Header Ads Widget

test banner

Trakya Günlükleri (6) / 15 Temmuz'un Ayak Sesleri


Önemli not: Bu yazının yazarının gerçek ismi ve soy ismi ve yazıda yazılanların yazarın savcılık ifadesi ile örtüşmekte olduğu MFP YYK tarafından teyit edilmiştir. Yazarımız, bu yazı dizisi sadece fikir yazıları olmadığından yaşadığı şeyleri yazarken tam doğruları yazmaya hassasiyet göstermekte olduğunu da ifade etmiştir.

Gözaltında kendine sorulan sorulara fazlasıyla cevap vermişti Emir. Komisere en son şunu söyledi “Benim hikayem burada son buluyor. Ümitleri hayalleri çalınmış, yalnızlaştırılmış ve kullanılmış bir insan olarak hayatımı sürdürmek zorunda olduğumu biliyorum. Bu örgüt adına aldattığım tüm insanlar hakkını helal etsin. Her aile için bir tavsiyem var. Çocuklarınızı her türlü ideolojiden uzak tutun. Özellikle Din tabanlı ideolojilerden. Ben yolun sonunu Suriye sınırında gördüm.” Şöyle olmuştu;

Emir yeni tayin yerinde Suriye sınırında bir ilçede askerlik şubesi başkanı olarak görev yapıyordu artık. Sınıra 250 metre yakında bir yerdi. Işid ve PYD teröristlerinin tüm faaliyetlerini naklen izlenebileceği bir yer. Kafası rahattı Emir’in. Cemaat ankesörlüden aramaya tam kapasiteyle devam ediyordu. Açmıyordu telefonu. Ama şunu da biliyordu. Bir şeyler muhakkak olacaktı. Neticede Buhara’daki abileri şöyle bir şey anlatmıştı ona: “Pensilvanyalı Hoca, Emniyet Amiri Y.S.’ye çok kızmıştı. Çünkü 25 Aralık’ta yaptığı operasyonu aslında 17 Aralık’ta, 17 Aralık’ta yaptığı operasyonu ise 25 Aralık’ta yapması gerektiğini söylemesine rağmen Y.S. onu dinlememiş ve tersini yapmıştı.” Birde işin şöyle bir yanı vardı. Cemaate yakın olduğu bilinen hâkim ve savcılar 17/25 polislerinin hepsini tutuklatıyorlardı. İyi de “biz aslanla savaşırken yanımızdaki fino köpeği kendini bir şey sandı” diyerek hükümeti tanımlayan bu cemaatin illa ki bir planı yok muydu? Ayrıca herkese paralel devlet operasyonu yapılıyordu ama 1 tane askere bile bir işlem yapılmamıştı. Bu paralel fırtınalar arasında, merak ettiklerinin cevabını ise bir bir görmeye başladı Emir.

Öncelikle bir görüş öneri evrakı geldi ASAL Bölge Başkanlığı’ndan. Bu evrak 5 dönem albayın Emekli olmasını içeriyordu. Kanunlaşacak ve albaylar emekli edilecekti. Gerekçe ise Albay sayısındaki fazlalıktı. Güldü Emir bu öneri evrakına. Ama iş ciddiye binmiş ve TV’lerde bile geçiyordu artık bu tasarı. Kapsamı şu şekilde idi. 1985 nasıplı albayları resen, diğer 1986,1987,1988 nasıplı albayları ise yüksek tazminatla emekli edeceklerdi. Emir daha önce Kolordu Karargahı’nda birçok 1985-1988 arası nasıplı albayla çalışmıştı. Neredeyse tamamı cemaatin menfi kategorisindeydi. Cemaat fırtınasının genel olarak 1989 nasıplılarla başladığını ve 1994’lülerle zirveye çıktığını biliyordu. O dönem bu tasarının detaylarını aslında Sözcü Yazarı Saygı Öztürk çok güzel anlatmıştı (Öztürk Saygı, “İstikamet Eviniz Dağılın Marş Marş” Sözcü Gazetesi, 28 Şubat 2016). Evet tasarı çok açıktı. Göstere göstere cemaatin güçsüz olduğu devreleri kapının önüne koyuyorlardı.

