermiş olabilir, eşine dostuna vermiştir, her türlü amaç için bu soruları vermiş olabilir. Gidip bir çeteye para ile bile satmış olabilir. Kimseyi zan altında bırakmak istemiyorum ama özellikle annesi ve babası da üst düzey molla ve abi olan kişilerin çocuklarına vermiş olabilirler. Çünkü aile tepki vermemelidir. Bu noktadan sonra her ihtimal olabilir. Çünkü OKS (liselere giriş sınavı) sınavından tut Tus(Doktorların sınavı) sınavına kadar her türlü sınavda az da olsa şaibe var ve delil de var. Bunların hepsini ferdi verilme olarak görüyorum. Ama dış işlerine giriş olsun, hakim-savcılık sınavı olsun, askerler için ales, yds gibi sınavlar olsun, görevde yükselme sınavları olsun. Bunların hepsi Hususi biriminin menfaatlerini ilgilendiriyor, onların hepsinde verebiliyorlarsa sistematik vermiştirler.

2010 KPSS olayı mesela, 300 tane falan şüpheli asker eşi var. Burada bir sistematik verilme var ama kime? İlk ihtimal eş tayini için asker eşlerine verilmesidir, bu sayede eşi yüksek puan alıp Ankara'ya atanan askerler Ankara'da kuvvet komutanlıklarında ya da Genelkurmay Karargahında görev alabilirler. Kritik bazı memurluklara spesifik sokulması gereken birkaç kişi için de alınmış olabilir. Ya da bu askerlerin sivil abileri dediğimiz kesim için de alınmış olabilir. Çünkü onlar da sonuçta devlet memuru ve taşrada görev yapmaları sıkıntı, KPSS ile yüksek bir notla Ankara gibi yerlerde görev yapmaları gerekir, çünkü Askerlerin büyük bir kısmı Ankara’da. Bu siviller de onlara abilik yapıyor sonuçta her hafta görüşüyorlar. Onlara da verilmiş olabilir. Tamamen asker menfaatleri için. Çünkü önemli olan askerler, cemaatteki evlerde kalan üniversite öğrencileri bilmem hangi bakanlığa girsin diye kimse onlara soru vermez. Ferdi olarak eş dost olayı olmuş da olabilir ayrı yeten. Bu olayla senelerdir tedbir yapan o askerler kabak gibi ortaya çıkmıştır. Senelerdir tedbir yapıyorsun eşin KPSS’den yüksek alıp ne olabilir ki sanki? Değer mi senelerdir yaptığın tedbiri riske atmaya, devlet fark etmeyecek mi? Sistematik bilerek asker eşlerine verdiklerini düşünmek bu insanların geri zekalı olduğunu kabul etmektir. Ama olamaz mı? Tarla bakmaya gidiyoruz diyen bu kişiler geri zekalı olamaz mı? Bir ihtimal güç zehirlenmesi devletin fark etmeyeceğini düşünüp bunu yapmış olabilirler. Ama daha baştan zaten Ankara'da çalışan kişiler ile evlenebilirlerdi.

Soruları verdikleri kişiler vicdan azabından dolayı nerdeyse %15-20’si kayıt yaptırmıyor okula. Yani soruları verdikleri için %20’i kendi ellerindeki insanları kaybediyorlar. Yani o kuruma %100 bir şekilde giremiyorlar, soruları da verseler. Vermeseler muhtemel girebileceği oranla aynı şekilde giriyorlar. Ya da bilmiyorum yedeklerden falan gene giriyorlardır. Ama bu soruların verilmesi olayında yabana atılmayacak asıl ihtimal bu kişileri Cemaate gebe bırakmaktır. Niye gebe bırakmak istiyor? Çünkü yarın ondan bir suç işlemesini isteyecek, girerken o kuruma gebe bir şekilde girmeli. Eski üsteğmen Emir Yıldız’ın yazı dizisinde insanlardan neler istendiğini görebilirsiniz. Yoksa aptallara soru verme durumu yok, tam tersi kafası basana veriyor soruyu ve zaten vermese bile o kişi muhtemelen orayı kazanacak. Abi evleri Türkiye’de binlerce olan o kadar büyük ve geniş bir ağ ki, binlerce öğrenci o evlere gelip sınavlara hazırlanıyor, yani devasa rakamlardan bahsediyoruz, dolduracakları da askeriye ve polis, çok rahat o kurumları doldururlar.

