Header Ads Widget

test banner

Cemaat Sonrası Münferit Hayat

Bu yazı uzun süredir üzerinde düşündüğüm fakat bir türlü yazmaya cesaret edemediğim bir yazı, özellikle son dönem MFP’de çıkan kaliteli yazıları okudukça yazma cesaretim daha da kırılmıştı. Ama bugün MFP’den bir dostumuzun güzel bir mesajı üzerine kendimde bu cüreti bulabildim. 

Öncelikli hatırlatma, hiçbir düşünceye ve kimseye hakaret amacım yoktur, yazdıklarım MFP’den bağımsız olarak kişisel görüşlerimdir. 

Bu yazıdaki amacım, kısaca eski hizmet bireylerinin hizmet hayatları sonrasındaki yaşamları için tavsiyelerde bulunmak ve kendi hayatımda uyguladığım bu değişiklikler ile ilgili kişisel tecrübelerimi sizinle paylaşmaktır. 

Kısaca kendimden bahsedecek olursam, 12 yaşında hizmetle tanışmış, ortaokul, lise ve üniversite hayatını hizmet dershanelerinde (ışık evlerinde) geçirmiş, 2001 yılı sonrası Amerika ve sonrasında Kanada’da hizmet hareketiyle bağlantıda kalmış bir bireyim. Burada şunu hatırlatmak da fayda var 2005 yılından beri bir dini görüşüm olmamasına rağmen, cemaatin sosyal yönüyle sürekli bir ilişki içerisinde olmuşumdur. Malumunuz 12 yaşından beri hayatının bütün safhasında olan bir hareketten kopmak kurmuş olduğu tüm dostluklardan, edinmiş olduğu tüm kültürel birikimden vazgeçmek demektir ki, bu da hiç kolay bir şey değildir. 

Her ne kadar Cemaatin şeffaf olmayan yapısına ve gizli ajandasına kızsam da dostlarımın, arkadaşlarımın içerisinde olduğu durum beni çok üzmekte, ailesinden ayrı kalanlar, hapislerde özgürlüklerinden mahrum kalanlar, mallarından ve daha da beteri canlarından olanlar, bu acılar beni gerçekten derinden üzüyor. Bazen gördüğüm Meriç’te yaşamını yitirmiş bir öğretmenin ve ailesinin resmi ya da boğazı kesilerek öldürülen bir askeri okul öğrencisinin hikayesi beni geleceğimiz adına umutsuzluğa sürüklüyor. 

Bu kâbus nasıl çöktü üzerimize? Hani altın nesil sövene dilsiz, vurana elsiz olacaktı, nasıl darbe planları yapılıp, vatandaşının canına kast edebildi. Akp’li dostlar için, hani Müslüman elinden ve dilinden kimseye zarar gelmezdi, namaz kılan adam yalan söylemezdi, Allah nurunu tamamlayacaktı.

Hani AKP ve Cemaat, birisi siyaseten diğeri de STK’larla yeni Osmanlıyı birlikte kuracaktı. 

Maalesef olanlar oldu, artık realite ile yüzleşme zamanı geldi, herkes eteğindekileri döküp nerede ne yanlış yaptı bunun sorgulamasını yapmalıdır.

Bana göre MFP bu amaçta kurulmuş çok önemli bir platformdur. Özünde cemaat, fakat büyük resimde tüm İslamcıların hatalarını teşhis eden ve bu hastalıklara beraberce çare arayan bir oluşumdur. Ben MFP ve oluşturduğu komiteyi çok değerli buluyorum. 

Peki ne yapmamız lazım. Küçük yaşlarda, cemaatlere teslim edilmiş, hayatlarının her döneminde cemaat olan insanların, elinden cemaati almak, tıpkı küçük bir çocuğun elinden en çok sevdiği oyuncağını almak gibidir.

Bazı çocuklar ağlar ortalığı ayağa kaldırır ve oyuncakla oynamaya devam eder, bazıları başka oyuncaklar peşine takılır, bazıları da oyun vaktinin bittiğini anlar ve önlerine bakarlar. Ben bu noktada kabullenip geleceğe bakanlardan olduğumu düşünüyorum ve kendi hayatıma uyguladığım bazı değişimleri sizlerle paylaşmak isterim. 

Affetmek: Yapılması gereken ilk şey affetmektir, Peki kimi affetmek? 

Öncelikli olarak affetmeniz gereken kişi kendinizdir. Yaptığınız tüm yanlışları hataları kabul edip, bu hatalarla yüzleşip, kendinizi affetmelisiniz. 

Aileniz ve dostlarınızı affetmek, sürecin etkisiyle birçok dostumuz ve hatta aile bireylerimiz bizleri yalnız bırakmış olabilir ve hatta şikâyet edenler ve iftira atanlarda olmuş olabilir. Bunları da affetmelisiniz. 

Unutmayın nefretin olduğu kalpte sevgi ve umut olmaz. Nefret sizlerin enerjisini tüketir, nefreti bir kenara koyduğunuz zaman sırtınızdan kocaman bir yük kalkar. 

