Header Ads Widget

test banner

Kumpas Var Ama Kime?

16 Temmuz sabahından itibaren tedrici olarak damarlarıma kadar işlemiş olan cemaatin dünya görüşünden ve mensuplarına yaşattığı hayat tarzından tamamen kurtuldum. Yıllarca cemaat dışında kalmanın mutsuzluk getireceği ve sonunda kaybettireceği, üzeri çizilmiş isimlerden olacağı, bu yapının içinde olmanın şirket-i maneviye sayesinde her zaman kazandıracağı, uzun uzun ve birçok rüyalarla, olaylarla delillendirilerek anlatıldı. Şimdi dışarıdan biri olarak bildiriyorum, bu söylenenler safları sıklaştırmak ve eldeki insanlar sayesinde elde edilen gücü kaybetmemek adına uydurulmuş şeylerden başka hiçbir şey değilmiş ve gerçek dünyada bir karşılığı yokmuş.

Cemaati ortaokul 1. sınıfta tanıdım ve şu an 35 yaşındayım. Yani yaklaşık 20 sene süren, orta 1.sınıfta yurtta kalmakla başlayıp neredeyse hiç fasılasız geçen bir birliktelik diyebilirim. Sizin mahalledenim. Sizin yurdun konferans salonunda çoraptan topla maç yaptım, o 3+1 evdeki çekyatlarda yattım, sizin esnaf abiyle Kurban Bayramı’nda topladığımız derileri sırtladım, sizin de abone için gidip eli boş çıktığınız o dükkandan üzgün ama pes etmemiş olarak gururla çıktım, bir talebem gelmeyince yol param da olmadığından evine kadar yürüyüp onu alıp yolda sohbet ederek eve getirdim. Üniversite bitince de mahrem denilen bir meslek teklif edildi, istişare ile karar verilmişse hata da etsek sevabı vardır deyip ona da koştuk. Evet aynı sizin ve sizin de hizmeti öğrendiğiniz abileriniz gibi. Ben binler içinden sadece birim..

Kendimle ilgili bunları yazmayı uygun buldum çünkü sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla kim muhalif bir şey yazsa, o kişiye cemaatin dışından birisin, cemaatten faydalandın fayda kesilince karşı tarafa geçmişsin, cemaati ne kadar tanıyorsun da yorum yapma hakkını kendinde buluyorsun vs. deniyor.

İlk yazım KHK ile ihraç olup bahar gelecek diye devamlı ümit verilen ve normalleşmesi engellenen, ama hiç bir şeyin değişmeyeceğini anlayıp intihar ederek ardında en küçüğü 8 aylık, 3 kız çocuğu bırakan hemşire Sevgi Balcı için...

Hani hepimizin bildiği bir sahne vardır. Kahramanımız bu anam için, bu babam için, bu kız kardeşim için diyerek düşmana darbeleri indirir. Düşman deyince merak etmiş olabilirsiniz, onu da mertçe ve tevilsiz kıvırmadan yazayım. Benim için Pensilvanya ahalisi, benim ve benim gibi binleri bencilce harcayan, nefretimi kazanmış bir düşmandır. Yazmak istediklerim öyle çok ki... İnşallah hepsini sırayla yazabilirim. İlk yazım KHK ile ihraç olup bahar gelecek diye devamlı ümit verilen ve normalleşmesi engellenen, ama hiç bir şeyin değişmeyeceğini anlayıp intihar ederek ardında en küçüğü 8 aylık, 3 kız çocuğu bırakan hemşire Sevgi Balcı için...

Cemaat ve düşman olarak tanıttığı güç ortak mı hareket ediyor... Şimdi kendinizi cemaatin üst yönetiminin yerine koyun. Türkiye'de bir seçim olacak ve seçim iki taraf arasında yapılıyor. Tarafın biri de sizin nemrut, firavun, goril vs dediğiniz taraf. Tarihte görülmemiş zulmü ve işkenceyi yapıp masum taraftarlarını Meriç’te boğulmaya mahkûm ediyor. İddianıza göre ülkeyi satıyor, rüşvetçi, yiyici vs vs... Peki cemaat bu süreçte ne yapabilir... Uzun yıllar boyu birlikte yürürken kendisine İstanbul Ankara gibi illerde verilen arsaları, peşkeş çekilen ihaleleri, bedava kullandırılan statları konferans salonlarını mekan ve zaman vererek tek tek sırayla açıklar... Düşmanının ipliğini pazara çıkarır...