Yine o dönem Emirin bağlı olmadığı bir ASAL Bölge Başkanı olan Albay A.’nın kızı Emir’in bulunduğu ilçede öğretmenlik yapıyordu. Bu vesileyle Emir Albay A. ile tanışmıştı. Ayrıca Albay A.’nın devre arkadaşı ve Emir’in eski Kurmay Başkanı Albay D. Emiri Albay A.’ya emanet etmişti. Neredeyse haftada bir görüştüğü Albay A.’ya Emir şu soruyu sormuştu “Komutanım sizde emekli olacak mısınız nedir bu yasa?” Albay A’nın cevabı netti “bizi emekli edip darbe yapacak bunlar, bu Fethullahçılar”. Emir şaşkınlık içinde bunların gerçek olup olamayacağını tekrar sordu. Cevabı yine netti. Emirin kafasında ilk kez darbe soru işareti o zaman yandı. Nasıl olabilirdi ki bu. Hani darbeyle mücadele eden bir yapıydı bu cemaat. Gölge oyunu gibi bir şeydi bu.

Emir için artık kavga zamanı gelmişti. Cemaat abileri Emir’e devresi vasıtasıyla ulaşıyorlardı. Çünkü Emir telefonlarını açmıyordu. Devresi saf ve iyi niyetliydi. Emir kendisine defaatle bu darbe ihtimalini anlatmış ama o sadece gülüp geçiyordu. Bu kez farklı nedenlerle Emir devresini aramıştı sayın abilerle görüşmek istiyordu. Suriye sınırında kaldığı 3 sene boyunca zaten bu abilerle toplam 3 kere görüşmüşlerdi. Cemaat abisinin evinde buluştular. Abiler uzun uzun hizmetten ve 17/25 operasyonlarından bahsetti. Bu buluşmada tanımadığı 2 abi daha vardı. Abiler Emir’e bulunduğu ilçede Cuma namazına giden birileri var mı diye sordular. Emir var “ben” diyerek cevap verdi. Emir’e bir daha Cuma’ya gitmemesi gerektiğini söylediler. Emir ise onlara Cuma’ya vatandaşla birlikte gittiğini vatandaşın bunu olumlu karşıladığını söyledi. Abiler ona son dönemde riya olarak birçok askerin Cuma’ya gittiğini hatta başkentte camide askerlerin bilerek kimlik düşürdüğünü bunun nedenin ise imam bulunca Kara Kuvvetlerine iadeye getirilsin de hükümete yaranalım düşüncesi olduğunu söylediler. “Saçma” dedi Emir. Cuma’ya gidenleri mi takip ediyorsunuz artık ne biçim iş bu! diye ekledi. Abiler yukarıdan bu kişilerin listesinin istendiğini Cuma’ya giderse Emir’in de listeye girebileceğini söylediler. Emir kendisini liste başı yapabileceklerini belirtti. Bunun dışında garip bir istek daha vardı. Abiler çağırılınca gelmeyen arkadaşların asla tekrar aranmayacağını yukarıdan yine bu kişilerin isimlerinin istendiğini 15 günde bir buluşma yapılacağını gelmeyenlerin peşinden koşturmayacaklarını söylediler. Emir “yine liste başı ben olacağım” desenize dedi.

Bu abidik gubidik istekleri bizden isteyenler, neden istediklerini bilmiyorlardı. Çünkü yukarıdan gelmişti. Emir bunları şöyle bir yorumladığında aklına bir tek şey geliyordu. Cuma’ya gidenler takip ediliyor çünkü darbe yapılınca gelin bakalım sahtekârlar denilip meslekten ihraç edileceklerdi. 15 günde bir gelmeyenlerin listesi tutulacak ve darbeden sonra vay hainler diye kendisinden hesap sorulacaktı. Ne garip bir hayattı bu! Darbe başarısız olursa Emir hain olacak, darbe başarılı olur ise Emir yine hain olacaktı. Neticede zaten darbe başarısız olmuş ve Emir hain olmuştu.

Emir dayanamadı ve direkt sordu. Tarık Toros nerede Ekrem Dumanlı nerede, birçok ismi yüksek abi neden yurtdışına gidiyor hem de ışık hızıyla! Diye sordu. Abiler cevaben bunun Pensilvanya’nın emri olduğunu ve imkânı olan herkesin yurtdışına çıkması gerektiğini söylemişti. Bu ne alaka. “Başarısızlık üzerine kurulu bir darbe mi yoksa darbe başarısız olursa diye bir tedbir mi?” diye düşünmemek elde değildi. Artık altın soruyu sormanın zamanı gelmişti ve Emir soruyu sordu. “Ne zaman darbe yapıyorsunuz peki?”! Etraf birden buz kesti herkes birbirine baktı kaldı. Abiler bu nereden çıktı diye sordular. Emir onlara yeni emeklilik yasasında gündeme gelen albayların “cemaat bizi emekli edip darbe yapacak” dediğini söyledi. Bunun üzerine kıvırcık saçlı abi uzun süre cemaatin asla darbe yapmayacağını böyle bir şeyin cemaatin meşruiyetine aykırı olacağını anlattı. Diğer abi ise “ancak şu an darbe gibi bir organizasyonu cemaatten başka organize edecek bir güç yok ama dediğimiz gibi bize ters” dedi. Ergenekoncuların bir yıl sonra 2017 Eylül’de darbe için hazırlık yaptıklarını bunun için bu sene Şûra’da cemaate yakın albayları emekli etmek istediklerini anlattı. Emir artık duyacağı her şeyi duymuştu. Olay yerinden hızla ayrılması gerekiyordu. Abilere başka bir şey var mı? diye sordu Emir. Abi ona bu yaz askeriyeyle ilgili Ergenekoncuların çok kötü bir şey yapabileceklerini dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