En son olarak da affetmemiz gereken birçok arkadaşımızı bu durumlara düşüren, AKP ve Cemaat’in (İslamcılık hareketinin) affedilmesidir. Bu, işin en zor kısmı belki de, yıllarca uğrunda emek ettiğiniz, istiklal marşını dinlediğinizde gözyaşı döktüğünüz, uğruna canını verebileceğiniz ülkenizden kaçmak, hapis edilmek veya terörist ya da terörist destekçisi olarak suçlanmak çok zorunuza gitti muhakkak. Bunun sorumluları da affedilmelidir. Dediğim gibi nefret eden bir kalpte umut ve sevgi olmaz. 

Güçlü Birey Olmak: Belki de en çok zorlanacağımız konu burası, hayatı boyunca başkaları için yaşama prensibi olan,"itaat et kurtul","Enaniyet yapma","canım çıksın hizmet","şevkat tokadı yersin" söylemleri ile yetiştirilmiş insanlar için, ben herkesten önemliyim, ben güçlü bir birey olmalıyım, ben daha çok kazanmalıyım, daha iyisine layığım demek hiç de kolay değil. Fakat unutmayın bize, içinde olduğumuz durumu reva görenler, gücünü güçlü bireylerden değil, zayıf bireylerin oluşturduğu güçlü toplumlardan alıyorlar.

Güçlü birey, hakkını arar, sorgular ve fazlasını ister. Ama toplum bireyi, itaat eder, verileni kabul eder ve "bilmediniz şeyler var abicim" denilince gerisini sormaz. 

Bu noktada en çok zorlanacağınız konu ve benim de halen en çok zorlandığım konu, Doğulu toplumların oluşturdukları STK’larda ve cemaatlerde güçlü bireye yer olmaması. Tipik bir cemaat bireyinin sohbet, istişare, mütevelli, kamp programları haricinde sosyalleşmeye zamanının kalmaması. Kahve içelim dediğim birçok arkadaştan, sohbet var, program var yanıtı alıyorum. Ama tahmin ediyorum, ileride Münferit düşüncedeki arkadaşların sayısı artacak ve Münferit dostlarla sosyalleşme imkânı bulacağız. 

Okumak ve Araştırmak: Cemaatin belki de insanımıza yapmış olduğu en büyük kötülük, yetiştirmiş olduğu neslin, çok az bir entelektüel değerinin olmasıdır. Normalde bu kadar eğitimli bir toplumdan çok ciddi projeler çıkmalıydı, fakat yetiştirilen topluluk, Risale-i Nur, Kuran, Cevşen ve Kültür kitapları (Fethullah Gülen Kitaplar) denkleminde tek tip düşünen ve aynı fabrikadan çıkmış birer robot insana dönüştürüldü. Bu nedenle, bundan sonraki dönemde bu denklemden çıkıp, daha çok okuyan, araştıran ve düşünerek ciddi bir entelektüel değer oluşturulabilir. Ben bunun örneklerini görmeye başladım. Bazı eski cemaat üyesi, akademisyenler artık hiçbir şeyi korkmadan eleştirip kendi düşüncelerini cesurca ortaya koyabiliyor. Bunu da entelektüel birikimleriyle destekleyebiliyorlar. 

Sanat ile İlgilenmek, Spor Yapmak ve Hobiler Edinmek: Cemaatin tek tip insan yetiştirme politikasının belki de en kötü sonuçlarından biri de budur. Cemaat evlerinde sanatı bırakın müzik dinlemek bile yasaktı. Tüm vaktinizin, dersler hariç, cemaate harcamanız beklenirdi. Bunun doğal sonucu olarak, spor yapan, sanat yapan hobileri olan bir bireyin yetişmesinin imkânı yoktur. Bu noktada belki bizim için biraz geç olabilir, ama çocuklarımız için gerekli adımlar atılarak, onların yeteneği doğrultusunda sporcu veya sanatkâr olabilmeleri için teşvik edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. 

Mesleki Eğitim: Cemaatte birçok birey yıllarca talebe hizmetleri yapmış bu uğurda fedakârlık yapmıştır. Oysaki bu fedakarlığı yaparken, kendi eğitiminden feragat etmiştir. Dikkat ederseniz, cemaatteki arkadaşlar hep vasat birer bilim adamı, vasat öğretmen, vasat birer mühendistirler. Hatta doktor olarak veya dış hekimi olarak yetişmiş arkadaşların, mesleklerini yapmak yerine sohbet abiliği yaptığına dahi şahit olmuşluğum vardır.

Bundan sonrası bizim için öncelikli olan kendi eğitimiz ve kendi çocuklarımızın eğitimi olmalıdır. Her sene bir sertifika, bir konferans veya online bir eğitim alınmalı ve çocuklarımızı bu doğrultuda yönlendirmeliyiz. 

Ticaret: Hiç unutmuyorum, bir abi tercihlerde beni yönlendirirken cemaat mensuplarını üçe ayırdı, talebe (hayatını vakfedenler), dost ve sempatizan olarak. Birçok yetenekli arkadaşlarımız, talebe olduğunu ispat etmek için cemaat ajandası ile istemedikleri eğitim bölümlerine yerleştirildiler, ya da asker veya polis yapıldılar. Oysaki geleceğin dünyasında en önemli rol belirleyici, sermaye ve paradır. 