Peki cemaat ne yapıyor. Eski gazetesinin genel yayın yönetmeni aracılığıyla bu adamlara oy vermeyin karşı tarafa oy verin demokrasi ve insan hakları kazansın diyor. Sözde düşmanına karşı gol atacağına ona gollük orta yapıyor... Düşmanı da çıkıp diyor işte bakın Fetö terör örgütü karşı tarafa oy verin dedi ve destek oldu... Seçim sonu da istediği sonuç gelmeyince bunlar zaten ortak bakın organize olup seçimlere hile karıştırdılar diyebiliyor.

15 temmuzdan beri cemaatin düşmanına attığı tek gol yok. Ama elinde kozları olduğu gün gibi ortada. Elindeki son paraya, son insan gücüne kadar Türkiye'ye yoğunlaşması gerekirken. Bu yola birlikte çıktığı sözde kardeşlerine yapılan zulme son verme adına varını yoğunu ortaya koyması gerekirken, örneğin gerekirse Amerika'daki tüm mensuplarıyla başta Gülen olmak üzere çıplak ayakla beyaz saraya yürüme eylemi yapıp bütün dünyanın gözünü Türkiye'de yaşanana çevirmesi gerekirken.. Cemaat için 15 Temmuz ve Türkiye konusu adeta kapanmış durumda. Tek yaptığı şey mağdurluktan beslenmek. Bunun böyle olup olmadığını iki yerden teyit ettim. Biri Hollanda'da cemaatin içinde aktif görev alan bir akademisyen, diğeri bir çoğunuzun tanıdığı Almanya'da yaşayan bir gazeteci (kendisi lise 1 deki abim olur ve halen Bold medyada programlar yapıyor). Türkiye ile ilgili plan nedir ne yapılıyor diye sorduğumda, bir cevap veremeyip Avrupa'da ve Amerika'da çok güzel açılımların olduğundan, yeni hizmet yuvaları açıldığından bahsettiler. Allah bir yerden bir kapıyı kapatınca diğer yerden açıyormuş, bunun müjdesini verdiler. Peki Türkiye'deki binlerin üzerine ne zaman toprak attınız ey kendini kurtarıp sözde insanlığı kurtarmaya çalışan abilerim!!

Hiçbir şey açıklamıyorsunuz, "Adil miydi adı neydi!!" denen şahsı neden bul(a)mıyorsunuz, hadi MİT’çi dendi, sattı dendi…Eşinin Amerika’daki yeri yurdu belli neden irtibata geçip her şeyi ortaya dökmüyorsunuz. Altında çalışan ve Akıncı’da yakalanan insanlara yakınları sayesinde ulaşıp “Adil haindir, ne biliyorsanız anlatın da bu iş ak kara belli olsun” demiyorsunuz?

Ayni aklın, malum ekibin ülkedeki geleceğini garanti altına almak, rejimi değiştirip başkanlık sistemini getirmek, bütün muhaliflerin onunu kesmek adına... 15 Temmuz'u birlikte planlayıp cemaatin alt tabakasını feda edip üst tabakasıyla yurt dışında yaşamaya devam etmediğini kim söyleyebilir.

Bencillik kulesinin zirvesinde oturan korkak Gülen'in eteğinin altından artık çıkın. Yıllarca öğrendiğiniz ve öğrettiğiniz doğruların adamı olun. Yok biz hala olmuşu olmamış, olmamışı olmuş göstermenin adına Allah yolunda Hizmet diyoruz diyecekseniz Allah size fırsat vermesin. Bu iş 15 Temmuz’da değil, sonrasındaki süreçte kullanılan yöntem ve hareketler ile bitmiştir. İnsanları gaybubet adını verdiğiniz kafeslere kapatarak daha da yer altına indirmeyin. Daha fazla boşa umut vermeyin. Çocukları Meriç’te boğmayın. İntihar eden ve ölen tüm bu güzel insanların kanı elinizdedir. Bittiğini kabul edin ve insanların yakasından düşün...

O Er
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. Hepsinin altını altın harflerle yıldızlamak gerekiyor kalemine sağlık ...