Emir bu olaydan birkaç ay sonra Türkiye gazetesinde Fuat Uğur’un yazısını okudu (Uğur Fuat, “Tavuklar tarda sayılır”, Türkiye Gazetesi, 21 Nisan 2016) . Aylardan henüz Nisan’dı. Artık kafada Emir’in her şey netleşmişti. Cemaat darbe yapacaktı. Bundan kurtuluş yoktu. Buhara’dan tayin olmadan önce kendisini tayin daireden aramış ve güney doğuda başka bir Tugay’a tayin olacağını söylemişlerdi. Ancak ne hikmet ki Emir Suriye sınırına tayin olmuştu. Bunun nedenini ise 16 Temmuz’da tayin olamadığı o tugaydaki kalemiye şube müdürü tutuklandığında anlamıştı. Emir’in cemaati bu darbede satma ihtimali olduğundan bu tugaya tayin olması uygun görülmemişti.

Sonuçta o lanet olay gerçekleşti. Tanktan polis müdürü çıkmıştı. Emir’in Buhara’dan tanıdığı ve cemaatten olduğunu düşündüğü onlarca kişi darbede başroldeydi. Akıncı üstünden sivil imamlar çıkmıştı. Cemaat kanadı sadece inkâr ediyordu. Saçma sapan şeyler söylüyorlardı. Emir’in en çok üzüldüğü kısım ise birçok insanın şehit edilmesi idi. Keşke hükümet kanadı bunu olmadan engelleyecek bir tedbir alsaydı. Abilerinin tesbihatlarla, cevşenlerle büyüttüğü talebeleri ise Pensilvanyalı hocanın güç hırsı ve iktidar mücadelesi uğruna cansız bedenleri ile asker üniformalı olarak yerde yatıyorlardı.

Evet benim hikayem bu lanet günün şafağında son buldu. Yaşadığım her şeyi yazdım. Şu cemaat denen örgütün içindekilere son bir seslenişim olsun. Bu lanet uğruna çocuklarınıza nehirlerde kıymayın. Maddi sıkıntılar haricinde cemaatin sırlarını saklayalım diye ve cemaat istedi diye ülkenizden kaçmayın. Emin olun hicret falan etmiyorsunuz. Bu yalanlar ve kötülükler imparatorluğuna itaat etmeyin. Emin olun kullanılıp ATILACAKSINIZ.

Devam etmeyecek bitti.

Eski Üsteğmen Emir Yıldız
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

11 Yorumlar

  1. Çok bilgilendirici bir seriydi. Teşekkürler.

    Cemaat denen yapı tarihe karanlık bir terör örgütü olarak geçecek. Darbeyi cemaatin yaptığı çok net. Hala darbe değil tiyatro diyen de masum değildir. Bakın bunu çok açık söylüyorum. Darbe tiyatro diyen fetö örgütünü korumak için bilinçli olarak söylüyor bunu.

    Ak partiyi derin hazımsızlık nedeniyle sevemeyeceksiniz (çünkü "biz seçilmişler" mealindeki kof hayallerinizi söndürdü) ama devlete millete küsmeye, hakaretler etmeye kalkmayın. yoksa nefret, sevgisizlik ve ruhi buhranlar içinde ölüp gideceksiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Darbeyle ilgili hiç mi aklınızda şüphe yok?

      Abidin Ünal'ın haber almasına rağmen etrafındaki generallere söylemesi, onları orada bekletmesi ve bir süre sonra askerlerin gelin onları alıp akınıca götürmesi, abidin ünal ve hulusi akarın ellerini kolunu sallayarak hareket etmesi

      Abidün ünal alan ekibin sabah 11 de yola çıkması, kara yolula gelmesi, onlara gelen emrin saat 23 gibi komutanların alınması olması(darbe aslında başlama 3 diyorlardı unutmayın)

      Çoğu kemalist askerin darbeyi onaylaması ya da sessiz kalmasına rağmen başlarına bir şey gelmemesi ama Ankara ve istanbul gibi iller dışında cemaatçi olarak fişlenen askerlerin evlerinde bile olsa tutuklanmaları?