Peki bu sorular nasıl veriliyor. Büyük bölge talebe mesulü ve o çocuklar nasıl ikna ediliyor? Ve bunu başka kimler bilebilir?

Sınav sorularının verilmesi yazı dizimde bu konuya da değindim. Öncelikle bunu herkes bilmez, o çocukların abisi bile bilmez. Bunu veren ve alan bilir. Yayarlarsa kendi aralarında öyle kulaktan kulağa öğrenen olur ama yaymazlar. Gülen’in bırakın bu tarz konuları, askerle ilgili tüm konular için yatak odası benzetmesi vardır. Orası cemaatin yatak odasıdır, salona misafirler alınır, yatak odasına ise kimse alınmaz diye. Yani kimseye bir şey anlatmazlar. Anlatmadığı için bugün ne tip sorunlar yaşıyoruz?

Öncelikle asker olacak öğrencilere abilik yapan kişiler bile öyle soru verilme yok olsa ben bilirdim diyor, iki ihtimal var ya o sene verilmemiştir ya da zaten BBTM verdiği için bilmiyordur.

Boş beyni doldurmak, önyargılı beyni doldurmaktan daha kolaydır derler aynı o şekilde, bu konuları hiç bilmeyen birine soruların verildiğine inandırmak kolay. Ama zamanında abi evlerinde abilik yapmış ve soruların verildiğini görmemiş birisi, aynı aşamalardan geçtim öyle bir olay olmadı diye bu durumu kabul etmiyor. Ve bu kişiler hala Twitter’daki operasyonel hesapların yalanlarına inanıyor.

Tabandaki diğer herkes bunu kabul etmiyor, niye? Zaten dedim alan bilir ve BBTM ve üstü bilir bu olayı. Esnafın ya da ev hanımın, üniversite okurken öğrenci evlerinde dört sene kalmış ama BBTM’lik yapamamış kişiler bilemez, yapsa bile o sene öyle bir olay olmamış da olabilir.

Tabadakiler bazen Asker ve Polise soru verildiğini kabul etse bile bu sefer 2010 KPSS gibi medyaya düşmüş sınavları etmiyorlar peki o niye?

Onun da tek izahı asker ve polis sınav soruları BBTM gibi kişilere verilirken ve öğrencilere verilirken onları normalde bu kötü bir şey, kul hakkı ve suç ama Ergenekoncular da çaldığı için mecbur bunu yapmalıyız yoksa hiç biriniz o kuruma giremeyeceksiniz diye kandırmaları. Düşmanın silahıyla silahlan hadisi ile zaten onlar yapıyor diye kandırmaları tabi bu yalan KPSS gibi büyük sınavlarda işlemiyor. Ya da kişi üniversite sınavına ve KPSS'ye eşek gibi çalışıp kendi hakkıyla girdiği için abiler o zaman bana soruları vermedi, verseler onu da verirlerdi diye düşünüyor olabilir. Dediğim gibi her sınavın verildiği kesim farklı. KPSS'nin aslında kime ne amaçla verildiğini analiz etmiştim. Üniversite sınavlarının da ferdi bir verilme olabileceğini itirafçı olmaması deliline dayanarak söylemiştim.

Abla evleri? Hiçbir fikrim yok o konuda, onlara kimse bir şey vermiyor olabilir. Askeriye ve Polislik kız öğrenci de alıyor onlar ne olacak? 3-5 tane kız öğrenci ferdi verme yoluyla çözülebilir.

Yani tabanın bulaştığı tek suç olan soru verilme olayını bile tabandaki çoğu insan bilmez ve size biz de o evlerde kaldık yok öyle bir şey derler.

Aynı şeyi Paralel Devlet Yapılanması için de derler? Niye? Gerçekten bilmiyorlar mı?

O askeriye ve polisliği kazanan öğrenciler de sonuç olarak direk mesleğe başlamıyor ve öğrenci olarak devam ediyorlar. Öyle olunca üniversite okuyan o bölge dediğimiz evlerde kalan kişiler aynı şekilde onlara abilik yapmaya devam ediyor.(Bu üniversite öğrencileri de mahrem imam statüsünde örgüt yöneticisi gibi yargılanıyorlar şu an) Yani farklı bir piramide daha geçmiyorlar. Eski Üsteğmen Emir Yıldız’ın yazı dizisindeki yaşananlar gibi şeyler yaşama imkanları yok. Çünkü başka bir üniversite öğrencisi gidip onlara abilik yapıyor ve içerik tamamen dini sohbet ve din üzerine.