Bu nedenle, ticaret yapılmalı, girişimcilik yeteneği varsa denenmeli ya da girişimciler desteklenmeli veya borsa ve para hakkında seminerler alınmalı bu konuda kendimizi geliştirmeliyiz. 

Özet olarak, bugün bizlere bu kaderi uygun görenler, güçlerini bizim oluşturduğumuz, toplumlardan alıyorlar. Kendi gizli ajandaları uğrunda, sorgulamayan, itaat eden bireyler olmamızı istiyorlar. Bizler güçlü bireyler olabilirsek, kendi kaderimizi kendimiz belirleriz. Yukarıda yazmış olduğum tavsiyeler kendi hayatıma uygulama çalıştığım değişikliklerdir. Her bireyin yolculuğu farklı ve varış noktası farklıdır. Sizler de kendi muhasebenizi yaparak, güçlü birer birey olmak için hayatınızda değişik metodlar uygulayabilirsiniz. Hatalarımızdan ders çıkarıp, güzel bir gelecek oluşturmak dileğiyle… 

Murat Er
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

9 Yorumlar

  1. Satırlarda kendimi buldum. ..eline sağlık murat. ..

    YanıtlaSil
  2. Çok olumlu mesajlar içeriyor yazınız..

    YanıtlaSil
  3. Sanırım en zoru kendini affetmek:((

    YanıtlaSil
  4. Komik yorumlar. Cemaat'e vurcam diye herseyi gormezden gelmek de 2001 yilindan beri YD yasayan birisi icin hakikaten garip.

    Birincisi cemaat TR'de yeni bir sermaye grubu olusturdu ve bunu cogunlukla devlet ihaleleri olmadan yapti.

    Ikincisi vasat bilim adami vasat ogretmen soylemi cok naif. En kaliteli ogretmenler bu grubun icindeydi. Ha cemaatin hatasi ogretmenler ya da muhendislerin sadece muhendislige veya ogretmenlige kafa yormalariydi. Baska hayatlari olamadi ulvi amaclari geregi.

    Entellektuel birikim zaten 1000 yildir dogu toplumlarinda olmayan bir sey. Entellektuel birikim farkli gorusleri karsilastirmali okumayi gerektirir. TR'deki liberal, sozde solcu, sosyalist, dinci her grup kendi mahallesi disindaki hic bir seye bakmaz. Bu hastalik cemaatte de vardi sadece. Sanki TR'de yasamayip universite okumamis gibisiniz. Universiteler, profossorler, ogrenciler eski kabile toplumlarinda oldugu gibi kabilecilik yapar ve sadece kendi kabilesini ve dusuncelerini promote ederlerdi. Siz nerde yasadiniz kuzum.

    Ozet olarak. Cemaat hatalari ve dogrulariyla bir DIN tabanli sosyal yapidir. Kendini 2005'ten dinle ilgisi olmayan birisi olarak yazarin, dini yapilarin nasil calistigi hakkinda hic bigisinin olmamasi da tam CAHILLIK maalesef. Dunya uzerindeki tum dini yapilar 3 asagi 5 yukari boyle calisir. Ulvi amaclari vardir, kati bir sosyal yapiya sahiptirler, birbirleri gibi dusunen ve birbirlerine bagli bireyler olustururlar. Cogunlukla kati hiyerarsileri vardir ve bu hiyerarsi fedakarlik ustune bina edilir.

    YanıtlaSil
  5. Hakli oldugunuz noktalar var. Ben hikayemi ve dusuncelerimi tum samimiyetimle anĺattim. Istediginiz sekilde dusunme ozgurlugune sahipsiniz .:))

    YanıtlaSil
  6. Murat Bey kibar diliniz takdir edilesi. Haddi astigim yerler var biraz.

    Ama birey olmak cok zor. Sosyal varliklariz ve bunu en son buzul cagi sonrasi kazandik. Bir primite olan insanin dusunce yapisi 10 bin yildir sosyal yapilar tarafindan sekillendirilir. Bunun yararlari oldugu gibi zararlari da vardir.
    Post cemaat sonrasi bireylere verdiginiz tavsiyeye katiliyorum. Bunu arayan sizin gibi insanlar daha cok okuyarak ve daha cok hayattan enjoy ederek bu travmayi bir nebze atlatabilir. Bu bu neslin tum iyilik dusuncesine ragmen yetistirildigi kaliplardan kurtulmasi ve 20-30 senelik sosyal cevremisini kirmasi cok mumkun degil maalesef.
    Yani bireysellik derken yalniz kalmaktan daha cok artik herkesle ayni dusunmemeyi bir sorun olarak gormeme daha mantikli olabilir. Ama 20-30 senedir olusturdugunuz sosyal cevreden baska sosyal cevre olusturmaya calisma veyahut kendini yalnizliga itme; travmayi daha da buyutur diye dusunuyorum.

    YanıtlaSil