      Hiç mi burada enterasan şeyler var? Kontrollü darbe olabilir demiyorsunuz? Darbe saat 14:00 mit'e bildiriliyor niye kimse bir şey yapmıyor sizce? Darbeyi sizce f-16 ile mi yapacaklardı? gece 3 te olsa mesela f16 mı kaldırcaklardı? Darbeye katılan ekiplere baksan hepsi havacı? havacıyla ne darbesi yapabilisin gece 3 te? İstanbul boğazını kapatan 50 askere sabaha kadar niye sizce müdahale edilmedi? 1.ordu komutanı niye dağıtmadı onları? Akıncıdan kalkan 5 tane f-16 ya sabaha kadar niye müdahale edilmedi? Eskişehir diyarbakır bunların hiç biri darbeci değilmiş, oradaki generallere bir şey olmadı ,eee niye durdurmadılar 5 tane f16 yı?

      Bu darbeye normal bir darbe diyorsanız ve Allah'ın izniyle bastırıldığını düşünüyosanız daha hiç bir şey okumamışsınız. Bu darbe emir komuta içinde yapılacak bir darbeydi, cemaatte görev vermişler, diğer gruplar geri çekilde onlar mal gibi kaldı. Hakkettiler mi peki? Allah belasını versinler işte ilahiyatçıları akıncı üstünden çıktı, Gülen de onay verdi bu işe. Ama tek değildi, darbeye de önceden önlem alınmıştı. Tuğgenerallerle falan darbe yapamazsın yok öyle bir dünya, 1960 darbesi olduğunda bir tane radyo kanalı vardı sadece, yıl 2016 sen tuğgeneraller neyin darbesini yapacaksın halkın %50 destek verdiği bir partiye? Cemaat bu işe tek başına girişemez, ama bu işe girişecek diğer grupları da engelleyecek gücü vardı, ve diğer grupların yapacağıda zaten konuşuyordu, Gülen ben de duymuştum dedi, Gülen zaten onay vermiş, diğer hiç bir grup cemaate rağmen darbe yapamaz çünkü albay ve general kadrosuna cemaat hakim, engeller darbeyi. Bu darbe kesinlikle görüldüğü gibi değil en büyük deliller Moda'daki düğün. Ve genelkurmaydaki kayıp saatler. Adil öksüz'ün falan salınmasını garip görmüyorum, cemaatçiler salmıştır zor değil. Ama moda'daki havacıların düğününü bir kişi izah etsin bakalım, abidün ünal'a ısrarla darbe oluyor denmesine rağmen neden bekleyelim burada demiş, generaller ısrarla dağılalım açık hedefiz demesine rağmen neden beklemişler. Bir de cumhurbaşkanın otelini saat 1 de basan ekibin hala neden bulunmadığını da açıklasınlar bakalım.

      Sil
    2. Bunlar boş lakırdılar.

      O gece sokağa ölümüne çıkmış biri olarak darbenin gerçeğini yakından yaşadım gördüm. O gece asker kılığındaki fetöcüler vatandaşı biçerken, meclisi bombalarken, halk ve devletin birimleri onlara direnirken, sivil fetöcüler de oturup dualar ediyorlardı. "Allahım! Yoksa çoktandır işaretleri verilen şey olmak üzere mi"ydi!

      "Siz göreceksiniz" şeklindeki tehditler zaten 17-25 aralıktan sonra canı yanan fetöcülerin ağzında sakızdı. Neyi görecektik? Neye güveniyorlardı? Sızıntı kapağındaki haki gömlekli el hangi kapıyı açacaktı?

      O anlattıkların darbenin durdurulma sürecindeki şeyler. Elbette birşeylerin pişirildiğini bilen komutanlar olacaktır. Sonuçta MİT'e bir albay darbeyi öğle saatlerinde haber verdi. Hainler de 5-6 saat erkene çekti. Bunlar bilinen şeyler. Ama senin bunları dile getirme biçimin tamamen fetöcü mantığıyla içeriği bulandırma, bu arada terörist örgütü aklamaya çalışma şeklinde.

      Şimdi git masallarını başka yerde anlat fetöcü. Aklımızla alay etme.