Böyle olunca biz de askeri öğrencilere abilik yaptık, sizin dediğiniz gibi şeyler yoktu iftira atıyorsunuz diyebilir zamanında o evlerde kalıp abilik yapmış biri.

Burada kaçırılan nokta şu hala daha farklı bir piramide geçmedik. Tüm bunlar bölge piramidi altında oluyor. Bu piramidin yanında diğer irili ufaklı birçok görünür piramit var. Yani askerlerin mesleğe girdikten sonra sivil abisiyle ilişkisi ile askeri öğrencinin üniversite öğrencisi sivil abisiyle ilişkisini karıştırmamak gerekiyor. Birinde artık siz hususi birim piramidindesiniz diğerinde ise hala bölge piramidindesiniz.

Peki soru verme dışında? Bu bölge hizmetlerinde fişleme falan yaparlar mı?

Bölge piramidi içindeki kimse fişleme de yapmaz. Her şeyin excelini tutarlar. Yani evlerde okunan Kuranı Kerim sayfasına kadar her şeyi tutarlar. O rakamların olduğu birçok excel tabloları vardır. İşte o rakamlar üzerinden verilen hedefler tutuyor mu onların analizi yapılır. Evde kalanların hangi evde kaldığı falan BTM’de listesi olur. Aynı yurda kayıt gibi, kalanların ev adresi, başlarına bir şey gelirse ulaşılacağı numara dahil her türlü bilgisi BTM’de olur. Ama tüm bu bilgiler BBTM’de toplanır, daha yukarı verilmez ETM’ye gitmez. Ayrıca BBTM’nin özerk bir alanı vardır, yukarıdan gelen her görevi ya da emri yapmaz. Burada iş yapanlar maaşsız yaptığı için Gülen ve 7 bölge imamının belirlediği tüm gündemleri uygulamazlar. Yukarıdan ne gündemi gelir? Herkes bir tane sızıntı dergisine abone olsun, zaman gazetesine abone olsun. Kurban olunca her ev bir kurban parası çıkarsın. Tatil olunca en az 7 gün kitap okuma programı yapılsın tarzı şeyler gelir. Sonuç olarak birçok excel tablosu da olsa, BBTM’ler özerktir, kendilerine lazım bilgiyi toplarlar yukarı aktarmazlar, fişleme yapmazlar. Ama birimler öyle değildir, işte ne olursa insanlar mezun olup oraya gidince olur. Hususi birimler mevzusunda bu konuyu daha derin anlatacağım.