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir yazı, ben de merak etmisimdir dersane surecinde 17-25 Aralık olayını patlatan yapi 15 temmuz gibi bir olay karşısında (madem ki kumpas, madem ki mağdur) sadece neden müze acar veya üç beş kuruş yardım yapar da bataklığı kurutacak bir hamle yapmaz diye...

    YanıtlaSil
  3. "Dersane sürecinde 17-25 ARalık olayını patlatan yapı..." derken? Tayyip Erdoğan'ın cemaatin ipini çekmesine ikna edilmesi kolay olmadı. 17-25 Aralık son damla oldu. Emin misiniz o fitili kimin ateşlediğinden? Kardeşler, ezberlerinizi bozun derim. Cemaat de, Ergenekon da, Milli Görüş te, MHP de, Anavatan da, Doğru Yol da...bütün hepsi aynı komunizmle mücadele derneklerinin artıkları. Aynı el hepsinin içinde. Cemaat 2009'da darbeyi yaptı ülkede. "Her şey çok güzel olacak" diye formüle edilen Oslo barış sürecini baltaladı. Devletin bütün bileşenlerine "tek güç" olduğunu gösterdi 2009'da. Hukuku askıya alıp rakip gördüklerini düzleyerek de "ahlaksızlığını" üstelik de sizlerin desteğiyle ilan etti. Devlet bu durumdan korktu. Ürktü. Niye "barış sürecine" bu darbeyi vurdu diye sordu? Türk-Kürt barışı kimin işine gelmiyor bu ülkede? Cevabı basitti. Türk ve Kürt olmayanların.Yani bu ülkenin değil başka bir ülkenin hesabına vurulmuştu o darbe 2009'da. Devlet anladı ki artık ipler başkasının elinde. Cemaat "Dünya Türkiye'den büyük" dedi. Dünya hakimlerinin himayesine bütün halinde girdi o süreçte. Devletin refleksi o zaman alın tepe tepe kullanın. Ama bu ülkenin kaynaklarından fonlanmasın, bu ülkede operasyon yapmasın dendi. 3-5 sene bunun pazarlıklarıyla geçti. Oynanan oyunun adı "entrapment game". Ya da "el yükseltme oyunu". 17-25 Aralık Cemaatin patlattığı olay mı? Yoksa içerdeki "Adillerin" Cemaate patlattırdığı olay mı? Bilen var mı? Tayyip Erdoğan ikna olsa, cemaatten gelen kamuoyu desteği, insan sermayesi desteğine sırtını daha erken dönse belki de biz o kasetleri hiç duyamayacaktık. Oturun biraz 40 yıldır cemaati yazan Hikmet Çetinkaya okuyun. 20 yıl önce öldürülen Uğur Mumcu okuyun. Gene öldürülen Hablemitoğlu'nu okuyun. Ezberlerinizle okumayın. Salim kafayla okuyun. Bilinmeyen bir şey yo k bu ülkede. Sadece hata yaptığını kabul edemeyen - ve bu çok doğal bir insani vasıftır / beyin böylebir organdır - insanlar var. İyi insanlar. Çıkarını düşünen ama adalet duygusunu da hep kararlarına katan insanlar. Yani sizler, yani bizler. Hata yaptık. O kadar. Propagandanın kaçınılmaz şekilde esiri olduk. Okumadık başkalarını. Tembellik yaptık. İşimize gelmedi. Yanıldığımızı kabul edemedik. Aklımızı kullanmayı en büyük haslet saydık ama kullanmaktan imtina ettik. Kendimizi, aklımız esir verdik. Duygularımıza hitap edenleri avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışladık. Ülkenin, milletin parasıyla alınan uçaklarla ülkenin insanlarının kafasına bomba yağdırdık. Bunu bile iyi niyetle yaptık! Daha ne diyeyim. Aklınızı kullanın. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyen bir anlayışı aşağılamakta yarıştık. Yurtta sulh cihanda sulh, biz kimsenin hesabına emperyalizm yapmayacağız kendi ülkemizde barışı kuracağız insanlarımızı kul olarak değil vatandaş olarak yaşatacağız, kulağından tutularak idare ettirilen şeyhlerin ülkesi yapmayacağız diyen anlayışı "resmi tarih" diye hakir gördük. İyi halt ettik diyebiliyor musunuz? Diyemiyorsanız, diyemiyorsak aynı şey tekrar tekrar ve tekrar olacak. Herkese sevgiler.

    YanıtlaSil