      Sil
    3. ben vatandaş olarak söyleyeyim kalkışan sümüklüler az ve devlet bunu en az zararla kapatmak istiyor yoksa o köprüdekileri öldürür tanklarıda tahrip ederdi ama o güzelim tanklara üzülürdüm yoksa o leşlere asla üzülmezdim bana kalsa keşke o 34 kişiyi katleden o köprüdekileri aşağı atsalardı ki hala öfken dinmedi ve o insan katledenlerin isimlerini ölünceye kadar saklayacağım belki bir gün denk gelirim diye olmayacak ama ümidim o

      Sil
  2. Seri güzeldi sayenizde, cemaat abilerinin trol hesaplar kullandığı, sex siteleri açıp orada insanları ifşa ettiğini, insanları orada ifşa edip emekli etmeye çalıştığını, yükselmesini engellediği, yapamazsa bir şekilde kumpas kurup Balyoz davasının içine kattığı gibi DİN ile zerre alakası olmayan bir cemaatin bunları neden yaptığını asla izah edemeyecekleri şeyler yaptığını öğrendik.

    Türkiye'de istedikleri grubu eleştirsinler, diğer gruplar hakkında nederlerse desinler, Ergenekon mu Selam tevhid mi yok AKP mi onlara ne diyorlarsa cemaatte aynısı yapmış. Rezillik diz boyu, bunların hepsi haberlere de davalara da yansıyor hala daha 1 tane bile aleyhimize suç bulamadılar diyorlar. İtirafçı var kardeşim diyince de onlara işkence yapıldı diyolar, itirafçı adam bu sitede yazsın diye de mi işkence yapılıyor? Adam itirafçı abisi darbeye katmış bunu itiraf ediyor, niye itirafçı oldun diye adama sövüyorlar, saklasamıydı darbeye bulaşmasını, bu nasıl mantık? ne Allah kalmış ne din, bu adamlar yurtdışına çoktan kaçmıştır, yurtdışındaki cemaatçiler böyle manyaklardan kendilerini korusunlar derim. Hususi işlere bulaşanlardan uzak durun, olan garibana oldu zaten.

    YanıtlaSil
  3. Biz yapmadik diyorlar ama yurt disina kacan darbecilere yurt disinda en cok yine bunlar sahip cikiyor. Kermesler duzenleyip para toplayip bu katilleri yedirip iciriyorlar.

    YanıtlaSil
  4. adilce ben diyorumki bu yapıyı bu yazıdaki gibi belleğen herkes kardeşimdir aksi düşmanımdır
    sevgi ve muhabbetle sevgili vatansever emir yıldız arkadaşıma

    YanıtlaSil
  5. kimse sanmasınki artık bu ülke sahipsiz o kendini feda eden 250 ve yaralı 2000 gibi onbirlerce kendini feda edecekler vardı bu böyle biline vatandaş silahsız hainleri yola getirdi eline silah alsaydı varın siz o hainlerin halini düşünün
    a partisi b partisi mesele değil mesele memleket meselesidir

    YanıtlaSil
  6. bu devletin zorlamasıda olabilir peyniri koyup fareyi bekledi olabilir bu devlet elbet yapacak onun işidir buna tevessül etmek zaten ahmaklıktı netice şu bu 15 temmuz olmasa fetö silinemezdi silinmedi devam edecek diyen olursa varsın kendisi o hainlerin peşinden gitsin ama bir gün muhakkak belalarını bulacaklar amcamın oğlunun bir sözünü unutmuyorum dama çıkmaya bir adımları kalmıştı ama mevlam merdiveni bir çekti 40 yıllık yapı yıkıldı gitti mesele bu kendi bulundukları ihanetleri farkedememektendir

    YanıtlaSil
  7. En minimum düzeyde delil , en üst düzeyde inkar ve fethullah'in öğrettiği bol kıvırma olunca malum olaylar istenildiği şekilde yoruma açık hale geliyor .. Allah da şahit ki darbeyi bizzat cemaat yaptı ve bizzat pensilvanyadaki CIA uşagi tarafından yonlendirildi..
    Yıllarca bu milletin parası ve çocuğunu alan ihanet şebekesi en büyük ihanetini yine bu aziz millete yapti.. Ama bu millet ihaneti unutmaz ...unutmayacak ...

    YanıtlaSil
  8. Fetullah Gülen 17/25 aralıktan sonra beddua etti, 15 temmuzdan sonra niye beddua etmiyor, vatandaş ondan beddua bekliyor. Şerefsizlik yapmasın diyor. Darbeyi cemaat şebekesi Fetullah'ın talimatıyla yaptı. Devlet istese belki darbeyi engellerdi fakat böyle olması bu şebekeden ebediyyen kurtulmanın yolu olarak görüldü. Sonuçta Fetullah ve avaneleri, katil, hırsız, iftiracı, takiyyeci, sapkın ve hain olarak anılacak.

    YanıtlaSil