Hizmet içinde Türkiye'de başka hiçbir yerde göremediğim kadar fedakar, cömert, civanmert, dürüst, iradesi aşırı güçlü, aşırı ibadet eden insanlar gördüm. Tamamıyla dört dörtlüklerdi, imrenirdim, örnek alırdım. Bu insanların soru verme olayına bir şekilde bulaşmaları beni en korkutan şeydir. Burada üzerine doktora tezleri yazılacak birçok alanın inceleyebileceği çok farklı bir olay var. Böyle bir insanı siz soru verme olayında alan ya da veren konumunda kullanabiliyorsanız, siz bu adama darbe de yaptırabilirsiniz adam da öldürtebilirsiniz (Yapmıştır demem ya da yapma ihtimali var hepsini hapse tıkalım da değil, Suçluluğu ispat edilene kadar herkes masumdur). Beni korkutan budur, hareketin de bir an önce tasfiye edilmesini isteme nedenim de budur. Devletin üst seviye bürokratlarının da bu güçten korktuğunu düşünüyorum. İçerden bakınca görülmeye bilir, bazı kişilerin kişisel hatası diye geçiştirebilirsiniz, Gülen'in haberi asla olamaz diye teoriler geliştirebilirsiniz ama ortada Melek gibi bir adama bir emir ile suç işleten bir sistem var ve bu sistem aklı başındaki her insanı korkutur ki korkutmalıdır da. Bu tövbe edilip hatalarımızdan ders çıkarmalıyız diye geçiştirilecek bir konu değildir, bu bazı kişilerin hatasıdır diye küçümsenecek bir konu da değildir, o BBTM ya da BBXM ki yaşları 20-21'dir. Soruları alanlar 13-17 arasındadır. Bu insanlar nasıl ikna edildi de bu işe bulaştılar, hangi dini referanslar kullanıldı, hangi somut gerçekler çarpıtıldı, kaç gün sürdü ikna edilmeleri vs. Ne olduğunun bir önemi yok, soruların verilmesi yazımın 4'üncüsünde bu konulara girmiştim. Sonuç olarak sizin başınıza gelmese bile birileri ya almış ya vermiş bu çok net bugün ortaya çıktı. Bu fahiş hatadır, böyle bir hata yaptığınız da "ya Said Nursi'nin dediği gibi 9 güzellik varsa 1 kötülük için gemi batırılmaz" falan diyemezsiniz. Burada acayip ciddi potansiyel bir tehlike vardır ve kurulan sistem o kadar çok yanlışlara sahip ki demek ki Melek gibi bir insan 1 günde suça bulaştırılabiliyor. Ben üzerine hala düşünüyorum, insanlar nasıl ikna oluyordu diye. Bu 21. yy da ilk kez Türkiye'de karşılaşılan bir sorun da değil, Batılılar çoktan bunları yaşamış, en melek insanın bile nasıl canavarlaştığını anlatan birçok kitapları var. En büyük sıkıntı seçilmişlik düşüncesi ve ahlaki referanslarımızı sadece dinden almamız ve o dinin de sınırlarını Müceddid olarak Gülen'in belirlemesidir. O başınızı açabilirsiniz demiştir dendiğinde ondan daha iyi mi bileceğiz diye açılması, o soruların alınmasına fetva vermiştir dendiğinde ondan daha mı iyi bileceğiz diye almamız. İyi insanların bu kadar kolay manipüle edilmesi beni acayip korkuttu. Kalabalığın gazıyla gidip en sıradan köylünün bile bir canavara dönüştüğü tarihimizde birçok olay var. Ama her konuda kendini geliştirmiş kişilerin, saat kaçtır denilince 3:31 ise 3 buçuk demeyi yalan sayan kişilerin, Gülen'den geldiği söylenen fetvalar ile birer yalan makinasına dönüşmesi, trilyonları emanet etseniz 1 kuruşuna dokunmayacak insanların sınav sorularını vermesi beni acayip korkuttu. Ve bu delik yama tutmaz. Acıdır ki yama bile yapılmaya çalışılmıyor. Hala daha soruların verildiği bile kabul edilmiyor, üzerine en ufak tartışma yapılmıyor. Bu durumu dile getiren olursa da linç ediliyor. Ancak tasfiyeyi savunanlar sağlam eleştiri getirebiliyorlar, onun dışında farklı çözüm yolları öneren olmadığı gibi sadece problemlerin aslında iftira ve fitne olduğu yalanıyla fikir(!) belirtme var. Görülen o ki tasfiye olmazsa, aynı tas aynı hamam bu iş böyle devam eder, yarın başka ülkede başka bir duvara toslanır. İlk yanlış iliklenen düğme SORU VERİLMESİDİR onu zaten günah olarak bile görmemiş BBTM ve BBXM'ler daha sonra tüm diğer iddianamelere yansıyan suçlara meslek hayatlarında yavaş yavaş bulaşmıştır. Ve en tepeye yükselenler de kalpleri taşlaşmış bugün zaten hiç günah işlediklerini düşünmedikleri için "bugün olanlar peygamber yolunun kaderi" diyen kişilerdir.

Ahmet
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Tarihteki kişileri, olayları vb. okuruz ama ibret almak ders çıkarmak hak getire. Düz metin misali okur geçeriz. Tarihteki Hasan Sabbah karakterini şimdi daha iyi anlıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ins osman özsoy insansisinin keske albay olsaydım sözünü anlar bi insanlar. Darbede en azindan cemaatin haberi var ama ses etmediyse bu da yanlış çünkü yıllarca demokrasi deyip erdogani kari kizdan koruyup daha sonra darbeye ses cikarmamak olmaz. Bunları gormeyip hala bu yolun kaderi diyen herkesi y.dışından ahkam kesmeyi birakip yiyosa 15 kisilik kogusta 65 kisi kalmaya davet ediyorum. Kapadokya sakinleri bu ise dur desin diyenlerin doktorlari yanibasinda ama millet cezaevinde kanserden ölüyor. Insan iseler zerre vicdanlari varsa donsunler ayni ızdırabı birlikte yasasinlar. Yok buna yetecek yurek yoksa sussunlar. O da yoksa cehennemin dibine gitsinler de herkes kurtulsun ins.

    YanıtlaSil